Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Haliç'in kırk keçili Davut'u Köyündeki gibi sebze yetiştirmek, hayvan beslemek isteyince mahallelinin hışmına uğrayan "Malcı Davut', soluğu Haliç'in adacıklarında almış. Erdal Yazıcı aradeniz'in güzelim doğasından göç edip yıllar sonra, lstanbul'da Haliç'in adacıklarında çadır açmak her aklın kârı değil! Değil, ama Karadenizli Davut Turkdoğan bu işi başarmış. Haliç'in Silahtarağa kısmında, bataklıkların kurumasıyla oluşmuş adacıklara çadırını açmış, "postunu sermiş", kırk keçisiyle "Robenson hayatı" yaşıyor. Dursun Türkdoğan'ın gemisi batmamış, ama keçileriyle kaça kaça, tek sığınacağı yer Haliç'in adacıkları olmuş. Çevrenin baskı ve şikâyetleri "Malcı Davut'u" keçileunden ayırmaya yetmemiş Robcnson'daıı şanslı yanı, karayla bağlantısı olması... Adada kendisine ve "mallarına" yetecek su ve yiyecek stokları var... Davut Türkdoğan, Karadeniz'in Ordusundan kalkıp yollara düşmüş. Vara vara, "taşı topragı altın" şehre varrnış. Vardığında şaşırmış kalmış. Uçsuz bucaksız şehirde yapayalnız kalmış. Hemşerileri ve arkadaşları da ol; masaymış "hapı yutacak"mış. lş edınmiş. Bu arada da evlenmiş. Eşiyle yıllar yılı çalışmışlar, çabalamışlar, kendilerine, "Başlarını sokacak bir kulübecik" yapmışlar. Yapmışlar yapmasına, ama gönülleri "memleltet"lerinde kalmış. O gün bugün, ufak bahçelerınde ekmişler, biçmişler, hayvan beslemeye başlamışlar. K na getirmiş. Buralarda bataklık bitkileri de yetişmeye başlayınca ilginç bir görüntü ortaya çıkmış. Davut Türkdoğan bu adacıklara nasıl "postu serdiğinı" şöyle anlatıyor: "Memleketten geldikten sonra, uzun yıllar hanımla fabrikalarda çalıştık. Başımızı sokacak bır kulübecik yaptık. Yaptık ama gönlümüz sılada kaldı. Oradakı havayı, suyu, yeşilliği burada bulamadık. Memlekette bunlara alışrruşız. Ekerız, biçeriz, mal besleriz... lstanbul'da beton yığınları, fabrika dumanları arasında boğulduk kaldık. Çocuğumuz olmadı. Evimizin bahçesinde sebze yetiştirdik. Mal beslemeye başladık. Fakat çevreden bizi arka arkaya şikâyet ettiler.Elli bin lıraya aldığım köpeğimı beledıye geldi, vurdu. Köpeğim malların bekçisiydı. Neymiş; mallarımız mahallede pıslik ve koku yapıyormuş!.. Sonünda bizi mahalleden attılar. Hanım evde kaldı, biz de keçilerımizle canımızı buraya attık!' kısmı yıkılıp, yerine parklar yapılıyor, ama buralarda Haliç'in suyunun lagımdan farkı yok. Etrafı parklarla degişiyor, ama Haliç'te değişen bir şey yok" yanıtını alıyoruz. Bu görüşe katılmamak elde değil. Yok etmek, kirletmek kolay da, tckrar eski haline getırmek çok zor... "Ada"daki kırk keçi "Mahallede kime sorsanız Malcı Davut ve Fatma diye bizi lanırlar" dıyor. Burada sizi rahatsız eden kımse yok mu sorusuna da, "Başka nereye gideyim? Hırsı/lık, arsızlık yapıp kimse>i rahulsı/ etmiyoruz ya! Gordügünuz gibi ekmegimizi 'taştan' çıkanyoruz. Kırk keçi sagılsa, gundc kırk litreye yakın sut alırız. Kahveye gidip pineklemekten.se burada mal besliyorum. Ben alışmışım, malsı/. yapamam. Bana milyon da verseler mal kokusu olmadan yapamam" diye karşılık alıyoruz. Karadenizli "Malcı Davut" tüm "sivri zekâ"sı ve "açık gözlülüğüyle" bugün Haliç'te keçileriyle başbaşa... Göçüp geldiğı, özlemini duyduğu doğaya hasret. "Taşı toprağı altın" şehirde yapayalnız. "Altın Boynuz"un orta yeıınde yitip, yok olmuş sanki... Bir gün, buraya da beklenmedik konuklar gelip "mallarıylr'' kendisini ayırmak isterlerse "Malcı Davut" o zaman ne yapacak? Köye mi dönecek acaba? Bunu da, "Geriye dönmek miimkun degil! Köye dönmeyi kim islemez?.. Burada olduğu gibi güriıltü patırtı yok. Temiz hava ve su... Hanım da benim gibi emekli. Bııradan da kovarlarsa, nereye gideceğimiz belirsiz..." diye yanıtlıyor. D Haliç'in balıkları Bu arada, Davut Türkdoğan bize, "yerli malı" ayran sunuyor. Hatta "Zamanımz varsa, çay yapayım" diyor. Eh ne de olsa "adada"yız. Böylesi yerde çayla ayranın "kıymeti harbiyesi" büyüktür doğal olarak. Çoğu yemek gereksirunelerini de burada "hallettiğinı" yınehyor "Balık mı bulduk, et mi bulduk burada bir cızbız yapınca iş tamamdır." LSalığı Halıç'ten mi tutuyorsun dcdıgimizde, "Neredc o günler... Bir zamanlar buralarda tutuyorduk, ama şimdi nerde balık! Kazara içine düşseniz, bataklıkla kaybolur gidersiniz!" Bu pislikler arasında keçilerınız zehirlenmiyor mu? Suyu nereden veriyorsunuz sorusuna da, "Ben ne içersem mallarım da onları içer. Haliç'in bir damla suyundan içseler anında zehirlenirler. Şimdi fabrikaların bir Bataklık bltkileri de üreyince... Yüzyıllar boyu Haliç eşsiz güzelliği ve görkemiyle, "Altın Boynuz" unvanıyla, herkesin ilgisini ve beğenisinı üzerinde toplamış. Ta ki kıyıları yağmalantncaya kadar... Bugün elli altmış yaşlarındaki kuşağın; "Şu goriilen fabrikalann olduğu yerde, adam boyu mısır yetişirdi. Haliç'in Silahtaraga kısmında denize girer, balık luiardık. Buradaıı Eyup'e, Balat'a, Eminonu'ne dolmuş motorlarıylu gidilip gelinirdi" Üediğı Haliç yağmalanmış, kıyılarında, "mantar biter gibi" fabrikalar bitmiş. Fabrikalar tüm olumsuzluklarıyla, hiçbir arıtma bölumu yapılmaksızın atıklarını Haliç'e akıtmışlar. Adeta açık bır kanalizasyona dönuşmüş Haliç... O gun bugün, Haliç'in ilk başlangıç yerlerinde fabrika atıkları, kanalizasyon ve seiler ufak ufak adacıklar mevda Fabrikalar tüm olumsuzluklarıyla,hiçbir antma bölümü yapılmaksızın atıklarını Haliç'e akıtmışlar. Bu atıkıar, kanalizasyon ve seiler. ufak ufak adacıklar meydana getirmlşler Hallç'te. uavut Türkdoğan da bu adacıklara "postu sermiş" kıık keçisiyle blrilkte. Vsterii su ve yiyecek stokunu da yapan "Malcı Davut", "şetıirden Iyice elini eteğini çekmiş bir Robenson gibi" yaşıyor. Davut Turkdouan, Haliç'in Sılahtarağa bölumundekı adaaMardan birtnde, kırk keçısıni özenle besleyip günde kırk litre sut e(de edryor 13