22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

DERVIŞ ZAIM’IN YENI ROMANI ‘RÜYET’ Tuhafın tuhafı bir bilmece 20. yüzyılın ünlü düşünürü, psikanalist Erich Fromm modern insanın yaşamdaki varoluş sorunsalını inceleyen eşsiz yapıtlarıyla SAY Yayınları’nda. ‘Rüyet’ okuru sarıp sarmalamasının ötesinde okuruna sorular sordurduğu için de başarılı bir roman... KORKUT AKIN İnsan kendisini belirleyen şeyi reddederek değil, onu anlayarak özgürleşir ve huzur bulur” (s.52) diyor Rüyet’te Derviş Zaim. Rüyet, Derviş Zaim’in, 1994’te Yunus Nadi Roman Ödülünü kazanan Ares Harikalar Diyarında’dan sonraki romanı. Aradan geçen çeyrek yüzyılda yine ödüller kazanan, senaryosunu kendisinin yazdığı birçok filmi var. Bu kez, bir filme sığ(a)mayacak kadar geniş ve bir o kadar da sürükleyici, gerilim dolu bir romanla karşımıza çıkıyor: Sanatla mimarinin, mimariyle düşlerin, düşlerle yaşamın ve tabii düşlere uymayan gerçeklerin öyküsü… Yaşama, çağdaş sanat gözüyle bakanlar için her şey bir ipucu… Bu ipucunu biraz çektiğinizde bambaşka tatlar çıkıyor karşımıza… kim neyi ne kadar algılarsa artık. Sine, mimar olarak çalıştığı inşaat şirketinde, arkadaşlarıyla birlikte sürdürülebilir bir mimariyi tasarlamaya çalışırken birlikte olduğu ama sevmediği, sevdiği ama birlikte olmadığı (ama bu sevişmediği anlamına gelmiyor) iki erkek arasında kararlılığı ve mücadeleci yaklaşımıyla düşlerinde kurguladığı geçmişle geleceği buluşturmaya çabalıyor. Ne kadarını başarıyor, nerede tökezliyor sorularının yanıtını Yazar, okura bırakmış. Sürükleyici bir gerilim romanı tadında düşle gerçeğin, geçmişle geleceğin, yaşamla aşkın, sanatla hayatın birlikteliğini izliyoruz. Derviş Zaim’in sinemacılıktan gelen ritim gücü burada da gösteriyor kendini… Okurun, karakterlerden biri ve / veya olaylardan biri aklına düştüğünde, hemen iki satır sonrasında karşısına çıkması başarının ne kadar belirleyicisidir ama kıstası olduğu kesin. Roman mimari üzerinden kurulunca kentlerin beton yığını olduğunu unutmamak, buna bağlı da olarak tarihle bağlarının nasıl koparıldığını üzülerek izliyoruz. Genç mimarlar daha işlevsel, daha hoşgörülü tasarımlar sunarken, hayatın gerçeği para ve kazanç hırsı önlerine duvar örüyor. Derviş Zaim, belli ki yoğun bir çalışmanın (ama öncesinde kesinlikle sıkı bir araştırma var muhakkak, bilgi birikimi de tabii) sonucunda kurmuş romanının örgüsünü. Şöyle söylüyor: “Bir mesnevinin ahengi, duraklamaları, kafiye ve kesintileri de aslında aşk ilişkisine benziyordu. Her aşk ya da nefret ilişkisinin başında bir metinde bulunduğu gibi geri dönüşü olmayan bir nokta vardı” (s. 1489). Şimdi yukarıda iki kişi arasında kaldığını belirttiğim Sine, aşk ile mi dolu, nefretle mi sorusu kasap çengeli örneği takılıyor aklıma. Bu da bir başka düğümü romanın… Hissedilen sevginin bir işareti, sembolü, iması veya davranış kalıbı var mıdır? Yaşamın içerisinde kimi zaman mutluluk veren bir şey sonrasında hüzne hatta gerginliğe ve/ veya kızgınlığa yol açabilir mi? Düşlerde yaşananlar gerçeklerle ne kadar (veya nereye kadar) örtüşür? Bir soru da ben ekleyeyim: örtüşmesi gerekli mi? KAVRAMLARIN GERÇEKLIĞI Çağdaş sanatın temelinde, insanların düşünmesini, düşündüklerinin sanatçının beklentileriyle kesişmese bile bir gerçek yanının olduğunu kabul ederek… Derviş Zaim, riyet ile rüyeti birbirine öylesine güç ve güvenle sarıyor ki, okur kendi gerçeğini yakalamak için satır aralarında “kavram”ların anlamlarını sorguluyor. Bu denli açık, bu denli geniş bir yaklaşım okumayı zorlaştırıyor mu? Hayır. Birbiriyle ulanan geçmişle tasavvufu, gelecekle mimariyi, şiirle yaşamı, aşkla umudu bir arada hissediyorsunuz. Derviş Zaim’den yola çıkarak, bir romanın, filmin oluşumunun temelinde “neden” sorusu vardır. Yazar veya yönetmen o sorunun yanıtını kendine vermişse yani bile isteye almışsa kalemi eline, geçmişse kameranın arkasına güçlü bir yapıt bekliyor demektir izleyiciyi, okuru. Bu anlamıyla da Rüyet, okuru sarıp sarmalamasının ötesinde soru sordurduğu için başarılı. Rüya mı,anı mı yoksa Sine’nin çağdaş sanat projesi çerçevesinde görmeyi istedikleri mi, bilinmez ama “Hayal âlemi, akıl ile aynı düzlemde bulunmayan duygusal ve tinsel alanları birbirine bağlıyor” ister istemez. Her ne kadar hayat nehri tarafından sürüklenirken akıntıya karşı yüzmek yerine suyla beraber yol almanın doğru (aslında güvenli) olduğunu düşünseniz de çözüm, akıntıya karşı kulaç atmakta…“Bekleme yapma” gibi alabildiğine saçma ve giderek de yaygınlaşan bir deyişle karşılaşınca irkiliyorum… Derviş Zaim de, Sine’ye, en zorlu anında “Bekleme yapma” (s.245) dedirtince, büyüsü bozuldu akışın… Sine gibi bilinçli, tasavvuf okuyan, çağdaş sanatlarla ilgilenen, okuryazar biri bile böyle söylüyorsa bir kitapta… Şairin, şiirce “ses bayrağım” olarak nitelediği Türkçe, artık bitiyor demektir. Üzgünüm. n Rüyet / Derviş Zaim / Yapı Kredi Yayınları / 362 s. / Nisan 2019 9 Mayıs 2019 15 SAY Yayınları'nda Yayımlanan Erich Fromm Kitapları: • Dinleme Sanatı • Freud Düşüncesinin Büyüklüğü ve Sınırları • İnsandaki Yıkıcılığın Kökenleri • İsa Dogması • İtaatsizlik Üzerine • Kendini Savunan İnsan • Marx’ın İnsan Anlayışı • Psikanaliz ve Din • Psikanaliz ve ZenBudizm • Psikanalize Yeni Bir Bakış • Psikanalizin Bunalımı • Rüyalar, Masallar, Mitler • Sigmund Freud’un Misyonu • Tanrılar Gibi Olacaksınız • Yeni Bir İnsan Yeni Bir Toplum www.sayyayincilik.com / www.saykitap.com Tel.: (0212) 512 21 58 • eposta: dagitim@saykitap.com www.facebook.com/sayyayinlari www.twitter.com/sayyayinlari www.instagram.com/sayyayincilik
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle