Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİR ÇEVİRMENİNİN POLİSİYE DÜNYASI ‘Polisiye birçok romandan daha ciddi!’ Polisiye edebiyatın önde gelen çevirmenlerinden Sinan Fişek ile polisiye merakını konuştuk. TURGAY FIŞEKÇI Bir çevirmen için polisiye edebiyat ürünlerini dilimize kazandırmak ne anlama geliyor? Herhangi bir edebiyat ürününü bir başka dile çevirmek ne anlama geliyorsa bu da o anlama geliyor. Çevirmen olarak, edebiyatın “alt kimlikleri” – yani polisiye roman, aşk romanı, tarihsel roman, psikolojik roman, macera romanı, vb. – aslında beni pek ilgilendirmiyor. Gene çevirmen olarak konuşuyorum, beni ilgilendiren elimdeki metnin ya da yazarının bana hitap etmesi – onun gibi düşünebilmem, onu duyumsayabilmem. “Yazarı hissetmen gerekmiyor mu?” diye soruyor Fadime Uslu’nun bir öykü kişisi bir çevirmene. Öyle. Ben hissettiğim yazarları, kitapları çeviriyorum, polisiye olmaları şart değil ama arada polisiye de olursa, ne güzel. n Kişisel olarak sizi polisiye edebiyatı çevirmeye yönelten etkenler neler oldu? Sanırım ilk çevirdiğim polisiye Dashiell Hammett’in Sırça Anahtar’ıydı, 1977’de Milliyet Yayınları için. Yanılmıyorsam Milliyet Yayınlarını o sıralarda Ülkü Tamer yönetiyordu ve teklif ondan gelmişti. Joseph Conrad’ın Karanlığın Yüreği’ni yeni çevirmiştim ve Hammett’in daha akıcı diline ge çiş yapmak neredeyse tatil gibi gelmişti bana (Hoş, kitap olarak hiçbir zaman çıkmadı Milliyet’ten – gazetede tefrika edildi). Sonra araya birçok başka kitap girdi, ikinci Hammett kitabını, Kızıl Hasat’ı on beş yılı aşkın bir süre sonra çevirdim, Metis’e. Sonra Can Yayınları, daha sonra da Everest polisiye dizileri çıkardılar, arkası geldi. Ama topu topu iki polisiye yazarından – Hammett ve Raymond Chandler – toplam altı kitap çevirdim, o kadar. Buna bir de James Ellroy’un American Tabloid’unu ekleyebiliriz ama onu polisiye olarak sınıflandırmak doğru mu, bilemiyorum. YAZARI HİSSETMEK EN ÖNEMLİ ETKEN n Sizce polisiye edebiyatın dili ile klasik edebiyatın dili arasında nasıl bir ilişki var? Böyle bir ayrım yap makta zorlanıyorum. Polisiye yazarlarından, sözgelimi Mickey Spillane’le P.D. James’in dilleri arasında okyanuslar kadar fark var, ama Hammett’in ve Ernest Hemingway’in sıfatların, zarfların en aza indirgendiği, kişilerin duygularının betimlemelerle değil de davranışlarla anlatıldığı dil ve biçemleri kardeş gibidir. Bir başka örnek: Graham Greene’in “eğlencelik” (entertainment) dediği polisiye/gerilim ağırlıklı romanları, bence, kendi Katolikliğiyle boğuştuğu kimi “ciddi” romanından daha ağırlıklıdır. n Polisiye edebiyatın klasiği sayılabilecek yapıtlara yöneldiğinizi görüyoruz. Çevireceğiniz kitabı belirlerken kararınızı neler etkiliyor? Dediğim gibi, “yazarı hissetmek” en önemli etken, benim için. Hep böyle yazarları çevirme fırsatı bulduğum için şanslı sayıyorum kendimi. Benim beğenimle yayınevininki birleşince de bir kitap çıkı yor ortaya. n Dashiell Hannett’in Malta Şahini, Sırça Anahtar ve Kızıl Hasat olmak üzere birçok klasikleşmiş eserleri dilimize kazandırdınız. Bugüne kadar sizi dil, anlatım ve kurgu yönünden en çok etkileyen polisiye kitaplar hangileriydi? Kitap adı veremeyeceğim, ama çevirdiğim yazarları seviyorum – Hammett’le Chandler’i. Kitapları “acaba katil kim?” döngüsünü aşıp yaşadıkları dönemin, anlattıkları toplumsal kesitlerin belagatli ve – şiddet unsurlarına rağmen – şık birer tanığı oldukları için. Yani ben onları sadece iyi birer edebiyatçı olarak gördüğüm için. n ÖZDEMIR İNCE’DEN IKI POLITIK KITAP Cumhuriyetçi solun felsefesi Özdemir İnce çok yönlü bir aydındır. Şairdir, yazardır, gazetecidir, çevirmendir, televizyoncudur. Yetkin, üretken bir düşünür. Tartışmayı sever. BARIŞ DOSTER Gazetemiz yazarı İnce’nin kısa süre önce ardı ardına iki kitabı çıktı. İlki, Sonun Sonu (Eksik Parça Yayınları, Mart 2019), ikincisi Ortak Akılsızlık Halleri (Tekin Yayınevi, Nisan 2019). Her iki kitap da, İnce’nin politik yazılarından oluşuyor. O nedenle birlikte okunmasında yarar var. Kitapların ağırlığını İnce’nin kendi adına kurduğu internet sitesindeki (www.ozdemirince.com) ve yıllarca köşe yazarlığı yaptığı Hürriyet ve Aydınlık gazetelerindeki yazıları oluşturuyor. Otuz yıllık gazete yazarlığı deneyimi olan İnce; iktidarı, iktidardan beslenen gazetecileri, yazarları, akademisyenleri (AKPmisyen demek daha doğru), iktidara yakın olmakla övünen televizyon yorumcularını sözünü sakınmadan eleştiriyor. Sadaka ekonomisinin ahlak bozucu yönlerini (sadaka ekonomisi sözünün patentinin de iktisatçılara değil, Öz demir İnce’ye ait olduğunu belirtelim) sıralıyor. İnce; anılarına, deneyim ve gözlemlerine de yer verdiği yazılarında, okuru bazen geçmiş yıllara götürüyor. Bir bakıyorsunuz 1960’larda Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) lideri Mehmet Ali Aybar’la aralarında geçen bir konuşmayı anlatıyor, bir bakıyorsunuz 1983’te Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da Bulgaristan Komünist Partisi’nin yöneticileriyle katıldığı bir davetten, kendisine sorulan sorulardan çıkardığı dersleri paylaşıyor. “Toplumla ilgili sorunların yorumlanmasında sosyologlardan, felsefecilerden daha çok edebiyatçılara güvenirim” diyen İnce; Türkiye’de ve dünyada İslamcı iktidarların, Allah adına yönetmek iddiası taşıdıklarını ve iflas ettiklerini vurguluyor. İnce şunu söylüyor: “Allah adına yönetmek, kimseye hesap verilmediği için, millet adına yönetmekten çok daha kolay”. SİYASAL İSLAM Siyasal İslamcı uygulamaların dini de, siyaseti de, toplumu da yozlaştırdığını, halkı kutuplaştırdığını, cihatçı örgütler için zemin yarattığını belirten İnce; imam hatip okullarını ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nı sıkça gündeme getiriyor. Necip Fazıl Kısakürek’ten Şerif Mardin’e dek Türkiye’de sağcı, İslamcı, muhafazakâr, mukaddesatçı, Amerikancı isimleri eleştiren, tutarsızlıklarını sergileyen İnce; eleştirirken bilgi de veriyor. Tahlilleriyle “hodri meydan” derken, pek çok önemli noktayı da anımsatıyor. Misal; İbni Haldun’u çok önemseyen ve adına bir üni versite de açan iktidara şunu söylüyor: İbni Haldun’un eserlerini bu topraklarda sansürleyen tek padişah Sultan Abdülhamit’ti. Yasağı İttihatçılar kaldırdı. Sultan Abdülhamit, Evliya Çelebi’nin Seyahatname adlı önemli eserini de yasaklamıştı. Şemseddin Sami Bey’in Kuranı Kerim’i Türkçeye çevirmesine de izin vermemişti. İnce; iktidarın ve siyasal İslam’ın yanında, merkez sağ, merkez sol, Cumhuriyetçilik, emekçiler, sınıf bilinci, milli eğitim üzerine kapsamlı yazılarına yer verdiği kitaplarında özellikle Cumhuriyetçi solun felsefesini, çerçevesini, kapsamını, temel değerlerini net biçimde ortaya koyuyor. Ve özellikle bu yönleriyle her iki eser de, ilgiyi ve övgüyü hakediyor. n Sonun Sonu / Özdemir İnce / Eksik Parça Yayınları / Mart 2019. Ortak Akılsızlık Halleri / Özdemir İnce / Tekin Yayınevi / Nisan 2019. 22 18 Temmuz 2019