Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
lasalı 3mesi "Yer Demir Gök Bakır" Abidin Dino, sinema bilgisi ve resim bilgisiyle benim için çok öğretici oldu. Sonra çeşitli dillerde, çeşitli ülkelerin sinema kitapları ile ilgilendim okudum. Sinemanın aynen müzik gibi bir teknolojisi var, bir dili var ve kuralları var. Bunu öğrenmeden yapmanıza imkân yok. Objektif konusunda çalışarak, ışık konusunda çalışarak, resim konusunda çalışarak, çeşitli dallarda sinema dilini teknolojisini öğrenmeye çaüştım. Amerikan Sinema EnstitüsU'nün, lngiliz Film Enstitüsü'nün aşagı yukarı bütün kitaplarını okudum diyebilirim. belli, çok mu fa/la belirgin hale getirdik diye korktum. Ama zaten simgesel bir nıasal anlatımı vardı romanın. Ben başından berı hep "bir kış masalı" diyorum. Şimdi de o kış masalı gerçekleşti. Yani o bakımdan o aniatıma uydu bütün tipler. Bu noktayı bıraz açar mıstn? Bir köy filmı değil bu film. Dünyanın her yerinde geçebilecek bir insan hikâyesi. O bakımdan yerel renklerden ve suslerden arındırdık. Hatta bir sahne çekerken, çok uzaklarda çamaşırlar asılıysa ki, güzel bir görüntü oluşturuyordu o çamaşırlar gidip o çamaşırların arasında pembe olanlan ayıklayıp oralara gri, kahverengi kurşuni şeyler koyuyorduk. Gurel Yontan'la çok uyumlu bir ışbirliğimiz oldu bu konuda. Hem dekor hem kostüm konusunda. Ve filmin genel bir estetik duzeni oldu. Gerek telefon, gerekse teleksle buradan Wim Wenders'lesürekli birdiyaloğunuz vardı. Onun filmle ilgili izlenimlerini de bize aktarabilir misin? Hatta sanayazdığı bir mektup da var galıba. Evet var. Şunları yazıyor. "Sevgili Zulfü, İkinci parti gonderdiğin filmler de birinci parti kadar ınukemmel, uınarım butun çekim bu guzellikte devum eder. Bu filmin çok oncmli bir film olacağına inanıyorum." VVenders, her paıtıyi aldıktan sonra onları ilgiyle seyrediyor. Ben de hep şunu sordum ona. Herhangi bir yanlış görüyor musun? Bdkışların tersliği vb. gibi. Her şey mükemmel dıye geldi. Sonra da NVim'den Cannes teklıfı geldi. ttirazın yoksa ben bu filmi Cannes'a götürmek istiyorum dedı. Ben de itirazım yok, ama şu anda filmin çekimini düşunüyorum dedim. Fakat o Cannes'la temas etmış. 41. sayısında, çekim serüvenini 7 "Yönetmenlerin On Beş Günu" ıda çekim serüvenini okuyacağınız 'lirli Bir Bakış" (Un Certain Regard) nnda yer alıyor. yayıncılığı ile uğraşıyordum. Beni tanıyanlann çoğu edebiyatla ilgili bir kişi olarak tanıyorlardı. Yakın çevremdeki bazı insanlar, evime gelip gidenler, Enlal ö z gibi, Emil Galip San Bu teorik çalışmaların ustüne, bu filmin prodüktörlüğünü yapan Wım VVenders'in yeni filminin setine katıldım. O tabii benim için çok iyi oldu. Bir de yönetmenlikle ilgili birtakım düşünccler gelişti bende sanıyorum. Taviani kardeşlerle tanıştım, onlarla sohbet ettim, diğer bazı büyük yönetmenler, Coppola ile tanıştım. Dostoyevski sürgünden Rusya'ya döndüğü zaman diyor ki: "Sankl eski terUkierimi ayaguna sokar gibi bir uyum." Bende de böyle müthiş bir uyum oldu. Yani böyle bir rahatBütün ekiple birlikte Erzincan'dan trenle lık oldu. Jürgen'le de zaten o rahatlığı paylaşdönüyoruz. Zülfu Livaneli ile çekim anının sı tık. kışıklığında konuşamadıklarımızı yolculuk sıYani bir ilk film gibi olmadı nedense, belrasında konuşuyoruz. ki de o çok uzun hazırlanma dönemindendi. Yönetmen olmaya karar vermek, hangi duygu birikiminden geçip geldi? Hem yönetmenliğe çok uzun yıllar hazırlanDaha önce pratık olarak sinemada çalış ma hem de bu filme çok uzun süre hazırlanma... madığını biliyoruz. Zirveden başlamak Bu filmin hazırlığı ne kadar sürdü aşağı nasıl oldu? yukarı? Altmışlı yılların sonunda Ankara'da kitap Film bittiği zaman yani montajıyla her şeyiyle bittiği zaman, yaklaşık Uç yılı kapsamış olacak. Dışarıda da boyle yapıyorlar. Şu anda kafamda yeni bir proje var. Ve gidip yeni bir mekân bakacağız Jürgen'le, fakat o filmin iki yıldan önce gcrçekleşeceğini sanmıyorum. Onu içimde özümsemeden gerçekleştirebilmem mümkün değil. Ya da benim için mümkün değil... ve hidrolik şaryoları taşıyan iki TIR da toplanacak biraz sonra. Köyün insanları, araçları çevirmiş vedalaşmayı sürdürüyorlar. Beş tnilyon marklık yatırım köyden ayrılıyor. Eski Ermeni köyu, birkaç saal sonra boş bira, kola kutuları ve dostluk kalıntıları ile sessizliğe dönecek. Devletin bu yöre köylerini boşaltma kararından sonra geriye belki, büyük beyaz bir boşluk arasında eski bir Ermeni evinin duvarındaki yazı, şimdi samanlık olan kilisenin birkaç duvarı kalacak. Bir de üzerine Türk bayrağı resmedilmiş köy çeşmesi. Aynı insanlar, belki Ege, belki Akdeniz yakınlarındaki yeni köylerinde yine cem ayinlerini yapacaklar, belki köyün büyümüş küçükleri yeni rüyalar görecek. "Köye kamyoıılar geldi. Altın çeşmenin başında durdular. Gok once kırmızıya, sonra beyaza kesti. Bir adanı altın çeşmenin başında saz çalıyordu." dalcı, Lfcur Mnmcu gibi çeşitli arkadaşlar, benim müzikle uğraştığımı, bestclcr yaptığımı biliyorlardı. Rastlantılar sonucu Isveç'te ilk plağım çıktığı zaman, herkes şaşırdı, "Mttzik de nerden çıkü" diyt Oysa onun temelindc on beş yıldır müzikle uftraşma, beste yapma dönemi yatıyordu. O bir birikimdi, birikim sonucunda ortaya çıktı. Sinemada da bu böyle oldu. 73 yılında Isveç televizyonu için yaptığım bir film müziği ile başlayan müzik çalışmaları, filmle ilgili çalışmalar sürüp gitti ve yaklaşık 17 Türk, Frans», Isveç, Alman, lsviçre filmine müzik yaptım. Müzikleri yaparken, senaryo aşamasında bunları incelemeye başlamam film tekniğine ve filmin mutfağının bir yönüne katılmamı sağladı. Sonra bir montaj yapma fırsatı geçti elime. Abidin Dlno'yla birlikte "Yılanı Oldürseler" filminin montajını yaptık. Sahnede olmakla, film yönetmek arasında bir duygu farklılığı yarattı mı Peki Zülfıi, oyuncu seçiminde Yeşil sende bu film? çam 'ın bilinen starları yok. Bu seçimi neÇok büyuk bir fark var. Film yönetmek ye göre yaptın? benim kişiliğime daha uygun bıı şey oldu. Oyuncuların filmde kendi tiplerini ve ki Çünkü öbüru şov. Ben şova yatkın bir insan şiliklerini çok zorlamaması gerekiığine inan değilim. Sahneye çıkarken, kendimi zorlanıadım. Orkestra oluştururken, müzisyen seçi mak için bir biçim buldurn. Evde nasıl saz çaminde de ona dikkat ederim, eğer flüt solo ya lıyorsam, nasıl yurüyorsam, o şekilde sahnepabilecek bir insan varsa ve onun da solo ha ye çıkıyorum. Sahne için geliştirdiğim özel şeyreketlerini biliyorsam, o insanı alıp koyarım ler yok. Mcsela Maria Faranduri benim şarplakta. Ya da solo yapma yeteneğı olmayan kılarımı söylediğı, ben orkestrayı yönettiğım bir insanı alıp da solo yaptırmak, yani yapısı zaman kendimi çok daha mutlu hıssediyornı zorlamak yerine, o olaya oturabilecek in dum. sanları seçmeye çalışınm. Bu filmde de öyle Teşekkürler Zülfü Livaneli, sınemaoldu. Uzun aramalar sonunda seçtiğimiz aktörler, bu filmdeki kişilikleri, zaten ilk göru mıza hoş geldin. Beyazperdede görüşmek nüşleriyle veriyorlardı. Hatta bir ara fazla mı üzere... D