22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Amerikan yardımı artmıyor, koşullan m iyileştiriliyor ABD Savunma Bakanhğı nın dtğerlendirmelerlne göro, Türk ordusunun istenilen modornızasyon düzeyme getirllebilmesi için. 10 yıllık bir süre içindo her yıl 1 milyar 200 mllyon dolarlık bir askeri yardıın pmgramı gerekiyor. Ytllara göre bakıldığında, ABD yardımlarmın bir artış eğrisi çizdiğl görülüyor. Şaşırtıcı olan. yardım miktannm ılk kez bu yıl gerilemiş olması. Içinde bulunduğumuz yıl Amerikan yardımları. geçan ytlkt düzeyın 160 milyon cfolar kadar altında gerçekleşecek. Turkiye, sağlanan bu fonlar içinda yalnızca askeri dış sattm kredllert (FMS) VB hibe faslını sllah ve askeri teçbizat alımı için kultanabiliyor. Hibe fonlan, Türkiye için gerçek anlamda yardım niteliğini taşıyor. Çunkü "yardım" adı altında verilne FMS kredilah, aslında piyasadaki taiz oranlarınm geçerli oiduğu ticarl krediler. ABD, Türkiye'ye ikı tür FMS kredisi sağlıyor. Bırinci grupta 10 yıl ödemesız döneml olan ve piyasa faizinin geçerli oiduğu krediler yer alıyor, ABD'deki yüksek taiz polltıkası sonucu kullanılan krediler, Türkıye için büyük bir borç yükü yaratmış bulunuyor. ABD, ilk kez geçen yıl "özel koşullu" FMS kredisi sağlayarak, bu alanda bir rahatlama sağladı. 5 y\l ödemesiz dönemi olan özel koşullu FMS kredilerinde, yüzde 5 oranmda sabıt bir taiz oranı uygulanıyor. 1986 mali yılı ıçln Türkiye'ye verılen 409.5 milyon dolarlık FMS kredilerinin 330.16 milyon doları "özel koşullu", 19B7 mali yılı için yönetimin Kongre'den istediğl 600 milyon dolarlık FMS kredilermın 455 milyon dolarlık bölumu "özel koşullu" kradilerden oluşuyor. ABD YÖNETİMİNİN VAZGEÇİLMEZ ADAMI SHULTZ Hiçbir zaman öne çıkmıyor, hep ikinci planda kalmayı tercih ediyor ve asıl marifetin UFUK GÜLDEMİR ohn Kennedy, 20 Ocak 1961 'de şöyle diyordu: "Hiir dunyanın zaferi, mütlefiklerimizin Kİameli için her ıtdıktrlıgı yapacagımızı, her bedelt ödeyeceglmizi bülün dost ve düsmanlara duyunırum." ABD Savunma Bakanı Caspar Weinberger ise, 28 Kasım 1984'tc şöyle demişti: "Tarih gönlermlşllr kl, Amerika'nın dttnyanın jandarmahgı görtvini lek başına üstlenmesi bir işe yaramamakladır. Amerikan askerinl ba^kalannın vicdanına ve Ingafına lerkelmekten kaçınmalıyız." Washinglon Basın KulübU'ndeki sabah kahvaltılı basın toplantısında, 25 dolar mukabilinde yukarıdaki cümlesini dinleme imkftnı bulduğumuz VVeinberger, Amerikan solunun teorisyenleri arasında değil, Pentagon'un "şahinleri" arasındaydı. VVeinberger'e göre, "Başkan, Amerikan birlikJerinln sefll olması sonucunu getirecek denizlerafin askeri müdahalelere girmenıeye kararlıydı." Buna karşılık yeni denizleraşırı müdahale politikası, şu sorular ışığında oluşturulacaktı: 1 Müdahale, Kongre ve kamuoyunun mutlak desteğini alacak mı? 2 MUdahale, Amerika'nın menfaatleri açısından hayati mi? Her dünya sorununa bir Amerikan çözümu bulundugu hipotezinden hareketle daha 20 yıl önce Vietnam bataklıgına gözü kapalı atlayan, ama Beyrut coğrafvasının genç Amerikalılar için meslekte yükselmek değil, gerekirse yükselmeyi durdurabilmekte olduğunu biliyor. 1 Guçlü olm»k. 2 Dostları güçlendirmek. 3 Olayların genel stratejiyi değiştirmesine izin vermemek. 4 Esnek ve sabırlı olmak. Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, "Years of Upbeaval" adlı kitabında, Shultz için şunları yazıyordu: "Devlet hlzmelim sırasında ondan daha fazla saygı duyduğum kimse olmadı. KJer bir kriz anında mllletimin kadertni eline leslim edeceglm birisini seçmek zorunda kalsaydım, bu Shultz olurdu." Çevresinin böylesine güvenini sağlamış Shultz, hayata Pasifık'te deniz piyadesi olarak başladı ve "Pasifik günleri" resmi ve özel tum yaşamım sonraki yıllarda kasıp kavurdu. Her şeyden önce eşi, sava$ hemşiresi Helena O'Brien ile orada tanıştı. Savaş sonrasında gazilere tanınan özel bir ayrıcalık ile Princton Universitesi'ni bitirdi. Massachusetts Institute of Techonology'dc ekonomi doktorasını verdi. Chicago Üniversitesi'nde endüstriyel ilişkiler konusunda profesörlük tezini verdikten bir süre sonra da lşletme Fakültesi dekanlığına atandı. Vietnam Savaşı'nı protesto eden öğrencilerin kampus içinde hoparlörle propaganda yapmasım yasaklayınca, bu kararın "kişi hak ve özgUrlüklerine aykın" olduğunu düşünen Üniversite Rektörü Edward Levi ile ters dUştü, istifasını verdi. Onu, istifasını geri almaya ikna eden arkadaşı Milton Friedman, tabii ki, Shultz'la burada başlayan dostluklanmn günün birinde diplomaside de "Friedmancılıgı" hâkim kılacağından habersizdi. Nixon, 1%9'da nasıl ki onu tereddütsuz Çalışma Bakanlığı'na getirdiyse, Reagan da 1982'de Dışişleri Bakanlığı'na getirdi. Tabii Reagan bu kararı alırken, Shultz'un sadece dirayetli bir insan olmasını değil, dünyanın en bUyük müteahhitlik şirketlerinden birisi olan Bechtel'in (Türkiye'deki serbest bölgeleri de Bechtel yapacak) yönetim kurulu başkanı olmasını da dikkate almıştı. Shultz, 7 yıl çalıştıktan sonra 1982'de Dışişleri Bakanlığı'na atanmak Uzere Bechtel'den ayrıldığında, verdiği servet beyannamesinde yıllık kazancının 1.2 milyon dolar olduğunu açıklıyordu. En bilinen özelliklerinden birisi, karşısında oiduğu politikaları, istifa mektubu cebindeyken dahi son derece sadakatle yürütmesiydi. Sıkı bir Friedmancı olmasına karşın, Nixon'ın talimatı üzerine müdahaleci, etatist Keynesianism'e geçişin başanlı uygulamacısı olmuştu. Bu örneklerden Shultz'un Başkan'ın her dediğine boyun eğdiği sonucunu çıkarmak mUmkUn değildi. ÇUnkU, Nixon'ın bütün baskılarına karşın muhalefet adaylarının mali hesaplarını siyasi nedenlerle incelemeye almayı reddetmişti. Nixon'ın bu işten hiç hoşlarımadıgı, sonradan yayımlanan Watergate bantlarında kendi Maliye Bakanı için şu cümleyi sarfetmesinden de belliydi. Bu g...ii ballı herif kendini ne sanıyor? Shultz, bir entelektüel değil, emelektüel olnıamn çok gerekli bir şey oiduğu kanısında da değil. Yaptığı iş sırasında, dikkati başka yere çekiyor, böylece işini rahatça yürütebiliyor. Gece 10.00'da yatıyor. Çünkü sabah OS.OO'te ayakta olmak istiyor. Shultz'un, ABD'de stratejik mevkilerdeki kamu görevlilerinin belirli aralıklarla yalan makinesinden geçirilmesi karanna karşı çıkmak dışında, en ufak bir sivri larafı yok. Birinci sınıf bir kurmay. Belki de onu vazgcçilmez yapan bu. D J Shultz,Nixon'ın bütün baskılarına karşın muhalefet adaylarının hesaplarını incelemeye almayı reddetmişti. Nbcon, Watergate bantlarında, Shultz için şu cümleyi Bu arada Shultz'un geçen ay Ankara'ya gelen yardımcısı Rozanne Ridgeway aracılığıysarfediyordu: la Halefoğlu'na gönderdiği mektupta Amerikan tarafının müzakere po/isyonundaki "Bu g..ü ballı lk ciddi hareketlenmeyi gösterdi. herif kendini Shultz, ayrıca Türk hükümetinin ilişkilerin geniş bir tabana oturtulmasına ilişkin yaklane sanıyor?" sımı benimsediğini de belirtti. ; ftnılmaması konusunda Dışişlcri Bakanhğı içinde farklı eğilimler ortaya çıktı. Bir grup, tadjlat talebinin iletilmesiyle birlikte anlaşmada öngörülen üç aylık sürenin işlediğini belirterek, "geriye dogru saymaya başladı" demekteydi. Bir diğer grup ise müzakereler sürdüğü müddetçe "zaman baskısı" nının işletilmesinden yana değildi. Geçen altı aylık süre içind* Türk tarafından müzakere stratejisi ve taktikleri bu eğilimlerden geçerken, Amerikan yönetimi "zaman baskısı"nın da kalkmasıyla pazarlığı sonuçlandırmak için acelecı davranmadı. Washington işi sağlama alarak zaman kazanmaya çalıştı ve bu sürede Türk tarafının müzakere pozisyonlannı aşındırmaya çalışcı. Reagan yönetimi, bu çerçeve de Türkiye'ye somut karşı önerilerle gelmek yerine daha çok genel yaklaşımlar ifade etmekle yetindi ve müzakere masasına oturmadı. Bunun sonucu Türk tarafının düzenli bir şekilde işleyeceğini umduğu heyetler halindeki müzakerelere uç etaptan sonra uzun bir sure için ara verildi. Bu süre içinde Türkiye ile ABD arasında yüksek düzeyde bir çok temas yapıldı. Türk tarafı bu görüşmelerde beklentilerinin altını defalarca çizdi. Bu tcmaslar içinde en önemlisi kuşkusuz Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu ile ABD Dışişleri Bakanı George Shultz arasında geçen aralık ayında Brüksel'de yapılanıydı. Türk ve ABD Dışişlerı Bakanları'nın bu görüşmede vardıkları mutabakat "Önce çocugun dogması, isminin dogumdan sonra konması" oldu. Bu görüşmeden sonra Halefoğlu yeni bir soylem geliştirdi: "Önce öz, sonra şekil..." Buna göre, önce üst düzeyde yapılacak görüşmelerde taraflar ne alıp, ne vereceklerini kararlaştıracaklar, ortaya çıkan çözüme 'şekil" sonradan bulunacak. yeni bataklıklara dönUşmesine izin vermeden geri çekilen, Filipinler'de sadık mütteflki Marcos'un yıkılmasına göz yuman Amcrika, bu noktaya nasıl gelmişti? Amerikalı aydınlar, son 10 yıldır yukarıdaki sorulan, dünya sosyalistlerinin toplamımn iki katının Amerika'ya sordujundan daha fazla kendilerine sordu, yaşamı endüstri külturü ile şekillenmiş Amerikan piyadesini, inanmadığı savaşlarda imanla savajmaya ikna etmenin yollarını herkestcn daha fazla aradı; Watergate utancı, kanlı Vietnam ile kafası bulandı, bilgisayarla tanıştı, ölüm ya;ı 66.7'den 70'e yükseldi ve nihayet bu kargaşadan bir politikacı tipi doğdu: "Çatifmaya ginnem, ama çatifmadan da kaçmam" diyen, "biraz şahin biraz güvercin" bir prototip. Kendilerine "Dowk" diyorlardı. Oüvercin'in lngilizcesi Dove'in başını, Şahin'in ingilizcesi Hawk'in sonuyla birleştirerek. Fiziki ifadelerini de George Shultz'un fani vücudunda bulmuşlardı. "Bir sonınu çözmek icia bütun sorunlann cözulmüf olması gerekmez" cümlesi Uzerine bina edilen Churchil Okulu'nun yılmaz takipçisi George Shultz, 1985'tc Şikago Harp Malulleri Derncği'nde yaptıgı konuşmada, son 10 yılda Amerika'nın dış politika anlayışı konusunda geldiği noktayı şöyle anlatıyordu: "Dif polllika, kıyıda patlayan dalgalara benzer. Her dalga aynı noklaya pallamaz, ama nihai hedefleri kıyıdır. Ancak patlayan dalgadan daha da önemlisl, suyun nasd denize geri çekllccegidlr." Shultz, bir bölgede cereyan eden bir olayın bir bajka bölge ile ilgili mtlzakereleri fazla etkilememesi gerektiği kanısındaydı vc bunu sağlamanm yolunu dört maddeye bağlıyordu: 11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle