Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
'PUNTO Arjantin'de 'son nokta "PUNTO FİNAU'... "Son nokta" anlamına gelen bu iki sözcüğün, iki aydır Arjantin'de apayrı bir aniamı var. Devlet Başkanı, cunta dönemine ilişkin davalara bir 'son nokta' koymak amacıyla "Punto Final Yasası"nı yürürlüğe sokarken, on binlerce kayıp gencin anaları da, son noktamn, darbeci geleneğe konmasını savundular. Bu arada, ordu az daha sivil yönetimi noktalıyordu. FİNAL'İ K İ M NEREYE KOYACAK?. 5 Nazım Güvenç Bundan 11 yılönce.tamı tamına 1976 nisanının ilk perşembesinde, daha Arjantin, general Videla cuntası altında inlerken, başkentin Mayıs Alam'nda yüzlerce kadın, yüzlerce ana korkularının ve ızdıraplannın üstüne çıkarak başkaldırdı. Askermiş, polisrniş dinlemeden; copmuş, dipçikmiş aldırış etmeden herkesin bilip de ancak fısıldadığı bir soruyu, cuntanın yüzüne karşı haykırdılar: "Çocuklanmız nerede?" O gün bugündur, hep aynı sorunun ardındalar. Duşenler düştü, tutuklananlar, işkenceye yatırılanlar oldu. Sağ kalanlar, dışarıda kalanlar, mücadeleyi inatla sürdürdüler. Sonunda askeri yönetim kendi maceracılığının altında kaldı. FalkLnd Savaşı'da tngiltere önünde bozguna uğradıktan sonra, pes ederek ülkede demokratik seçimler yapılmasını kabul etti. Geride bıraktığı bilanço için "yüz kızartıcı" demek çok hafif kalır. Ülkenin ulusal servetinin, onurunun, siyasal saygınlığının uğradığı zararlar bir yana, salt insan varlığı olarak bile, kaybı çok ağırdı: 10 bin ölü, 30 bin "kayıp", 400 bin surgun... 1983 aralığında Raul Alfonsin halk oylarının çoğunluğuyla cumhurbaşkanı seçildikten 48 saat sonra yaptığı konuşmada, yedi yıllık cunta döneminde insan haklarını çiğnemiş, ci Buenos Aires'ın "Mayıs Alam"nda toplanan on binlerce kayıp gencin anaları, "Son Nokta" yasasına karşı çıkıyorlar "Suçlular bağışlanırsa, başımıza yeni cuntalar gelecektir" diye haykırıyorlar. nayetten, işkenceden, haksız tutuklamalardan, yolsuzluk ve nlşvetten sanık askersıvil tüm görevlilerden hesap sorulacağmı duyurmuştu. Gerçekten de 198486 yılları, butün Latin Amerika tarihinde ilk kez görülen bir şeye, cuntacıların yargılanmalarına ve hatta mahkum edilip cezalandırılmalarına tanık oldu. General Videla, müebbet hapse mahkum edildi. öteki cunta liderlerı de değişik cezalara çarptırıldılar. Daha kuçük rütbelılerin yargılanmaları ise surüyor. Bildirildiğine göre, ordu mensupları aleyhine açılmış davaların dosyası, şimdiden 52 bin sayfa tutuyor. Ne var ki, 1984'te yedi ay suren soruşturmanın ardından açılan davalar sonuçlanıp yargı verildiğinde, halktan geniş bir kesim hayal kırıklığı içinde Alfonsin yönetimini ilk kez "uzlaşmacılık"la suçladı. Cezalar ve cezalandırılanlar "az" bulunmuştu. 1976 nısanında başlattıkiarı eylemi daha sonra "Mayıs Alanı Anaları Derneği" adlı bir örgütle sürdüren bağrı yanık analar öfke içindeydiler. Her şeyden önce "desaparecidos'Mar (kayıplar) sorunu yeterince aydınlanmamıştı. Binlerce ana (las madres), "Çocuklanmız nerede?" sorusunun net bir yanıtını alamamanın hayal kırıklığı, öfkesi, üzüntüsıi içindeydi. Gerçekten de cunta döneminin en belirgin özelliklerinden biri, yönetimin adamlannın hoşuna gitmeyen kışilerin, özellikle de gençlerin kaçırılmaları ve bir daha da kendilerinden herhangi bir haber alınamayışı idi. "Kaybolmak", "kayıplara kanşmak" için yönetime karşı gelmek, demokrat ya da solcu olmak şart değildi. Uzun saçlı bir erkek, mini etek giymiş bir olmak kaçırılmak için yeterli bir nedendi. Polisler, sivil milisler gözlerine kestirdikleri kız ya da erkekleri izliyor, bir tenhada kıstırıyor ve kafalarına "capucha" (kapüşon) geçiriyorlardı. Kurbanları kendilerini göremezken inanılmaz bir zalimlikle dayak atıyorlar, işkence yapıyorlar, ırzlarına geçiyorlardı. "Şanslılar" bu kadarla kalıyor, bir kenara atılmış halde bulunuyorlardı. Daha az şanslıların günler sonra kuytu bir yerde, bir yol kenarında, bir hendekte yara bere içinde kalmış, kurşun ya da bıçak darbeleriyle delik deşik edilmiş ce kız, rock müzi|j konserinden çıkmış bir genç