29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KOLEKTİF BİR ÇALIŞMA: “KADINSIZ KENTLER” Kadınların gözünden ‘kadınsız kentler’ “Kadınsız Kentler”, kavramsal derinlik, metodolojik özen ve ampirik özgünlük sayesinde sosyal bilimcilere çok değerli ilhamlar verebilecek nitelikte bir araştırma. S. ulaş bayraktar M emleketin akademik teamülleri ışığında kadın dostu kentlere dair bir çalışmanın şöyle yapılmasını beklerdim: Kadına yönelik şiddetin ve kadınların maruz kaldığı eşitsizliklerin durumu ve sebeplerine dair antolojik bir derlemeden ibaret bir kadın hakları ile toplumsal cinsiyete dair literatür taraması ile başlanır. Bu alıntılar ve referanslar manzumesini, bu soruna dair oluşturulmuş uluslararası metinler, antlaşmaların kronolojik bir dökümü izler. Türkiye’deki manzaraya odaklanan sonraki bölümde kalkınma planlarındaki kadın sorununa dair maddelerin özeti, hükümet programlarında dile getirilmiş hedefler ile ilgili yasaların ve kurumsal değişikliklerin listesini bulmamız kuvvetle muhtemeldir. Söz konusu kentler olduğuna göre kente dair temel bir bölümün kurgulanması, kent yönetimlerine özel ağırlık verilmesi kaçınılmaz. “Önce gaz ve toz bulutları vardı” diyen bir kentleşme tarihçesini Türkiye’deki yerel yönetimlerin gelişim serüveni izleyecektir. Son yasaların ışığında kadını ilgilendiren maddelerin teşhis ve tarifine dayanan bölüm sayesinde de belediyelerin bu konudaki sorumluluklarını idrak ederiz. İşte Türkiye’de gerçekleşen bir sosyal bilim tezi veya araştırmasında kuramsal kısım kabaca böyle tahayyül edilir: Başka yazarların ilgili yazılarına bol bol referans, mümkün olduğunca gerilere giden tarihçe ve uzak yakın ilgili tüm yasalkurumsal düzenlemelerin aktarımı. Böyle bir çalışmanın ampirik bulgulara dayanan ikinci kısmının da yetkililerle ya da vatandaşlarla yapılan anket sonuçlarına dayanan tablolardan oluşmasını bekleyebilirsiniz. Söz konusu politikalardan faydalananların sayısı ve bunlar arasından seçilen bir örneklemin faydalanma biçim ve yoğunluklarıyla memnuniyetleri, eleştirilerinin sayısallaştırılması ile meydana getirilen boy boy grafik ve tablolar da böylesi bir saha çalışmasının bulguları olarak bizi karşılar. “TOPLUMSAL CİNSİYET DENETİMİ” Oysa Gülay GünlükŞenesen, Yelda Yücel, Ayşegül Yakar Önal, Nuray Ergüneş ve Burcu Yakut Çakar’ın bir TÜBİTAK projesi olarak gerçekleştirdiği araştırma, kadın dostları kentleri böylesine alışılmış, yüzeysel pencereden değil, çok sağlam bir analitik temel üzerinde ele almayı yeğlemiş. Bu analitik temelin ilk yansımasını, aslında kurum odaklı bir çalışmaya soyunduğu hâlde, konuya öncelikle kamu politikaları yazınının sunduğu kavram sal araçlarla yaklaşabilme maharetinde görüyoruz. Hangi belediyenin, kadına yönelik neler yaptığına dair sığ bir betimlemeden ibaret kalabilecek bir çalışma, böylece, kamu politikalarında eşitlik ve adalet boyutlarının beraber ele alındığı bir toplumsal dirlik perspektifin den kurgulanıyor. Çalışma özelinde toplumsal dirlik, yazarların “kamu politikası sürecinin eksik halkası” olarak gördüğü toplumsal cinsiyet bağlamında tanımlanarak modelin cinsiyet körlüğünü aşmasına da hizmet etmesi sağlanıyor. Bu sayede çalışma “kentlerde yerel yönetimler tarafından sunulan hizmet ve politikaların toplumsal cinsiyet dirliğine ilişkin anlamlı bir farklılık yaratıp yaratamadığı” şeklindeki bir sorunsalla yola çıkıyor. “Toplumsal cinsiyet denetimi” olarak adlandırılan bu tartışmanın ana bileşeni de bütçe olduğu için araştırma, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe yaklaşımıyla gelişiyor. Harcama ve gelir yapılarını bir arada ele alarak hem eğitim sağlık, ulaşım, spor, güvenlik ve bakım gibi kamu hizmetlerinin kişi başı maliyetlerinin ve kadınerkek kullanıcı sayılarının hem de mülkiyet ve tüketim vergilerinin cinsiyete göre bileşiminin dökümü üzerinden toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe analizi “hizmetlere erişim ve kaynak kullanımı açısından cinsiyetlerarası karşılaştırmanın somut temellerini” oluşturur. Fakat yazarlar dirlik analizini, safi mali temelli bir bütçe okumasına sıkıştırmamak ve buna beşeri çeşitlik kazandırarak feminist bir okumayı mümkün kılmak için Amartya Sen, Martha Nussbaum ve Ingrid Robeyns’den ödünç aldıkları “yapabilirlikler” yaklaşımına taşıyor. Kamu politikalarını bu pencereden okumak, resmî olarak tanınan haklara ya da sunulan hizmetlerden faydalanılmasına etki eden erişim unsurlarını teşhis etmeye yarıyor. Böylelikle “iktisadi analizde yaygınlıkla göz ardı edilen haneiçi üretim, ücretsiz emek ve bakım emeği alanlarını öne çıkararak kadınların ve erkeklerin kaynaklara erişim ve dirlik farklarını bu alanlar üzerinden açıklamanın” araçlarını sağlıyor. Yapabilirlikler üzerinden kavramsallaştırılan dirlik olgusunun bütçelere eklemlenmesiyle ortaya çıkan Dirlik Temelli Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme (DTCDB) böylece çalışmanın temel analiz öğesi oluyor. DTCDB sayesinde yerel yönetimlerin faaliyetlerinin kent sakinlerinin yapabilirliği üzerindeki etkisinin değerlendirilmesi mümkün olur. Yazarlar analizlerine temel teşkil edecek, yaşam alanlarına, hareketliliğe ve planlamaya, boş zaman faaliyetlerine, bakım hizmetlerine, katılıma, uygun çalışma koşullarına, gelire, sağlığa, eğitime ve şiddetsiz yaşama erişim gibi on yapabilirlik alanından oluşan bir liste tanımlar. Bu değişkenlerin belediyelerin fonksiyonları üzerinden bir matrise taşınmasıyla değerlendirmenin resmî politika belgeleri üzerinden analiz edilebilmesi için gerekli göstergeler oluşturulur. KADIN DOSTU KENT PROJESİ Böylesi bir analizin saha ayağı da iki farklı kent grubu üzerinde gerçekleşmiş. Birleşmiş Milletler’le işbirliği içinde yürütülen projeler çerçevesinde Kadın Dostu Kent olma taahhüdünü veren ve bu bağlamda Yerel Eşitlik Eylem Planları hazırlayan beş kent (İzmir, Nevşehir, Samsun, Şanlıurfa ve Kars) ve onlara komşu olup bu taahhüde girmemiş beş diğer kentte (Manisa, Kayseri, Ordu, Diyarbakır ve Erzurum) gerçekleştirilen saha çalışması, tartışmanın karşılaştırmalı bir perspektifte kurgulanabilmesine izin vermiş görünüyor. Bu kentlerin yönetimlerinin politika belgeleri ve bütçeleri incelenerek kadınların dirliğine yönelik politikalar çözümlenmiş; hem ilgili kurumlarda hem de mahallelerde gerçekleştirilen görüşmeler sayesinde de resmî yüzeysel tartışmanın ötesine geçilebilmiş. Bana kalırsa araştırmanın en ilginç bulgusu, tam bu bağlamda, Kadın Dostu Kent projesine katılan kentlerde karşılaşılan sonuçların diğer kentlerden çok da farklı olmaması. Bu kentlerdeki “toplumsal ve siyasal yapılanmanın kadınların dirliği açısından çok daha belirleyici olabileceğini” ortaya koyan bulguların özellikle üstünde durulması gerekiyor. Kadın sorunun ötesinde, kentsel tüm konularda birtakım projelere katılmanın anlamlı politikalar geliştirilmesini sağlamaya yetmeyeceğini göstermesi bakımından olağanüstü önemde bir tespit bu. Ezcümle: Kadınsız Kentler; kavramsal derinlik, metodolojik özen ve ampirik özgünlük sayesinde sosyal bilimcilere çok değerli ilhamlar verebilecek nitelikte bir araştırma. Dahası, anlamlı politikalar geliştirme derdinde olan yerel yöneticilerin de keyifle okuyacağı ve ziyadesiyle faydalanacağı bir çalışma. n Kadınsız Kentler / Kolektif / İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları / 426 s. 4 8 Haziran 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle