29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

l BEBEK l ÇOCUK K ITAP [email protected] l GENÇ BURCU YILMAZ l HAFİZE ÇINAR GÜNER l SİMLÂ SUNAY Çocuğun ve doğanın iradesi Birbirinden çok farklı üç çocuk kitabı; aile içi iletişim zorluklarına, doğanın yeniden yapılandırılmasına ve baskı altındaki çocuğun ve doğanın iradesini gösterebilmede birleşiyor. SIMLÂ SUNAY P edagoji, 1960 sonrası “çocuğun iradesi”ni mercek altına aldı, meşhur Marshmallow Deneyi’nin de etkisiyle (deneyi tartışmalı bulsam da) ilerleyen dönemde; sınır, özgüven, özdisiplin odaklı irade eğitimleri başladı ve çocukların hedeflerini kendilerinin seçmesi gerektiği, onları tek bir şeye (yiyecek, nesne, etkinlik, eğitim) yönlendirme değil, seçenekler sunma alternatifi tartışıldı. Yine de “proje çocuk” çağının geniş etkisinden kurtulamadık. Bu mesele çocuk edebiyatında pek işlenmedi aksine çocuk edebiyatı “sihirli değnek”li kitaplarla dolu. Kendi iradesini keşfeden ama bunu ailesine açmakta zorlanan on yaşındaki Ercü’nün hikâyesi Kulaksız’ın Romanı, meselesi kadar edebi değeriyle de özel bir kitap. Üç genç ayının doğaya, ailelerine ve (sanki) geleneğe karşı gelip, kış uykusuna yatmayı reddederek çevreyi keşfe çıkışlarını işleyen Uykusuz Ayılar Kahvesi’nden, insansılaşmış bir doğa anlatımından da olsa, bozulan doğa sisteminin yeni bir irade oluşturup oluşturamayacağı tartışması doğuyor. Bir gün, kentin orta yerinde bir çocuğun yalınayak toprağa basması (toprağı bulabilmesi), köklenerek ağaca dönüşmesi ve tek bir ağaçtan doğayı yeniden üretmesini konu edinen, bir başkalaşımı anlattığı için de adını anlamlı bir imgeyle bir kelebekten alan Büyük Sevbeni ise bizi Spinoza’nın “doğa” düşüncesine kadar götüren derinlikli, aslında yaşsız bir kitap. “(…) Doğanın kendi kendini yaratma süreci sayesinde onu özü itibariyle bilebileceğimizi düşünüyorum. Başka bir deyişle, cisimlerin, hiçbir şekilde rastlantısal olmayan, oluşumlarını belirleyen nedensonuç ilişkileri sayesinde Doğayı tanıyabiliriz.” ¹ ÇOCUĞUN İRADESİ Kulaksız’ın Romanı: Türk Sanat Müziği sanatçısı bir annenin, Rock gitaristi bir babanın oğlu, balerin bir ablanın kardeşi ve en önemlisi çok ünlü bir müzisyen dedenin torunu Ercüment’ten de bir müzisyen olma sı bekleniyor ancak o ne ritim tutabiliyor ne çok küçük yaştan beri gönderildiği müzik kurslarında bir enstrüman çalmayı öğrenebiliyor. O aslında yazar olmak istiyor. Çok ünlü dedenin o öldükten sonra açılan müzesinin de bitişiğinde olduğu, müzik dolu, güzel, bahçeli bir evde yaşıyorlar. Evin bir parçası olarak müze, Ercüment’in içinde bulunduğu sıkıntıyı daha da ağırlaştıran bir unsur olarak dikkat çekici. Bir okul gösterisinde, tavşan rolünde sahnede bayılmasıyla başlıyor hikâye. Ercü, anne ve babasının olay sonrası konuşmalarına tanık oluyor ve “kulaksız” olduğunu öğreniyor. Kısa bir araştırma yapıp aslında kulaksızın ne anlama geldiğini anlıyor ve haliyle içinde “sız” olan bir sözcüğün asla olumlu olamayacağını düşünüyor. Müzikle kötü ilişkisi nedeniyle ailesine ait olmadığı kanısına varıp kendini dışlanmış hissediyor. Bir demlik bile ondan iyi ritim tutabiliyor, demlik aileye ait, Ercü değil. Ailenin Ercü dışındaki üç ferdi ortak sahne alabilirken ve bu haber basına “bütün aile sahnede” diye yansırken Ercü’nün başka bir şey düşünmesi de mümkün değil. Ercü türküleri söyleyemiyor ama onların sözleriyle, hikâyeleriyle çok ilgili. ÖZGÜR OLMAYAN ÇOCUĞUN GIZLI DIRENIŞI Romanı zenginleştiren, özgünleştiren unsurlardan biri türkülerle ilgili, Neşet Ertaş’a varan kısımlar. Ercü, boş vakitlerinde çok kitap okuyan, hayaller kurup onları hikâyeleştiren, yetenekli bir yazar adayı ama bunu kimse fark etmiyor. “Sanırım penceremden kaldırıma bakarak, geçip giden insanlar hakkında öykü yazmak, en sevdiğim şeydi. Bazen defterime yazdığım bu öykülerin, Kaldırımdan Geçen İnsanlar adında bir kitap olduğunu hayal ederdim.” (s. 29). Yazdığı bu öykülerden ona göre en iyisi Masmavi Partisi’ne Giden Kadın, romanın bir başka zenginliği de iç hikâyeler içermesi. Sıkıntılarını, kütüphanede pek kimsenin okumadığı Mozart ve Beethoven gibi müzisyenlerin biyografilerini içeren kitapların arkasındaki “notlar” kısmına gizlice yazıyor. Müzik kurslarından nefret ettiğini kimsenin bilmesini istemiyor. Bir sihirli değnek olsa da dedesine layık, ailesine uyumlu bir çocuk olabilse… İradesini kurabildiğini bilmeyen Ercü’nün bu “nazik” aile baskısı altında alanı çok daralmış, bu yüzden çıkmak için büyük bir hataya doğru yol alıyor. Onu müzisyen yapacak bir meyvenin peşinden giderken, müzeye ve dedesinin toplumsal değerine de neredeyse zarar veriyor. Konforlu bir yaşamı, iyi bir ailesi olsa da aslında hiç de özgür olmayan bir çocuğun gizli direnişine ortak olurken çoktan seçilmiş bir hedefin de görünmezliğine şahit oluyoruz. DOĞANIN İRADESİ Uykusuz Ayılar Kahvesi: Diyalogların geniş yer aldığı samimi ve mizahi diliyle, ormandan ve kış uykusundan kaçan üç ayı ile aç kalan ayıların kentlere inip verdiği tahribatları araştıran üç ekolojisti terk edilmiş bir kahvede buluşturan roman, doğanın değişimini ayıların dünyasından aktarıyor. Ayıların kış uykusuna yatmaması bir yaramazlık değil belki de. Canlıların sistemleri değişiyor ve insanlarla yaban hayvanlarının kentlerde kesişmeleri artık muhtemel. Doğanın bu değişimi kendi iradesini koruma dürtüsü olabilir mi? Spinoza’ya göre doğanın iradesi zaten değişken ancak insan faktörü bu değişkenliği de değiştiriyor. Bir yandan asıl vahşinin insan olduğunu söylerken yazarın, ayıların verdiği zararlara da dikkat çekmesini, bir terazi ve “doğanın eleştirisi” olarak almazsak, tükenişe doğru giden süreci örneklendirmekle farklı bir bakış açısını yakaladığını düşünebiliriz. Büyük Sevbeni: Sipinoza’ya göre, “Bilme yeteneklerimizi artırmaya çabalarsak, aynı zamanda Doğa sevgimizi de artırmış oluruz.”¹ Şiirsel Taş da edebiyat emeğini bu doğrultuya oturtmuş bir yazar. Didaktik olmadan, doğanın hiç bilmediğimiz ayrıntılarını çocuk okurlara sezdiriyor. Resimli öykü kitabında çocuğun iradesiyle doğanın iradesini birleştiriyor. Hem doğanın kendi olarak doğadan, hem de imgesinden aynı anda söz edebiliyor. Bir çocuğun ağaca dönüşmesi, o ağacın doğayı kentte bile olsa yeniden doğurmasıyla oluşan katmanlı başkalaşımlar, insanın aslında doğaya içkin olduğunu hatırlatıyor. Bir kelebeğe “büyük sevbeni” adını vermiş bir dilde şarkılarca açılıp, bizi doğanın değişken iradesine, ona kapılıp akmanın güzelliğine, Akın Düzakın gibi bir ustanın desenleri eşliğinde bırakıveriyor. n (1) FreudSpinoza Mektuplaşması: 16761938, Metis Yayınları, Aktaran; Hakan Övünç Çongur; http://ovuncongur.com/spinozayladonus/ Kulaksız’ın Romanı / Figen Gülü / Resimleyen: Merve Atılgan / Tudem Yayınları / 150 s. / 2019 / 10 + yaş Uykusuz Ayılar Kahvesi / Ayşe Güren / Resimleyen: Başak Karafakı / Kuraldışı Yayıncılık / 150 s. / 2019 / 8 + yaş Büyük Sevbeni / Şiirsel Taş / Resimleyen: Akın Düzakın / Redhouse Kidz / 128 s. / 2019 / 5 + yaş 20 Haziran 2019 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle