24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Edebiyat araştırmacısı Bakkal Nuri Erten ile eski edebiyatçılar üzerine Gençliğimin yazarları birer masal kahramanı Nuri Erten, TCDD'den emekli oimuş. O gün bugündür de bakkallık yapıyor. Asıl istediği şeyi, yani edebiyat öğretmeni olmayı hiçbir zaman gerçekleştirememiş. Ancak içindeki edebiyat sevgisi sönmüş değil... Cezmi Ersöz f ~ edat Günyol bey aracılığıyla • İ • M 'Yurt Ansiklopedisi' yönetme^ V ni Yücel Yaman'la tanıştım. W Yücel bey, eski yazı bildiğim için benden, 1900 yıllarında Turkmen aşiretleriyle ilgili geniş bir araştırma yapan Alman bir doktor ve mühendisin hazırladıkları kitaptan Adana yöresiyle ilgili bölümleri çevirmemi istedi. Bu çevıriyı yaparken kütüphanede zaman zaman göz attığım 'Resimli Ay' ve 'Resimli Perşembe' dergilerinde Ahmet Rasim'in kitaplanna alınmamış matbuat hatıralarını yazdığı yazılarına rastladım. Adana yöresi ile ilgili çevirilerimi Yücel Bey'e teslim eder etmez yine Vedat Bey aracılığıyla tanıştığım Sami Karaören'e fikrimi söyledim; sevinerek kabul etti. Ben de Ahmet Rasim'in Resimli Ay, Resimli Perşembe dergileri, Akşam ve Cumhuriyet gazetelerindeki kitaplarına alınmamış günlük fıkra ve haftalık yazılarını derledim ve günümüz Türkçesine çevirdim; Ahmet Rasim'in 'Anılar ve Söyleşiler" kitabının Çağdaş Yayınevi tarafından basılması böyle oldu işte." Bu sözleri bir edebiyat araştırmacısı ya da bir öğretim üyesi söylemiyor. Bu sözler, 17 yıldır Bostancı'da bakkallık yapan, Demiryolları'ndan emekli Nuri Bey'e ait. Süleyman Nazif ten Refik Halit'e, Nâzım Hikmet'ten Ccnap Şahabettin'e uzanan buyülü ve iyileştirici edebiyat sohbetimizi, "Şuradan bir paket sigara ver", " 2 kilo şeker tart", "Ekmek var mı?" gibi "çok hayati" istekler bile bölemedi. Sadece Nuri Bey mesleğine biraz daha yabancılaştı ve yitirdiği neşesine kavuştu; bense hem öğrendim hem şaştım. Şaşmamak elde mi? Yazar, eleştirmen, edebiyat araştırmacısı Vedat Günyol'un zaman zaman içinden çıkamadığı konularda fikir danıştığı komşusu bakkal Nuri Bey için "Nuri Bey, Türk edebiyatına tamamen egemen olduğu gibi, Divan edebiyatını da ezbere bilir" dediğini duysanız siz de şaşardıruz şüphesiz. "... Edebiyata ilgim çok küçük yaşta başladı; okula başladığımda, eski yazıyla eğitim vardı, bir sene sonra 1928'de yeni yazıya geçildi. Herkes eski yazıyı bırakıp Latin harflerini öğrenmeye başladı; zaten eski yazıyı öğrenmek son derece güçtü; ama ben kendi kendime eski yazıyı da öğrenmiştim. 1929'larda yeniTürkçe ile basılan Çocuk Sesi ve Muhit mecmualarını okurdum; ilk edindiğım ciddi kitap Ahmet Rasim'in "Muharrir Bu Ya" adlı kitabı ile Fazıl Ahmet'in 7.5 kuruşa aldığım "Kırpıntı" adlı kitabı idi.. 1213 yaşlarında edindiğim bu kitaplar edebiyata olan yoğun ilgimi açıklıyor sanırım..." Hüseyin Rahmi'nin, bugünkü dıle kötiı uyarlanmış kıtaplarını elden geçırıp yenıden genç okurlara kazandırmak isteyen edebiyat araştırmacısı Nuri Erten, 17 yıldır istanbul'un Bostancı semtınde bakkallık yapıyor. rın çahşmaları anlatılırdı. Herkeste yoğun bir edebiyat sevgisi vardı..." "...Dedim ya, o zamanlar edebiyata büyük ilgi var diye. Daha yasaklamalar, baskılar başlamamıştı. Nitekim Nâzım Hikmet'in "Yaralı Hayalet" şiirini ilkokul S. sınıf "Hayat Kıraatı" adlı okuma kitabında gördüm. (Sabiha ve Zekeriya Sertel'in çıkardıkları) Hallt Fahri Ozansoy'un çıkardığı (Okuma) kitabında Nâzım'ın "Kırk Haramilerin Esiri" şiiri vardı. öyle ki ortaokul 1. ve 2. sınıflannda okurken bize Nâzım'ın "Saikım Sögüt" şiirini ezberletmişlerdi... Yine Nâzım'ın "Varan 3 " şiirini ben ortaokul kitaplarından okumuştum. lsmail Habip Sevük'ün "Edebiyat Antolojisi"sinde "Simavna Kadısf'ndan ve "Kuvayı MilUye Deslanı"ndan bölümler vardı; iyi hatırlıyorum..." "... 1937'de ortaokulu bitirdim. Bir süre nüfus dairelerinde dosyaları eski Türkçe'den yeni Türkçe'ye çevirmenlik işi yaptım. Yapı dairelerinde ve tahrir komisyonlarında çalıştım. Muallim Mektebi'ni kazanamayınca Demiryolları'na başvurdum, kabul edildim ve 1938'den 1971'e kadar Demiryollarf nda gar şefliği yaptım. Gercekte asıl isteğim lisede edebiyat öğretmenliği yapmaktı ama olmadı, bugün bile bu isteği taşırım kalbimde. 1971'de emekli olduktan sonra bu bakkal dükkânını bir arkadaşımla birlikte ortak olarak actım. Bakkallığı şimdilik sürdürüyorum. Geçim derdi, ne yapacaksınız?" zar ne de tatilimiz vardı. Ama kafamız dinçti. Her gittiğim istasyonda çalışma arkadaşlarıma edebiyat sevgisi, okuma zevki kazandırdım. Benim sandıklar dolusu kitaplarımı görenler, hemen kitap edinme telaşına kapılırlardı. Hiç unutmam, bir gün hareket memuru, kumardan kazandığı 125 Iirayı olduğu gibi kitaba yatırmıştı. Oysa o tarihlerde ayhk maaşımız yaklaşık 50 liraydı..." "... Oldukça ilgi uyandıran yazı dizilerinden bazılarını hatırımda kaldığı kadarıyla söylemek isterim. örneğin 1936/37'li yıllarda Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan Reşal Nuri'nin "Anadolu Notlan", aynı gazetede Peyami Safa'nın "Avrupa Anketı" ve yine Cumhuriyet'te tsmail Habip Sevük'ün "Yurttan Yaalar"ını severek okumuşuzdur. 1938 yılında Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan Peyami Safa'nın "Türk lnkılabına Bakışlar" adlı yazı dizisi de ilgi uyandırmıştı. Ahmet Rasim'in, Cumhuriyet gazetesinde "Asri Fanteziler" başlıklı yazılarını hiç kaçırmazdık. Osman Cemal Kaygılı, Yedigün dergisinde "Ambar" takma adıyla yazılarını yayımhyordu. Halit Fahri Ozansoy da "Edebiyatçılar Geçiyor" adlı yazı dizisini, Son Posta gazetesinde yayımlatmıştı. Nazım Hikmet ise 1934/35 yıllarında Akbaba dergisinde "Bendeniz" takma adıyla yazılar yayımhyordu. Akbaba, mizah içeriği yanında, edebi boyutu olan bir dergiydi. BUtün bu yazı dizileri edebiyat bilgimizi, politik düşüncelerimizi geliştiren özellikler taşıyordu. O zamanlar edebiyat okuru bugünkü kadar yalnız değildi. Bazen düşünürüm, geçim derdim olmasaydı, daha birçok araştırma kitapları hazırIardım diye... Bugünlerde aklımda Mehmet Rauf'un GUneş dergisinde yazdığı edebiyat anılarını günumüz Türkçesine çevirme düşüncesi var; yazıların hepsini toparladım, bıraz vaktim olursa çevirmeye başlayacağım. Ve yine cumhuriyet dönemindeki Türk basınına ilişkin bir yazı dizisi hazırlamayı öteden beri düşünüyorum. Sonra Hiıseyin Rahmi'nin bugünkü dile kötü uyarlanmış kitaplannı elden geçirip asıllarına bakarak yeniden ve daha özenli bir şekilde uyarlamayı düşunuyorum." Zaman zemin meselesi "... Yurt Ansiklopedisi'nde Adana yöresi ile ilgili maddeleri hazırlarken, orada çalışan arkadaşlar, bana sık sık "Hocam" diye hitap ederlerdi. Bu benim çok hoşuma gittı. ÇUnkü hayattaki tek isteğim, lisede edebiyat hocahğı yapmaktı. Olmadı, kısmet değilmiş.. Şimdilerde tek mutluluğum, değerli arkadaşım Vedat Günyol'un dostluğunu paylaşmak. Sık sık evine gider edebiyat sohbetleri yaparım. Karşılıklı bilgi alış verışinde bulunuruz. (Benı Vedat Bey'le tanıştıran da Mehmet Başaran'dır. Başaran da iyi dostumdur, onunla da sık sık göruşürüz.) Bakın, bir keresinde Vedat Bey dükkânıma uğradı, Sadri Maksudi hakkında bir şeyler yazıyordu; kaynak sordu bana, kendisine Samet Agaoğlu'nun "Babamın Arkadaşlan" adlı kitabında Sadri Maksudi ile ilgili bir şeyler bulabileceğini söyledim. Ayrıca Sadri Maksudi'nin kızı Adile Ayda'nın 1955'lerde Cumhuriyet gazetesinde çıkmış bir yazısı vardı, o yazıyı kesip saklamıştım. Koşup gidip getirdim evden. Çok memnun oldu. İşte böyle şeyler beni çok mutlu ediyor. Tevfik Fikret'in, Nefi için dediği gibi, "Bana bir başka zemin, bir başka zaman lazımdı..." Edebiyat öğretmeni olmak isterken edebiyatı reddeden bakkallık işini sürdürüyorum ister istemez." • Masal kahramanı yazarlar "...İlk gençlik dönemlerimizde kitaplarımız dışında bizi pek oyalayacak şeyler yoktu. Ne spor ne sinema ne başka bir şey. Radyo deseniz sadece birkaç yerde vardı. Bazı büyük kahvehanelerde ve halkevlerinde. Zaten radyo yayını oldukça kısa sürerdi. Tabii böyle bir ortamda kitaptan başka dostumuz yoktu. Uzun kış gecelerinde hepimiz kitap okurduk. öyle ki, yazarlar, şairler bizim için yanlarına ulaşılamayacak masal kahramanları gibiydiler, nasıl birileri olduklarını hayal edip dururduk. 30'lu, 4O'lı yıllarda edebiyatçılar olay yaratan kişilerdi. Sık sık basında edebiyat yazıları, eleştirileri yayımlanır, yazarla Demiryolcuların kitap sevgisi "... 33 yıllık Demiryolculuk hayatımda, Anadolu'nun birçok tren istasyonunda görev yaptım. Ne yalan söyleyeyim, Demiryolculuk temiz işti, hilesi hurdası yoktu. Maaşımız azdı, mesaimiz çoktu; ne bayram ne pa 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle