05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Istanbul'un deniz hamamları Haydarpaşa Çayırı'nın dibindeki deniz hamamına, YBİdeğirmeni'nin Musevileri ve Beyoğlu'nun menekşe kokan Rum fahişeleri gelirdi. mal Paşa'nın "lstanbul Muhafızı" olduğu Babıali baskınından sonra, altın devirlerini yaşayan deniz hamamlarına rağbet o kadar artmış ki, eski tstanbullu Haluk Şahsuvaroglu'na göre, 1867 yılında lstanbul kıyılarında altmış iki deniz hamamı kurulmuştu. Reşat Ekrem Koçu, "lstanbul Ansiklopedisi"nde, ilk deniz hamamı Çardak Iskelesi'nin, 18261850 yıllarında kurulduğunu söylüyor; Yeşilköy'den Kumkapı'ya, Salıpazarı'ndan Tarabya'ya, Çattadıkapı'dan Beykoz'a kadar denizi ertemiz olan tstanbul kıyılannı yaz mevsiminde kaplayan deniz hamamları, 19. yüzyılın sonunda, giderek canlanan sokak hayatının tatlı ve yeni bir uzantısı idi. Kadınlar çiçekli basmadan yapılmış, boğazlarına kadar kapalı, kolları, dırseği ve dizaltları ve ayakbileklerini dahi örten "Denizlik" adını verdikleri deniz kıyafetleri içinde, yine de memnun ve neşeli dedikodular yapar, fal bakar, Halley kuyrukluyıldızı hakkında çarpıcı fikirler öne sürerlerdi. Osmanlının marjinalleri sayılan şehzadeler, tulumbacılar ve azınlıklar, denizden daha rahat yararlanma yolları ararken, Osmanlı insanı kahve ve ev alışkanlıklarını deniz hamamlarına taşımışlardı. Dönemin ropörtajcısı Sermet Muhlar Alus, Caddebostan Deniz Hamamı'nı şöyle anlatıyor: "Caddebostan deniz hamamlannın erkekler kısmı, vapur iskelesinm solunda, hatunlara ayırt edileni de pek uzaklardaydı. Burasını Içerenkoylulerden, tutunmutiın kaçakçılıgı ile geçinen bir sayılı 'fırtına' tutardı. MünH Fehlmln "Deniz Hamamı"tablosu. Orası kabadayı yatagı gibi bir yerdi. Hamamdan ziyade kahve; şark surk tavlalar atılır, kumlara uzanarak giıneşte yanmaya degil, biçat çut dominolar kondurulur, belki de zarlakis tren yolunun beri tarafındaki yiiksek la barbul bile oynanırdı. ağaçlann golgesinde oturup serinlemeye 'kuş Çok çocuklu kadınlar denilen, 12 evlat sadinlemeye' gidilir, adı da o kuşun adıyla hibi olan, buyu bozmak, şirinlik muskası ver'Fulurya' telaffuz edilirdi. O zamanlann mek hususlannda da yekta olan Zılha HaArap harfleriyle Fıilurya'sınınberisinde uzanım da kadınlar hamamının kılavuzu. Buyunan bugunun l.alin harfleriyle Florya'sı ise, ranlardan her kişiyi ayrı ayn karşılar, kol'başınıza guneş geçer' tehdidiyle gitmemiz, tuklanna girer, agızlanndan girip bunınlaileıiememiz mcnedilen, merak ve cesaret edip nndan çıkar, kânnı kispini toparlardı." birkaç adım atacak olsak suslu iskarpinlerimizin içine kabahatimizi ne de çabuk meyDeniz hamamlannın hızlı dana çıkaracak, bizi hemen ele verecek miikadınları zevir kum tanelerinin doluverdigi, zaten biriki adımdan sonra ilerliyemez olduğumuz, Haydarpaşa Çayın'na yakın gözlerimiz kamaşnıış, tabanlarımız kızmış, olarak kurulan Haydarpaşa kendimizi hemen çayırlann "sahili selaDeniz Hamanu'na, met"ine attıgımız yasak, yalnızca yasak mı, Yeldeğırmeni'nin ya sak oldugu kadar da korkunç bir bolgeyMusevileri ve Beyoğlu'nun di..." menekşe kokan Rum fahişeleri gelirdi, Denize ilişkin bu marazi dUşünceler, deniz ama Rum fahişelerin hamamlarıyla ilgili yazımızın başındaki çoşık çantalarında, kadınların cuksu yorumlann yadırganmasına neden oladeniz hamamlarında, bir göz cak kadar tuhaf gelebilir size. Ama öncelikdeliği kadar küçük delikler le ahlaki ve zihni reflekslerimiz, daha sonra açan muzır erkeklerin da günümüzde sıradan bir olay haline gelen röntgenlerinden deniz kirletilmesi, toprakladoldurulması, askorunabilmek için faltlanması ve plajların tamamen kapatılması küçük kâgıt topakları, dUşilnülürse, deniz hamamlannın Istanbul'mantarlar yoktu un renkli, eğlenceli, tatlı bir dönemini oluşOsmanlı kadınları turduğunu rahathkla söyleyebiliriz. Olanlagibi... Nitekim ra bakıp, Istanbul'un "sayfiye şehri" oldudeniz hamamlarından ğu bir dönemi, deniz hamamlarıyla birlikte çıkışta, anmamak mümkün mü... D her nasılsa "minyatür birerortaçag kalesi" görünttmündeki bu dört tarafı çevrili yerlerde, işaretleşip yeni bir duygu serüvenine başlayanlar, dahası, deniz hamamlannın "okyanusa açılan" ön tarafındaki tahtalan kınp, parçalayıp, inzıbatlan olağanüstü hal ilan etmeyc ve dürbün karaborsasına yol açanlar azınlık kadınlarıydı. Bu 'özgilrlük savaşlan' verilirken, Cumhuriyet'in serüvenci ve muzip yazarı Refik Halit bile, "Denize ilaç yutar gibi girerdik''demekten çekinmiyordu; dığer taraftan Ziya Osman Saba, deniz kültürümüzUn hangi karanlık dönemlerden geçtiğini ve "doftaya karşı kendimizi kapama gücünün" ne denli trajik boyutlara vardığını şöyle anlatıyordu: "Gene o zamanlann Ayastefonos'undan sonra, bir Kagıthane sefasına çıkılır gibi uzun uzadıya arabayla vanlan Florya, geniş kumsalıyla plaj kelimesini bUmezdik henüz elbette ki vardı ama oraya, ilk görttf ümde, çocak gözterime bir çöl tcsiri bındunış kızgın Osmanlı erkeğine has bir serüven yeri Cezml Ersöz eçen yuzyılda tam anlamıyla bir sayfiye şehri olan lstanbul kıyılarının hemen her köşesinde deniz hamamları vardı. Deniz kültUrumüzun "masum" bir dönemini kapsayan deniz hamamlan, Osmanlı insanınnı denize karşı duyduğu direnç, savunma ve düşmanlık gibi şimdilerde biraz bize tuhaf gözüken geleneksel alışkanlıklanrun doğal sonucu olan duygularla biçimlenmişti. Yine de kıyıya iskele ile bağlantıh olan ve kazıklar Uzerine inşa edilmiş, dört taıafı korunakh bir biçimde kapatılmış, adeta kapalı bir odayı anımsatan deniz hamamlarında, bozkır ahlakına karşı, doğaya ve özgürlüğe dönük yeni bir dönem başlamıştı. Evliya ve cami ziyaretlerinden sıkılan kadınlar ve mahalle kahvesınde ruhu daralan erkekler, artık hafta sonlannı deniz hamamlarında geçirmeye geliyorlardı. Ama hiçbir zaman bir araya gelemeyen bu iki cins, birbirlerini görmeyecekleri, dahası, seslerini duyamayacakları kadar uzaklıkta kurulan deniz hamamlarında, bıçak sırtı Uzerinde du ran ahlaki dengeleri pek sarsmadan yakanıp durdular. Kamusal ahlakın dışına çıkmaktansa, cinsel fantazyalannda melankolik serüvenler yaşamayı tercih eden erkekler; kadınların deniz hamamlarını korumaya alan inzibat kuvvetlerini pek gUç duruma düşürmemişler, belden dizkapağı altına kadar uzanan iç çama şırları ve belden aşağı peştemallarıyla kendi yarattıkları 'ahlak' denen 'felaketten' bir mucize bekleyip durmuşlardır. Bütün bu soluk görünümlere rağmen, Ce G
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle