Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KITAP l BEBEK l ÇOCUK cumhuriyetkitapcocuk@gmail.com l GENÇ BURCU YILMAZ l HAFİZE ÇINAR GÜNER l SİMLÂ SUNAY TAŞ KÂĞIT MAKAS Halikarnas Balıkçısı’nın çocuk ve gençlik edebiyatındaki yerdeğeri1 Musa Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın hikâyelerinden derlenen Yol Ver Deniz, Denizin Çağırışı ve Gülen Ada adlı üç kitap, 1998’den bu yana, Bilgi Yayınevi tarafından ilk gençlik okurları için yayımlanıyor. Bu hafta ve 18 Nisan’da (Balıkçı’nın doğum gününün ertesinde) iki parça halinde yayımlanacak yazı dizimizde, yazarın edebi değerini edebiyat eleştirisinde ele alınış biçimiyle de yeniden tartışmaya açmak istiyoruz. SIMLÂ SUNAY H alikarnas Balıkçısı’nın yazınını, edebiyat eleştirisinin “stratejist”, çocuk ve gençlik edebiyatı eleştirisinin de “ilkeci” tutumuna hapseden kesinlikçi ve tekrar eden bakıştan uzak, yeniden okuyabilir miyiz? Çocuk ve gençlik edebiyatı eleştirisinin genel eleştiriyi tekrar (bakış ve yöntemde) ettiğini de fark ederek… Öncülüğü (bilinçliliği tam kestirilemeyeceği için) atlanarak sürekli bir yerdeğer ile mutlak bir konuma (milliyetçilik, tarih kurguculuğu, doğayı kamusallaştırması) yerleştirilen Balıkçı’yı bu ezberden biraz olsun azat edebilir miyiz? Bilgi Yayınevi’nden aldığımız veriye göre bu üç kitabın derlenmesi 1998’de, dönemin yayın kurulu üyeleri tarafından yapılmış; sadeleştirmeye gidilmemiş, bir sözcük taraması yapılıp bazı denizcilik terimleri dipnotlarla açıklanmış. Metnin özgünlüğünü ve akışını bozmayacak çok az sayıda cümle, parantez içi üç noktayla (…) belirtilerek çıkarılmış. Kapaklar ve vinyetler Cavit Yaren tarafından çizilmiş. Balıkçı’nın çocuk ve genç okurla buluşma biçiminin salt okuma olarak kalmaması, araştırma ve tartışma olanaklarıyla birlikte değerlendirilmesi gerekliliği, derlemenin yazınsal değeriyle ilgilidir. Günümüzün alışılageldik anlatımlarından uzak diliyle, yer yer kesintiye uğrayan kurgusuyla sezgisel ve araştırmacı okumaya gereksinimi vardır. Bu nedenle derlemenin bir önsöz, öykülerin hangi kitaplardan alındığı bilgisi ve daha ayrıntılı dip notlarla genişletilmiş yeni bir baskısının, Balıkçı’nın çocuk ve genç okurla buluşmasına katkı sunmada faydalı olacağı kanısındayım. Balıkçı’nın eserleri hakkındaki çalışmalara baktığımızda, genel eleştirideki tutumun çocuk ve gençlik edebiyatı eleştirisinde de tekrara (bakış ve yöntemde) düştüğünü fark ederiz. Bu yüzden önce genel eleştiri üzerinden bu “yerdeğeri” anlamaya çalışmak önemlidir. Nermin Yazıcı bir makalesinde1, Balıkçı’nın eserlerinde doğayı ve mitolojiyi “stratejik” amaçlı kullandığını, Cumhuriyet Dönemi yazarının amacının da Osmanlı reddinin ve dinin boşluğunu kapatmak olduğunu söyler. Doğa dinin yerine geçer, mitoloji de Osmanlı tarihinin. Roland Barthes’a göre eleştiri bir bilim değildir. Çünkü gerçeklik değil anlam üretir: “(…) eleştiri bir üstdilden başka bir şey değilse, görevi hiç de gerçeklikler bulmak değil, yalnızca ‘geçerlikler’ bulmak demektir.”2 Anlam değil kasıt / strateji ve mutlak gerçeklik bulma çabasındaki eleştirmen kurguyu açık, politik, tarihsel bir aksa yerleştirir (keskinlik ideolojik okumayı da devre dışı bırakır.) ELEŞTIRMENLER Kurgu deneyimi olmayan eleştirmenlerde yoğun hissedilen bu mutlakçı, stratejist tutum, kurguyu içinde tesadüf ve saf, bilinçsiz bir akış hiç yokmuş gibi sürekli kasta ve nedensele boğarak bir envantere çevirir çünkü niceliksel olanda takılmış, eleştiriden bir bilim devşirme eylemine girmiştir. Sözgelimi Balıkçı’nın kara insanlarını kötü, deniz insanlarını iyi çizdiğinden emindir (çocuk ve gençlik edebiyatı eleştirisi de takiben). Oysa hikâyelerinde kötü, cimri, bencil kaptanlar; merhametli, yufka yürekli kara insanları vardır. An cak hep saymak ister, kurgusal ürünü teraziye çıkarıp indirir. Barthes’a göre: “(…) hem ısrarlı bir anlam önerisi hem inatla kaçan anlam olarak, yazın yalnızca bir dil, yani gösterge dizgesidir; (…) eleştirmenin yapacağı şey yapıtın bildirisini değil, yalnızca bu dizgeyi yeniden kurmaktır.”3 Eleştirmenin bu “gerçeklik” ısrarında yazarın da payı vardır. Balıkçı da her öyküsünde bir iki kere araya girerek ileti gönderir ve belli bir meselede takılı kalır; deniz. Yazarın kurgudışı eserlerini kurgularıyla birlikte değerlendiren, demeçlerini malzeme edinen (toplu) eleştiri, tekrar edilmeye yatkın tutumu sonucu kurgunun üzerinde bir yafta bırakır. Politik bir dönemin içine hapsedilen yazarın kurgusundaki “başka” anlam daralır. Eleştiri aslında gelecekte yazılana hedeflidir, yazacak olanın okurluğunda eser üzerine soru sordurmayan, sürekli cevap veren bu tür eleştiri tam da bu nedenle bir kalıp/şablon oluşturur (çok somut algılanır çünkü) ve karşıt eleştirisini de yargının yeniden üretimine zorlar. “Eleştirmen yapıtı ‘çevirdiğini’, özellikle de daha açık bir biçime evirdiğini ileri süremez; çünkü yapıttan daha açık bir şey yoktur.” 4 Yazıcı, Balıkçı’nın edebiyatına karşı, ütopyaya (türsel değil) varan bir açma eğilimindedir (yapıttan açık yoktur), oysa Barthes’e göre eleştirinin kanıtı, sorguya çekilen yapıtı eksiksiz biçimde kendi diliyle örtme yeteneğine bağlıdır. Sait Faik gibi bir portre hikâyecisi olan, hemen her öyküsünde “sabit bir yazar anlatıcı” seçen Balıkçı’nın otobiyografik nesnesi ve kurgunun içinde sayısız, seçilme nedeni aslında tam bilinemez özneyi tekrar etmesi onu ütopyanın dışına, “boşluk doldurucu”luğun ve bir stratejinin ötesine atar. Balıkçı muhtemelen hem >> 18 28 Mart 2019