Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sinema Günleri 86*nın açtığı kapılardan süzülen bir rüzgâr da her ülke sinemasının kendi geçmiş ve güncel siyasi sorunlanna yönelttiği eleşüriler oldu. ATİI I A r>r>DCAv SOSYALİST ÜLKE FİLMLERİNDEKİ SİYASAL ELEŞTİR S iııcmu Günleri 86'da gösterilen sosyalist ülkelerden filmlcrdc, geçmiştcıı bugüne uzanan bir çizgi üstünde rcjım uygulamaları hakkında getirilen eleştiriyi görmek oldukça >a>ırtıcı. Yakın zaınana dek, sosyalist sinenıalann siyasal, dolayısıyla eleştirel bir film yapına konusunda o dcnli özgiir olmadıkları sanılırdı. Gerçi Andrzej YVajda'nın filmleri, gımümüze, Dayatıışma eyleminc dek gelip bııı nunu sokan bir arayış ve sorgulama çabası ıçinde bu konuda ilginç bir örnek oluşlurmııyor değildi. Ama bunu Wajda'ya ve Polonya sinenıasıım özgü bir "istisna" sayanlar, SiiR'ina Günleri 86'daki kimi filmlerle oldukca şaşkınlık geçirmiş olsalar gerektir... Bu konuda en ilginç örneklcr, şenlikte tam 5 filnıle lıa/.ır olan Macar sinemasından ve Yugoslav sinemacısı Kmlr Kıısturica'nın 2 filminden gelmiştir. Ku.sturica, kendi ilk gençlik anılarma dayanan "Dolly Bell'i Anımsıyor musun?" ve dalıa çok senaryo yazarı Abdullah Sidran'ın aıularına dayanan "Baham tş Gezisinde"yi 1950 ve 60'ların Yugoslavya'sına dayamışlı. Özellikle 1950'lerde, Sovyetler'den (tam olarak 1948'de) ayrılmış ve sosyalist blok içinde "özyönetim"e dayanan yeni bir yön temi kurmayı deneyen ülkedeki deStalinizasyon (Slalin etkilerinden arındırma) eyleminin ardında egemen olan kargaşayı, yapılan yanlışlıkları gösteren "Babam lş Gezisinde", bu açıdan oldukça yürckli adımlar atmaktadır. Kusturica'nm da belirttiği gibi, "Böyle donemlerde her şey kolayca birbirine karışır". Ve böylece, bir gazetede, duvarda Stalin'in resrni bulunan bir odada masasının başında oturmakta olan Karl Marx'ı(!) gösteren bir resimle alay eden "baba", kendini bir çalışma kampında bulur... Stalin uygulumalanna karşı tavır almak yeterli değildir, insanların kafalarının içini de değiştirmeleri, kendilerini daha özgurlukçu, daha hoşgörülü kılmaları gerekir mesajını verir Kusturica... Hızh partizan "gammaz" kayınbirader, Kusturica'nın öyküsündc, rcjime bağlılık gösterisi yapmayı denerken, en yakınlannı bile ihbar etmekten çekinmeyen ve ideolojik bağlılık uğruna, insanın ilk ve temel bağlılığı olması gereken insanlığını, insancıllığtnı unutan gözükara militanın bir prototipi olur çıkar... Vera: Eğitiyor mu, eğitiliyor mu? Aynı prototip, Macar filmi, Pal Gabor'un "Vera'nın Eğilimi Angi Vera"sında da karştmıza çıkar. Yıl yine 1948'dir ve devrimden sonra, parti, cahil vatandaşları eğitme kursları açmıştır. Ancak Marksist Leninist ilkeleri bülbül gibi öğrenip şakıyan yerel yöneticilere, bilgisiz, eğitimsiz Vera'nın öğreteceği daha çok şey var gibidir. Çünkü Vera, yaşamdan kopmamıştır, gerçekle ilişkisini koparmamıştır. önce hemşire olarak çalıştığı hastanede dönen yanlışlık ve yoKuzlukları, sonra da kursta, yanlış bulduğu bir göniil ilişkisîne girdiğini açık açık ortaya dökmekten çekinmez. Rejim, sürekli bir eleştiri ve özele&tiri ınekanizması kurarak insanlarda geçınişten kalma her türlü önyargıları, yanlış değer birikimlerini, "burjuva alışkanlıklarT'nı yok etmeyi denemektedir. Ancak bu eleştiri/özeleştiri mekanizması, bir tur toplu çılgınlık boyutlarına ulaşarak, bireyin en doğal haklarını, ilişkilerini, duygularını da yoksaymasma giden bir bi yera'nm Eğitiml (Yön. Ptd Gabor/Bulgar ftlmi). Uluslararası bir şenliğe doğnı ciddi adımlar... stanbul Sinema Oünlerl ve bunun çerçevesınde Ikincı yılını kutlayan / Uluslararası Altın Lale Yarışması, bu yıl da yoğun bir heyecanla yaşandı, gerçek bir sanat bayramına dönüştü. Sinema Günleri'nin perde arkasından, seyirci veya juri uyeleri düzeymde yaşanan kiml ilginç olaylardan birkaç yansıma ektarmak istlyoruz Sinema Günleri 86 'da gözlenen ilk ve en önemlı olay, seyırcinin geçen yılları geride bırakan ilgisiydi Böylece uluslararası bir şenlik için en gerekli olan iki şeyln, sinema salonu ve seyircinin, ancak en büyük bir iki kentimizde var olduğuna değgın görüş doğrulanıyor ve en azından şımdılik, örneğin Antalya'da uluslararası şenlik yapmak gibi düşüncelehn ertelenmesi gerektiği ortaya çıkıyordu. Seylrciyle llgili olarak çeşitli ilginç olaylar yaşandı. Sözgelimi bir akşam 'alarm düzeni' bozulan Kent Sınernası'nda, sahneye çıkan müdür dur.umu açıkladı ve seyircileri, yine kendllerine alt olan Slta sinemasında filmi izlemeye çağırdı. Blni aşkın kalabalık, bu öneriyi hemen uydu, çıkılıp Slte'ye gidildi ve "Zaman Duruyor", orda izlendi... Emek sineması yöneticileri, bir gece suarede "Ge/ ve Gör" filmi bittikten sonra, kalabalık seyirci kıtlesınin bir süre hiç ses çıkarmadan oturduğunu ve sonra filmi alkışlamaya başladığını anlata anlata hıtıremıyorlar Bir başka ilginç olay da Gazi'de "Koşucu" adlı Iran fılminın gösterisinde yaşandı. Filmin lüm seanslan beklenrnedik biçimde doldu, çünkü Istanbul'dakı Iranlılar, fılmlerini görmeye gelmişlerdi. Bu arada, 15.00 seansında Iranlılar, lilmin Türkçeye çevhlmesine gerek olmadığını soyledıler. Ne var kı azınlıkta da olsalar, salondaki Türkler düşünülerek bu kabul edılmedi, ancak ertesi sabah Iranlı dostlarımız için çevlrisiz bir seans eklendi. Gerek jüri uyeleri, gerekse diğer yabancı konuklar, en çok Türk filmlerini izledilee. Genel düzeyi oldukça yüksek buldular. Berlin şenlığınin forum bölümü yöneticlsi Schoenberner, önümüzdekı yıl Alrnanya 'nın bırçok kentini dolaşacak bir Türk Filmleri Haftaaı yapmayı tasarlıyor. Ünlü Varlety dergısi yazarı flon Holloway, Türk sinemasının dışarı tantlılması için mutlaka geçmlşten bugüne uzanan bir 'film paketl' hazırlamasını ve bunun ülke ülke dolaştırılması gerektiğini söyledi. Fransa 'dakı Nantes şenliği yöneticisi Phillppe Jalladeau ise, önümüzdeki yıl bir Türkân Şoray filmleri toplu gösterisi yapmayı tasarlıyor. Bunun için Kültür ve Turizm Bakanı ile konuştu ve kopyalann sağlanması İçin yardım istedi. Bu arada, tüm jürı uyeleri, aralarında bulunan Lütfl Akad'ın sinemasını merak ettiklerlni ve filmlerini görmek istedlklerini söylediler. Ne yazık kı gerçek bir Sinematek'i bulunmayan ulkemizde Akad'ın gösterilebilecek hiçbir filmi bulunamadı. Ve sonunda jüriye "Düğün" fılminin bir video kasedl sunuldul.. Istanbul'da bulunan yabancılar. filmleri oynadığında 18.30 seanslarında seyırciye sunuldu. Bu takdimler, büyük ilgi gördü ve yönetmenler büyük alkış aldılar. Bu arada "Kaplumbağa GüncBSİ" fllminin yapımcısı, eskı aktor Rlchard Johnaon'u sunacak görevli, kendislne bir zamanlar Klm Novak'la evli olduğunu söyleyip söylememesi gerektiğini sorunca Johnson telaşla, 'Aman sakın!' dedı. Çünkü Johnson, bir an peşini bırakmayan (ve Klm Novak gibi sarışın olan) yeni karısından korkuyordu! En yansız görüslere gore, uluslararası bir yarışma için 4yuz ağartıcı' nitelikte olan uluslararası jüri, baştan beri tam bir uyum içinde çalıştı. Bu arada, akşamları sosyal etkinliklerde bir araya gelerek eğlenmeyi de ihmal etmedi. TRT'nin Galata Kuiesı'nde verdiği yemekte animatör Lakl, her zaman olduğu gibi yabancı konuklara şarkılar söyletti. Yabancı konuklann aklının ermediği şeyler de oldu kuşkusuz... Örneğin Bakanlığın kokteylinde Kültür ve Turizm Bakanı 'mızın kendisi konuşurken, kiml ünlülerin resminı çeken TV'cı ve fotoğrafçılara kızarak mlkrofonda birden sesinı yükseltmesi ve herkesi azarlar gibi konuşmasının nedenini anlayamadılar. Nejat Eczacıbatı'nın evinde verdiği yemekte, Tank Akan'ın birden hışımla salonu terk etmesinın nedenini de kavrayamadılar. (Akan, Eczacıbaşı'nın salonda bulunan Türk sinemasına emeğı geçmişleri bir araya toplayarak övgülere boğarken, kendisinı unutmasına kızmıştı.) Emek sınemasındaki kapanış gecesi, gerçekten güzel oldu. Sahnede Haldun Dormen'ın hazırladığı düzen ve metinle Amerikanvari biçimde (belki bıraz fazla Amerikanvari) yürüyen gecedeki başlıca aksaklık, yabancı füri üyelerinin sahneye çağnlışında Alman oyuncusu ve yazarı Dorothea Moritz'in unutulması oldu. Durumun farkına varan Nikolay Gubenko ve Peter Stein, Morltz'i sahneye çağırarak, yanlışlığı duzelttıler ve Morltz, seyırcıden büyük alkış aldı. n Sinema Günleri'nin perde arkası 18