24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

H A F T A D A N HAFTAYA Mehmed Kemal Her şeyi yeniden öğrenerek Faruk Erem üstadımızın "Blr Ceza Avukatının Anıları" beşinci bası olmuş. Buna kimileri 'baskı' diyor; kimileri de Saml Karaören dostumuz gibi, 'bası' diye direniyor. Bana sorarsanız bası demeli... Çünkü baskı, 'tazyik' karşılığıdır. Bası der, alışırsak dilimiz bir sözcük daha kazanır hem de doğrusunu... Ama görüyorum ki çoğu arkadaşlar baskıda ağır basıyorlar. Bir Ceza Avukatının Anılan'nı kaç kez okumuşumdur; kaç kez de yazdığım olmuştur. Bugün elimdeki beşinci basısını karıştırırken neleri anımsamadım kil Hadi bir tanesini yazayım: 'Tanık kimliğini söyledi, genelev kadını idi. Hepimiz ayağa kalktık. Başkan tanığa yemin verdiriyordu. "Namusun, vicdanın üstüne yemin ediyor musun?" Kadın Başkana baktı. Çevresine bakındı. Başkan bağırdı: "Yemin etsene, be kadın!" "Edemem Reis Bey, çarpılırım. Namus dediğini çıkar, edeyim." Başkan durakladı. Başını başka yöne çevirdi, zabıt kâtibine: "Yaz," dedi. "Tanığa usulen yemin ettirildi." Bu da bir başkası... 'Genelev kadınının yastığı altında, yarısı koparılmış, plaka esrar bulunmuştu. Kadın yargılanıyordu. Cezası ağırdı. Kadın, bu esrarın kendisinin olmadığını ağlayarak savunuyordu. Ağır Ceza Başkanı, sanığı azarladı: "Senin yastığının altında bulunan esrar senin olmaz da kimin olur?" "O kadar adam gelir, gider ki!.." Tanıkların dinlenmesine geçildi. iri yarı bir adam geldi, yemin etti: "Esrar benimdir. O sırada kullanacaktım, kendimi kaptırmışım. Unuttum." Ağır Ceza Başkanı, tanığın gözünün içine baka baka sordu: "Bunun sonu sana dokunur. Ne dediğini kulağın duyuyor mu?" "Reis Bey, benim yerime yatmasını istemem." Başkan kadına döndün "Dostun mu?" Kadın başını eğdi. Ağır Ceza Kurulu müzakereye çekildi. Bir süre sonra geldiler. Başkan kadına: "Senin tahliyene karar verdik" dedi. Kadının dudakları titriyordu. Söylediğini güçlükle duyabildim. "Istemiyorum." "Neden?" "Gideceğim yer daha mı iyi?" Bir tane daha... Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, tanığın kimliğini sordu: "Adınız, yaşınız, mesleğiniz?" Kadın ürkek tavırlı birlslydi. Adını, yaşını söyledi, durdu Başkan yeniden sordu: "Mesleğiniz?" "Affedersiniz Reis Bey genelev kadınıyım." "Sen bizi affet kızım." Tanık durakladı, tuhaflaştı, başkanın demek istediğini anlamamıştı. Üstat Faruk Erem, kitaplarını yollarken araya küçük küçük broşürler de ekler. Bunlar ya bir makaledir ya bi konferanstır ya da türlü savunmalardır. önemli yanı, değerli ve öğretici olmasıdır. Bunlardan biri "Diyalektlk Açıdan Ceza Yargılaması"dır... "Diyalektiğin şöylece tanımlandığına rastlanır: Her şeyin ustalıkla ve incelikle tartışılması sanatı. Bu tanım doğru sayılmaz. (...) Adaletin temeli diyalektik insanlık görüşüdür. Diyalektik görüş, insanlığın dar ve ilkel bakışını evrensel ölçüde genişletmektedir. (...) Çapraz sorgusuz usuller, diyalektiğe en aykırı düşenlerdir. Bizim usul sistemimiz bunlar arasındadır. Usul diyalektiğini, son soruşturmaya indirgeli sayamayız. Kuşkusuz son soruşturma aleni celsede daha somut görünür. Fakat kelimenin tam anlamıyla usul diyalektiğinin sonuç verebilmesi, olayların özündeki çelişkilerin aleni celsede tartışma konusu haline getirebilecek kadar açık seçik ortaya konulabılmesi koşuluna bağlıdır. Bu nedenle usulde devamlılık kavramı, temel kavramlardandır." Hakkı ve adaleti dağıtmak da zor. D SAIRLER SIIRLER Yine uçur selamını Zından karasından arta kalan blr izdir Dudak uçuklatan düşlerin kuyusunda Bir tutam kandır yalansız yalın Bir oyundur Izbelerde provasız oynanan Keskin bir amonyaktır zaman Cürmüm bir aşkı omuzlamak Yangından aldım rüzgâra verdim Suyun sesine yazıldı serüvenim Kırlangıç göçlerinden arta kalan bir hüzün Güneş gülümsemesi gibi dinen karın ardından Biraz mahmur biraz yorgundur şimdl Yarasına buruk ezgiler basıp hıçkıran Akortsuz bir kemandır zaman özlemler sınanmak ister Ey aşkın güzel yüzü yaralı yanım Sen yine uçur selamını A.HİCRİ İZGÖREN Islak Delinmiş gökyüzündeki leğen Sanki en son yağışı yağmurun Kaldırımlarda ince, uzun bir örtü Islandı güne gülümseyen çiçek Islandı evlerln çatıları Tıpkı ölüm gibi Tek ve hür kılındı yaşam Islandı alevlenmiş duygular Islandı su Islandı suya düşen ay Arındı yüreğimiz kirlerinden. TAMER ABUŞOĞLU Gaziantep Türk şiirinin sorunları "Türk şiirinin bence bir yığın sorunu var: Evrensel şllr karşısında ya da anında yerini saptamamıştır; eskl olan her şeyin geleneğin içinde yer aldığını sanmaktadır; büyük bir tematik sorunu vardır; sağlam yapı sorununu çözümleyememiştir; özgür koşukta müzik ve ahenk sorununu çözümleyememiştir." özdemir İnce yeni çıkan kitabı Zorba ve Ozan" üzerine "Yeni Düşün" dergisinde Enver Ercan'ın sorularını yanıtlarken söylüyor bunları. Üzerinde tartışılıp konuşulacak konular. Her cümleciği ayrı bir yazının konusu olabilecek önemde. Ayrıca her şairin hem kendi hem ülke şiiri düzeyinde kendisine sorup sorgulayacağı bir anlam da taşıyor. özdemir İnce'nin oldukça iddialı görüşlerine katılır ya da katılmayız. Onemli olan şiir üzerine tartışmaların düzeyinin sığ tutulmaması. Zaten konuşmaların güzelliği de burada. Yeni tartışmalara kapı aralaması. Daha önce de belirttik bir kaç kez. Sözü şuraya bağlamak istiyoruz. Bu köşeye her hafta yüzlerce mektup geliyor. Yüzlerce mektup demek, yüzlerce şiir demek. Ama yalnızca şiirler geliyor. Şiirin sorunları üzerine bir tek satır yok. Sadece şiir yazan ama şiir üzerine düşünmeyen bir toplum muyuz? Sanmıyoruz. Bakalım kimler yazacak şiirin sorunları üzerine? Yank Umutsuz bir şiirin aralık kapısının ardına yığıyorum umudumu kapanan bir yarığın içinden yol sürüyorlar ve yanlannda taşıyorlar çığlıklarını Cumbalı evler bir gümüş ay Slz: o cumbalı evlerln kadını, ben: o cumbalı evlerin erkeği, bıyıklarım beyaz ve uzun. Üstünüzde pazen gökkuşağı, bakışlarınız ela ve hüzün. Söyleyiniz Cumbalı Evler; ne kaldı geriye o kanlı çarşaftan? bir: o cumbalı evlerin kadını, bir: ben. BİLAL ERDEMİR ve biliyorlar aslında anımsadıklarıyla çelişen inançlardan gayri fazla şeyleri yok ama yok yitirilecek bir şey de yeter ki açılsın o yank açılsın da dolsun bir daha sonra suyu getirsinler süzsünler yüzeyden ağusunu onlar olmasa da o yank uzar gider çünkü güneşe doğru Umutsuz bir şiirin aralık kapısının ardına yığıyorum umudumu. H.MURAT ERENEL sevdaysa bu sevda, aşksa bu aşk Intihar Deniz boylanna indi. Bütün bir ömrü taşıyordu omuzlarında • kararsızdı. El etmek geldi içinden, açıktaki gemilere; kıyıdan deniz kabukları toplamak geldi. Durdu; şöyle bir yokladı yüreğini, kulak verdi nabzının uğultusuna: Nehir akıyor, dedi içinden birses; değirmen dönüyor. Sevinç yerine acıları öğütüyorl dedi bir başka ses Yorgundu. OZAN ÛZGUR 20
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle