Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ege'de Edremit Körfezi'nin güneyinde, Ayvalık'ın önünde sıralanan yirmi iki adanın en büyüğu olan Cunda'ya, cumhuriyetten sonra Alibey Adası adını vermişler Cunda da, hayat sokakta: Sarmısak taşından yapılmış en az yüz yıllık binalar, eski Rum evleri, Ada'nın mimarisini çiziyor. Temel renk mavi, gökten ve denizden geliyor; sonra taşların doğal kırmızısı ve kiliseler hâlâ beyaz... İsmet Hanım haberleri kaçırmıyor İsmet Hanım, Cunda'dan hatta evinden nadiren dışarı çıkmasına rağmen gerek çevre, gerekse memleket sorunlannı yakından izliyor. Evi semtin bilgi merkezi gibi. Yaşlı, genç herkes onu çok sevdiğinden, gelip yarenlik ediyor. İsmet Hanım televizyonda haber bültenlerini kaçırmıyor hiç. Demirel'e pek kızgın, Ecevit'e bir şey demiyor. Ama Rahşan Hanım ekrana çıktığında 'Kocasi bundan daha iyiydi' demekle yetiniyor. İsmet Hanımı kapının önünde gördük bir sabah. Ellerinde Kuran'ı Kerim, sıkma başlı on Uçon dört yaşlarında kızlara nasihat ediyordu. "Bakin, çikarin o başörtülerini sokakta gezerken. Ayiptir, günahtir, ananiz babanİ7 size öğretmiyor mu? Kuran okurken takarsınız o örtüyü. Ahh cehalet, ahh cehalet. Eskiden yoktu böyle şeyler. Hayat artık tamamen değişti!" İsmet Hanım, Kuran l^ursu öğrencilerinin ailelerini de tanıyor tabii. "Konya tarafından mi ne, oradan geldiler 15 sene ya oldu, ya olmadi. O taraflar biraz cahil oluyor affedersiniz"... İsmet Hanım, adanın hem Türkçe hem Rumca yazıp okuyan nadir yaşlılarından biri. Ama şimdi gözleri bozulmuş, okuyamıyor. Bir başka örnek. Ikiyüzlülükten nefretin derecesini gösteriyor: "Mustaabeycim neydi o adamin adi? Hani Hacca gitmiş diyorlar. Haci olmuş diyorlar. Sonra da zengin oldu hani. Neydı adi? Haah tamam, o işte. Adam sözumona haci olmuş ama, butün yaz, gider plaja, hem de Sarmısak'taki plaja, çıplak kadınların denize girdiği yere kurulur. Saatlerce bakar durur öyle. Olur mu yani hem Haci ol hem de git deniz kenarında çiplak kadın seyret. Denize de giriyormuş galiba değil mi?" Bunları söylerken de enfes bıyıkaltı gülümsemeleri İsmet Hanımda. Hüzünlü kilise İsmet Hanımın bıyıkaltı gülümsemeleri, çam ve zeytin yeşili gök ve deniz mavisi, ayrıca toprağın kahverengisiyle fon oluşturduğu Cunda adasında, kırmızımsı Sarmısak taşlarından inşa edilmiş eski yapılarda hüzüne dönüşüyor. Cunda adası, Ayvalık'tan, Ayvalık da Cunda adasından, günün değişik saatlerinde güneş sarısının farkh tonlarında hep güzel görünüyor. Doğanın görsel güzelliği hâlâ masmavi ayakta ama iş eski yapılara gelince yere serilmiş güzellik. Rumlardan kalma kiliseler bakımsızlık yüzünden tahrip olurken İsmet Hanım, her bahar temizliğinde Atatürk büstünü boyatıyor. Ahşap, rumbab evlerin arasından, daracık sokaklardan geçip kocaman avlusuna girince Taksiyarhis Kilisesi'nin, müthiş bir ferahlama duyuyor insan. 1865 doğumlu kilisenin ana binası iki yıldır bakıma aknmış. lçeride balık derisi üzerine işlenmiş dini tasvirler hâlâ canlı. Işık ve havalandırma sistcmi mükemmel. Kiliseyi bizden başka gezen yok. Neden? Yanıtı biraz acı: "TiirkYunan gerginligi had safhadaydı. Turizm Bakanlığı'ndan yazılı emir çıktı: Kiliseyi Rum turisllere gezdirmeyinl" Kilise çevresinde yaşayanlar anlattı. GUnU birlik Midilli'den gelen Rum turistler kilisejlin duvarlarına dokunup hüngür hüngür ağİıyormuş. 1924'teÇunda'nın Rum ahalisinin bir kısmı da Midilli'ye nakledilmiş. Kilisenin içinde papazın balkonuna giden merdiven de kaldırılmış. Çünkü kilise uzun yıllar "Tekel deposu" olarak kullanılmış. El insaf! İsmet Hanıma anlattık gördüklerimizi. "lnşallah Girit'teki camilere de böyle yapmıyorlardırj' dedi. si'nin karşısında, lnönü Caddesi üzerinde bulunan bir yazıhanenin tabelasında 'Avukat A. Vecdi Sansür' adına rastlanmaktadır. Ters ironinin düz örneği, böylece 60 yılı aşkın bir süredir devam edegelmektedir.'Sansür', yörede sadece soyadı olarak boy göstermemiş, tsmet Hanımın anlattığına göre, 1980 Eylül'ü ardından Cunda'ya atanan işgüzar bir askeri yetkili, ada halkının 'Rumca' konuşmasını yasaklamış. Ayrıca kimi evlerde Rum radyolarının dinlenmesine de içerlemiş. Bu lenguistik sansür, Ali Bey'in adi kadar uzun ömürlü olmamış, 1983 yazından itibaren ada, dil ve radyo konusunda normal hayatına dönraüş. Ama sonuç olarak yine de, Girit özlemiyle yanıp tutuşan İsmet Hanımın dediği gibi, 1924, 34, 44... ve nihayet 1987'de, 'Hayat arük tamamen değişmiştir' Cunda'da ve herhalde İsmet Hanımın 6 yaşında terk ettiği Girit'te ve daha nice ada ve yörede. D Sansüre karşı direnç Cunda adasının bir diğer adi da 'AN Be> Adası'. Kurtuluş Savaşı kahramanlarından 172. Alay Komutam Yarbay Ali Çetinkaya, aynı zamanda kaymakamlık yapmış. Gerek Nuluk'ta, gerekse çeşitli tarihi kitaplarda, Ali Yarbay'ın başarıh çalışmalan hakkında ayrıntılı bilgiler bulunuyor. Bölgenin ikinci ünlü Ali'si ise yine Kurtuluş Savaşı döneminde Teşkilatı Mahsusa azası 'Sansiır Ali Bey'. Biz, genel anlayış ve meslek itibarıyla bu zata pek engin bir sempatiyle yaklaşamadıysak da, Ali Bey, Soyadı Kanunu çıktığında, 'Sansür' lakabını küçük ismine kuyruk yapıpı kütüğe kazıtmış ve edebiyet kazanmıştır. Sansür Ali Bey'in vefatını takip eden zamanların birinde ise, ismi, '150 Evler* semtinde bir caddeye çakılmıştır. Dahası, bugün, Ayvalık Postane