18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ağıtı sonra Cahit Irgat tanıklığıyla “Yazık, en verimli çağında gitti…yazık oldu, yazık oldu, çok yazık” (37). “ÇOK YAŞASIN ÖLÜLER”… Büyük emek anıtı bu çalışmayı, tefri [email protected] www.sadikaslankara.com kayı gazetenin ilgili sayılarından tarayıp farklı yayınların, belgeliklerin verilerini gözden geçirip yapıtı ortaya koyan Turgut Çeviker’i anmadan yazı tamamlanabilir mi? Çeviker’i, Alpay Kabacalı, Orhan Ka Yazar, oyuncu olarak yaşayıp ölmek... raveli, Gökhan Akçura, Emin Karaca vb. adlarla birlikte yazınımızın özel emekçileri arasında görmemek olanaksız. Yapıtı yayına hazırlayan Turgut Çeviker’in şu notunu da aktaralım hadi: “Kitabın adı, Çok Yaşasın Ölüler; ne ki Arif Dino’nun da aynı adı taşıyan 1994’te yayımlanmış bir kitabı var. Cahit Irgat, anıların bir yerinde şöyle diyor: ‘Tanıdıklarımı yazmaya çalıştım, sahnelerde ölenlerin.’ Dino’ların yakın dostu bir yazarın, sadece Yaşayanyaşamayanla bir bütünüz. Yaşayan zaten ölüleriyle birlikte değil mi? Dirisiölüsüyle iç içe olmasa nasıl bir araya gelecek insanoğlu? Ölüler de yaşayanlara ‘ölü’leri yazdığı bir anı demetine Çok Yaşasın Ölüler demesini doğal buluyorum. Arif Dino’nun kitabına rağmen aynı adı kullanmamızın yadırganmamasını diliyorum. Çünkü Çok Yaşasın Ölüler, bu met rehberlik yapabiliyor. Cahit Irgat’ın seslenişi kulaklarımızda küpe: “Çok yaşasın ölüler”! ne yakışıyor” (261). Cahit Irgat, yaşayan yanlarıyla aldığı bu sevgili ölüleri doğal yaklaşımla, bakışla ele “ Çok Yaşasın Ölüler”, Cahit Irgat’ın (19161971) ilk kez elli yıl önce 1968’de Akşam gazetesinde tefrika olarak yayımlanan anı yazıları ğıyla insanda okuma isteğini tetikleyen bir yapıt bu. Unutmadan ekleyelim, elbette şair alıyor, okuru bu insanlarla kurabilecekleri yaşam ortaklığına taşıyor. Bu açıdan siz sanki anılar arasında değil de yaşayaduran sanatçılarla birlikte bir gezintiye çıkıyorsunuz. Bu da bizi enikonu roman evreninden içeri buyur ediyor. nın üst başlığı. edasıyla. Anlatının Gerçekten de roman diliyle ve mantığıy Notos Kitap, değerbilirlikle tefrikaları kendisinde içkinleşti la karşımıza çıkıyor yazar. Nitekim Neyzen kitaplaştırdı: Çok Yaşasın Ölüler (2011). rilmiş sinematografiy Tevfik’e dönük satırları arasındaki şu vur Ancak Çok Yaşasın Ölüler, Arif Dino’nun (18931957) “Beddua” şiirindeki dizesiyle de yaygın bilinirliğe sahip. (Bak.: le ışıl ışıl parlayan diyalogların rüzgârıyla. Şiir roman gibi harikulade tablo yontu gibi, yüreğinizi de üzerine koyup okuyun kitabını, benzersiz bir içtenlik anıtı olarak görmemize yetiyor. Orhan Veli’yi anlattığı şu satırlarına ne dersiniz sözgelimi gu önemli: “Bu hikâye böylece sürebilir. Bir roman olabilir” (21). Ayrıca şu da var. Bu anıların yerleşip Çok Yaşasın Ölüler, Adam, 1985) Ne ki bu dizeyle söyleyişin nicedir orta malı hâlinde herkes tarafından kullanıldığını ekleyebiliriz bu sözlere. yapıtı, yazınımız bu anlatıların içinden kavranacaktır çünkü ancak. Şair, yazar, oyuncu onca insanı yazarken Irgat’ın bu sanatçılara karşı sergilediği Irgat’ın? “Sen camı vurmuştun, muziplikler yap mıştın yağmur altında. Sırılsıklamdın tepeden tırnağa. Seni soymuştum, ovmuştum, yayıldığı uzamlar, belgesel tadında bize İstanbul’dan izler, sesler, renkler de taşıyor. Can Yücel’in dizelerine yerleşen hâliyle Kendi payıma edebiyatçıların meyhane oturumlarında kadehlerin böylesi dileklerle tokuşturulup rakı yudumlandığına az tanık olmadım. Bu, şiirin, bir yandan hayatımıza gıllıgışsız tutum ilk ağızda görülebiliyor. Öfkesi de kavgası da öylece apaçık ortada onun ama yine de insanı karşılıksız sevdayla ele alan incelikli yaklaşım bu anı çok öksürüyordun. Döşeği yere sermiştik, bölüşmüştük, konyak içmiştik, aynı kadını sevmiştik. Hiç kavga etmemiştik” (35). Orhan Veli’nin gidişine Nâzım’ın sözel “Cahit zâten azalarak yaşayanlardan değil / Çoğalarak ölenlerdendi(r).” 27 Mart Dünya Tiyatro Günü kutlu olsun onlara! Yaşayanlar, sizlere de… n nasıl kılavuzluk yaptığını gösterirken çıkıp gitti desek de kafamıza göre, ölülerimizin dönüp dolaşıp şiirle yeniden hayatımıza girdiğini ele veriyor aynı zamanda. Cahit Irgat’ın Çok Yaşasın Ölüler adlı anı kitabına girerken bunları düşünmeden edemedim. CAHİT IRGAT’IN BAKIŞIYLA YAŞAYAN ÖLÜLER… Cahit Irgat, çok yönlü sanatçılarımızdan biri. Nitekim şairliği, yazarlığı yanında tiyatro, sinema oyunculuğu, onu sanat dünyamızın alabildiğine renkli adları arasına almamızı sağlıyor. Bu bağlamda yaşça onu sahnede görme olanağı bulunmayanların da perdede izleme şansı yakalayıp tanış olabileceği bir sanatçı. Edebiyat, tiyatro, sinema dünyasından pek çok adla birlikte kendi çevrelerinde anlatırken bu insanları, âdeta polisiye roman havasında merak duygusuyla okuru da içine katarak olayların peşinde sürüklüyor Cahit Irgat. Bir çırpıda okunan bu sıcacık anı dizisi beri yandan tam anlamıyla bir yazınsal bellek olarak da öne çıkıyor. Gerçekten anıyı aşarak biçemsel, dilsel tutumuyla kurgu hüneri yansıtan, sıçrama ÖYKÜDENLİK... Menmet Günsür; ‘İçeriye Bakan Kim?’… Y azınsal olarak “öykü”, entelektüel bir uğraş, etkinlik. Yani zekânın yoğun biçimde üretime katıldığı tür. Yazılırken bu niteliğiyle ortaya çıkan öykü, okurdan da buna uygun tutum, davranış bekliyor kuşkusuz. Ne demek bu? Okur da bir sanat yansıtmalı. Yani alımlama hüneri, yetisi, yeterliği. Öykünün bu niteliğini en iyi yansıtan yazarlar arasında başı çekenlerden biri de Mehmet Günsür (19552004). Yazarın bütün öyküleri, kendi yayımladığı başlık altında yeniden okurla buluştu: İçeriye Bakan Kim? (Everest, 2018). Mehmet Günsür’ün öyküleri, düşünsel olanın, yoğunlaştırılmış örgüleme temelinde estetik somutlayışla alabildiğine yükseltilip yapılandırıldığı, 1990’lar verim dağarı arasında kendine özgü doluluğuyla dikkati çeken örnekler. Bilinç akışı tekniğine koşut zikzaklı, gelgitli bir anlatı geliştiriyor yazar ancak bunların arasında yeğnileşmeyle karşılaşılmıyor, tersine alabildiğine yeğin kılıyor metnini. Üstelik olgusalı farklı yaşantı kesitleri hâlinde, karakterlerini de aynı şekilde yine buralardan anlatısına taşıyıp kullanmasına, bu evrene katmasına karşın öykünün gerekirliği dışına çıkmayışıyla dikkati çekiyor yazar. Bireysel var oluşun sancılarını düşünsel yoğunluk temelinde estetikle buluşturarak kurduğu anlatısıyla bunu gide gide özgünleştirmenin de yolunu bulmuş bir yazar Mehmet Günsür. Öykülerinde varoluşsal kaygıdan kaynaklı derinliği, bunun eşliğinde beliren tehdidi sorgularken anlatıcının sanki hep kendisinde saklı duracakmış etkisi uyandıran tutumunu, “küçük, sıradan, gündelik şeyler” (79) hâlinde öykülerine geçiriyor yazar. Bu da iç boşluk arasında gidip gelirken “içi(n)e akan sessizlik” (80) olup çıkıyor anlatıcı için. Bu yüzden oyun içinde oyun tekniğine benzer bir halkalanmayla birbiri içinden geçen bir anlatı damarı üzerinde kayıyor öyküler. Ancak helezonik yapıya, boğuntulu sese rastlanmıyor hiçbir zaman anlatıda. Soyutlarken örtük tuttuğu uyumsuz evreniyle, kendi içlerinde gezinip yaşayan karakterleriyle her zaman okunmayı hak edecek öyküler onun verimleri. İşte fırsat! Mehmet Günsür; İçeriye Bakan Kim? Yeniden… www.sadikaslankara.com, her perşembe öyküroman, tiyatro, belgesel alanlarında güncellenerek sürüyor. n lı anlatımıyla soyutlamaya dayalı içlidışlılı 28 22 Mart 2018 KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle