22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

taş plaklannı raflara sıralamıştı. Oizi dizi plaklar u/.un süre kullanılmamış izlenimini uyandırıyordu. Oysa Akif Bey, hiç tereddütsüz dilediği plağı hemen buluveriyordu. Şaşkınlığımızı gizleyemeyince, "t>ini benimsediği zaman, adam neyin ne oldııgunıı Rayel iyi bilir" diye gulerek yanıthyordu bizi. Dolabın uzerine özenle, "Hiçbir sebeple verilmez. Israr edilmcmesi rica olunur" yazısı yapıştırılmıştı. Hemen yanında plakların makamlarının belirtildiği liste, çerçevesiyle asılıydı. Bizi meyhanesinin eıı gu/el masasına otuı tan Akif küçükkurt, birkaç gün sonra yok olacak "ıçkıli lokantası"nın hüznünü, acısını içinde yaşatıyordu. Surekli müşterisıni hoşnut edebilme çabası içinde koşuşup duruyor, yüzündcn belli belirsiz gülunıseme eksilmiyordu. Yaşını sorduğumuzda aldığımız ilk yanıt, "Ben daha çocugıım" olmuştu. Dingin görünumune karşın, yine de sormadan yapamadım nasıl duygular içinde olduğunu. Her şeyin ne denli değiştiğini... "10 yıl önceki o zevkim, o kazancım bugiin yok" diye yakınarak başladı söze: Her ay vergi ödüyorsunuz. Kazancınızın dörtte üçü vergiye gidiyor. Kira, elektrik, su, boğaz parası... Onlar da yanm yamalak... Eiskinın 500 lirası şimdi 150 lira oldu. Her şey çok pahalı. 200 liraya bir marul alıyorsun, ikı salata bile çıkmıyor. Eskiden daha çok içiliyordu... Hamiyet Yüceses, "Âşıkım Âlemde" adlı tempolu gazelinr bitirdi. Akif Bey bize ısrarla kelle yememizi öneriyordu. Bir şişe de rakı koydu masamıza. Merakla sorduk: Siz içki içmiyor rnusunuz? Ben 24 yıldır içki içmiyorum. Neler değıştı meyhanecilik yaptığınız 45 yıldan bu yana? Yilzü tanımlanması güç biçimde değişti Akif Bey'in: Eskiden yani 3637 yıl önce 34 kışı 67 liraya kafayı çekerdi, yerdi, içerdi, kafayı da bulup öyle giderdi. Kordon'da Hasan vardı, onda 9 meze ile bir ufak rakı 90 kuruş ederdi. Şimdinin 10.000 lirası o zamanın I lirası idi. Bugün burada bir kişi ne öder? Şimdi bir ufak rakı 600, yoğurt 200, yanm kelle 400, su 50, yanm ekmek de yerse 50 lira, ne eder 1300 lira. Bu da çok ağır gelir.. Bir iki kadeh içenler, karışık ızgarasını, pilavını, kellesini, salaıasını ya da yoğurdumı yiyenler kısa sürelerle değişiyordu. Akif Bey, tek yardımcısı ile her işe koşuyordu. Eşsiz güzellikteki İzmir görünümü ve geçmişin unutulmaz sesleriylc iç içeydik. Hamiyet Yüccses'in "Oğlan Adın Ismail" adlı şarkısını, Muzeyyen Senar'ın "Ay öperken", Hafız Burhan Ahmet'in "Evvelce Hüdaiyin Sen Benim Allahım Olurdun", Aksaraylı Yaşar Bey'in rast şarkısı "Veremli Kız", Erzincanlı Salih Dündar'ın hüzzam gazeli "Bibaht Olanın", Halk Musikisi Heyeti Selanikli Udi Apti Bey ve Yahya Beylerden bir Rumeli turkusü "Kuş kum Var" ile bir hüzzam türkusü "KahveOlsanı Ocaklarda Kavrulsam" izledi. Sonra da Tahsin Kaıakuş, Hakkı Derman, Şerif tçli ve Ahmet Yalman'ın eşliğindeki şarkısına başladı: " N e kadar acı çektim günlcri saya saya... Ne fena talihim var, kimi sevsem el alır..." Bu taş plaklar, "Ramazandan ramazana" gazla siliniyor, tcmizleniyordu. Tanesinin değeri yüzbini bulan plaklara TRT de ilgi gösteriyordu. Akif Bey'in hoşgorüyle anlatiığı gibi, ya kırık dönuyor, ya da hiç gelmiyordu. "30 tane versem, 89 lanesi saglam gelmiyor" diyordu. Akif Bey'in içkili lokantası, ust geçidin yapımını sağlamak amacıyla yıkılacaktı; ama tzmir'de 60 lokanta, 400 kahvehane ve 2500 Tekel bayii de 200 metre yasağı yüzünden yok olacaktı. Burası kapandıktan sonra Akif Bey ne yapacaktı, bütün fotoğranarını, plaklannı, her şeyini nereye koyacaktı'? Dar merdıvendcn inerken, Ustat Münir Nurettin Selçuk'un ünlü şarkısı "Rindlcrin Akşamı" ile uğurladı bizi Akif Küçükkurt, eski çerçevesi içinde sessiz bir fotoğraf gibi: "Dönülmezakşamın ufkundayız. Vakit çok geç;/Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç. D Akif Bey, dolaba sığmayan taş plaklannı raflara sıralamıştı. Dilediği plağı hiç tereddütsüz hemen buluveriyordu. HANDAN ŞENKÖKEN tZMİR Hafız Burhaneddin Efendi'nin olağanüstu güzellikteki etkileyici sesi uzaktan güçlukle duyuluyordu: "Her yer karanlık pur nur o mevki, mağrib mi yoksa makber mi yarab..." F.şrefpaşa Caddesi'nde 242 numaranın dik ve dar merdivenlerinden çıktıkça, eski pikaptan yükselen muzik, buğulu camlarla çevrili sigara dutnanının yoğunlaştığı küçük musalara yayılıyordu. Burası 45 yıllık meyhaneci Akif Kiiçükkurt'un "içkili lokanta"sıydı. 16 yıldan bu yana camlarında kızıl bir parıltıyla, göz kamaştırıcı gün batışlarında doyumsu7 İzmir görünümü yaşanan bu meyhane, birkaç gun sonra üstgeçidin yapımı için yıkılacaktı. Kuçueuk bir kapıdan girerek ulaştığımız ycr, gerçckte, "Taş plak Meyhanesi" olarak ünlenmişti. Akif Bey, yıllardır biriktirdiği taş plaklannı eski bir pikapta sürekli çalıyordu. Cızırtılı scslcı mcyhancdcn hiç eksilmiyordu. Duvarlar Atatürk'ıln, Celal Bayar'ın, Ismet İnönü'nün, Adnan Mcndercs'ın, Kcnan Evren'in, Süleyman Demirel'in, Bülent Ecevit'in, yeni parti liderlerinin, Osmanlı padişahlaıının irili ufaklı birçok tahta çerçeveli fotoğraflarıyla kaplıydı. Meyhanenin bütiin duvarlarında i.ararmış, cskimiş resimler üst üste birbirleriyle ilintisiz biçimde istiflenmisti. Fotoğraflarla birlikte, aralarında bir bağ kurnıa olanağı bulunmayan tahta çerçevelerirı ıçınde ga/ete kupürleri de serpiştirilmişti. Yığılı fotoğraflar a? ışıklı meyhaneyi daha da buğulu, sisli bir atmosfere sokuyordu. 1332 doğumlu Akif Bey, 75 yaşından umulmadık bir hareketlilikle surekli devininı içindeydi. Orada bulunduğumuz saatler boyunca yemckleri hazırladı, hesapları çıkardı, seıvislen yaptı ve değerli lngiliz malı pikabını kımseyc elletmeksizın hiç durmadan plak çaldı. Vedia Rıza Hanım'ın hica/kâr kürdi şarkısı "Bak Şu Dilber Kadına" bitince, plağın arka yüzündeki lıicaz makamındaki "Şu Zavallı Yarim"i koydu pikaba Akif Bey. Bu arada "Bir plagın arkasını da tamamlayacaksın, u /aınan rıc deınck istedigi anlaşılır" diyordu. Sonra da sıralıyordu Muzeyyen Senar'ın, Safiye Ayla'nın, Perihan Altmdağ'ın, Munir Nurettin'in, Hafız Burhan'ın, Hafız Ahmet' Eşrefpaşa'daki meyhanesi için Akif Bey, 1929 yılında bir gramofon almış. Sonra da sıra "Sahibinin Sesi" marka plaklara, 78 devirlik Odeon'lara, Columbia'lara gelmiş. Akif Bey 'in meyhanesinde tamı tamına 12.800 taş plak varmış. Taş Plak Meyhanesi artık yok S \ s Eski pikaptan yükselen müzik duvarlarda yankılanırken, sarılı beyazlı ışıltılarıyla Karşıyaka ve Konak gözlerinizin önündedir. in, Hafız Nadir'in, Suzan Yapar'ın ve daha nicclerinin duygulu, eoşkulu, bir başka guzellikteki seslerini... 1929 yılında bir gramofon almıştı Akif Bey. Ondan sonra da "Sahibinin Sesi", keııdi deyışıyle "Havlayan Köpck" marka plaklara gelmişti sıra. Bunları, 78 devirlik Odeon'lar, Colombia'lar, Parlofon'lar izlemişti. Plaklan arasında ayrım yapmayan Akif Bey, 12.800 taş plağı olduğunu söylüyordu. Hepsinı çok seviyor vc önemsiyordu. Muzeyyen Senar'ın "Kırmızı G ü l " adlı Rumeli türkusü bitince, "Haydar Haydar" adlı plağı koydu Akif Bey. "Aınan ne giizel söylüyor" diye mırıldandı Perihan Altındağ için. Plaklarına kimse el sürmüyordu. Ara sıra müşterilerden gelen istekleri çocuksu bir neşeyle yerine getiriyordu. Dolaba sığmayan 18
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle