15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÜNGÖR KABAKÇIOĞLU’NUN ÖZYAŞAMÖYKÜSÜ… Mimarinin karikatür hali DOĞAN HASOL Güngör Kabakçıoğlu’nu 27 Haziran 2011 günü yitirdik. Anılmak istediği meslek sıralaması, “Karikatürist, Ressam, Mimar” şeklindeydi. Benim içinse Güngör, meslektaşım, komşum, ortağım, daha isabetli bir tanımla, can kardeşimdi. Güngör’ü çok önceleri uzaktan tanımamız Doğan Kardeş çocuk dergisi yıllarına dayanır. Güngör Kabakçıoğlu ve Selma Emiroğlu o derginin gencecik, çiçeği burnunda çizerleriydi. Her ikisi de bizim ku şağın sanat dünyasındaki en ünlü kişileri arasındaydı o zaman. Doğan Kardeş’te karikatürleri çıktığında Güngör ilk gençlik yıllarındaydı. O yaşta ünlü olmak da, onu taşımak da hiç kolay değildir kuşkusuz. Ne var ki Güngör, sokulgan, girgin kişiliğiyle lisede de, daha sonra girdiği Güzel Sanatlar Akademisi’nde de sanat ve edebiyat çevrelerine kendisini sevdirecek ve o çevrelerin en gençlerinden biri olarak sivrilecek, karikatür yeteneğine ve tutkusuna Akademi yıllarında, resmi de ekleyecektir: Bir yandan Bedri Rahmi Atölyesi, öte yandan Mimarlık Bölümü... Akademi yılları sonrasında mimarlık çalışmalarını sürdürürken, zaman ve mekân tanımayan çalışkanlığıyla, karikatür ve resimleriyle mimarlığın da ötesine uzandı. 1973’te kardeşim Yalçın Hasol’un ani ölümüyle geride bıraktığı Has Reklam ajansı için imdadımıza ilk koşan Güngör Kabakçıoğlu olacaktı. Beklenmedik reklamcılık serüvenimizde 18 yıl büyük bir uyum içinde başarılı çalışmalar yürüttük. Güngör, yetenekli olduğu kadar, çalışkandı da, tek başına bir takım gibiydi. Bütün bu özelliklerinin yanı sıra dost canlısıydı, iyi arkadaştı. İçindeki çocuk hep canlıydı. Zaten son günlerine kadar elinden kalemi düşmeyecekti; kalemine hiç üşenmeyen bir insandı. Geride, karikatürleri, resimleri, mimar olarak yaptıkları, yetiştirdiği çocukları ve duygu dolu dostluk anıları kaldı. Bir de elyazması olarak düzenleyip resimlediği, yaşamını, yaşadıklarını ve çevresini anlattığı, baskıya hazır mükemmel bir kitabı. İşte elinizdeki kitap odur. Güngör Kabakçıoğlu’nun 86. doğum yıldönümünde o çalışmayı erişilebilir kitap haline getiren Mimarlık Vakfı’nın değerbilirliği övgüye değer. Bazı insanlar ölümsüz oluyor; Güngör de hiç kuşkusuz, onlardan biridir. n Güngör Kabakçıoğlu / Mimarlık Vakfı Yayınları / Eylül 2018 / 304 sayfa JOSÉ ORTEGA Y GASSET’DEN QUIJOTE ÜZERINE DÜŞÜNCELER İspanya’nın ruhu... Roman türünün kurucu örneklerinden biri de Cervantes’in meşhur Don Quijote’u ya, üzerine söylenecek söz de bitmiyor. José Ortega y Gasset, Quijote Üzerine Düşünceler’de büyük bir işe girişmiş. Bu romandan yola çıkarak bir tür İspanya ruhu kaleme almak istemiş. Sonradan hedefin küçüldüğü ya da araya başka çalışmaların girdiği anlaşılıyor. FARUK DUMAN G asset, Cervantes ülkesinin ana görünümleriyle işe başlamış; düşüncenin ve yazınsal yapıtların temel imgesini almış sözgelimi; orman, bulunduğumuz yerin biraz ötesindedir daima, diyor. Ve bir Alman atasözünü anımsatıyor: Ağaçlar, ormanı görmemize izin vermiyor… Bu durumda, yapıtı inceleyebilmek için öncelikle göz önünde bulunan ağaçlardan kurtulmak ya da onları, arka plandaki ormana ulaşmak için birer araç olarak kullanmak gerekiyor. Bu nedenle temel ahlaki görünümleri ele almış, bunları Don Quijote içinde yorumlamadan önce bir kenara koymuş. ELEŞTİRİ VATANSEVERLİK GÖREVİDİR Gasset, İspanya’nın Latin kültürüne ait olduğunu belirtiyor; Roma, Yunan kültürü. Ama onun da daha geniş bir çerçevede ele alınması gerekiyor. Bu da ancak coğrafyayla açıklığa kavuşuyor elbette; Akdeniz kültürü, buradaki insanın sorunlara yaklaşımıyla ilgili daha kapsayıcı bir fikir veriyor. Akdeniz in sanı duyulara yöneliyor. Goethe’nin İtalya Seyahati’nden aktarmış: Kılavuzu, düşüncelere dalmış büyük şairi uyarmış bir gün; bu kadar çok düşünmeyin, demiş, insana kaos lazımdır; başınızın içinde binlerce düşüncenin gürültü içinde gezinmesine izin verin. “Her dâhi İspanyol sanki kendinden önce hiçbir şey var olmamış gibi her şeye sil baştan, kaostan başlamıştır,” diyor Gasset. Ben bunu bizim insanımızın hallerine benzettim. Yalnız, biz Türklerin daha başka bir özelliği vardır bildiğiniz gibi, bizim her şeye sil baştan başlamamız için dâhi olmamıza gerek yoktur. José Ortega y Gasset benim okumayı en çok sevdiğim yazarlardan biri. İspanyolları ölülerin yönettiğini söylüyor bir yerde, kendi ulusunun milliyetçiliğinden yakınarak. Bir yandan da, iyi yazınsal eleştirisinin bir vatanseverlik görevi olduğunu söylüyor. Katılmamak elde değil elbette. Quijote ile ilgili düşüncelere ne oldu diyeceksiniz. Dediğim gibi, ormanı çevreleyen ağaçlar Gasset’i oyalamış, bu nedenle bu büyük romanla ilgili düşüncelere pek girişilememiş. Ama tıpkı Marc Augé’nin Unutma Biçimleri’nde söylediği gibi, Gasset de mitler üzerinde duruyor ve mit’i çağdaş romanın yıktığını belirtiyor; bu anlamda Quijote’nin eski destanlarla asla kıyaslanmaması gerektiğini söylüyor. Peki Quijote nedir tam olarak? Bunu şu olağanüstü tespitle açıklamış, ben de ondan alıntıyla bitireyim: “Bireyi yalnızca türü aracılığıyla anlayabiliriz. Hakiki şeyler madde veya enerjiden yapılmıştır, ancak sanatsal şeyler – Don Quijote karakteri gibi üslup denilen bir tözden müteşekkildir. Her estetik nesne bir üslupprotoplazmanın bireyselleştirilmesidir. Dolayısıyla birey olan Don Quijote, Cervantes türünün bir bireyidir.” n Jose Ortega y Gasset / Quijote Üzerine Düşünceler / Çeviren: Mehmet Sait Şener / YKY / 2018 12 16 Mayıs 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle