Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
UĞUR KÖKDEN’DEN ‘UNUTMAYI BİR ÖĞRENEBİLSEM’ mekân bakışı yok yazdıklarında. Yaşanan anda orada olanlarla birlikte geçmişte ay nı yerde bulunmuş kişilerin, kişiliklerin ‘Yazı ile yaşam de bırakmış olduğu izleri tüm uzantılarıyla görüyor aynı sahnede. NE UNUT NE AFFET! Örneğin 1964’e tarihlenmiş Ne Unut Ne Affet! başlıklı yazısında Paris’teki Si arasındaki derin bağ’ yasal Sürgünler Anıtı ziyaretine dair izlenimleriyle birlikte belleğinde uyanan bin bir çağrışıma da yer veriyor. Seine kıyısına varmak için “Genç Hemingway’in de oturduğu” sokaktan geçiyor, “çevreye yaşama sevinci yayan Paris ağaçlarının yumuşak hareketlerine” 1928’de, “yani halk cephesi deneyiminden biraz önce” inşa edilmiş To MEHMET SERDAR B u kitapla anlaşılıyor ki edebiyatla, denemeyle geçen yaşamının daha ilk yıllarında bir ömür boyu sürecek yazınsal yaratıcılığın sıkı dokulu örgüsü belirmeye başlamış. Çocuklukla birlikte çevreye, insanlara yoğun bir dikkat, okumak, öğrenmek, bellekte ya da yazıda kayda geçirmek onun zihinsel etkinliğinin temel ekseni. Böyle bir birikimin gelecekte sanatsal yazıya altyapı oluşturması kaçınılmazdı elbette. Yazı ile yaşam arasındaki derin bağlantıyı, örtüşmeyi Uğur Kökden’in yapıtlarında açığa çıkararak izlemek okuyucu için çok keyifli bir okuma uğraşı. Yalnızca meraktan da değil bir deneme ustasından örnek almak için de. Uğur Kökden’in Unutmayı Bir Öğrenebilsem adlı son kitabını bir özyaşamöyküsel deneme sayabiliriz. Her bölümü hem tek başına bir deneme hem de denemeye adanmış bir yaşamın belgelenmesi. Kitap okundukça birbirine bağlanan denemeler. Arka arkaya eklendiğinde bir özyaşamöyküsü çıkıyor ortaya. Örneğin aslında iki portre deneme olan Mustafa Gazalcı ve Gianni Angelli’nin İlk Sorusu denemeleri, hem Kökden’in yaşamında önemli dönemeçleri anlatıyor hem de yaşanılan dönemleri ana çizgileriyle saptıyor. Unutmayı Bir Öğrenebilsem: İlk elden kitabın ismi zorluyor okuyucuyu. Belli bir yaştan sonra bellek, zorlanmaya başlıyor, daha fazla anı yükü kabul etmiyor. Bu kez anıların belleğin düzenli biçimde yazıya dökülme isteği öne çıkıyor. Yaşanılan yazıya dönüştürülmeli. Bellek bu yükü kaldırabilirse elbette. Belleğin en zayıf tarafı, bir zaman dizinsel özellik taşımayışı. Onunki önem sırası. Çoğu kez de acı sırası. Özyaşamöyküsünün bir nesnel bütünlüğüne kavuşabilmesi, olaya dışardan ve bütünlüklü bakabilmeye bağlı. Kökden’in parçası sayarak. En ileri noktada bir nesnelliği denemesinin itici gücü yaparak. GENİŞ COĞRAFYALAR, GÜNLÜKLER Kökden’in yapıtında uzun zaman dilimleri, geniş coğrafyalar kadar günlükler de önemli bir yer tutuyor. Yaşamı yazı yoluyla ele geçirme çabası bu. Ama günlük özyaşamöyküsü sayılır mı? Önemli bir eksiği var günlüğün. Günlerin toplanarak sonunda bir eksenin belirmesi bekleniyor. Oysa baştan bir dünya imgesi edinmiş olmak daha kuşatıcı bir olanak sunabilir. Elbette önce yaşamınızın ekseni kurulmuş olmalı. Daha sonra yaşamın her bir ayrıntısı anlam kazanabilir. Yaşamı anlamlı kılan bu eksen, kuşkusuz uzun dönemli bir gözlem, deneme, araştırma çabasıyla ortaya çıkarılabilir. Bunun için de bir bağlama gereksinim var. Anlam ancak bağlamla oluşturulabilir. Ekseni olmayan bir bütün düşünmek zor. Yaşamöyküsünün anlatılan kişiyi içerden kavraması, kurgulaması güç olsa da yaşamöyküsü yazılırken kahramanımızın yaşam çizgisinin artık açıkça tanımlanabilecek durumda olması bir kolaylık sağlıyor. Özyaşamöyküsünde ise bu kez iç dünyanın verilmesinde gerçeğe uygunluk koşulu ortadan kalkıyor. İçtenlik bir soru olarak gündeme gelebilir ama insan isterse kendini doğrudan anlatmayı deneyebilir. Özyaşamöyküsünün elverişli yanı, insanın kendisini anlatırken bir bilgi eksikliğinin söz konusu olmaması. Ama elbette kendisini tanımayan çok sayıda insanın varlığı da göz ardı edilemez. İnsanın kendini bir bütün olarak betimlemede yaşanılan güçlük, ancak usta yazarların üstesinden gelebileceği bir sorun. Kökden, “unutmayı öğrenme” çabasına doğduğu toprakların Hattili geçmişinden başlıyor. Denemenin zaman içindeki sıçramalara verdiği olanaklar, Hititlerin hem kendi tarihlerini hem de Hitit arkeolojisi tarihini kendi soyağacıyla bağlıyor. İkinci Dünya Savaşı, Kore Savaşı yılları, Kökden’in çocukluk ve ilk gençlik dönemlerinde barış eylemcisi kişiliğini oluşturan derin izler bırakıyor. Savaş karşıtı olmak, barışın her zaman uluslararası bir sorun olması nedeniyle onun düşünce coğrafyasını hep dünyasal ölçekte genişletiyor. Unutmayı Bir urnell Köprüsü’nün altında yol onarımında çalışan “kırmızı suratlı, konuşkan, şen, şa Öğrenebilsem adlı yeni kitabındaki denemeler, kacı” işçilerin sesleri karışıyor. Uğur Kökden müzeanıta yaklaştıkça anlatısındaki dış sesler azalıyor, zamanın akışı yavaş Uğur Kökden’in yazın ve yaşam lıyor. Bellek II. Savaş sırasında toplama kamplarında ölmüş 200 bin Fransız kurbanın anılarına yoğunlaşırken entelektüel çizgindeki sürekliliğin ışıltılı örnekleri. gözün çağrışım zenginliği sürüyor. Anıtın Seine’e açılan parmaklıkla kapatılmış yarığına bakınca Bursa’daki Yıldırım medrese lerinin pencerelerini anımsıyor. Hemen ar dından zihninde Wajda’nın Kanal filminde Deneme, gündelik akışın önümüze yığdığı sorunlarla uğraşmak durumunda. Gezi izlenimleri, tanıklıklar, anılar, güncelin değerlendirilmesi, hele geçmiş uygarlıklardan arta kalanlar da sıraya girince, zengin, özgün, benzersiz bir deneme güzergâhının belirmesi kaçınılmaz. Kökden’in denemesi coğrafyanın oluşturduğu yol haritasını kullanıyor. Gürül gürül akan ırmaklar, dalga dalga denizler, oluk oluk kanallar, dünyalar kadar büyük okyanuslar Kökden denemesinin gezindiği coğrafyayı oluşturuyor. Kitabın sonunda “iyi ki Kökden unutma Nazi işgaline direnen Polonyalı yurtseverlerin kendilerini ağzı benzer parmaklıklarla kapatılmış bir kanalizasyonda bulmaları canlanıyor. Bir belgesel kaydı seyrettiğimizi hissettiren elle tutulurcasına canlı tasvirlere Kökden’in düşünce ve duygu yüklü anlatımı eşlik ediyor. Unutmayı Bir Öğrenebilsem’deki yazılar Uğur Kökden’in 80 yıllık geçmişi gibi geniş bir zaman ve coğrafyaya yayılıyor. Uzak şehir Kayseri’de parasız yatılı öğrenciliği, Kore Savaşı’na gönderilmek üzere askere alınma korkusuyla büyüyen üniversiteye yazılma telaşı, Cemal Süre yı öğrenememiş de bu kitabı bize sunabilmiş” diyesi geliyor okuyucunun. Dolayısıyla bu dünyadaki eşsiz tanıklığına bizi or ya ile 1966’da Papirüs’te başlayan ve şairin 1990’da ölümüne kadar kesintilerle süren dostlukları, Che’nin Gerilla Günlüğü üze tak etmek isteyen Uğur Kökden’e bir oku rine bir yazısından dolayı 141142. madde ma borcumuz ortaya çıkıyor. lerden yargılanması, PortBou sınır kapısın da sahte pasaportuna onay beklerken yaşa ‘Bir Doğu bilgesinin akşam yürüyüşü’ dığıtedirginliğincanlandırdığıBenjamin’in hayaleti, onca badireyi atlatmışken 1982’de gelen tutuklanma, Çorum, Kayseri, Mardin, İstanbul, Ankara, Çankırı derken, Paris, Lozan, Bağdat, Medine’ye uzanan yaşam ke sitleri hem birbirini tamamlıyor hem de ye Şehirleri, mekânları, insanlık hallerini, anılarını, anımsamalarının perdesini kaldırırken Albert Camus’nün bir sözüyle yapıyor açılışı: “Söyleyin bana, nedir bu dünyanın en korkunç suçluluğu eğer tanıklıktan kaçmak değilse.” ni galeriler açıyor bilmediğimiz derinliklere doğru. Bu anımsamalara eşlik eden filmler, kitaplar, tarihe ve coğrafyaya dair anek dotlar büyük bir merakı besleyip büyütüyor ÖZER OR U ğur Kökden bir ömre pek çok hayat sığdıran yazarlardan. Onu bugün çoğumuz entelektüel kimliğiyle usta liğinin ve yazarlığının dışındaki alanlarda da çeşitli sorumluluklar üstlenmiş, meslek odalarında ve derneklerde görevler yapmış, kitaplar, makaleler çevirmiş, dış politika yazıları kaleme almış, düşünceleri, idealleri adına söz almaktan kaçınmamış. Tüm bu tecrübeler yaşamına ve düşüncelerine olduğu gibi yazılarına da büyük zenginlik katmış. ken Albert Camus’nün bir sözüyle yapıyor açılışı: “Söyleyin bana, nedir bu dünyanın en korkunç suçluluğu eğer tanıklıktan kaçmak değilse.” Konu edilen döneme göre tarihsel bir sıralama çerçevesinde sunulmaya çalışılmışsa da bu notlar baştan sona bir hayatın dökümü veya hikâyesi sayılamaz. Uğur Kökden amacına uygun biçimde, kendi kitap boyunca. Yazar anıların kayıt altına alınmasının gerekliliğine işaret ederken “zamana, geleceğin aydınlatılmasını ve gerçeğin malzemesini esirgemek bencilliğine karşı verilen savaş!” diyor. Unutmayı Bir Öğrenebilsem bu iddiaya yakışır biçimde okurunu nice başka okumaya, araştırmaya yöneltecek bir oyuna davet ediyor. Uğur Kök yapıtı bunu başarabiliyor. Tek tek de İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupası’nda bir deneme yazarı ola Unutmayı Bir Öğrenebilsem başlık geçmişinin özellikle tanıklığa değer gör den “bir Doğu bilgesinin akşam yürüyüşü nemelerin başarısından kaynaklanan bir özellikle düşünce ve sanat ortamında uzun rak tanıyoruz. Oysa genç yaşlarından iti lı son kitabında da çabasını sürdürüyor düğü kısımlarına odaklanarak seçtiği bel ne” benzettiği Dicle’nin akışı gibi “ivedi adım bu. Kökden bir yazar olarak kendi yıllar bulunmak Kökden’in denemelerinin baren yazı ve kültür hayatının içinde yer Uğur Kökden. Güçlü belleğinin derinlik lek kayıtlarını derleyip bir albüm hali siz” taşıyor bize tüm yaşamından süzdük ni tarih ve coğrafya dolayımında kavrıyor. ana ekseniyse, özümsenmiş Avrupa biri aldığı halde yaşamının hiçbir döneminde lerinden çekip çıkardığı anları, belleğiyle ne getirerek sunuyor okura. Belki uzun lerini. n Kendini bulma, çözme, anlama çabası, kimiyle döndüğü yetmişlerin, seksenlerin yalnızca bununla yetinmemiş. Bir yandan birlikte harekete geçirdiği uyanık zihniy yıllar gezi denemeleri yazmış olmasının hep bu benzersiz denemelerle gerçekleşi Türkiyesi’nde sanatçı aydın olarak var ol meslek olarak benimsediği mühendisli le de kuşatıyor. Şehirleri, mekânları, in da deneyimiyle güçlü bir tarih ve mekân yor. Hiç ayrıcalık tanımadan anlattığı ken manın bedelini ödemek, onun yapıtının bir ği ciddiyetle sürdürürken bir yandan ça sanlık hallerini, anılarını, anımsamalarını duygusunu her satırda duyumsatıyor. İn Unutmayı Bir Öğrenebilsem / Uğur Kökden disini dönemin ve bulunduğu alanın bir başka eksenini oluşturuyor. ğının insanı olmanın bilinciyle mühendis sergileyeceği sahnenin perdesini kaldırır sanlardan yalıtılmış, soğuk bir tarih ve / YKY / Şubat 2019 / 245 s. 12 18 Nisan 2019 1318 Nisan 2019