Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Borç bini aşınca Dış borç yükleri dayanılmaz boyutlara ulaşan birçok ülkede, aynı dönemde yurt dışına kaçınlan paranın da haddi hesabı yok! Son on yılda, Meksika, Venezüella ve Arjantin'den, dışarı kaçınlan paranın toplamı 143 milyar doları buluyor. Aynı dönemde, Üçüncü Dünya'nın on sekizfakir ülkesinden "firar eden" nakit para miktarı da toplam 200 milyor dolar... JÜLİDE ERGÜDER rtık sakalına ak düşen FidelCastroöOyasını, Küba Devrimi ise yaklaşık 30. yılını tamamlıyor bu yıl. 30'unda gencecik bir adam iken devriminin başarıya ulaştığını gören Castro, bu ortak eserin olgunlaştığını, yakınlaşmak için hiçbir fırsatı kaçırmadığı halkı tarafından samimiyetle sevildiğini de gördü. Latin dünyasının bu karizmatik lideri, her daim "imrenilen bir emsal" oluşunun yanı sıra, nasihat veren "müşfîk baba"dır da... Nasıhat faslının son örneklerinden biri, Castro'nun Unlü "Borçlannızı ödemeyin!" sözü idi. Akıl almaz miktarlara varan borç yukleıi altında inim inim inleyen ve ekonomik darboğazlardan bir turlü çıkamayan Guney Amerıka ve Karavipler devlellennc (CEPAL) yönelik bir oğultu bu. Zihinleri Batılı normalara göre işleyenlcr heıncn "Aman ne ayıp! İnsan hiç borç alır da odeme/ m i ? " dcdiler. Castro, ABD'nin ko ruyucu kanatları altında ilelebet yaşayıp gıltnek varken, sosyalist bir dcvrimle çıkış yolu göstermış ve kıtanın siyasi dengesini altust etmişti zatcn. Şimdı de, tutmuş yeni bir isyankârlık örneği vererek "Borçlannızı odemeyin!" diyordu. Mesele bu kadar basiı olsa yine iyi. Castro'nun tavsiyesinin ardında Kuba liderinin Latın dunyasının sıyası liderı olma he.saplarının yanı sıra çok vahim bir gerçek yatıyordu.Zira, 198()'li yıllar Latin Anıerika ulkeleri için taııı bir felakel olmuştu. I elaketin ana sebepleri 1980'lerin başındaki pek yavaş ve urkek gelişen sermaye oluşumunun iyice duraksaması, ülke içi tasarrufların gittikçe azalmasına paralel olarak yabancı sermaye akışının kesilmesiydi. 1970'lerde bu bölge, uluslararası finans pıyasalarındaki nakit parayı mıknatıs misali kcndine çekerken, had safhaya varan borç yükü, az zamanda süreci tersine çevirdi ve CEPAL ulkeleri sermaye ihraç eder hale geldiler. Tahmini hesaplara göre, sadece 1985'te CEPAL'den net 50 milyar dolarlık sermaye dışarı aktı. (Jretim miktarındaki ve milli gelirdeki büyük düşılş, işsizlik ve enflasyon oranlannın yükselişi, dünya piyasalarındaki ticaret şartlarının kötüleyişi ile birleşince, 1980'ler Latin Amerika için kaybedilmiş on yıl olarak ilan edildi. "Kaybedilmiş" yerine, belki de, "ziyan cdilmiş" tabiri daha münasıp olur. Zira, dış borç yükünün dayanılmaz boyutlara ulaşmasındaki en btiyuk hisse, aldıkları kredileri olur olmaz projelerde çarçur eden askeri rejimlerin ve aklı mali meselelere hiç ermeyen cuntacı generallerin beceriksizliklerinde aranmalıydı. Düşünün bir kere... 198085 arasında, CEPAL'in GSMH'si sadece ve sadece yüzde 2.2'lik bir artış gösterebildi. Halbuki, aynı yıllarda bölgenin toplam nüfusu 356 milyondan 440 milyona çıkmış ve bu artış bölgeden dışarı sermaye akışı ile de birleşince, GSMH'de Venezüella 35 milyar dolar nusu ülkelerin uluslararası borç miktarındaki artışın yarısını karşılıyor... Ve ustelik, bu insanı hayretlere garkeden rakam pek muhtemelen hakiki sayıların bir haylı altında. Çünku, Uçuncu Dunya ulkclcrinden kaçırılıp Isviçre bankalarına ya da California veya Florida'da muhteşem gayri menkullere yatırılan paraların çoğu, yasadışı yollarla dışarı çıkıyor... Ve böylece de resmi istatistiklere asla vc kat'a yansımıyor. Fukara ülkelerin /enginleri kendilerine gayri menkul cennetleri aramakta pek de haksız sayılnıa/lar. Bu ulkclerin bir turlıı siyasi istikrara kavuşamayışları, ülke içinde gayri menkul odınnıeyi son derece riskli hale getiriyor. Bu durumu en iyi ozetleyen cümle bir Amerikalı yetkiliye ail: "Mesele, Latin Amerikalılann gayri menkulleri ve mevduat hesapları olmayışı degil. 11er şeyleri var. Ama, hepsi Miaıni'de!" Yine Morgan Guaranty'nin hesaplanna gö 'atin Amerika'da kapital firarı konusunda sabıka dosyası en düzgün ülke Brezilya: 106 milyar dolar borca karşıhk 14 milyar dolar para dışarı kaçmış. re, kapital firarı olmasa, Arjantin'in dış borcu 50 milyar dolar yerine sadece ve sadece 1 milyar dolar olacak. Venezüella'nın ise, 31 milyar dolar dış borcu filan kalmayacağı gibi 12 milyar dolar kâra geçmesi bile mümkün. En kritik vaka olan Meksika'nın 97 milyarlık dış borç rakamı ise topu topu 12 milyar dolara inecek. Zaten Meksikalılar işin farkında: Meksika basını sacadolores adı verilen ve yabancı bankalaıda kendi hesaplarına en a/ l'er nıilyon dolar yatıran 575 kişilik bir lıste yayımlaıııış bile... Latin Ameıika'da kapital firarı konuüunda sabıka dosyası en du/guıı olan ülke Brezilya: 106 ınilyaı dolar clıs borca ınukabil 14 ınilyaı dolaı para dışaıı kaçmıs. Şimdi, "Kğer Marshall Planı çerçevesinde Avrupa'ya akıtılan fonlar da yatırımlarda kııllanılmak yerinv o/el bunka hcsaplarına kaysa idi, son savaşııı yarattıftı tahribalın ustcsinden nasıl gelinirdi" şckltndcki bu goruşun atladığı ya da cksık bıraktığı noktalar da yok değil. Bir kere, verilen borcuıı nilelığı önemli. Bir ülkcyc başlıca ıkı lürlü borç vcrılır: l'roje borcu veya ödemeler dengesini kapatmak amacıyla fon aktarınıı. lkinci şıkta veıilen borç para ulke dışına serrnaye kaçışında elkılı olabılir. Ancak, bu durumda asıl kaçışı sağlayan Meksika'nın bir ara döviz transferlerini serbest bırakması idi. Ki bu durum, Venezüella ile Arjantin için de geçerli. Proje borçlarında ise esas mesele projenin kotu seçilmesi ya da borç miktarının verimli kullanılamaıııası. Dünyanın en fakir ülkesi Haiti'nin milyarder diktatörü "Baby Doc" Duvalier'yi ya da Filipinler'in eski patronu Ferdinand Marcos ile dilber karısını zengin eden şey, dupedu? yedikleri rüşvct idi. Kelimenin tam anlamı ile birer hırsızdı bu adamlar. O kadar ki, her bir ihalede artık uluslararası resmi bireı tarife halini alan yiyecekleri rüşvct miktarını cümle âlcm biliyordu. Dolayısıyla, bu rüşvet yiyicilerin dışarı kaçırdıkları muazzam servetler, o ulkelere verilen borç miktarları değil, tabir câizse alın terleri ile kazandıkian paralar idi. Marshall Planı benzetmesinegelince... lkinci Dunya Savaşı ertesinde Avrupa kıt'ası bir cnkaz yığını haline geldi gelmcsine, ama bu ülkelerin hepsi evvelce sanayileşmiş kapitalist devletlerdi. Sermayerıin nasıl kulanılacağını biliyorlardı. Yıkılan evin yeniden ne şekilde inşa edileceğine dair bir sistemc sahiptirler. Beceriksiz askeri rejimlerin elinde oradan oraya sürüklenen Üçüncü Dünya Ulkeleri için aynı şeyi söylemck mümkün mü? L BUYUK OKYANUS GUNEY ATLAS OKYANUSU yuzde 9'luk, kişi başına milli gelirde ise yuzdc 14'lük bir duşüşc yol açmıştı. Uzun lafın kısası, bu muazzam borçlar ödenemiyordu. Ve, yenı bir duzenleme yapılmadığı takdirde, odenemeycn borçlar dürıya kredi piyasası ve bankacılık sisteminde de büyük gedikler açacaktı. Çunkü, mesela yalnızca uç ulke Arjantin, Brezilya ve Meksika aynı anda borçlarını ödemez veya ödcyemez duruma düşerlerse, bu uçlüye yuksek oranlaıda borç vermış olan en buyük dokuz ABD bankası kendilerini iflasın cşiğınde bulacaklardı. Dünya ticareti, II. Dünya Savaşı'ndan bcri iki kez üst uste iki yıl 1981 ve 1982'de daraldı. 1982'de Meksika, 1983'tc de Brezilya "ödeyemiyor u m ! " dediler. 1984'te ise Kuzey Kore ile Küba çoktan borçlarını ödcmcyi reddetmişti bile. Buyuk bankalar ise, "askeri diktalorlüklere uluorta borç vermek pek akıl kfirı bir iş degil galiha..." diyc duşünmeye başladılar. Uluslararası borç krizinde inisiyatif yavaş yavaş borçlu ulkelere geçiyordu sanki.. Çünkü, daha 1983 yazında, Üçüncü Dünya ulkelerinin toplam borç miktarı 700 milyar doları, sosyalist ulkelerinki ise 90 milyar doları aşmıştı. On bir Latin Amerikâ ülkesi 1985 yılı sonu itibarıyla, toplam 350 milyar dolarlık borç toplamı ile uluslararası borç tablosunda " m ü m t a z " bir yer ışgal ediyorlardı. Ve, Cartagena adıyla anılan bu devletler, bölgeye yeni krediler sağlanmasını, kredi faizlerinin düşurulmesini ve geri ödeme şartlarının iyileştirilmesini talep ediyorlardı. Maksat, Batılıların çamur attığı Uzere bir "borçlular kartcli" kurmak değildi, ama vaziyet de pek vahimdi! Nitekim, daha 1985 temmuzunda yemin ederek göreve başlayan Peru'nun sosyal demokrat eğilimli APRA partisinden devlet başkanı seçilen genç lider Alan Garcia'nın ilk yaptığı iş, ulkesinin dış borçlarını odeyemeveceğini duyurmak olmuştu. eseleye bambaşka bir açıdan bakanlar da var. "U.S. News and World Report"ta Mortimer B. Zuckerman imzası ile yayımlanan bir ınakale, düpedüz borçlu Ulkelere ateş püskürüyor. "Herkese yetecek para" başlıklı makalesinde Zuckerman, "Üçüncü Dünya ulkelerinin hali duman. Anladık. Ama, dikta^m H törlerinin İsvlçre ban^V ^m kalannda kiimelenen V ^ t milyonlarca dolariık W* | ^ & | hesaplanna ne buyru^ ^ ^ * lur?" diye soruyor. Zira, Zuckerman'a göre, bu ülkeler muazzam miktarlarda borç alırken, aynı dönemde, yurtdışına kaçınlan milyonların haddi hesabı yok. Sonuçta, uluslararası para piyasasında aynı para dönüp duruyor. Nitekim, Morgan Guaranty'nin neşrettiği son rakamlara göre, geçen son on yılda Meksika, Venezüella ve Arjantin'den dışan toplam 143 milyar dolar kaçırıldı. Aynı dönemde, Üçüncü Dünya'nın on sekiz fukara ülkesinden "firar eden" nakit para miktarı toplam 200 milyar dolar. Ki bu rakam, söz ko A 15