Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CELAL BAŞLANGIÇ ir yalnızlık anıtı gibi duruyordu karşırruzda Kayaçukuru... Tarihin derinliklcrinden çıkıp gelmişti. Sessiz, ağırbaşlı, birazda hüzunlü. Üç bin jviyle Kayaköy belkı gülumsemeyi ' v'oktan unutmuştu. Öyle insansız bırakılnıış, biJerek olanca yalnızlığa terk edilmişti. Ara sıra yerli ve yabancı turistlerin, okul donüşu çoaıkların uğrak yeri olmasa, ınerdivenlcrinde keçiler otlamasa, daha da kahrolur, tükeııip giderdi. Kayaköy, yani Kayaçukıuu... Oylece duruyor karşımızda; suskun, bir başına... Sereserpe uzanmış, uzun saçlı, percemli, gelinciklerle be7enmiş bir sevgili gibiydı toprak. Doğa "gülumse"yince, "mevsim değişmiş, Akdeni? olmuş"tu. Marıa'nın Rodos'tan kaçak sigara kâğıdı ve lop lop ipekli kumaş taşıyan bir gemiyle gelirttiği gelinliği, gökteki bulullar kadar beyazdı. Nikola'nın damatlığını terzi Anesti dikmişti. Kımi /aman yokuş, kimi zaman merdiven olan taş döşeli köy yolundan geçerek bira/dan kiliseye doğru yürüyecek Maria ile Nikola. Köyun oıiasında çaıdaklı kahveyc vc yamndakı meyhaneye oturanlar "mutluluk" dileyecekler. Angclı elindeki ıstakasını bırakıp, gölgedeki bilardo masasına yaslanarak selamlayacak genç çifti. Ayakkabıcı Yorgı, eşı L£li en güzel giysileriylc köy alanına çıkmış. Manifaturacı Dina, marangoz Mandi, demirci Teodoıos, dokunıacı Hristo kiliseye doğru yollanmışlur bilc. Bugün pazar olmasa, koydekı ıki okuldan yükselcn tocuk cıvıltıları saracak ortalığı, koyun iki doktoru hasıalarını ilaç almak için köydeki iki eczaneye gönderecek. yalı Hacı Yusuf, Erkek Mehmet Ağa, Arnavutoğlu Ali Efendi, Kürt Aptullah Çavuş, Harmandar Süleyman Efendi, Kayaköylü terzi Anesti'ye, ayakkabıcı Yorgi'ye, marangoz Man1 di'ye, demirci Tcodoros'a, dokumacı Hristo ya konuk olacaklar. Kadehler boşalıp gece bastırdı mı, salkım saçak ü/üm bağlarınm arasmdan Rumca sarkılar söyleyerek dönecekler köyon Türk evlcrine. Fethiye'den çıkıp, Rumlann isnat duvarı örerek imece yöntemiyle yaptıklan sekiz kilometrelik, karaçam ormanlan içindeki köy yolunun üzerine yeni yol açan dozerlerin izlerini aşarak Kayaçukuru"nun başına dikildiğimi/de, düşlediğimiz yaşam biciminin 1922 yılının ilk yazında sona erdiğini biliyorduk. Aşağıda, denize doğru bir yanmada uzanıyordu. Çevresi yüksek tepeler ve daha gerilerde yüksek dağlarla çevrilmişti. Mendos Dağı ve diğer tepclerin altında 6 bin dönumlük bir çukur uzanıyordu. "KayaçukunTydu bu verimli toprak parcasının adı. Tam karşımızda üç bin ev duruyordu. Tumü de iki katlı ve birbirinin eşiydi. Arada iki büyük bina, daha yüksek görünüyordu. Birini okul olarak yapmıs Kayaköy'ün Rumları, digerini de kilise. •• Kayaköy'un Türk kesiminde doğup büyüyen Cemil Kaya tıitun, nohut, mercimek, arpa, buğday, yulaf, incir, patatcs, soğan, elma, erik, armut, karpuz, kavun, nar yetişen "Kayacukuru"nu, "Kskiden buradan haktın mı, uzüm haglarından toprak görünmezdi. Rumlar gidince hepsi sokuldu" diye gösterıyor. Çukurda yerleşim hemen hemen yok denecek kadar az. Rumlar evlerini bir anfi tiyatro kurar gibi sırtlarını dağa yaslayarak tepeye doğru yapmışlar. Köy yolunun alt tarafından çııkurun duzlüklerine doğru Türk evleri var. Evlerin sadcce duvarları ayakta duruyor. Kapıları, pencere pervazları, damlan sökülmüş. İnsanın içini soğutan bir yalnızlık duygusu ağır basıyor Kayaköy'ün taş evlerini seyrederken. 1922 "mübadele"si geliyor insanın usuna. Taşıyabilecekleri kadar eşyalarını alıyor yanlarına Anadolu'nun Rum halkı. Sonra "bir da Bugün bir terk edilmlşliği ve ıssızlığı yaşayan Kayaköy, yamaçlara kurulmuş tipik evleriyle Ku ha geri dönmek" umutlarını toplayıp kilitliyoıMaria ile Nikola kiliscnin yan duvarların lar evlerinin kapılarını teker teker. Guvendikda havarileıi anlatan resimleri yanlarına, Isa leri Türklere "emanet" ediyorlar laşıyamayaile Meryem'in heykellerini de karşılarına aldık cakları mallannı. Sonra gözyaşları arasında bir larıııda, en çok Aksiyotis u/uldü. Şimdi ko vedalaşma... Yıllardır birlikte yaşayan iki ulus cası burada olmalıydı. Ama kâlaycı Dido birbirinden ayrılıyor. Muğla ve ilçelerinden goIsparta ve Burdur'a gitmişii çalışmaya. Aksi çen Rumları Marmari.s'e kadar uğurluyor Türk yotis'de giderdi sık sık. Düğmeleri ve boncuk köylüleri. "Bilinmcz"e giderken Anadolu'nun ları doldurduğu gibi çantasına, köy köy, ka Rum halkı, el sallıyor rıhtımda öyle kalakasaba kasaba gezer, karşılığında da en çok buğ lan Türklere. day alırdı. Rodos'tan kaçak sigara kâğıdı ve Bir çeşme, bir çınar ağacı ve çevrede birkaç ipekli kumaş getiren gemiye, köye 1 kilometrc un "son Türkler"i. Boyle diyoruz; çünkü Rumuzaklıktaki Dönyucek Limanf ndan rakı, şa ev... Burası Kayaköy'un Türk bölıımu. Dağa lar 1922'de göçtükten sonra, geçimi zorlaşan rap, canlı hayvan, nohul, mercimek ile Aksi doğru tırmanan Rum bölumunde ise uzak bir Türkler de yavaş yavaş terk etmeye başlamışyaşamın sessizliği egemen. Ağacın gölgesinde yotis'in topladığı buğdaylar da yüklenirdi. Kayaköylüler ile söyleşiyoruz. Salih Kaya 79, lar köyü. Kimi Fethiye'yc, kimi tstanbul, AnKilise boşaldıktan sonra iki katlı taş evlerin Yusuf Sarıca ve Mehmet Eınin Çalışkan da kara, izmir'e gitnıiş. Kayaköy'un "Rumlu yayanm yuvarlak avlularına, bahçe duvarlarına 78'er yaşında. Üçıı de "mübadele" öncesini "şam"ı güzel bir anı olarak kalmış belleklerde. gönuılmuş açık" ve kapalı fırınların yanlarına anımsıyor. Gecnıişin anıtı gibi duran üç bin eve umlaıın toprak"keyifli rakı sofralan" Rumca şarkılarla biı bakarak "Nasıl yaşarlardı?" sorıısunun yanıla, tarımla hiç uğlikte kurulacak, "ehli keyif" Turkleıden Ka tını arıyoruz. Anımsadıkça anlatıyor Kayaköy1 raşmadıklarını öğreniyoruz. Bir bağcılık yaparlarmış. O da şarap ve rakı uıcimek için. En görkemli gunlcrinde "Akdeniz'in cn buyuk köyü" olarak anılnuş Kayaköy. ",\vakkabıcılık, doğramacılık, dııninilik, marango/luk, kalaycılık, manifaturacılık, dokumacılık, bakkallık, ler/ilik yaparlardı. Köyiin bir kilometre aşagısı Dönyucek Limanı. Buraya Rodos'tan gemilerte ipekli kumaş ve sigara kâğıdı getirirler, mercimek, nohut, canlı hayvan, şarap, rakı, bugda> gonderirlerdi. Celen kumaşları ve sigara kâğıtlarını Anadolu'nun ivlerine kadar götürııp sutarlar. bunlara karşılık, Rodos'a göndercbilecekleri ürünleri toplarlardı. Hatta kadınlar bile köylerde gerekli olabilecek cşyaları toplarlar, kasaba kasaba dolaşıp salarlardı. Yani bugiinkıı pazarlamacılar gibiydi. Biz pekme/ yapmasını bile onlardan ogrendik" diye anlatıyor Yusuf Sarıca. Uir zamanlar önlerinde Insanlann dolajuğı, Kayaköy evlerinden birl İki okul, iki eczane ve iki doktora sahip olan köy, geceleri lamba ve mumla aydınlaulıyor. Turk kesimi akşamları yağ kandillerinin ka Bir yalnızlık c Muğla ilinin Fethiye veya şimdiki adıyla Ka, kadar, tipik Akdeniz n bir yerleşim Kayaköy kiliseslnln duvarlanndaki freskltrden ço 16