06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TESS GERRİTSEN’DEN BİR ‘RİZZOLİ VE ISLES’ POLİSİYESİ: ‘İSİMSİZ CESET’ John Doe izinde... Tess Gerritsen, “Rizzoli ve Isles”ın en yeni macerasıyla karşımızda... AVŞAR ÜLGEN Okur kitlesi milyonlarca kişiden oluşan kocaman bir pazar olarak görülebilir. Ekonomideki “pazar her zaman ürünü belirler” kuralından hareketle, bu kitleyi kesinlikle öngörülebilir değildir doyurmak zordur. Bir müşteri olarak okur her zaman haklıdır. Yazarlar, yayımcılar, dağıtımcılar okurların taleplerine yanıt vermek zorundadır. Polisiye ve suç romanı okurlarını kitlenin içinde ayrı bir yere koymak gerekir. Çünkü polisiye roman tutkunlarının ihtiyaçları, edebiyatın öteki türlerini sevenlerden çok daha farklıdır. 1841 yılında Edgar Allan Poe’nun “Morgue Sokağı Cinayeti” öyküsüyle başlayan, Arthur Conan Doyle’un efsanevi dedektifi Sherlock Holmes ile popüler olma yoluna giren polisiye edebiyat, o günlerden bugüne kadar hep okuruyla var olur. Polisiye oku ru kitaptaki baş karakteri, dostu, arkadaşı gibi görür ve onu her kitapta övgüye boğar. En tehlikeli meslekler arasındaki polisliği ve sonuçta katille burun buruna gelecek olan kahramanlarının her zaman yaşamasını ister. Her yeni kitapla birlikte heyecanın dozunun artmasını ve sürükleyici bir hikâyenin ortasında katilin ortaya çıkarılmasını bekler. MUDDY RİVER’DAKİ CESET Suç romanlarının tartışmasız kraliçesi Agatha Christie’nin yerini günümüzde Patricia Cornwell, Tess Gerritsen gibi yeni uygulayıcılar alıyor. Suç romanları okurunu iyi tanıyan Gerritsen, türün gelişimi için çaba gösteriyor. New York Times’ın çok satanlar listesine giren Hasat’la dünya çapında üne kavuşan Tess Gerritsen’in İsimsiz Ceset adlı romanı Doğan Kitap tarafından yayımlandı. Gerritsen’in birbirinin zıttı iki kadın karakteri; Boston Polis Teşkilatı’nın başarılı Cinayet Büro Dedektifi Jane Rizzoli ve Adli Tıp Birimi’nin başındaki isim Mau ra Isles’ın yeni macerası kısa ama gerilimi yüksek sürükleyici bir serüveni okuruna sunuyor ve Alexandra S. Badiu’nun illüstrasyonlarıyla macera daha da hareketleniyor. Serinin ilk macerası Cerrah’la birlikte tanıdığımız ikiliden Jane altorta sınıf bir ailenin de ortanca çocuğu erkeksi özellikleri ağır basan dominant karakter. Isles ise küçükken zengin bir aile tarafından evlat edinilmiş, işini gayet ciddiye alan asla varsayımlar üzerine konuşmayan biri. Hemen her konuda ters düşen ikilinin tek ortak noktası katili bulmak. Yayımlanan son macerada ise Olmsted Park’ta, Leverett Göleti’nin güneyinde Muddy River’ın kıyısında bulunan ceset yüzünden işler karışıyor. Amerikan polis jargonunda kimliği bilinmeyen cesetlere verilen isim yani ‘John Doe’lerden biri bu. John Doe’nin üzerinden çıkan kâğıtta Maura’nın adresinin yazılı olduğunu gören, Jane Rizzoli hemen eve geliyor. John Doe’nin bir gece önce Maura’nın Bilim Müzesi’nde katıldığı şık bir kokteylde tanıştığı yakışıklı adam olduğu ortaya çıkıyor. “Daveti, onunla tanıştı Tess Gerritsen ğımı. Müzeden çıktık; biraz başım dönüyordu. Garajda olduğumuzu hatırlıyorum sonra…” Sonrasında hiçbir şey hatırlamayan Maura’nın evinin önünde adamın otomobili ve otomobili içinde Maura’nın topuklu ayakkabısının tekinin bulunmasıyla işler tamamen sarpa sarıyor. Adli Tıp Uzmanı Maura Isles cinayetin bir numaralı şüphelisine dönüşüyor. Tüm Boston Polis Teşkilatı Maura’nın tutuklanması gerektiğini düşünürken, gerçek katili ortaya çıkartmak Rizzoli’ye kalıyor. Polisiye romanlardaki en önemli unsur olan “muamma”, Tess Gerritsen’in İsimsiz Ceset’inde de soluk soluğa okunacak bir roman ortaya çıkarıyor. n İsimsiz Ceset / Tess Gerritsen / Doğan Kitap / 88 s. / 2019. ILARİA TUTİ’NİN ‘CEHENNEM ÇİÇEKLERİ’ ÇAĞATAY YAŞMUT İ laria Tuti’nin ilk romanı Cehennem Çiçekleri peş peşe üç baskı yapmış, on dört dile çevrilmiş. Romanın satırlarında ilerlerken, hikâyenin bu kadar beğenilmesinin sebepsiz olmadığını anladım. Cinsel dürtüleriyle hareket edip sadistçe öldüren sıradan bir seri katil hikâyesinin çok ötesinde bir hikâye vardı karşımda. Öncelikle insani duygular, polisiye romanlarda görmeye pek alışık olmadığımız tarzda derinlikli olarak işlenmişti. Hikâyenin baş kahramanı dedektif Teresa Battaglia, öteki kadın yazarların yarattığı dedektiflerle kıyaslandığında farklı bir karakter çizer. Öncelikle o, sıradan biridir. Hiçbir üstün özelliği yoktur. Zor bir hayat geçirmiştir. Eşinden gördüğü şiddet yüzünden çocuk sahibi olamamıştır. Yazarının tanımlamasıyla, “merhametli” bir insandır. İnsani ilişkileri zayıf bir kadın değildir. Ciddi sağlık sorunlarıyla boğuşurken bile katilin peşini asla bırakmaz. Ona ilişkin sıralanabilecek yegane kusurlar; baskıcı davranışları ve dominant karakteri oluşudur ki; bu da zor bir hayat geçirmesinden kaynaklanır. KURBAN EDİLEN BEBEKLER Baş kahramanın kendine özgü tarzı dışında hikâyenin en vurucu yanı, sözüm ona bilim adına yapılan deneyler ve bu deneyler uğruna kurban edilen bebekler ol Masalsı bir kötülük İtalyan Alpleri’nin eteklerinde, masalsı görünümlü Traveni kasabasında akla hayale gelmeyecek sırlar... du. Hikâyede, yeni doğan bebeklerde “anne yoksunluğu sendromu”nun yıkıcı etkilerini inceleyen Avusturyalı psikanalist Rene Spitz’in yolundan giden bir doktorun, yetimhanede kalan bebekleri her türlü sevgiden ve ilgiden mahrum bırakarak onların gelişimini inceleyişine tanık oluruz. Kısa zaman içerisinde bebeklerin bitkisel hayata girmesiyle sonuçlanan araştırma, bu bebek lerin hayatta kalabilmek için sadece fiziksel bakıma değil, öpme, okşama ve şefkat davranışlarıyla gösterilen güçlü bir duygusal bağa da ihtiyaç duyduklarını ortaya çıkarır. Bu deney yıllar sonra, sakin Traveni kasabasına büyük bir kötülük getirecektir. Dedektif Teresa Battaglia, kurbanın gözlerinin çıkarıldığını, kollarının iki yana açılarak sırt üstü yatırıldığını ve de kanlı kıya fetlerinden insan figürü yapıldığını gördüğünde bu olayda hastalıklı, korkunç bir şey olduğu hemen anlar. Soruşturmayı yürütürken bir yandan da diyabetiyle ve tansiyonuyla uğraşmak zorundadır. Tüm bu sağlık sorunlarından çok daha önemli olan Alzheimer hastalığı da zihnini yok etmektedir. Seri katiller kurbanlarını belli kriterlere göre seçerler. Bu yüzden kurbanların ortak özellikleri olur. Ama bu kurbanlarda hiçbir ortak bir özellik belirlenememektedir. Sonunda, Teresa bütün bu olayların yaşları sekiz ile on arasında değişen Oliver, Lucia, Diago ve Mathias isimli çocukların etrafında döndüğünü keşfeder. İlk kur ban Diago’nun babası, ikinci kurbansa Lucia’nın annesidir. Lucia ve Diego aynı sınıftadırlar. Derisi yüzülen hademe de çocuklarının gittiği okulda çalışmaktadır. Kurbanların ortak noktası bu çocuklardır ve katil çocuklara zarar veren yetişkinleri cezalandırmaktadır. Çünkü, Diego, kendisini ezen, şefkatsiz bir babaya sahiptir. Lucia’nın annesi uyuşturucu bağımlısıdır ve sık sık ortadan kaybolur. Oliver ise sadist bir hademe tarafından rahatsız edilir. Masalsı köylerin, vadilerin, göllerin, ormanların coğrafyasında Teresa Battaglia, 39 numaralı çocuğun başına gelenleri öğrendiğinde, korkunç sırrı ve katilin kim olduğunu ortaya çıkarır. n Cehennem Çiçekleri / Ilaria Tuti / Portakal Yayınları / 355 s. / Nisan 2019 18 18 Temmuz 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle