Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Suikast planlar% kanlı ayaklanma görüşmeleri, iç karışıklıkların tasarlandığı "devlet sohbetleri Kahveler ve Tabancalar TEOMAN OKAYGUN Tabanca ile cınayet ışleme ya da suikast düzenleme yontemı 1900'lu yılların başında ülkeye yerleşti. Daha önceki dönemlerde bu eylemler kılıç, balta, kasatura, satır, pala, bıçak, kazına, kurck, taş, kaya, keser, zincir, ip, tırpan gıbı kesıcı, boğucu, araç ve gereçler kullanılarak gerçekleştirilirdi. Ne var ki, 1900'lü yıllara girerken sivil kişilerin elinde bulunan tabanca sayisı bir düzineye ulaşmıyordu. Tabanca mermisi ise mücevheratla eşdeğer tutuluyordu. Bu nedenle olmalı ki, Tahtakale'nin yukanlarında yer alan müzehhep nakışlı ve havuzlıı kahvehanede yapılan "suikast" görüşmesinde, gazeteci Hüseyin Cahit ve şair Fikret'in (Tevfik Fikret) tabanca ıle öldürülmeleri, amele davası güden Hilmi (lştirakçi Hilmi) için ise, mermi harcamayıp, başına taş ya da sopa ile vurularak ortadan kaldınlması uygun görüldü. "Alayh" namı ile tinlu, bağnaz ve asık suratlı biri tarafından işletilen köşk tarzındaki kahvehanede, daha çok maVul kadı ve müderrisler, çarşı kethüdaları, ycdı düvelden maaş alan ışbirlıkçiler, dönek yeniçeriler, Kızıl Elmacı fanatikler, saf değiştirmış mektepliler, zahire karaborsacıları, macuncular, huzura gırmesıne ruhsat verılmış genç sufiler ve "ehlı tarıkat" otururdu. Kahvehancye zorunlu olarak yollan duşmüş samimi inançlı esnaf ve zanaatçılar kapı arkasına çömelip bir sure dinlendikten sonra işlerine giderlerdı. Ortasında, yeşil çiniyle kaplı fıskıyeli bir havuzu bulunan kahvehanenin meydan yeri boydan boya kerevetle çevrili idi. Kerevetin uzerine kılım ve kuzu postekilerı serilmişti. Kuş tüyü mınderler, değerli halı ve geyik postu ile kaplı başsedir, Alaylı'ya özeldi.Kahve içmek ve mütalaada bulunmak için uğrayan eşraf ve âyan, başsedire geçerdi. Çarşı esna lstanbul'da ılk olarak Kanuni zamanında kurulduğu belirlenen kahvehaneler, yuzyıllarca kentin yaşamında önemli yer tuttu. Kentı günlerce sarsan kanlı ayaklanmalar, dinci kalkışmalar, lıberal girişimler, ilk Batılı duşunce tohumları ve demokratik hak isteklerınin önemli ölçüde kahvehanelerde mayalandığı söylenebılır. Osmanlı dönemı aydınlan ve toplumun dinamık gücilnü oluşturan diğer kesimler, kendilerini kahvehanelere atarak sıyasal cenderenin dışına çıkmayı denedılcr. Sarayın hafiyeleri kahvehanelerde karargâh kurdu. ö t e yandan, ışçı bulma, İ!> alma, ı^ bılgisi ve becerisi edinme ve haberleşme yerlerı olarak kahvehaneler önemli işlev yuklendı. . Tembelce vakıt geçırmek isteyenleı kahvahenelere sığınarak toplumun eleştırıeı bakışından saklanmaya çalıştı. Ev ve geçım sorunlarından bıkan erkekler için kahvehane, bir kaçma yeri oldu. Bir kahve ıçimiyle başlayan kırk yılhk dostluklar kuruldu. Çeşıth dönemlerde çıkarılan çok sert fetva ve fermanlarla kahvehaneleı defalarca kapatıldı. Buyruğa uymayanların uzerine, görevlıler (bosiancıbaşılar) eşlığınde cellat gönderilip boyunları vuruldu. Kahvehanelerın laaliyetine göz yuman kadı ve defterdarlar azledıldı. Şeyhülislam Ebussuud Efendı'nin buyruğu ıle kavrulduğunda kömıirleşme derecesinde karardığından kahve çekırdeğı şer'en haram sayıldı. Denızde seyır halındc bulunan kahve yüklü gemilerin yolu kcsılıp gövdcleri delinerek binlerce çuval kahve denizin dibıne gönderilirdi. Tütün, afyon ve şarapla birlikte "Iblis'ın dört elçisinden biri" sayıldı. Ancak tüm sert önlemlere karşın, kentin çıkma7 sokaklarında, mezarlık dolaylarında, kale bedenleri üzerinde, sık ağaçhklı yerlerde, kaçma ve gizlenmeye elverışli deniz kıyı fı, Alaylı'nın kahvehanesini bu kişilerin elı altında görüyordu. Kimi zaman faytonlara doluşarak Alaylı'ya gelen üniformalı mektepliler, burada sarayın başıbozuk takımı ile özel görüşme yaparlardı. Genelde kanlı planlarve iç karışıkhklar tasarlanan bu görüşmelere "devlet sohbeti" dcnilıyordu. Başsedirin yanıbaşında birkaç gözlü ceviz bir çekmece yer alıyordu. Üstünde büyükçe bir çalar saat bulunan çekmecenin kilitli gözlerınde tuğlalar, kehribar ağızlıklar, tespihler, kişiye özel nargıle marpuçları, çeşitli ülkelcre ait sikkeler ve bir toplu tabanca bulunuyordu. Mumlu beze sarılı olan tabanca beyaz kabzalı ve saf mavi çeliktendi. "Patrona artığı" hamam delleklerinin (tellak) çingenelerin, farmasonlann, sünnetsiz kefere ve besmelesiz bektaşilerin kesinlikle ayak basamadığı kahvehanede dama, yUzük, halka, tuğra oyunlarına, şakalaşmalara izin verilmezdi. 18