15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MERHABA Yükselme hırsı ve biat Klaus Mann’ın en ünlü romanı Mefisto Bir Kariyerin Romanı başlığını taşır. 1936 yılında yayımlanmıştır. Ülkemizde de bilinen bir yapıttır. Ariane Mnouchkine’in romandan çıkarak yazdığı tiyatro oyunu Özdemir İnce tarafından Türkçeye çevrilmiş ve sahnelenmiştir. İ stvan Szabo’nun romana dayanarak çektiği ve 1982 Yabancı Film Oscarı’nı alan Mefisto filmi de ülkemizde seyredilebilmiştir. Gelgelelim, romanın Türkçeye aktarıldığına ilişkin bir bilgiye rastlamadım. Bilge Karasu’nun Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı öyküsünün her baskı döneminde okunması gerektiğini yazmıştım başka bir vesileyle. Klaus Mann’ın Mefisto’sunu da baskı dönemlerinde mutlaka okumak gerekir. Kitapçılarda bir sürü uyduruk kitabı vitrinlerde görürken Mefisto’nun bulunamaması gerçek bir eksikliktir. Mefisto, Almanya’da bir tiyatro sanatçısının Devlet Tiyatrosu yöneticiliğine kadar yükselmesinin öyküsüdür. Hendrik Höfgen adlı bu oyuncu olağandışı yeteneklerle donanmıştır. Mesleğinde yükselmesi bir bakıma doğaldır. Ancak asıl yükselişi Nazilerin iktidar döneminde olur. Sanatçı duyarlılığı ve aydın sorumluluğu muhalif olmasını gerektirirken Höfgen, iktidar yapılarına katılmayı seçer. Devlet tiyatrosunun başına geçme hırsı o kadar güçlüdür ki, o hedefin dışında her şeyi görmezlikten, bilmezlikten gelip Nazi rejiminin soytarısı olmayı kabul eder. Oysa ilk bakışta, o yollara sapacak bir sanatçı olarak görülmez. Karizmatik kişiliğinin, üstün sanatçılığının yanı sıra aydın sorumluluğu taşıyan bir kişidir. Üstelik solcudur. Devrimci tiyatro kurmak amacındadır. Komünistlerle arkadaştır. Hırsı, tutkuları zamanla ortaya çıkacak, çevresi onun içinde bir başka o olduğunu anlayacaktır. Evlenmesi, dostlukları yukarıya doğru birer basamaktır. Höfgen’i ünlü kılan rolü Mefisto’dur. Belli ki kişiliğine en uygun roldür bu. Romanda şeytan ile anlaşma yaptığından söz edilir. Açıkçası şan şöhret, kudret, servet için ruhunu şeytana satmıştır. Filmden aklımda bir sahne kalmış. Nazilerle işbirliği yapmaya karar verdikten sonra metroya binmek üzere merdivenlerden aşağı, yani yeraltına iner. O ruhsal yeraltında neler olup bittiğini bence roman filmden daha iyi anlatır. Höfgen, Hamlet rolünü de oynar Nazi dönemi seyircilerinin önünde. Herkes beğenir ama o için için Hamlet rolüne uymadığını, başarısız olduğunu bilir. İstvan Szabo’nun 1981 yapımı Mefisto filminden bir sahne. Hamlet soylu bir tragedya kahramanıdır, O ise... Kimdir ki? Höfgen’in asıl ilk adı Hendrik değil Heinz’tır. Heinz’den Hendrik’e değişim aslında bir insanın kendine yabancılaşmasının sürecidir. İnsan kendine yabancılaştıkça insansal değerlerden de kopar. Nitekim, Höfgen ülkesindeki çürümeyi görmemeyi romanın sonuna kadar sürdürecektir. DİNLE KÜÇÜK ADAM Klaus Mann, Nazilerin iktidara gelip yükselişe geçtikleri dönemi de çok etkileyici biçimde verir. Yeni Almanya kurulmuştur. Tanrısal bir görev (misyon) yüklendiğine inanılan bir lider Almanya’yı eski büyüklüğüne kavuşturacaktır. Ülke halkını da manevi açıdan yükseltecektir. Halkın böyle pespaye adamların peşinden gidebileceğine Wilhelm Reich’in Dinle Küçük Adam yapıtını okuduğumdan beri inanmışımdır. Nitekim, romanda okuduğumuz bazı sahneleri bugün bile görebiliyoruz. (Toplumların çoğunluğu bilinçli bireylerden oluşmadıkça görmeyi sürdürürüz.) Roman Berlin’de düzenlenen büyük bir balonun öndeyiş olarak anlatımıyla başlar. Muktedirin etrafında pervane olan zenginleri, ünlüleri görürüz. Sokağa çıktıklarında kasım kasım kasılan, caka satan bu üstün insanlar iktidardakine yalakalık yapmak, yağ çekmek için birbirinin üstüne çıkar. Lüks ve şatafat içinde pis pis kokarlar. Ülkede demokrasi yozlaşmış, basın bir yalan ve propaganda makinesine dönüşmüş, aydınlar üzerinde öldürücü bir baskı kurulmuştur. Romanın sonuna doğru Höfgen, kafasına dank eden gerçeğe karşı gene, “Ben sıradan bir oyuncuyum. Başka şeyden anlamam” gibisinden düşüncelerle direnmeye çalışacaktır ama boşuna. Klaus Mann, Hendrik Höfgen’i betimleyip anlatırken evrensel bir karakter çizmiştir. Her devirde adam olmak gerekir, her devrin adamı değil. Hadi Höfgen’in gene biraz vicdanı varmış, ya vicdansızlar, onursuzlar? O kadar çok ki! Bu romanı sadece sanatçılar değil, herkes okumalı. Çünkü yükselmek için olumsuz yönetimlere ruhunu satmamayı öneren bir roman. Biliriz; yükselme hırsını yenemeyenlerin bahaneleri olur. Ekmek parasını kazanmakla yetinmezler, duruma göre çekilmeyi bilmezler, iktidara kendilerini beğendirmek için çırpınırlar. Biatlarını ispat için fırsat kaçırmazlar. Sorarsanız ne yaptıklarını, iktidarı olumlu yönde etkilemek ya da daha kötüye gidişi önlemek için içerde olduklarını söylerler. İnanmayın! Koltuk sevdası biat kültürünün temelidir. Bunu da, değindiğimiz romanda gördüğümüz gibi, en iyi muktedirler bilir. n KITAP l İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına: Alev Coşkun l Genel Yayın Yönetmeni: Aykut Küçükkaya l Yayın Yönetmeni: Turgay Fişekçi l Editör: Gamze Akdemir Gürer Mut l Tasarım: Funda Yaşar Er l Sorumlu Müdür: Ozan Alper Yurtoğlu l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul l Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam Genel Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 343 72 74 l Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. Aş., Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No: 11A/41 Bahçelievler İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. B u sayımızın kapağında ülkemizin önde gelen düşünce insanlarından Onur Bilge Kula var. Kula, “Eleştirel Aydınlama” başlıklı iki ayrı kitabında Aydınlanma felsefesi ışığında eleştiri kavramını, kültürü biçimlendiren toplumsal çelişkileri ve çözüm önerilerini edebiyat metinlerinden örneklerle yorumluyor. Onur Bilge Kula ile arkadaşımız Gamze Akdemir konuştu. Yaşar Aksoy, yeni yayımlanan Hasan Tahsin, Yürekler Selanik ve İşgal İzmir’inden Hatıralar kitabında, İzmir’in işgalinde ilk kurşunu atan Hasan Tahsin’in serüvenlerle dolu yaşamöyküsünü ve dönemin toplumsal olaylarını anlatıyor. Yaşar Aksoy’la Hüsnü Tekeşin konuştu. Uğur Kocabaşoğlu ile Aysun Akan’ın Mütareke ve Milli Mücadele Basını adlı araştırması da 19181922 arasında ülkemizdeki basın olayları ve kişileri üstüne çok etkileyici bir çalışma. Kitabı Gürer Mut tanıttı. Günümüzün önemli romancılarından José Ortega y Gasset, Quijote Üzerine Düşünceler’de romandan yola çıkarak bir tür İspanya ruhu kaleme almak istemiş. Kitabı Faruk Duman tanıttı. Hasan Gören’le, İkinci Dünya Savaşı’nda Alman yayılmacılığının Anadolu toprakları üzerindeki hesaplarını konu alan yeni romanı AltıYaprak Üstü Bulut üzerine Nazan Yarıcı konuştu. Efsane Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in anı kitabı Geçtiğim Günlerden’i Ahmet İlhan tanıttı. İyi okumalar. [email protected] [email protected] twitter: www.twitter.com/CumKitap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle