Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
srine rastlanıyordu. Bunların da ancak bir ılmünün kimlikleri saptanabiliyordu. Ama ınlanların kuşkusuz en şanşsızları bir daizlerine rastlanmayanlardı. Bunlarla ilgili ak söylentiler değişikti. Genellikle bellerine bağlanıp bir sandaldan ya da bir helikoplen göle, denize atıldıkları ya da ıssız birım yerlerde toplu mezarlara gömüldükleri ılıyordu. Sorguya çekilen bircok faşist miya da polis ve ordu görevlisinin itiraflarını, ifadelerinden çıkartılan sonuç bu. 10 bin kadar olduğu saptanan bu kayıplar, etleri bulunamadığı için sağ mı, ölü mU olkları konusunda hep bir kuşku ve belli beıiz bir "umut" kaynağı oluşturuyorlar. Yaıları, anaları için mezarlan bile olmayan ölü, belki bir gün bir yerden çıkıp gelecek ka>lar, dayanılması daha güç bir acı oluşturur, karşısında durulması daha zor bir öfke ynağı oluyorlar. Nitekim asker olsun, sivil olsun, askeri yötim sırasında cinayete, adam kaçırmaya, işnceye karışanlann saptarup cezalandırılmaı için en çok çaba gösleren, en kararlı müdeleyi ytlrüten örgüt, "Mayıs Alanı Anaları ;rneği". Bu arada bir noktanın altını çizmek rekiyor: Anaların mUcadelesi, belki gücünü •rhangi bir ideolojiden, soyut bir antiilitarist anlayıştan almıyor ve onları bir araı getiren ortak payda, belirli bir siyasal göışe inanış değil de, kayıp çocuklarının ne oljğunu bulma tutkusu, ana yüreğinin dinmez :ısı. Bu yuzden belki siyasetin soöuk denge :saplarına dikkat etmiyorlar, öfkeleri esnelc< tanımıyor. Ama kesinlikle basit bir "öç" pende de değiller. Yürüttükleri mücadelenin ve daşmazlıklarının, sonuna dek gitme iradesiin gerisinde, basit bir intikam duygusu değil, jk ciddi ve tutarlı bir siyasal tavır alış var. Buu kendileri çok açık ve özlü bir biçimde kı ASESINOS Arjantin'in sivil Devtet Başkanı Raul Alfonsin, cunta mensupları ve yardımcıları aleyhine açılmış davalara bir "son nokta" koymaktan yanaydı. Mart ayında "Son Nokta" yasası, "Katiller aftedilemez!" diye haykıran "ötkeli" analar ile "bilge" hukumet arasında tartışmaların buyumesine yol açtı. nu sonuna dek izlemeyince, cezaların ve ceza sında hukümete sadık kalan askerlere "azul" landırılanların az mı yeterli mi olduğu üzerin deniyor. Yani "m»vi". Çünkü bilindiği gibi, de, demokrat saflarda başlayan tartışma, ge askeri tatbikatlarda ulusal ordu"nıavi" kuvvetçen aylarda yeni gelişmelerle büsbütun alev ler, düşman da "kırmm" kuvvetler olarak nilendiği gibi daha bir anlam kazandı. telenir. Ayhk Fransız dergisi "LAcluel"in mart 1987 sayısında, oldukça deneyimli bir azulÇünkü Alfonsin hükümeti, geçmiş dönemin le yapılmış bir görüşmeden parçalar yer alıUstUne bir sünger çekme kararı aldı. Ülkede yeniden iç barışın sağlanması, birlik ve bütün yor. 1959 mayısında bir darbe girişimi sırasında, yasal hükümet safında yer almış bir alay lüğün kurulması, halk ile Silahlı Kuvvetler'in komutanı olan "azul", ordunun içinden gelmiş, barışması ve askerlerin saygınlık kazanmaları uğruna 28 Şubat 1987 tarihinden sonra, cun askerlerin yöntemlerini, kafa yapılarını, reflekslerini yakından tanıyan biri olarak, ta yıllarındaki davranışlarından ötürü hiçbir "Punto FinaP'i şöyle değerlendiriyor: sivil ya da asker devlet görevlisi, ya da sivil mi"Bugün orduda, tek bir 'azul' bile yok. lis için dava açılmaması kararlaştırıldı. Alfon1960'larda bir avuçtular. Hepsini tasfiye eltisin yönetimi bununla ilgili olarak çıkantığı yaler. Genelkurmay yapısı geregi, darbecidir. Tek saya "Punto Final" (Son Nokta) yasası adını dUşUncesi budur. Her subayın lliklerine kadar taktı. Bir başka deyişle, kimin cunta yıllarıyla ilgili olarak herhangi birisine yönelteceği suçlama varsa, bunu 28 Şubat 1987 tarihine dek yapacak ve dava açabflecekti. Bu tarihten sonra artık geçmişi mahkeme önüne çıkartmaya bir nokta konacak ve Arjantin tarihinde yeni bir sayfa açılacaktı. Ayrıca "barışma"yı kolaylaştırmak üzere bir de Af Yasası çıkartılmıştı. 1986 arahğında parlamentoya getirilen Punto Final yasa tasarısı, başta "Mayıs Alanı Anaları" olmak üzere, halkın geniş bir kesiminin tepkisini çekti. Buna rağmen, tasarı yasalaştı. Ama artık bir kesimin gözünde, Alfonsin demokrasiye ihanet etmişti. Af yasasıyla işkenceciliği ayyuka çıkmış kişiler bile serbest bırakıhnca, ülkede protesto gösterileri, Analar'ın yürüyüş ve mitingleri bir çığ gibi büyüdü. Alfonsin yönetiminin önde gelenlerinden Kültür Bakanı Pacho O'Donnel, geçen şubat ayında yaklaşımlannı şöyle açıklıyordu: "Generalleri kovduk, cezalandırdıktan sonra ert küçiik tegmene dek izlerini siirmemiz şart mı? Dikkat edin: Eğer ordu çok fazla tartaklanırsa, suba>lar koşeye kıstırılmış hayvanlar gibi saldırganlaşırlar ve yeniden komplo kurmaya başlarlar. tyisi mi, ulusal barışma çağrısında bulunalım ve göıümüzü üstlerinden ayırmayahm." Arjantin ordusunda hükümet darbesi sıra Golpe" (askeri darbe) irjantln yakın tarihinin ıvrılmaz bir parçası. 1930'dan beri seçimle şbaşına gelmiş hiçbir lükumet, olağan »üresinin sonunda seçimle iktidardan düşmemiş; hep bir askeri darbeyfe le devrllmiş. saca şöyle dile getiriyorlar: "Askerleri cezalandırmazsak geri gelirler." "Geri gelirler", "yine gelecekler"... Bugün cunta yandaşı olan, askeri yönetimden çıkarı bulunan kUçük bir azınlık dışında, hemen hiçbir Arjantinlinin henüz içinden atamadığı bir korku bu. Bu korkuyu duymamak, en azından bunun kaygısını çekmemek, bir Arjantinli için, ne kadar sağlam devrimci ne kadar "sıkı "antifaşist, ne kadar cesur bir militan olursa olsun, herhalde çok zor. Arjantinlinin adeta içine işlemiş bir kaygı bu. Çünkü "golpe" (askeri darbe), Arjantin yakın tarihinin kopmaz, ayrılmaz bir parçası. 1930'dan beri seçimle işbaşına gelmiş hiçbir sivil hükümet seçimle iktidardan düşmemiş; hep bir askeri darbenin kurbanı olmuş. 1930'dan beri ortalama her altı yılda bir, "Fuerzaz Armadas" (Silahlı Kuvvetler) bir bahaneyle iktidara el koymuş. Ve her seferinde ülkeyi aldıklarından daha beter bir halde, arkalarında kan ve gözyaşı bırakarak sivillere devretmek zorunda kalmışlar. Yaptıkları da çoğunlukla yanlarına kâr kalarak... llk kez Raul Alfonsin yönetimi, Arjantin'i 19761983 yılları arasında yönetmiş üç cuntanın üyclerini, adamlarını mahkeme önüne çıkardı, başta cunta liderleri olmak üzere içlerinden birçoğunu çeşitli cezalara çarptırdı. Ne var ki, Alfonsin başlangıçtaki bu sert tutumu Geçen aralık ayında, Tegmen Astiz'i affettiler. En UnlU cellatlardan biriydi o. Öyleyse ötekileri mahkum etmenin ne anlamı kaldı? Ve yargıçlar da ki çoğu zaten aşırı sağcıdırlar, şimdi Punto Final'den aldıkları güçle, işkencecileri bagışlayacaklar. Her şey yeniden başlayacak..." Fransız muhabirin, "O halde yeni darbe ne zaman?" sorusuna, söz konusu eski demokrat askerin yanıtı, görmUş geçirmiş insanlara özgü bir serikanhlıkta oluyor: "Belki bir ya da iki yü içinde... 1987'nin Alfonsin için feci geçmesi tehlikesi var. Ülke batmış durumda. Işin içinden nasıl sıyrılacak bilemiyorum." Punto Final üzerine yukarıda aktardığımız ve her ikisi de şubat ayı içinde dile getirilmiş biri iyimser diğeri de kötümser değerlendirmelerin üzerinden ancak bir ay kadar geçmişti ki, Arjantin halkı nisan ayının ortalarında, "Yine mi..." korkusuylaburun buruna geldi. Bazı askeri birlikler ordudaki yeni atamalara tepki olarak isyan etmişler ve Genelkurmay Başkanı'nın istifasını istemişlerdi. lstekleri arasında bazı subaylarla ilgili olarak açılmış soruşturmalara son verilmesi, kimilerin cezalarının affedilmeleri de vardı. Gerçi söz konusu girişim ordunun bütününün ya da önemli bir bölümünün katıldığı bir isyan değildi; ama katılmayanlar isyanı bastırmak için kıllarını kıpırdatmayacaklarını da çok açık bir biçimde sivil hukümete hissettirmişlerdi. O yüzden geçen nisan ayının ortalannı, Arjantin halkı deyim yerindeyse, ayakta geçirdi. Korkulu rüya görmektense hiç uyumamayı tercih etti. Çünkü sıkı durmadığı takdirde, bir kâbusun yeniden olanca ağırlığı ve bunaltıcıhğıyla üstüne çökmesi tehlikesi vardı. Halk ve halkın seçtiği Başkan, seçimle işbaşına gelmiş hükümet, can havliyle birbirine kenettendi. tsyancı birliklere karşı geniş halk kitleleri o günlcrde gece gündüz sokağa inerek, yer yer dört yüz bin kişinin katıldığı "demokrasi mitingleri" düzenleyerek sivil ve demokrat yö Arjantin tarihinin donum noktalarından birinin göruntusü: "Şapkalar". 1984 yılında, diktatörler sivil bir mahkemede yargılandılar. işlemiş olan inanç, ordunun mümkün olan en iyi toplum modeli oldııgudur: Mutlak itaat, disiplin, hiyerarşi. Demokrasi ise hep düzensizlik, kaos, komünizm demcklir. Alfonsin, Arjantin demokrasisini kurtarma yolundaki son şansını da yitirdi. Punto Final'e kadar askerleri hizada tutuyordu. Aşırı ınuhafa/akâr ya da Peronist olmadığı halde, seçimle başkanlığa gelebilmiş ilk Arjantinliydi. Ama ordunun önünde gerilemekle, kendi olum fermanını imzalamış oldu. Önümü/deki günlerde tankları ensesinde hissedecektir. Alfonsin'in önünde bir tek politika vardı: Davaları sonuna dek götürmek, suçlu olana gözünü kırpmadan cezayı bastırmak, kilit noktalara güvenebileceği adamları yerleştirmek. Seçimlerin hemen erlesinde bunu yapabilirdi, bütUn halk arkasındaydı. Başladı. Bravo! Ama sonra korktu. Askerlerle pazaıiığa başladı. Generaller artık onu serbest bınıkma/lar. Alfonsin, askerin gücünü kırmak için gerekli silahı elinde tutuyordu: Bir yıl boyunca herhangi bir darbe girişimini önlemek üzere Mayıs Alanı'nda muazzam kalabalıklar toplamayı başardı. Bugünse Punto Final'le anaların, gençliğin, 'yenilenmiş Peroncular'ın, tnsan Hakları Hareketlerinin güvenini yitirmiş durumda. netime destek oldular. Nitekim Alfonsin, halktan aldığı bu destek sayesindedir ki isyana katılmayan ve "tarafsız" kalan birliklerin kıpırdamayı reddettiği koşullarda, "kurdun inine", yani isyancıların garnizonuna tek başına gitmek ve onlarla pazarlığa oturmak gücünü buldu. Şimdilik olay karşılıklı tavizlerle az çok bir çözüme bağlanmış bulunuyor. Alfonsin'in "geçmişe nokta koyma" yasasının yürürlüğe girmesinden yaklaşık 45 gün sonra, Arjantin ordusunun bazı birliklerinin isyanı ne anlama geliyor? Kültür Bakanf nın, "Orduyu fazla sıkmayalım, yoksa büsbütun saldırganlaşır, komploculuga yine başlarlar," biçimindeki yargısının yerinde olduğu anlamına mı? Yoksa, aslında ordunun darbeci geleneğine bir "Punto Final" koymak gerekıiği ve bunun, uzlaşmasız bir mucadele sürdürmekle gerçekleşeceğini savunanların mı haklı çıktığı anlamına geliyor? Olaylar ortada. Herkes kendi yargısını verebilir. Ama tartışmasız gerçek, Arjantin ordusunun sivil siyasal yaşama, demokratik düzene "Punto Final" demek alışkanlığının halen sürdüğü ve fırsat kolladığıdır. Kimin, neye "nokta, satır başı" diyeceği, Arjantin halkı için hâlâ karanhk ve tehlikeli bir sorudur. D 11