16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

[email protected] Modernizm ve ‘İkinci Yeni’ “İkinci Yeni” herhangi bir şairin “mucizevî” öngörüsünden, bir “buluş”tan doğmadı, pozitif bir ihtiyaçtan, değişen toplumsal ortamın seslerini, duyarlığını, iç dünyasını eski şiirsel biçimlerin taşıyamamasından ve bunu geçmişte bir ya da birkaç şaire dayandırılan akımlardan farklı olarak çok sayıda şairin hissetmesinden ve bunun da şiirde çok ihmal edilmiş bir öğe olan “imge”yi artık gerekli kılmasından doğdu, dolayısıyla da homojen bir blok oluşturmaz. MEdip Cansever İlhan Berk Cemal Süreya odernite ve modernizm kavramları, bir “yükseklik çıtası”nı belirlemek adına, ilk olarak teknoloji, şehircilik, liklerden rant elde etmesi arasında kaba benzerliğin ötesine geçen bir ilişki var. Kapitalizmin sadece ihtiyaç malları üzerinden değil, sanat üzerinden de çeşitli moda planlamaları yaptığı da biliniyor. mimari, hatta askerlik gibi alanlarda boy göstermiş, oradan si İNŞA ŞİİRİ İLE yasete intikal etmişti. Kapitalizm meta MAZMUN ŞİİR FARKI üretiminden ve bu alanda yaptığı yeni Osmanlı’da, yavaş da olsa gelişen ka liklerin rantından dinamizm sağlar. Bu pitalizmin etkisiyle olağan süreç biçi nun da daha konforlu hayata özendir minde olsun, Avrupa’nın üstyapı kurum mek gibi sosyolojik boyutları var. Dola ları iktibas edilirse teknolojik üstünlüğün yısıyla kavram, üretim biçiminden ivme sırlarına da vakıf olunur sanısı ile üst alarak, her alanda “çıta” yükseltmenin, ten ve empoze biçiminde olsun, bir mo bir yerlerde örneği mevcut “üst düzey”e dern aşkı da başladı. İlginçtir, sanat dal (“muasır medeniyet”e) erişmenin gös ları arasında en erken tepkiyi, soyut dile tergesi oluvermiştir. dayanması sayesinde müzik verdi. Or İlginçtir, boy verdiği gelişmiş ülkeler dunun modernizasyonu, mehterin yerini den çok, onlara gıptayla bakan “perife bandoya bırakması, batıdan gelen ho ri” (çevre) ülke aydınlarının dilinde daha caların kurdukları orkestralar ve verdik çok yer tutmuş bir kavramdır modern leri dersler, ülke içindeki Hıristiyan azın lik. Ülkemizde çağdaşlık, çağcıllık, yeni lığın da yatkınlığı bunda etken oldu. Oy likçilik gibi adlarla karşılanan, haliyle ay sa yerleşik dilin ürünü olduğu için ede dınlanma, ilerleme, kalkınma, bağımsız biyatın sürece katılması uzun bir evri lık gibi ideolojik çerçevelerle kesişen ol mi gerektirmekteydi. O yüzden “yenilik gu, zaman içinde zararsız modernite bi edebiyatı”nı Tanzimat Edebiyatı’ndan, çimine geri döndü. Günümüzde hâlâ Serveti Fünun’dan, Yahya Kemal ve çeşitli sosyolojik araştırmaların konusu Ahmet Haşim’den, Nâzım Hikmet’ten, olmakla birlikte, en çok sanat alanında Garip hareketinden başlatanlar var. çene yorar durumda görünüyor. Üretim Farklı eğilimlerden gelen şairlerin top biçimi ile sanattaki dönüşümler arasın lu biçimde modern şiire yönelmesi ise da etkileşimler aramak kimilerine aykı “İkinci Yeni” ile mümkün oldu. rı gelebilir, oysa modernizmin bir yenilik Önceki yazımı bağlarken, edebiyatta fetişizmine dönüşmesi ile kapitalizmin modernlik ve modern teknikler ile mo sürüm sağlamak adına üretimdeki yeni dernizmin özdeş olmadığını ve “İkinci Ece Ayhan Turgut Uyar Yeni”nin bu farklılığı gözlemlemek için bir laboratuvar niteliği taşıdığını belirtmiştim. Aslında, olanca biçimselliğine rağmen, Divan şiirinde bile “inşa şairleri” ile “mazmun şairleri”ni birbirinden ayırt etmek mümkün. Şiirde inşa, salt şiirin bir gerekliliği olarak değil, hayatın dayattığı bir gereklilik olarak da ortaya çıkar, çünkü dinamiğini salt söyleyiş ustalığından değil, aynı zamanda “anlam”ı derinleştirme gerekliliğinden alır, bir “praksis”e dönüşür. Mazmuncu şair ise böyle bir dinamiği kavrayacak çapta değildir, yüzeyde ve taklitte kalır, meşrebine uygun duyarlık tembeli okur eksik olmadığı, hatta daha çok olduğu için “müşteri”siz de kalmaz. Mazmuncu şair, garip bir şekilde daha biçimci, daha “fetişist”tir, çünkü nesnesi hem hayat hem geçmiş şiir pratiği değil, güncel şiirdir. Gelgelelim, fetiş yetersizliğin ürünüdür, bir taraftaki eksiklik duygusuyla başka taraftaki bir boyutun gereğinden fazla abartılması, parlatılmasıdır. İKİNCİ YENİ’NİN PATENTİ İlgi görmüş bir hareket olunca, “İkinci Yeni”ye ilk hareketi verme iddiasında bulunanların sayısı da çok oluyor. Sözgelimi, Attilâ İlhan, yolu imgecilikle kendisinin açtığını, ancak toplumsal boyut dışlandığı için yönelimin ters geliştiğini savunur durur. Oktay Rifat, dergilerde yayımlanmamış şiirlerini alelacele Perçemli Sokak’ta topladığı gerekçe siyle “fırsatçılık” ile suçlanagelir. “İkinci Yeni”nin, gece gündüz bir arada olan üç “Mülkiyeli”; Cemal Süreya, Ece Ayhan ve Sezai Karakoç tarafından “kurulduğu” da yaygın bir kanıdır. Gökadanın göbeğindeki üç yıldızı “Edip Turgut Cemal” olarak görenler de çok. Tarihi Ercüment Behzat Lav’ın, Asaf Hâlet Çelebi’nin gerçeküstü şiirlerine doğru geri götürenler de yok değil. Akımlar verilen bir dilekçe ile kurulmuyor ki kesin bir tarih verelim. Ancak şurası bir gerçek, “İkinci Yeni” herhangi bir şairin “mucizevî” öngörüsünden, bir “buluş”tan doğmadı; pozitif bir ihtiyaçtan, değişen toplumsal ortamın seslerini, duyarlığını, iç dünyasını eski şiirsel biçimlerin taşıyamamasından ve bunu geçmişte bir ya da birkaç şaire dayandırılan akımlardan farklı olarak çok sayıda şairin hissetmesinden ve bunun da şiirde çok ihmal edilmiş bir öğe olan “imge”yi artık gerekli kılmasından doğdu. İkinci Yeni’nin ortaya çıkışında toplumsal muhalefetin ve sosyalist hareketin baskı altına alınmasının da dolaylı bir payı var kuşkusuz ama bu durum “doğuş” nedeni olmaktan çok, kapalı söyleyişlerle ve toplumun marjinal kesimlerine yönelerek, bir “kaçış edebiyatı” biçiminde tezahür etmiştir daha çok. DÖKÜMCÜ NİKO, ÇANAKKALELİ MELAHAT’E KARŞI “İkinci Yeni” şairlerinin, 1950’nin ikinci yarısından 1980’lere evrilirken homojen bir blok olmadıkları, farklı eğilimleri yansıttıkları da giderek belirginleşti. Bu konuda tek örnek, nicedir modernist değil, “İslami / mistik” bir şair olarak anılan Sezai Karakoç değil kuşkusuz. Modern tekniklerden yararlanarak anlam derinleştirmiş şairler ile biçimci / modernist bir konumda kalarak ve söylem parlatarak belli mazmunları yineleme ya da mazmun adayı içi boş dizeler üretme düzleminde kalmış şairler arasındaki fark üzerinde de giderek daha fazla durulmakta. Örneğin, akımın “motor” kitabı sayılan Üvercinka ile erken bir çıkış yapan ve ilk yüz metreden daha fazlasını da koşmuş bulunan Cemal Süreya’nın, “maraton”da arkalarda kalmış olması, son iki kitabında eski dirimden uzak görünmesi, sadece bireysel trajedisi ile açıklanabilir mi? “Edip Turgut Cemal” başlıklı yazımda (Şairler Kahvehanesi, İkaros Y. 2019) onun “her şairin ilk kitabı onun kumaşını ortaya koyar” “bir şairin kırkından sonra yazacaklarını kuşkuyla karşılamak gerekir” gibi sözlerinin, iki “inşa” şairinin, Edip Cansever ve Turgut Uyar’ın sonraki verimleri karşısında yaşadığı yenilgi duygusunun ürünü olduğu tahmininde bulunmuştum. Aynı kitabımda, “İkinci Yeni”nin önemli şairleri arasında sayılagelen İlhan Berk ve Ece Ayhan’ın ise zaman içinde yeniden değerlemeye tabi tutuldukça modern tekniklerden yararlanarak anlam derinleştirmiş şairler değil, içtenlik krizi içeren şiirleriyle işi yinelemeye dökmüş, akımı sömürmüş şairler oldukları saptamasını yapmıştım. 1980’den sonra en çok parlatılan şairler de onlar oldu, bıraktıkları izlere basanların halleri ortada deyip noktayı koyalım. n 8 9 Mayıs 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle