06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ELSA OSORİO’DAN ‘BENİM ADIM LUZ’ Arjantin’in kaybolan çocukları Arjantin ve Türkiye birbirlerinden çok uzak iki ülke. Yakın tarihte yaşadıkları ve şimdilerde karşı karşıya oldukları siyasal sorunlar ise birbirine benzer. Benim adım Luz sınırları aşan ortak hafıza alanına da işaret ediyor. Plaza del Mayo Anneleri ile Cumartesi Anneleri’ni bir araya getirerek... MERIH CEMAL TAYMAZ E lsa Osorio, Benim Adım Luz adlı kitabıyla Türkçeye ilk kez çevrilen Arjantinli bir yazar. Politik polisiye olarak da okunabilecek kitaplarının önemli bir kısmı, 1976 yılında Videla ve Arjantin ordusu tarafından gerçekleştirilen darbeyle açılan ve 1983’e kadar süren karanlık cunta dönemini (Luz’un hikâyesinin anlatıldığı bu romanın bir adı da Dehşet Yılları’dır) konu alır. Plaza del Mayo annelerinin ısrarlı direnişleri sırasında elde ettikleri ve doğruladıkları bulgular, bu dönemde hemen hepsi ağır işkencelerden geçirilen otuz bin insanın, izleri asla bulunamayacak arazilere gömülerek, yakılarak, açık denizlere atılarak kaybedildiklerini, sorguları sırasında hamile oldukları anlaşılan beş yüz kadının da doğum yapmaları beklenerek, bebekleri çalındıktan sonra öldürüldüklerini ortaya çıkarmıştı. Arjantin cuntasının bu korkunç yok etme seferberliğine karşı bir araya gelen Plaza del Mayo’nun annelerinden Rosa Roisinblit bir söyleşide, generallerin annelere karşı hiç yoklarmış gibi davrandıklarını, kendilerinin de generallerden en küçük bir talepte bulunmadıklarını söylüyor. Mış gibi yapmak, bir basın toplantısında Videla’nın ağzından şu cümleyle boşalır: “Kayıplar kayboldular, artık ne burada, ne de hiçbir yerdeler.” Cumartesi Anneleri karşısında AKP iktidarının inişli çıkışlı “...mış gibi yapma” politikalarını, uygun gördükleri “açılım” ve “demokratikleşme” dönemlerinde kayıplarını arayan annelerin Cumhurbaşkanlığı makamına “kabul edilerek” kendilerine vaadlerde bulunulmasını ve onlara karşı asıl niyetlerini gösterdikleri, buluşmalarını, gösterilerini, basın açıklamalarını zor ve şiddet kullanarak engelleyişlerini, “terörist” ilan edilişlerini de hatırlayın burada. Çünkü burada da izlerine girilmesi istenmeyen, “hiçbir yerde” kayıplar vardır. MÜCADELEYLE KAZANILAN ÇOCUK HAKLARI Luz, çalınmış ve gerçek kimliği yokedilmiş bebeklerden biridir. Roman zaman za man onun dilinden okunur. Yönetmen Luis Puenzo’nun, 1985 yılında En İyi Yabancı Film Ödülü’nü kazanan Resmî Tarih / La Historia Oficial filminde Gaby’nin hikâyesi olarak çok etkili bir biçimde anlattığı ve büyük ölçüde gerçeğin ortaya çıkmaya başladığı süreçle sınırladığı senaryoyu, Elsa Osorio bu romanında Luz’un hikâyesi olarak gerçeğin vahşice yok edildiği olayların başlangıcına ve faillerine kadar taşır ve gerçeğin ortaya çıkışına dek izler. Resmî Tarih filmindeki küçük kız Gaby, Elsa Osorio’nun romanı boyunca hayatını da izlediğimiz Luz’dur bir bakıma. Her iki hikâyede de sık sık örneklendiği gibi, kaçırılan çocukların günlük hayatlarında kendilerine sıkı bir disiplin içerisinde uygulanan ve uymak zorunda bırakıldıkları bir kurallar dizisi vardır. “Ahlaklı” ve “terbiyeli” olmak, okul, hobi, arkadaş, gezi vb. seçimlerinin aile tarafından belirlenmesi, dışarda çok dolaşmamak, tanımadıkları insanlardan uzak durmak.. Hiç farkına varmadan taşıdıkları en ağır yük ise, isimleridir. Kendileri olmalarını engelleyen, etraflarına örülen yeni ve başka bir hayatın kilitleridir adeta isimleri. Gaby, Luz.. Bu nedenle Plaza del Mayo anneleri, Arjantin deneyiminden yola çıkarak “Evrensel Çocuk Hakları Sözleşmesi”ne “Her çocuğun bir isim sahibi olma hakkı, kendi is mine sahip olma hakkı vardır” maddesini koydururlar. Edebi duyarlılığı yüksek bir yazar olan Elsa Osorio, bu romanında anlattığı dönemin doğası nedeniyle olabildiğince sert ve açık bir dil kullanmayı tercih eder. Olaylar, gelişmeler, diyaloglar oldukları, yaşandıkları ve dile geldikleri biçimleriyle yeterince dokunaklıdırlar zaten. Daha küçücük bir kızken etekliğinin kenarlarından parmaklarıyla tutarak müsamere reveransı verdiği için, yalnız başına odasında dans ederken yakalandığı için “anne”si tarafından hafiflikle suçlanan Luz, bu suçlamaları ve daha başka bir dizi uyumsuz ayrıntıyı hafızasında saklar. Yirmili yaşlarının eşiğinde de biraz tesadüfler, biraz da çocukluğundan beri iplerinin birbirine dolanmaya devam ettiği bir yumağın çözülmeye başlaması sayesinde adını bulur. DEVLETİN SİNDİRME POLİTİKALARINA DİRENENLER Askeri darbe koşullarında, Arjantin toplumunun karşı karşıya gelen iki kesimi, sınıfsal, toplumsal, politik olduğu kadar, ahlaki ve vicdani olarak da keskin bir biçimde ayrılırlar birbirlerinden. Kabaca, bir yandan kurulu düzenin, devletin baskı kurumlarının, kilisenin ve egemen sınıfların tarafında yer alarak, ne türde ve ne düzeyde olursa olsun devlet terörünü meşru gören ve göz yumanların ahlak ve vicdanı, öte yanda, baskı altında tutulanların, ezilen sınıfların, devletin sindirme ve yok etme politikalarını direnenlerin, Plaza del Mayo annelerinin, demokratların ve sosyalistlerin ahlak ve vicdanı. Bir yanda devletin devamlılığına / bekasına halel gelmemesi gerekçesiyle işledikleri on binlerce cinayete, katıldıkları yüzlerce işkence seansına ve bebek kaçırma eylemlerine rağmen, “astların emir altında işledikleri suçlardan dolayı cezalandırılmalarını engelleyen yasa” gereğince cezadan muaf tutulan bir yığın katil ve işkenceci, öte yanda kayıp kişileri bulabilmek için yüz binlerce fotoğrafı tasnif ederek “aile albümleri” oluşturan Plaza del Mayo anneleri. Bununla birlikte, vicdan bulaşıcıdır da. İşlenen suçun ağırlığı nedeniyle en ince yerden damarını bulur ve sızar aileye. Luz’un kaçırılmış olduğu gerçeğini, birlikte işledikleri ve sakladıkları suça iştirakleri ölçüsünde bilen aile bireyleri arasındaki bağlar çözülmeye başlar. İleride Luz’un kendi yolunu bulmasına yol açacak olan bilgiler ortaya çıkar bu çözülme sırasında. Tanrı, devlet, baba üçlemesinin yıkıcı olduğu gibi, yıkılmaya da ne kadar teşne olduğunu, bireylerin her zaman kendilerine yakıştırılan toplumsal rolleri oynamayabileceklerini, bazen oyunu bozabileceklerini, ağır bedeller ödenmek zorunda kalınsa da oyunların bozulabilme ihtimalinin her zaman varolduğunu da örtülü olarak ima eder Elsa Osorio, Benim adım Luz adlı romanında. Toplumsal bir vicdanın oluşması için toplumsal bir hafızanın önemi vurgulanır hep. Arjantin ve Türkiye birbirlerinden çok uzak iki ülke. Yakın tarihte yaşadıkları ve şimdilerde karşı karşıya oldukları siyasal sorunlar açısından bakıldığında ise sanki bu coğrafi uzaklığı yalanlamak üzere gözümüze batan benzerliklerle karşılaşabiliriz. Benim adım Luz sınırları aşan bu ortak hafıza alanına da işaret ediyor. Belki şimdilik Plaza del Mayo Anneleri ile Cumartesi Anneleri’ni bir araya getirerek. n Benim adım Luz / Elsa Osorio / Çeviren: Cansu Akkoyun / Dipnot Yayınları / 420 s. / 2019 20 18 Temmuz 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle