25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

>> olsa toplumsal, kültürel yozlaşma ve yıkım çıkar. n Zaman kavramı üzerine de düşünen bir roman Yolun Sonundaki Ev. Buna Türkiye özelinde bakalım isterseniz. Ülkede zaman, hainin ve kahramanın her on yılda bir yer değiştirdiği bir dönüşüm hâlinde akmaya devam ediyor. Siz de bunu anlatıyorsunuz bir anlamda değil mi? n Tespitin doğru, bana sorsalar bu romanın asıl kahramanı kim diye, zaman derim. Zamanın tekrarlayan ve yıpratan akışı... Bu ülkede zaman, helezonî bir döngüyle sürekli yükselerek akmıyor. Takvim değişiyor ama zaman aynı şeyleri gelip önümüze koymaya devam ediyor. Tarihsel zaman kendi kendini tekrarlayarak, o makus talihi yenemeden akıyor ne yazık ki. Galiba daha iyiye gidiyoruz derken yine aynı döngü. Tam bir iyiliğe doğru atılırken pat! Yeniden... Son yaşadıklarımıza bakın; 1910’ların, otuzların, ellilerin, seksenlerin toplumsal çalkantılarının, acılarının, yıkımlarının yeni biçimlerde tekrarını görürsünüz. Türkiye’de tarihsel zaman, helezonî döngünün bir üst aşamasına geçemiyor bir türlü, kendi etrafında dönen ve trajik kaderleri tekrarlayan bir zaman hâline geliyor. n Acımasız bir tarih akışından konuştuk; roman da bunları konuşuyor bizimle zaten. Peki bu siyasi acımasızlık ne kaynaklıdır, nedendir? Bu siyasi acımasızlık mı bize, bugüne miras kalan? n Siyasi acımasızlığı yaratan nedir, diye sormak gerek. Öyle bir devlet geleneği var ki bizde... Asya tipi despotik devlet geleneğinin yıkılması lazım her şeyden önce. Bütün güçlü imparatorlukların temelinde despotizm vardır, ancak imparatorluklar çözülürken ve ulus devletler kurulurken tabandan gelen burjuva devrimleri yaşamayan ülkelerde devletin ceberrut, kahhar gücü varlığını koruyor. Bu anlamda İttihat ve Terakki Osmanlı’nın, Cumhuriyet İttihat ve Terakki’nin, AKP’nin siyasal İslamı 1923 Cumhuriyeti’nin devamı hâline gelebiliyor. Öte yandan dinî temelleri olan biat kültürü toplumun hücrelerine işlemiş durumda. Dinî ya da siyasi otoriteye biat toplumu edilgin kılıyor. Bakıyorsun siyasal İslamcı iktidar Kemalist diye eleştirdiği rejimin beterini kuruyor. Bahsettiğimiz bu lanetli zincir giderek dolanıyor. Çok daha vahşi, ahlak ve vicdan yoksunu bir topluma doğru gidiyoruz. Sisifos efsanesi gibi hep yeniden, yeniden başlıyoruz. Romanda anlatmak istediğim de buydu. “EVİN HAFIZASINI ANLATMAK İSTEDİM” n Kuşakların birbiriyle konuştuğu bir roman Yolun Sonundaki Ev beri yandan. Aynı apartmanda üç kuşak bir araya geliyor. Az önce konuştuk; her gün yeni fikirler ortaya çıkıyor yeni kuşaklarca... Bu kuşakları birbiriyle konuşturmak size ne öğretti? Sizin kuşağınızla bu kuşağın farklılıklarını neler oluşturuyor temelde? n Benim kuşağımla internet çağının, genteknolojisi, yapay zekâ çağının çocuklarının aynı olmaları mümkün mü? Daha iyi bir dünya için mücadele kavramı bile çok farklı. Bizler dünyayı ve ülkeyi devrimle değiştirmek için çıkmıştık yola. Bu özünde iktidar amaçlı siyasi bir mücadeleydi. Şimdi, genç kuşaklar mevcut düzene hayır derken, başka bir dünya mümkün derken doğa, çevre, hayvan hakları, barış, kadın hakları, çoğulculuk için mücadele ediyor. Mesela benim kuşağım için feminizm geri plandaydı. Kadın örgütleri bile siyasi harekete entegreydi. Asıl amaç kadınları siyasal örgüt ve siyasal hedefler etrafında örgütlemekti. Yeni kuşaklar kadının kendisi için, toplumdaki ve dünyadaki yeri için, otoriteyi ve hiyerarşiyi reddederek mücadele ediyor. Yolun Sonundaki Ev’in anlatıcısı “uzaklardan gelen çocuk” Andi mesela, ki Andi dördüncü kuşak sayılır evin sakinlerine baktığımızda, o da daha iyi bir dünya arayışından kopuk değil ama duyguları da, yöntemi de çok farklı. n Hafızadan, eski yaşayıştan, tarihten konuştuk. Yolun Sonundaki Ev’in yazılışında eskilere duyulan özlemin nasıl bir etkisi vardı? Kentsel dönüşümü anlatışınızda da bu duygusal refleks seziliyor... n Evet, özellikle bazı dönemleri öyle bir özlemle yazdım. Biz bu semte, Levent’e 1951’de geldik. O zamanlar sadece birinci Levent vardı. En fazla iki katlı, çoğunluğu tek katlı, küçük bahçeler içinde minicik evler. Her şey, herkes mütevazıydı, ilişkiler insanîydi, komşuluk, dostluk, basit bir yaşam... Çok hoştu. İnsan yaşlanınca yaşamının belli bir dönemine dönermiş sürekli. Gerçekten öyleymiş. Ben de hep o dönemin Levent’ine, o günlere dönüyorum. Romanın kahramanlarından Tom Anne’nin, ki o gerçek bir kişilik ve hâlâ yukarı katta yaşıyor sürekli tekrarladığı, “Ne iyi komşulardık biz, ne güzel komşulardık biz” sözü, o günlere, o semte duyulan özlemi yansıtır. n Mekânın hafızasına inanır mısınız? Romanda evi konuşturmak istememişsiniz ama siz onunla epey konuşmuşsunuz... n O, insanın mekâna atfettiği bir şey. Yani mekânın hafızası denen şey aslında yine insan hafızası. Düşünelim; bir olayı hatırlarken akla ilk nerede yaşandığı sorusu gelir. Ardından kokular, renkler... O açıdan mekân çok önemli. Evi anlatıcı yapamasam da dediğin gibi, evin hafızasını vermek istedim. Sadece evin değil, nesnelerin, eşyanın hafızası romanın kahramanlarında yansıyor. Ve çok tuhaf, insan gençken bütün bunlara pek önem vermiyor. n Yanıtlarınızda yaşınızdan dem vurdunuz epey. Neden bu kadar sık geliyor aklınıza? n Haklısın, galiba zamanımın az kalmış olmasının tedirginliğini yaşıyorum. Dünyanın ve ülkenin hâlini kaldıramadığım, artık bitsin, ağır geliyor duygusuna kapıldığım oluyor sık sık ama yapmak istediğim işler, görmek istediğim yerler, okumak istediğim bir sürü kitap var. Biraz daha vaktim olsun istiyorum. Yaş takıntısı bu yüzden herhalde. n Yolun Sonundaki Ev / Oya Baydar / Can Yayınları / 272 s. KITAP 1922 Mart 2018 16. BURSA KİTAP FUARI’na Tüm Okurlarımızı Bekleriz 1725 Mart / Salon: 4 / Stant no: 603C İMPARATORLUKLARIN YÜKSELİŞİ VE DÜŞÜŞÜ Anlatım ustalığı, otoritesi ve geniş kapsamından ötürü konunun uzmanları tarafından benimsenmiş bu eser, Avrupa’nın kültürel, sosyal ve siyasal tarihini dengeli bir şekilde aktarması ve Avrupa’nın zengin çeşitliliğini yansıtırken, ortak sorunlarını maharetle sergilemesi ile öne çıkıyor. Rönesans'tan Bugüne MODERN AVRUPA TARİHİ John Merriman Çeviren: Şükrü Alpagut 1368 sayfa Fromm’un psikanalize dair kendi anlayış ve uygulama biçimi üzerine açıklamalarını içeren bu kitap, onun cinselliğin anlamını kavramaya yönelik çabası ve analitik sosyal psikolojiye dair Freudcu çıkarımları ile günümüz okurlarının özel olarak ilgisini çekecektir. PSİKANALİZE YENİ BİR BAKIŞ Freud'un Psikanaliz Kuramına Dair Bir Revizyon Önerisi Erich Fromm Çeviren: Funda Sezer 152 sayfa ERICH FROMM KİTAPLIĞI SAY YAYINLARI’NDA YENİ KİTAPLAR ANATOMİ 101 Kevin Langford YUNAN MİTOLOJİSİ Karl Kerényi ULUSLARIN ZENGİNLİĞİ (SEÇMELER) Adam Smith LAİK DEVLET KUŞATMA ALTINDA Christian Joppke HIRİSTİYAN MÜSLÜMAN İLİŞKİLERİ TARİHİ Hugh Goddard www.sayyayincilik.com / www.saykitap.com Tel.: (0212) 512 21 58 • eposta: dagitim@saykitap.com www.facebook.com/sayyayinlari www.twitter.com/sayyayinlari www.instagram.com/sayyayincilik
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle