Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Semazenler, şeyhin önünde teker tek'er nlyaz ettikten sonra semaya başlarlar. Semaıenlerln sağ avuçları yukan, sol avuçları afağı doğrudur. Baslar gentlükle yukan bakar. Arka sıradaki duruf şekli Bektaşiler Mevlana dergahına girdikten sonra uygulanmaya bajlamışttr. üaha önceleri kollar yanlara açılmış olarak başlardı sema. BİrgÖnÜl OCağlYlin mÜZİRİ, Günümü fa Konya'da yapılan Mevlana'yı Anma Törenleri'yle aralanıyor. Kuran'a göre tüm varlıklar Allah karşısında sürekli ibadet ve dönüş halindedir. Sema da bu ibadet ve dönüşe insanın bilinçli bir katılımıdır. Bu katılım ses, söz ve hareket beraberliğinde olmaktadır. Ses musiki, söz güfte, hareket ise semazenlerin dönüşüyle gerçekleştirilir. çiinkii semada sevgiliyle, Tanrı'yla buluşma hayali vardır." Şimdı de Mevlana'da bu buluşma hayalinin nasıl gerçekleştiğıne kısaca bir göz atalım. dokunmamışlar. Sarhoş üstelik Hırıstiyanmış. 'Fakat bu bir Hıristiyan' demişler. Mevlana bunu da hoş görmüş. 'O Hıristiyan ise siz neden Hıristiyan değilsiniz, neden Tann'dan korkmuyorsunuz?' yanıtını vermis. Mevlana, semada oldukça hoşgörülü. Semaında hiçbir kayıt yok. Nerede, nasıl olursa olsun vecde gelince sema edıyor, nara atıyor, birisiyle konuşuyor, fetvalara yanıt veriyor, bilgiden bilımden söz ediyor, şiir söyluyor, calgıcıların teflerıne para atıp onlara bağışta bulunuyor. Sema çoğu ke/ yemeklerden sonra başlamaktaysa da Mevlana, sokakta ya da biı yere giderken de sema ediyor. Mevlana'dan sonra da sema bu biçimde yapılıyor. Gölpınarlı bunu da şöyle anlatıyor: "Birisi bir davet tertipliyor, yemek yendikten sonra kavval ve guyende, yahul şeyyâd denen hânende ve sâıendeler, rebap, tef ve ney çalıp nesideler okumaya başlıyorlar. Vecde gelenler sema'a kalkıyorlar. Bazı kere de herhangi bir soz, bir iş, Mevlana mıımessilini vecde getiriyor, sema başlıyor. Bu semada ne çark var, ne direk." Scmanın bir lörene bağlanması 1460 yılında çelebilik makamına gelen Fır Adıl Çelebiden sonra olmuş. Bu yüzden de Adıl Çelebiye "Pir" denmış. Vecde dayanan sema, önce Kuran, Mesnevi, Mevlana'nın ya da Sultan Veled'ın gazellerinin okunup açıklanmasından sonra guycndelerın bulunmasından ibaret. Semanın bugun nasıl yapıldığına değinmeden önce, biraz da sema yapılan yer, yani se zde tasavvufa açılan pencere, her yıl REFİK DURBAŞ • "Sema nedir? Gönüldeki gizli erlerden bir selam; garip gönül, onların mektupları gelince dinlcnir, rahata kavuşur. Aklın dalları, budakları, bu yelle açılır saçılır; bu nuzrap vuruşuyla beden genişler, ferahlar, huzura erişir." Nedir sema? Işte Mevlana, Mesnevi'sinde böyle tanımlıyor semayı. Bir de sözlük anlamına bakalım. Sema: lşitmek, güzel ve iyi şöhretı, anılışı duymak. Terim olarak, musiki nağmelerini dinlemek, dınlerken vecde gelip harekette bulunmak, kendındengeçmek, oynayıp dönmek. Yaygın anlamıyla kısaca Mevlevi ayin dönüşil. 17 Arahk 1273, Mevlana Celaleddin'in ölum yılı. Bu tarıhı kapsayan hafta ıçinde Konya'da Mevlaııa anılıyor. Yurtiçı ve dışından bınlerce Mevlevi Konya'ya akın edıyor. ŞebıArus törenleri yapılıyor. Semazenler dönüyorlar. Mevlana uzenne seminerler duzenleniyor, Mevlevılik düşüncesi tartışılıyor. Sema hakkında Mevlana'nın düşünceleri Mevlana ve Mevlevilik bir yana, biz bu yazımızda sema üzerinde durmak istıyoruz. Nedir sema, nasıl yapılır, töreleri, törenleri nasıldır? Nasıl bir gelişim çizgisi izjlemiştir? Abdiilbaki Gölpınarirmn "Mevlevi Âdâp ve Krkânı" kitabına dayanarak sema uzerıne yolculuğa başlayabiliriz artık. m önce Mevlana sema hakkında ne diyor, ona bakalım. Gölpınarlı, Mevlana'nın sema hakkındaki duyuş ve düşüncelerini şöyle aktarıyor: "Dervişler vecde duşerler de Tanrı'yı özleyişleri artsın, ahrete inanış sevgileri çogalsın, gönüllerinden diinya sevgisi riagılsın, dunyaya gönülleri yabancı olsıın diye sema ederler. Kerametleri âleme yayılmış, güneşten de daha fazla tanınmış olan, ululukları minberlerde soylenen ulu şeyhlerc uyarlar. Inananlar, goılerine çeksinler de gonul go/leri a\dın olsıın, gi/II âlemleri gorsunkr, Tann'ya dalsınlar diye onların ayaklarının bastıgı topragı ararlar. Sema torenini onlar koyınıışlardır; peyfiamberlerin mirasçıları onlardır; miras bilgisi de onlarındır, anlayışse/iş bilgisi de onların." Mevlana'nın sema hakkmdakı duyus ve düşünceleri elbet bu kadar değıl. Sema uzerine birçok şıiri de var. Mesnevi'sinde yeri geldikçe semadan söz etmekte. Iste Mesnevi'de geçen sema ile ilgili bir öyku: "Sufi'nin biri, bir hana gelir; eşeglni ahıra baglar; yemini, suyunu verir; kendisi de içeriye girer, konıık olur. Dervişler gunlcrdir açmış. Eşeği satıp yiyecek alırlar. Yenir içilir, sema başlar. Çalgıcılar çalmaya, dervişler 'eşek gitti, eşek gitti' diye çagırmaya koyulıırlar. Sufi de onlara uyar, kimi ayak vurarak, kiıni secde ederek sabaha kadar sema eder. Sabah sufi erkenden kalkar. Handan o gun ayrılntak niyetindedir. Ahıra gidince eşeğin orada olmadığı görür." Mevlana'ya göre sema "âşıkların gıdasıdır, Mevlana zamanında Sema Gölpınarlı'nın bildirdiğine göre Mevlana, Şems'ten önce sema etmemiş. Sema etse bile semaya düşkün değilmiş. Kaynaklar da Mevlana'nın Şems'in ölümünden sonra semaya duşiuğunu bildiriyorlar. Peki, Mevlana'nın semaı nasıldı? Söylentilere dayanarak burada birkaç örnek vermekle yetınelım. Sipehsalar Risalesi ile Ahmet Eflâki'nin Manakıbal Arifin'de yazdığına göre, Buzağu dcnen bir Turkmen Şeyhı Konya'ya gelmiş. Rükneddın Kılıçaslan, bu kişıye bılyük saygı gösıernıiş. Onuruna verdiği bir şölende de ona 'baba' diye hıtap etmiş, onu babalığa seçtığini, yani ona intisap ettiğini söylemiş. Bu duruma kırılan Mevlana, semaya kalkıp, sema ederken de 'Ant olsun Tann'ya ki ne yağlıya gönlüm akmada, ne tatlıya... Ne o altın keseye meylim var, ne o altın kâseye' anlamındaki beytini okuyarak çıkıp giımiş. Yine Manakıbal Arifin'in yazdığına göre Mevlana sema ederken sarhoş biri gelmiş, semaya girmiş. Fakat sema ederken ikide bir, Mevlana'ya çarpıyormuş. Sarhoşu semadan çıkarmak ıstemişler. Mevlana, 'o şarap içmiş' demiş, 'sİ7 sarhoşluk ediyorsunuz; Böylece sarhoşa dokunmamalarını buyurmuş. Onlar da