Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Taşkent, mimarisi ve yaşam biçimi ile ilginç bir sentezi yansıtıyor. örneğin, mimaride modern ekol ve tslam motifi iç içe geçiyor. Mutfağı ise şiş kebabı ve sabah kahvaltıda getirilen sahanda yumurta ile Türk mutfağından pek farklı değil. Konakladığımız özbekistan otelinin pabında Adriano Celantano çalıyor. Otelin müşterilerinin büyük bir bolümunü Doğu Alman turistler oluşturuyor. Timur'un türbesinden önce gezdiğimiz Uluğbey Külliyesi ise bütün heybetiyle Islamiyetin bir dönem Semerkand'da ulaştığı gUcün büyüklüğünü de belgeliyor. Küllıye, bir karenin Uç kenarına dizilmiş bir şekilde duran ve baştan aşağı mavi önülü üç yapıdan oluşuyor. Yapılardan birincisi Timur'un torunu ve aynı zamanda ünlü bir TUrk gökbilimci ve matematikçisi olan hükümdar Uluğ Bey tarafından yaptırılmış. Bu medresenin iki yanında birbiOtelin hemen karşısındaki Yazarlar Birliği rini cepheleyen ve dış yüzleri birbirinın kopbinasının ön cephesinde dev bir Lenin pano yası olan aynı büyüklükteki diğer iki medrese su asılı. Asansöre birlikte bindiğiniz bir öz ise 17'nci yüzyılda inşa edilmiş. Sonuçta bu Uç bek'in kat düğmesine basarken "Bismillah" yapının biraraya getirdiği dev bir külliye ortadediğini farkediyorsunuz. Metrosunda gider ya çıkmış. Medreselerin ortasında uzanan dev ken de "tnkılap Ûktabır" (Ekim Devrimi) is avlu Registan Meydanı olarak adlandırılıyor. tasyonundan geçiyorsunuz. Ancak hepsinden Semerkand'da kızıl bayrak, ilk kez bu meydanilginci gece yarısı balkona çıktığınızda kentin da çekilmiş. özbekistan Sovyet Sosyalist Cumüstüne çökmüş bir uğultuyla irkiliyorsunuz: huriyeti de bu meydandan ilan edilmiş. Ancak, Makinelerin uğultusu. Taşkent'in çevresini sa Taşkent'in aksine tslam boyutu en azından göran fabrikalann gürültüsü geceleri derinden bir rüntü ve miras olarak Sovyet unsurunun dıuğultu halinde kenti sarıyor. sında ayrı kimliğini koruyor Semerkand'da. Örneğin, eski bir caminin yanından geçtikten sonra karşı duvarda size bakan, Marks, Engels ve Lenin'i birarada gösteren dev pano mekânla büyük bir tezat oluşturuyor. şte Taşkent ile ertesi günü uğradığımız Semerkand arasındaki en çarpıcı fark da buradan doğuyor. Taşkent modemleşmeyi, kalkınmayı, dinamizmi, ilerlemeyi simgeliyor. Tarihte Türktslam uygarlıklarının en önernli merkezlerinden biri olan Semerkand ise baştan sona mavi kaplı medreseleri ve camileri ile geçmişle baş başa... Geceleri Taşkent'i kaplayan makinelerin uğultusu burada yerini gizemli bir sessizliğe bırakıyor. Boyutlar alabildiğine değişiyor. Zaman ve mekân kavramları birden ters yüz oluyor. Kendinizi ansızın "geçmis"te buluyorsunuz. Kentin köhne sokaklarında dolaşırken, sanki Timur'un ruhu geriden sizi izliyor. Timurlenk'in mezarının bulunduğu mavi kubbeli türbenin loş koridorunda yürürken, ürperiyorsunuz. Koridorun sonunda Timur'un mezarının bulunduğu kubbe altına giriyorsunuz. Mezar, hemen pencerenin önünde. Pencereden içeri giren ışık huzmesi doğruca mezarı örten mermerin üzerine vuruyor. Mermerin önündeki yeşim taşı üzerinde Rusça çevirisine göre, şöyle yazılı: "Bu mezar büyük sultan, asil hakan Emir Timur Tttregen'in mezandır..". Şimdi, Timur'un ruhu ile baş başayız. Biz ki, Osmanlı'nın uzantısıyız, Yıldınm Bayezıt'ı dize getiren bu cengaverin mezarı başında tefekküre dalıyoruz. Imparatorluğunu genişletmek için değil de, daha çok "şan olsun" diye Orta Asya'dan Anadolu'ya, Mezopotamya'dan Hindistan'a kadar zaferden zafere koşmuş bu cengaverin ruhu acaba öbür dünyada durulmuş mudur? ölüm, onu gerçekte zaptedebilmiş midir? Belki, yine zırhını kuşanmış, kimbilir hangi diyarları fethe çıkmıştır... kadınlar, takkeli ihtiyarlar size hiç de yabancı gelmiyorlar. Başbakan Turgut özal'ın beraberindeki heyette yer alan Türk işadamları ve gazetecilerin ortalığa dağılması ile birlikte pazar yeri hareketleniyor. Türkiye'den gelen konuklarla yerü lık karşısında ilk başta şaşınyor. Bir kısmı mesafeli kalmayı tercih ediyor, bir kısmı ise aynı parası verdikleri gözleniyor. Anadolu Türklerinin, Özbek Türklerine bu yakın ilgisi anlaşılan pazar yerindeki resmi görevlileri rahatsız ediyor. Rahatsızhklarını çok açık bir şekilde hissettiriyorlar. örneğin, konuşmaya çaüştığınız yaşh bir ihtiyar bir elin omuzuna dokunması üzerine s<ze veda bile etmeden arkasına dönüp hızla uzaklaşıyor. I Daha sonra Semerkand'ın ünlü pazar yerine giriyoruz. Burası Türkiye'deki herhangi bir pazar yerinden pek farklı değil. Domates, salatalık, kavun, biber, patates yığılı tezgâhlar birbiri ardına uzanıyor. Meyve ve sebzelerin renk çeşnisi gözünüzü alıyor. Pazarda karşılaştığınız kılık, kıyafet tipleri ve görünüş bakımından Orta Anadolu'dai herhangi bir kesaba pazarında karşılaşacağınız tiplerden pek farklı değil. Belki gözler biraz çekik, hepsi o kadar. Yemenileri ve rengârenk elbiseleri ile Yemenileri ve rengârenk elbiseleri ile kadınlar, takkeli ihtiyarlar bize hiç de yabancı gelmiyor. Sadece gözleri biraz çekik. P Semerkand'ın ünlü pazar yeri, Türkiye'deki herhangi bir pazar yerinden pek farklı değll azann hemen yanından geçen ana caddenin her iki kaldırımını da dolduran kalabalık bir topluluk ise Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Turgut özal'ı bekliyor. GUneşin altında iki saattir bekliyor olmalan kuşkusuz Türkiye'den gelen bir konuğa duyulan ilgi ve sempatiyi yansıtıyor. Tam bu sırada çok ilginç bir görUntüyle karşılaşıyoruz. ANAP'ın seçim gezilerinin ses düzencisi, özal'ın "amlgosu" Erkal Zenger Türkiye'den gelen konukların yanından aynlmak istemeyen bir gence, iki elini kavuşturup başının Ustüne çıkararak ANAP selamı vermesini öğretiyor. Anlaşılan ANAP propagandasının Orta Asya da dahil olmak Uzere yeryUzünde giremeyeceği, sızamayacağı bir mekân yok. Derken, uzaktan özal'ın bulunduğu kortej gözükuyor ve kalabalık kıpırdanıyor. özal'ın makam otomobili geçerken alkışlar kopuyor. ANAP propagandası burada da etkili. Erkal Zenger ve bir iki işadamının yerü halkın ıçine karısarak ajitasyona giriştikleri, "Başbakan özal", "Bravo" diye bağırarak halkı coşturmaya çalıştıklan göze çarpıyor. Pazar yerindeki tezgâhtar kadınlar, insam stcak bir UglyU. karfüıyorlar domates, salatahk. sıcaklıkla karşıhk veriyor. Tezgâhtar kadınlar, Sovyetler Birliği ziyaretinden önce "dış fotoğraflannı çckmek isteyen gazeteciler karTürkler" konusunda oldukça ileri çıkışlar yaşısında gülerek yüzlerini saklıyorlar. özbekler pan Başbakan özal, geldiği Orta Asya kapıiçinde Türkçe derdını anlatabilenlerin sayısı ollarında Anadolu Türkü ile Orta Asya Türkü dukça sınırlı. Diyalog, sözcüklerden çok kararasındaki ortak paydanın sınınnı oldukça daşıhklı ilgi ve sempatide belirginleşıyor. Türkiraltmış gözükuyor. Daha önce "Dış Tiırklerye'den gelen konukların yönelttikleri sorular le, Orta Asya'daki Türklerle de yakından 11daha çok şu minvalde gidiyor: "Tttrk mtisiin?" giliyiz. Türkiye güçlendlkçe bu ilglmiz de ar"Müsluman mısın?", "Namaz kılar mısın?". tacakür. Bakın, eskiden BulgarisUn'dakl soyBu insanların en hassas oldukları soru "Müsdaşlanmızla bile UgUenemlyorduk. Güçlendik, luman mısın?". Hemen, "ElbamdüUllah" yaşimdi Ugilenebiliyonız. Gttçlendikçe ve nüfunıtı geliyor. Ikinci Dünya Savaşı'nda Italyansumuz artükça ilgimiz artacakür" diyen özal, lara karşı savaşırken aldığı kurşun yarası neözbekistan'da Sovyet yöneticileri tedirgin ededeniyle topallayan 82 yaşındaki Hakverdi Nascek herhangi bir söz sarfetmemek konusunreddlnov ise daha da ileri giderek şehadet geda son derece dikkatli davranıyor. Sovyet toptiriyor. Bu sırada 50'li yaşlarda güleç yuzlü bir raklarına ayak basmasıyla birlikte dış Türkkadın yanımıza yaklaşıyor ve anlaşıhr bir lere duyduğu ilginin sınırlarını daralttığı anTürkçeyle "Türk mtt?" diye soruyor. lsmi Güllaşıhyor. finaz. Pazar yerindeki kadınlann çoğu gibi guldüğünde dişlerinin altın kaplı olduğu hemen Ne ilginçtir ki, özbekistan Sovyet Sosyalist farkediliyor. Tttrklyt'niıı B^baluuu gddi, haberin var mı7" diye soruyonız. "Paşa uu gel Cumhuriyeti Başbakanı Kadirov, özal onudi?" diyor... Bu sırada bazı işadamlarırun runa verdiği yemekte Atatürk ve Lenin araTürkiye'den getirdikleri Kuran'lan halka da sında kurulan sağlam ilişkilerden söz ettikten gıttıklan, bir kısmımn ise haüra olarak Türk sonra içişlerine kanşmama ilkesini vurguluyor halk arasında ölçülü bir kaynajma gözleniyor. ve "Topnftnıızda götHmiı yok" diyerek Tferli halk, ko m «# gttvooe vcriyor. D n