05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Plajları Cumhuriyet, birçok alanda olduğu gibi denize girme kültürümüzde de önemli değişikliklerin başlatıcısı oldu. Başta tstanbul sahilleri olmak üzere, plajlar giderek arttı. İnsanlar kadınerkek ayrımı yapılmadan birlikte denize girer oldu, mayolar bugünkü görüntülerini yavaş yavaş almaya başladı. GÖKHAN AKÇURA umhurıyet tarıhi biraz da plajlann tarihidir. Osmanlının, o da ancak son demlerinde, denizle tek tanışıklığı su üstünc kurulu hamamlar sayesinde mümkUn olabilmişti. Deniz hamamı namındaki bu dört tarafı çevrili tahta kıtfular, çarşafa sarılı yüzunü örtmüş bir kadının yaşamındaki "kapalılığın" sahil kcnarındaki temsileisiydi adeta. Zaten gerek erkekler, gerekse kadınlar bu deniz hamamlarında mUmkün olduğu ölçüde örtülü denize girer, tahta arasından bile olsa dışarı bakamazlardı. Iki cinsin ayrı ayrı yıkandığı hamamlar arasında kayığıyla dolaşan bekçinin eline düşmenin akıbeti hiç de iyi olmazdı. Cumhuriyet, bir çok alanda olduğu gibi denize girme kültürümüzde de önemli değişikliklerin başlatıcısı oldu. Başta Istanbul sahilleri olmak üzere, plajlar giderek arttı, insanlar kadınerkek aynmı yapılmadan birlikte deCumhuriyetın getirdiğı yeniliklere karşı çıkanlar, elbette onun bir parçası olan plajlara karşı da hoşgörulu değillerdi. Ama o gunlerde yüksek sesli itirazlar pek duyulmuyordu. öte yandan Cumhuriyetın savunucusu olan yazarlar da, ışın bir seçkin snopluğu biçiminde gelişmesine karşı çıkıyorlardı. Örneğin Falih Rıfkı Atay, 1930'lar tstanbul'unu anlatan Roman adlı eserinde, Shakespeare'in Romeo ve Juliet'ıni Bostancı kıyılarına getirip şöyle konuşturur: "Romeo mayosunun yunu içinde terleyerek ve Juliel saclannı kırmızı kauçuktan deni/ başgozlerine dumanı iri bir gözliik taktı mı, en ka lıgına hapsetmiş, belki şu sivrisinek olduren labalık plajları bile hoş görüyor." 'Fayda' ilacımn ilânı onundedirler. tkisi de birDeniz ve kadın konuları, bugunku uslubun birine ufak isimler takmıştır: da olmasa da, sık sık gündeme getiriliyordu. Romeo Jüjü, tırnaklannın boyasını heYazarlar "kadın deniz gıbidir" benzetmesın genmiyorum. Kirpiklcrin fena yapışıyor. den on ayrı makale çıkarıyor, moda sayfaları Juliel Hepsi <>enin acelenden Romo... Yamayobluzların yeni modellerini tanıtıyordu. rınki suare için ne dıişüniiyorsıın? Kimin kaBir dergıde yer alan vecızeler ıse bu alanda şını çizdireyim? Lilian'ın son kasını nasıl "büyük yaratıcıhk" örnekleri olarak tarihe geç buldun? meyi hak ediyordu: Romeo (Koseleleşmiş derisini kaşıyarak) "Kadınların kalbi, dlM meçhul denize ben Guneş etimin içine kadar geçli. zer. Keşfetmek istcyen nict babayigit boğulup Juliel Kuzum Romo, beni köpruye ne zagitmiştir." man çalıştıracaksın? Ya da, "Kadının plajda iyi erkek seçmesi bir Romeo Sen önce kravl yüzüşünü düzeltçuval cevizin içinden iyisini bulmaya benzer. melisin. Bugun kolların ne kadar gevşekti? Bir çoklarını kırıp geçirir." (Kulağına egilip bir şeyler soyler, ikisinde de Yeni kuşakların adını belki de hiç duyma kahkaha.) dığı, Cumhuriyet'ın ilk önemli spor yazarı Es.Bu sırada Juliel denizde bıraktıgı arkadaşıref Şefik ise konuya başka bir açıdan yaklaşı nı gordü ve bir Amerikan çıglıgı kopardı. yordu. Plaj modası tenis sporunu öldürüyorJuliel Huh hooo... Hih hâââ... Alis, yadu! Ne alaİca diyeceksiniz... Şöyle anlatıyor üs rın kampta tenise gelecek misin?" tadımız: "Curahuriyetle birlikte gelisen tenis, Falıh Rıfkı'nın Romeo ve Julıet'lerı artık ozellikle orta yaşlı ve evli kadınların rağbet et plajlarda gözukmüyor, özel villalarının, ya da tigi bir spordu. Ama bir sure sonra genc kız buyük otellenn havuzlarına sığındılar. Plajlar avamlaşmıştı artık, eski bir Çağlayan yayını kitabın adında olduğu gibi "Halk Plajı" olmuşlardı. lstanbul'da bugünlerde ağız tadıyla denize girmek kolay ış değil. Gitgide kırlettığımiz deniz, eski gıızelliğini ve temizliğiru taşımıyor elbette. Oysa bir zamanlar, her köşesi denizle çevrili bu guzel kentin bırbirinden meşhur plajları vardı. Herbirinin adı birer sımge olan "Cumhuriyet Plajları"... Bunlar hakkında küçük notlar aktaralım. Florya: lstanbul'da plaj usulü denize girmenin başladığı yer sayılabilır. İlk kez, Istanbul ışgalı yıllannda tngilız askerlerinin ve devrimden kaçan Beyaz Rusların teşebbusuyle plajlaşmaya başlayan Florya, Cumhuriyetten sonra hızla geliştı. Atatürk'ün burayı sevmesi ve ko ruması, ozellikle de Deniz Köşkü'nü yaptırması sonucu büyük bir ün kazandı. Ün, kalabalığı da yanında getirdı. 1948 yılında bir dergi şöyle anlatıyor: "Florya plajının adı plajdır. Gercekte burada kumun yiizünu goremezsiniz. Kum deni/de kalmışlır. Karada, sinek gibi ust ustc uşuşmu^ insan kalabalıgından bir sanllmelre karelik yer bulamazsını/. Ama şayet meraklı iseniz, bu yıl hang! filmlerde hangi şarkıların soylendigini, hangi Amerikan slovlarının moda oldugunu ogrenmeniz mumkundür." Beyazpark Plajı'nın ise, plajlar arasında özel bir yeri var. Burası 13 Ağustos 1926 tarihinde "Beyazpark Gazinosu ve Deniz Banyosu" olarak Buyukdere'de kuruldu. Araasi belediyenın olan plajın muteşebbisi Rasim Kayra'ydı. Denize nazır gazinonun ikı yanında biri kadınlara, dığerı erkeklere mahsus deniz hamamları bulunurdu. Hani yazımızın başında söz cttığımiz dört yanı tahtalarla çevrili deniz hamanılarından yanı... l.akin bazı Büyukderelıler, bu kadar yakın ve aralarında ıçkıli bir gazıno bulunan bu hamamlardan rahatsız olup, «i'adap ve ahlâka mugayyir" olduklarına dair bir dilekçe vererek kapatılmasını ıstedıler. Tesaduf bu ya, aynı günlerde o zaman daha Atatürk adını almamış olan Gazi Mustafa Kemal Beyazpark'a uğradı. Yerini ve hamamların suyunu çok beğendi. Bunu fırsat bilen gazino sa Anadolu nize girer oldu, mayolar bugünkü görüntülerini yavaş yavaş hatırlatmaya başladı. O dönemin dergileri, yaz aylan gelince plajları kapak konusu yaparlar, sayfalarını mayolu güzellere ayınrlardı. Herkes çok şeyin değiştığınde hemfikirdi. Ama aslında bu değişiklik ne kadar doğruydu? Bir dcrgi eski bir tstanbul efendisi Uslubuyla çarşaflı hanımıyla bugünün mayolu kadını arasında çok fark olmadığını şöyle anlatıyordu: "Çarşaflısı birine gonlunu kaptırdı mı, evvela işaretleşir, sonra mektuplaşır, daha sonra tenhalarda nazlı ve sitemli bir konuşmayı takiben, gece yansı kapısını açık bırakırdı. Mayolusu ise işaretleşme yerine telefona sanlıyor, mektup yerine fatııra gonderiyor ve nihayet lar kortlara doldu ve iıstlerine ablaları gibi etekbluz yerine, şortfanila giymeye başladılar. Vücutlarını meraklı nazarlardan korumak isteyen orta yaşlı kadınlarımız bunun sonucu tenisi bırakıp, güneş altında yaşayabileceği uygun bir alan olarak plajlara sığınmışlardı. O donemde mayolann kapalılığı bu "sıgınış"ı mümkiin kılıyordu. Zarif bluzlar, uzun mayolar ve nihayet kumun ve suyun ortusu vucudun "geçkinligini" perdeleyebiliyordu. Fakat haşarı gençlik, olgun kadınlarımızı orada da rahat bırakmamış elbette." "Vucudunu açtıkça açan ve korpe endamını meydana koyan" gcnç kızlarımızın plajlara hücumunu kaygıyla seyreden Eşref Şefik, yazısını sonunda şöyle sorar: "Deniz kenannda da bannamazsa orta yaşlı kadın nereye gidecek acaba?" 24 1938
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle