Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
I I GÖKHAN AKÇURA • Sayın And, sizin her zaman birçok çalışmayı bir arada götiırdiığünuz bilinir. Bugiinlerde ne uzerinde çalışıyorsunuz? Türk imajı üstüne Ingilizce bir kitap hazırlıyorum. Dış ülkelerdc Türkler nasıl tanınıyor sorusuna cevap olacak bir bakıma. Ama genel, güncel bir tanımlamadan çok, tarih boyunca bale, tiyatro gibi sanat eserlerinde Türk imajı nasıl yansımış, bunun uzerinde duruyorum. Bu konuda çok malzeme var. örneğin yalnız Kanuni Sultan Süleyman üstüne yazılmış, elimizde librettoları olan opera sayısı kırk... Bunlar arasında Mozart ye Rossini'ye aıt olanlan ayrı bir bölümde inceliyorum. Başka bir ilginç örnek olarak Viyana Kuşatması'nı gösterebilirim. Bu konuda da ytlzc yakın opera, bale ve tiyatro eseri yazılmış. Ünlü yazar Cervantes'in Türklere Uişkin üç oyunu var. Biri Istanbul'da geçiyor ve "Sultan" adını taşıyor. Yine bir lspanyol yazarı olan Lope de Vega'nın kırk kadar oyunu yine Türkler üstüne. Bazılannda Türk tipler var, bazıları ise doğrudan doğruya Türkleri ele alıyor. Görüleceği gibi malzeme çok zengin. Konuyu bol resimli olarak aktarmak istiyorum. Görsel malze 'Gözbağcılıkta her şey aldatmaca' meyi de Batılı ressamların ve gravür yapanların bu konudaki çalışmalarından seçtim. Bu Turk imajı araştırması günümiize kadar geliyor mu? Hayır. Çalışmanın ele aldığı dönem, esas olarak XVIII. yüzyıl sonunda bıtiyor. XIX. yüzyıldan da kısa bir özet yaparak araştırmayı noktalayacağım. Imajın değişmesi bu yüzyılda başlıyor çünkü. Başka çalışmalannız yok mu? Var elbette... Biri, Islam dünyasındaki tiyatro, dinsel danslar, halk danslan ve gösteri dansları köçek, çengi gibi anlatan yine lngilizce ve bol resimli bir kitap. Bir de yine Ingilizce Taziye ve Muharrem ayinleri Uzerine hazırladığım kitap var. Niçin hep Ingilizce? Ne yapayım ki dış dünya bu tür yayımlara daha ilgili... Türkçe yayımlanacak bir çahşmam var, Zati Sungur üstüne. Hayatından çok sanatı ve tekniğini içeren bir kitap olacak. Bu arada biri Tokyo'da, digeri New York'ta yayınlanacak iki çahşmam var. Biri Yakındoğu'nun kültür bütünlüğü üstüne, diğeri ise KültürGösterimlletişim kavramlarını ele alıyor. Sayın And, izin verirseniz, Prof. Metin And'ı hepimiz gösteri sanatları konusundaki yapıtlarıyla tanırız. Tiyatro, gölge oyunu, halk danslan üzerine sayısız araştırmalan var. Ama Metin And'ın bunların dışında bir tutkusu daha var: Gözbağcılık. îlginç gözlem ve araştırmalan var bu konuda Metin And'ın Mikasa ve eşi huzurunda oldu. Ama ben kendimi gösterici saymıyorum. Gösteri yapmak apayrı bir iş ayrı bir çalışma ürünu. Bense daha çok kendi buluşum olan oyunları sunuyorum. Bunlardan örnek verebilir misiniz? örneğin, kadın kesme numarası, vücut bir kutunun içine sokularak yapılır. Bense bunu değişik biçimde yapıyorum. Kadını ince bir tahtanın üstüne yatırıp, vücudun orta bölmesinin iki yanına levhalar saplayıp, bu bölgeyi alıp götürüyorum. Kadının ortası boş olarak kalıyor, sonra göturdüğüm parçayı yerine koyuyor ve kadını ayağa kaldırıyorum. Bir diğer oyunda ise, bütün kapakları açılan bir kutunun içınde iki el görüyoruz. Bu eller boşlukta oynuyor, kukla oynatıyor, enstrüman çalabiliyorlar. Başka bir oyun da, kutunun içinde dörde böldüğüm bir insanın, parçalarının kanştırılması. Böylece ayakların altına baş, TJnun altına da kalça bölümü gelebiliyor. Bunun gibi birçok örnek verebilirim. Bu oyunlarımı öğretmek için birini yetiştireyim dedim, ama böyle birini bulamadığım için vazgeçtim. Şimdi hepsini videoya kaydedi bu konuşmada asıl uzerinde durmak istedigim konuya, gözbağcılıga geçmek istiyorum. Bu konuyla nasıl ilgilenmeye başladığınızı anlatır mısınız? Her insanın bir tutkusu vardır, benim ki de gözbağcılık oldu. Bu ilgi, çocukluğumda Zati Sungur'u seyrederek başladı. 11 k gösterisini izlediğimde çok etkilendim, uykularım kaçtı, sabahlara kadar bunun nasıl yapılabileceğini düşündüm. Sonra tekrar tekrar, defalarca kendisini izledim. Giderek ilgim çoğaldı, kitaplar aldım, inceledim... Oyunları kendim yapmaya ve £özmeye çalıştım. Sonra iyice ilerledi bu merak bildiğin gibi... EveC. Bu konuda size özgü oyunlar bile iirettiniz... Hayat boyu pek çok konuyla ilgilenip, hepsınden zaman zaman soğudum. Bir tek bu konu, gözbağcılıkla olan ilgim hiçbir zaman azalmadı. En büyük zevkim büyük gözbağcıları izlemektir. Bu arada ben de ufak tefek temsiller verdim. Küçük topluluklara, amatörce... Bunların bazıları çok seçkin kişilerden oluşuyordu. Japonya'da verdiğim birkaç temsilden biri Türk Elçiliği'nde, tmparator'un erkek kardeşi Prens