05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HAFTADAN HAFTAYAl Mh e K ml emd e a Kimlerle görüşüyorsun, hiç kimseyle... Salâh Birsel'in bir günlüğünde gözüme ilişti. Oktay Rtfat'la bir toplantıda karşılaşıyorlar. Hoş beşten sonra Oktay: "Klmlerle konuşuyorsun?" diye soruyor. Salâh'ın verdiği yanıt: oluyor. "Ben de öyle" diyor Oktay. Bir yaştan sonra eski dostları görememek, konuşamamak ne hazindir! Hem arasan da aradığını koduğun yerde bulabilecek misin? Kimi gitmiş, kimi bir köşeye çekilmiştir. "Bu dünyadan gelip giden yiğltler/Ne söylerier ne bir haber verlrler." Cahlt Sıtkı da, "Gittlkçe artıyor yalnızlığımız" demez mi? iki şair arasında geçen bu konuşma beni hem üzdü hem de çok uzaklarda kalan gençlik yıllarına götürdü. Oktay Rifat'la 194O'lı yıllarda, Fransa'dan döndükten sonra, tanışmıştık. Serde şairlik var, hemen dost olunur. Tanışmıştık demem karşılıklı tanımadır. O beni tanımadan çok önce ben onu Ankara Lisesi'nden tanıyordum. O lisede ben ortadaydım. Oktay'ın dergilerde şiirleri çıkıyordu, bense dut yemiş bülbül. Zonguldak'ta askerlik yapıyordu, izinli dönmüştü. Posta Caddesi'ndeki Şükran'da kafa çekmiştik. Tellitelefon şiirini yeni yazmıştı. Gürül gürül okumuştu. "Ne ettim de badı saba lle yolladım / Gurbet elden nazlı yare selamı" diye başlıyordu. Bunu "Aşk ve Avarelik Şiirleri" arasına almıştı. Bense o yıllarda böyle şiirlerden çok Oktay'ın "Pararn olsa satar mıydım kahve rengi elblsemi" biçimindeki şiirlerini daha çok seviyordum. Oktay Rifat o yıllarda bile şiirde durağan değil, hep arayan şair olmuştur. Belki ben de kahyerengi ya da siyah elbiselerimden birini züğürtlükten Hergele Meydanı'nda bir eskiciye mektep etmiştim. Şimdi dönüp bakıyorum, Ankara'da olsun, istanbul'da olsun oturup konuşacak kahveler, meyhaneler vardı. Şimdi hiçbiri kalmadı gibi geliyor bana. Şairler, yazarlar buralarda sanki sözleşmişçesine buluşurlardı. "Kimlerle konuşuyorsun?" "Hiç kimseyle..." "Ben de öyle." ikisi arasında geçen bu kısa konuşma ' ni çok duygulandırdı. Alıp nerelere götürdü, ben .,J bilmiyorum. Salâh Birsel ne denli böyle konuşsa da Bostancı'da iskeleye yakın, şimdi yıkılan bir kahvede, hafta arasında beli bir gün Behzat Ay ve Barlas özankça'yla buluşurlarmış. Ora yıkılınca belki istasyon ardındaki bahçeliye taşınmışlardır. Salâh'la bizim tanışmamız, Asmalı Mescit'te içinde bilardo, tavla, kâğıt oynanan Tuna Birahanesi'ndedir. Daha sonra yaşam boyu orada, burada şurada hep görüşmüşüzdür. Sonra nedense aramıza küçük bir kırgınlık girmişti. Ben çoktan unuttum, Salâh'ta ufak da olsa izleri var gibi. Bunca anı yazar, hiç birinin içinde nedense ben yokumdur. Belki de defterinden silmiş, bir daha alamıyor. Geçende bir fırsat düştü, Burgaz Adası'nda epeyce yarenlik ettik. Ben içiyordum, onun perhızi varmış, dokunduğu için içmiyordu. En çok şiir üstünde durduk. İkimizin de türlü deneylerden geçen bir kanısı var, şiirde bir dizeyi ilk yazmaktan çok, ilk yayımlamak önemlidir. Çünkü bazı yaramaz serçeler dizeler arasına girerek, kimi dizeleri aşırıverirler. Başımdan çok geçmiştir, onun da başından geçmişliği var. Kahveler, küçük içki evleri yerimiz yurdumuzken birbirimize şiirler okurduk. Her yeni şiirjn böyle yerlerde okunması hepimizi keyiflendirirdi. Yılların alışkanlığı şiirler bellekten okunurdu. Bir şair, kendi şiirini bellemişse çok kınanırdı. Şairler, kendi şiirlerini bellekten okumak için çaba harcamazlar. Şiirleri daha başında, oluştururken söyleye söyleye belleğe kazırlar. Şimdi bakıyorum da genç şairlerde şiirleri bellekten okuma yok. Atıyorlar ellerini ceplerine, bir tomar şiir çıkarıyorlar, başlıyorlar okumaya.. Bana sorarsanız, "kimlerle görüşüyorsun?" diye, diyecegim, hemen hemen eskilerle seyrek, yenilerle rastgele... Fazıl Hüsnü'nün, haftanın belli günlerinde gittigi Kadıköy'de rıhtımda bir kahve varmış, ama yolum düşmedi. Eskiyi tadayım diye belki bir gün uğrarım. Eskinin tadı kaldı mı? D "Kimseyle konuşmuyorum Ş A İ R L E R Ş İ İ R L E R İltica ağzı kuştan geçilmeyen eski çocuk isyanlara konup göçen aptal kuş seli yoksul elyazılarında sürüyor tarih kötü raconl herkesin yüzu bıyık beyi! uçuyor delilerin piri ey son terzi kuşgözü bir iğneyle tuttur tarihe ince bir çapkınlıkla toiktorda süren taşra rumeli ve cenup vilayetlerini Batan güneşten doğar yüzün bu dağ akşamlannda batan güneş değlldir hayır sessizliğln mor atlasında kızıl parıttılaria şahlanmış Içimin kan ağlayan sevdasıdır gelip her akşam başı pare pare dağlarda saçlarınlanır bulutlar sökülür içimin beton nehirleri sökülür kan dağlan kanatlansam özlemin bütün kuşlarını bir gül sağnağı diye sanlsam gökyüzüne bir aslı düğmesi olur o kızıl hışım bir kerem yangını olur bulutlar ne de çok bu boşluğun bıçakları doruklarında çiçek açmış ne de çok özlemin çığlıklan gel acının tufanı ey sevdanın demir ağları gel gökyüzüne yüzünü sofralamış saflığın leylasını gör gözyaşından çiçek toplayan bu kızıl taçla dağla yüreğimi ASIM GÖNEN Hasretin Fırtına Bllemezsin, hasretin fırtınadan kopardın Ranzanda ay ışığı gül suretin Sınanmış sevdaları yaşamak Blze özgü bilirsin Alnımın en gergin telinde Kardeşim ol. Aynı rahimden yeniden doğalım dünyaya Mor menevşeler toplayalım Savrulsun umudumuz dünyaya Varlığın direncim olsun Bitimsiz sevdalarla. Aşk olsun adı şiirimizln Bir demet çiçek bırakalım yanına Aynı rahimden yeniden doğalım dünyaya. ŞERİF TEMURTAŞ Ne mi yapmalı şiir? "Akşamları işçllerln evlerlne inmeli (onlarla sofrada oturmalı, kadınlara beyaz güller sunmalı), yeni çayırları sulamah, Allah'la ölümle yarenlik etmell, çırılçıplak dolaşmalı, çırılçıplak olmalı." İlhan Berk, Şiir Atı'nın üçüncü kitabında "Ne ml yapmalı şllr?" diye şpruyor ve yanıtını böyle veriyor. Ulkemizde bunca şiir yazılmasma karşın şiirin hayatımızdan kovulmaya çalışıldığı bir ortamda Şiir Atı gibi yalnızca şiirin ve şairin sorunlarına ağırlık veren yayınlar > yine de bir umut ışığı. Bu sayının ağırlığı Ahmet Hamdl Tanpınar üzerine. Ama asıl ağırlık şiirlerde. Enls Batur, Haydar Ergülen (ayrıca Ergülen'in "ispanya'da Yahudi Şıiri" adlı incelemesi de oldukça önemli). Necat Çavuş, ihsan Deniz, Süha Tuğtepe, Seyhan Erözçellk şairlerden bazıları. Şiir Atı kayıtsız kalınamayacak, şiirle başı belada olan herkesin elinin altında bulunması gereken bir kitap. Bu tür yayınların cogalmasını dileyerek Haydar Ergülen'in 'iltica" başlıklı şiiri Şiir Atı'ndan...D nazik asya geceleri ve rustik yenilgi vezir kara ama uyunu terketmiyor kim düşmüş burcundan kale karanlık ve beyaza gizli iltica talepleri... HAYDAR ERGÜLEN Nereye yaşamamışlığım Erteslz görünmez olsa güverte kıyılarından sise boğulmuş denizin ucu bucağı rüzgirın türküsünü çağırır gemiciler ertelenmedikçe martı çığlıklan suskunluğa uç git umudum baharın diken örulü topraklarına iz sürümündedir kanncalar ekmeğin tarlalannda ertelenmedikçe güneş karanhğa SUAT ERTÜRK gitme bir alev yalıyor yüreğimin sana dönük yüzünü istemediğim dudaklar öpüyor beni itme yağmurlu duruluklar gökkuşağı bildiğim gitme soluduğum geldiğim nereye yaşamamışlığım sen güzel aykınlıklar nereye ellerinde kimliğlm HASBİYE GÜNAÇTI Vazgeçmedlm Aşktan vazgeçmedlm adsız yiğit masallarında, şimdi sancılı bir gündür yaşadığım doğumlu dünyada haykıran bir gök sesleniyor bana. Görüşmüyoruz hiçbir yerde o bana bakmasa da aşktan vazgeçmedlm h&lâ, duşsüzlüğümün kenarlannda dolanarak su içiyorum dipsiz kuyulardan. Aşktan vazgeçmedim sevgilim kimliğime adın yazılmasa da. KEMAL GÜNDÜZALP 20
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle