Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Percy Heath (bas), Connie Kayc (davul) herhangi bir toplulukta çalabılecek nitelikte, yetenekli birer sanatçıydı. Zenci kUçilk burjuvazisinden gelen John Lewis, üniversitede antropoloji okumuş, bu arada konservatuvara da giderek müzik eğitimi görmüştü. Eğer beyaz olsaydı, mutlaka bir klasik müzik yorumcusu olurdu. Ama derisinin rengi, bu kapıyı ona tümüyle kapıyordu. Müzikteki misyonunun, Amerikan toplumunun, tıpkı, klasik müzik gibi caza da bir sanat olarak değer vermesini sağlamak olduğu söylenebilir. Modern Caz Dörtlüsü, müziğini "çalmak"tançok, "sergiliyor"du. Her üyesi takım elbise giyiyor ve papyon takıyordu. Bu Dizzy Gillespie'nin beresinin ve keçi sakalının bir sembol haline geldiği BiBop giyinişine hayli ters düşüyordu. Sahneye geldiklerinde gayet ağırbaşlı davranıyor ve seyircilerin susmasını bekleyip tam bir sessizlik sağlandıktan sonra çalmaya başlıyorlardı. Müzikleri öylesine biçimselleşmişti ki, dinleyiciler büyük bir dikkatle, tıpkı bir klasik müzik konserinde olduğu gibi dinlemeye zorlanıyordu. Sahnede canlılığa yer kalmadığı gibi, cazda var olan içtenlik tümüyle kaybolmuştu. Fakat biçimsel kompozisyon ya da düzenleme çahnır çalınmaz, John Lewis, Milt Jackson, Percy Heath tarafından yapılan sololar, cazın kendine has özelliği olan yaratıcılıkla, birden salonda patlıyordu. lşte bu yüzden caz haklı olarak 'sürprizin sesi' diye tanımlanmıştır. ', Modern Caz Dörtlüsü, zencibeyaz ilişkilerin de zencilerin, kibarca, kendilerine beyaz toplumunda, beyazların koşullarıyla bir yer verilmesini istedikleri bir dönemi temsil eder. Beyaz toplum bunu kabul etmeüı. Deneyim başarısızlıkla sonuçlandıysa da müzik açısından ilginçti. Caz ilerleme kaydettiyse de, henüz bir sanat olarak kabul edilmemişti. Cazın dünyada tasıdığı önem iktidardakilerce kavranmıştı. Amerika dışındaki 'State Department' Dışişleri Bakanlığı caz gruplarını, Amerikan kültürünün elçileri olarak her yere gönderiyordu. 1958 yılında Dave Brubeck Dörtlüsü'nü Delhi Üniversitesi'nde dinlediğimi hatırlarım. Başkan Kennedy öldürülmüş olmasaydı 1963'te Duke Ellington'u da Ankara'da dinleme olanağını bulacaktım. Kültür elçiliği rolü, siyah müziği için kuçük bir zafer sayıhrdı. Çünkü cazın ABD'ye özgü bir müzik olduğu örtük olarak kabul ediliyordu. Fakat cazın kendi evinde saygınlık kazanma şavaşı sürdü. Cazın bir sanat olduğunu reddeden beyaz toplum, bu tutumuyla eşitsizliğin sürdUrülmesıni istediğini belirten bir mesaj veriyordu. Buna karşılık caz, eşitlik için verilen savaşın öncusüydü. Martin Luther King'in haklar için mücadeleyi başlatmadan 5 yıl önce, Ornette Coleman gibi müzisyenler özgür müziği başlatmıştı. Büyük davulcu Art Blakey, Malcolm Liftle'ın "Malcolm x " olmasından ve "Kara iktidar" akımı ortaya çıkmadan çok önce müslUman oldu ve "Abduilah Buhaina" ismini aldı. Haklar için yapılan mücadelenin bu aşaması 60'ların dinamik ve öfkeli müziğini doğurdu. John Coltrane ve Cannonball Adderly'in de "Miles Davis Altılısı" bu yıllarda ortaya çıktı. Bu yıllarda Miles Davis, meydan okumanın bir göstergesi olarak seyirciye arkası dönük çalıyor ve solosu bittikten sonra sahneyi terkediyordu. Seyirciyi selamlamıyor ve hiçbir açıklama yapmıyordu. Kısacası 'eğlendirmeyi' reddediyordu. Bunlar geçici dönemler oldu ve ne zenci) toplumu ne de onunla özdeşleşen müzik, temelli ve kalıa bir kazanç sağladı. Amerikan toplumu, zengin ve dinamik olduğundan tüm bu meydan okumaları satın alabilecek güçtedir. Dolar hâlâ her şeye kadirdir ve muzisyenlerin de yemek yemeğe ihtiyacı vardır. Caza, Amerika'nın klasik müziği statüsünün verilmesini isteyenler, bunun ancak, cazın Geçen hafla, "Nice Caz Şenlıği", bu yıl yetmış yaşına giren "cazın yaşayan anıtı" Dizzy Gillespie'nin "BıBop'larıyla açılışını yaptı. Ikıncı Dünya Savaşı sonrasındakı "BıBop" akımının öncülerınden bırı Dizzy Gıllespıe 17 yaşında Lionel Hampton'un orkestrasına giren, 20'stnde Louis Armstrong'la bırlıkte olan Dexter Gordon, 25 yaşında da bir BiBop öncusüydü Bugün 63'ünde ve bir yıldız. klasik müziğe verilen desteği görmesi ile gercekleşebileceğine inanıyorlar. Bu, federal ve eyalet hükümlerinin yanı sıra büyük kuruluşların orkestra, bale ve operaları olduğu gibi caz gruplarını da desteklemesi demek olacaktır. Ama böyle bir gelişme, henüz ufukta belirmiş değildir. Bugün caz, hâlâ ticari amaçlı bir eğlence aracı olarak görülüyor. Üstelik bu açıdan pop müzikten sonra geliyor. Gerçekte, Miles Davis ve Hcrbie Hancock gibi büyük cazcılar, 'Cazrock' ve 'Fusion' türünde çalarak daha geniş bir dınleyici kitlesine hitap etmek için, müziklerinden ödün verdiler. Bu bir cazcı için, caz toplumunun dışında isim edinmenin, para kazanmanın bir yoludur. Bunlar iyi olduklanndan ya da en iyi cazı seslendirdiklerinden doğil, daha geniş bir dinleyici kitlesine hitap ettiklen ve daha çok sattıkları için festivallere çağrılan müzisyenlerdir. Bu durum, bir caza olmasına karşın artık pek caz çaldığı söylenemeyecek olan Ray Charles'ın lstanbul Festivali'ndeki varlığını da açıklamaktadır. Gerçek Ray Charles'ı dinlemek isteyen onun Milt Jackson ile birlikte doldurduğu "Soul Brothers" adlı plağı dinlemelidir. Bu plaktaCharles, ciddi bir piyanonun yanı sıra, "funky" tarzda altosaksofon çalar. Bugün kaç kişi Ray Charles'ın mükemmel bir altosaksofoncu olduğunu bilir? Cazın sanat ya da eğlence aracı olarak tanımlanması, Amerikan toplumundaki sıyah beyaz eşitliği için mücadelenin bir parçasınıoluşturmuştur. Bu mücadelenin iniş ve çıkısları olmuştur ve bugün mücadele iniştedir. Cazın niteliği, ticari çekicıliğinı arttırmak için, sürekli sulandırılmaktadır. Aynı zamanda bazı ilerlemeler de yok de ğıl.. Bunlardan biri de Thelonious Monk'ın büyük bir müzisyen olarak tanınması ve adına Washington'da bir müzik merkezi kurulması. Bu anlamlıdır, zira Monk, müziğinden hiçbir zaman ödün vermemiş, dolayısıyla hiçbir zaman hakettiği ünü ve ticari başarıyı kazanamamıştır. Cazın sanat olarak tanınması yönünde başka bir ilerleme de Bud Powell ve Laster Young'ın yaşamlanna konu olan "Round Midnight" adlı filmdir. Amerikalı müzisyen Dexter Gordon'un çaldığı ve müziğını Herbk Hanckok'un yaptığı filmin bir Fransız yönetmen tarafından (Bertrand Tavernier> yönetıldığını belırtmekte yarar var. Sanat olarak cazı anlatan birçok film yapma olanağına sahip olan Hollywood, bu konuda şimdiye kadar tek bir film bile yapmadı. Bunun hiçbir şaşırtıcı yönü yok; çünkü Hollywood Amerikan toplumunun düşüncelerini oluşturuyor ve yansıtıyor. Dünyada özellikle de Avrupa'da, sanat olarak tanınan caz doğduğu ülkede hâlâ gayri mesnı bir çocuk olmayı sürdürüyor. D bir 11