Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Mübadele sonucu, 1924 yılında Giriften gelip Cunda'ya yerleşen Ismet Hanım anlatıyor 'Teker teker sayarım eskiyenleri' yetmişine merdiuen dayamış Ismet Altay, her bahar temizliğinde Atatürk büstünu boyatıyor; ama bakımsızlık yüzünden tahrip olan Rumlardan kalma kiliselen onarmaya gücü yetmiyor işte!.. Ragıp Duran übadeleye tabi tuttular bizi. Aslında kimin orada nesi varIsa, burada aynısını verdiler. l Haksızlıklar olmadı değil tabii. Benim yeğenim Mübadele Komisyonu'ndaydı. ArsaJan, evleri fılan o dağıttı. Ama burada köyden gelenle şehirden gelen, fakirle zengin birbirine karıştı. Siz hiç Girit'e gittiniz mi? Ahh çok güzeldir Girit..." Ismet Hanım, 1924 yılında, Akdeniz'in Ege'ye saptığı Girit'ten, Ayvalık'ın açık denize yöneldiği Cunda'ya gönderilmiş. O zaman küçücük bir çocukmuş. Şimdi dünya sevimlisi, olağanüstü çalışkan bir hanımefendi. Klavyesind» " I " harfi olmayan daktilo gibi konuşuyor. Son derece ince, kıvrak el ve boyun hareketleri var, biraz da koket. Sohbette, "geçmiş" konusu açılınca Ismet Hanım, bUlbül: "Altı yaşındaydım ilk geldiğimde. Buradaki kocaman kocaman evler bomboştu. Tepede kocaman bir okul, kocaman bir kilise vardı. Kiliseyi gördünuz? Harabedir şimdi..;' Tepe mahallede bir başka Girit muhaciri, tsmet Hanımın anlattıklarını doğruluyor: "İlk geldiğimizde bambaşkaydı buraları. Bakımhydı, temizdi, düzenliydi. Aslında az insan getirilmiş buraya. Buradan Girit'e gidenlerin sayısı, oradan buraya gelenlerden cokmuş. Bakamadık buralara. Sonradan gelenler bakamadı buralara. Gelen kazdı, yıktı, tahrip etti, haliyle bozuldu etrafT Cunda'nın tahribatı, belki son 1015 yılın konusu. Kıyıdaki Balıkesir kahvesinin patronu Ali Bey de gayri memnun: "Yerli yabancı dengesı bozuldu. Nüfus karmakarışık oldu artık. tki yaz önce de hırsızlık başladı. Önceleri, geceleri kapılarımızı bile kapamadan uyurduk burada. Cunda artık bozuldu. Dışarıdan gelenler bozdu..." Kordon'daki seyyar tostçu Şehmuz da dışarıdan gelenlerden biri. "37 Dersim'den sonra geldim buraya" diyor. Kapkara gözleri, simsiyah bıyıkları, esmerliği ve şivesiyle doğrufn kentini bağırıyor: "Çocuklardan biri ortayı bu yıl bitirdi. öteki zaten iki yıldır çalışıyor. Bunca yıl oldu, çocukları götüremedim memlekete. Onlar zaten burada doğmuştur. Rumca bile bilirler çatpat. Biz gideceğimize oradaki akrabalar göçüyor buralara. Deniz? Deniz güzeldir beyim. Ama biz toprağı sevmişiz bir kere!" Girit'ten, Selanik'ten, Tlınceliden, Islanbul'dan insanlar, gelmişler adaya ve şimdi Cundalı olmuşlar. Hayırlı olsun. Cunda, güzel sürgünlerin tatlı sofrası mı? Yoksa artık emekli bir bakire mi? Ismet Altay,' 'Teker teker sayarım eskiyenleri,'' diye anlatmaya başlıyor, yaklaşık 70 yıllık yasamında tanık olduflu değişimleri: "Eskiden, biz ilk geldiuimizde, burada elektrik yoktu; ama turist filan da gelmezdi. Sonra ilk başlarda, insanlar bir başkaydı yahu...'' mişti. Sonra oğlak kayboldi. Onu da çok severdim. Sonra da Mustaa beyciğimi severim tabi," diyen Ismet Hanım, böylece siyah kedisi, yitik oŞlağı ve kocasını ne çok sevdiğini hiyerarşik bir şekilde açıklamış oluyordu. Incecik bilek hareketleri ve derin bakışlarıyla. lsmetMustafa Altay çifti, yaklaşık 20 yıldır Cunda'nın en işlek pansiyonunu çalıştırıyor. Pansiyon demek bile garip. Konukevi. Çiftin aşkları, Cunda'nın sevgi kütuğüne geçmiş. Kaydı olmayan bir serüveni Altay çiftinin bir yakını anlatıyor: "Mustaa bey, gençken hanımlara 'özel olarak' dUşkündü. Hani yaramazlıkları çoktur. Zeytin toplama mevsimi, yörükler gelip çalışır ağaçlann altında. Zeytinlik köyün dışında. Ismet Hanım köyden hatta evinden nadiren dışarı çıkar. Yörüklerin başmda Mustaa bey duruyor. Yörük kızlarından birini ayarlamış, oracıktaki eve götUrmüş, keyif yapıyorlar. Nasıl olmuşsa olmuş, tsmet Hanıma haber uçmuş. O da 'furtuna' gibi yola fırlamış. O zamanlar köyde 'Maraton Necati' diye bir adam vardı. Müthiş bir koşucu, her yere koşarak gidiyor. O görmüş. Şöyle anlatıyor: 'Vallahi ben zeytinlige dogru koşuyordum, arkamdan lancl bela okuyan bir kadın sesi duydum. Uondum baktım, toz duman bıılııtu içinden Ismet Hanım çıktı. Jııt diye geçiverdi beni. Bir ayağında terlik, bir ayagı çıplak. Meğerse curmu meşuta kuşuyormuş... "Neyse" Ismet Hanımın uyanık, ama Mustaa bey de az dn degll. Uzaktan kansının geldljinl görttace, yataktan kalkıp, kapının arkasına saklanmış. tımet Hanım kapıyı hıgımla açıp içeri dalmış ve yataktaki yöriık kızının üzerine atılırken, Mustaa bey açık kapıdan dısan kaçıvennis hemen.' Altayların serüvenli aşkı Ada halkının 'Tüccar Mustafa' olarak tanıdığı Mustafa Bey, Ismet Hanımın eşi oluyor. O da Giritli. Cunda'da tanışıp evlenmişler. Belki 50 yıl oluyor. Nostalji dolu bir evlilik. Her zaman olduğu gibi, geçmişte hafiften, kediköpek manzaraları yaşanmış. Şimdi gülmecelik birer anı bunlar tabii. "Ben hayatta en çok Arapciğimi severim. Sonra bir oğlağım vardı. Mustaa bey getir 14