Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ÖZLEM ALKAN K.’NİN IN İLK ROMANI mö‘Ktuaedhsaıinbbeti’nin Yüzeysel olan dışında bir hayat daha var. Orada özellikle Türkiye’deki çoğu kadının ısrarla ötelediği soru ve yanıtlar bulunuyor. Özlem Alkan K. de “Ağır Bir Şeyin Fazla Gürültü Çıkarmadan Devrilişi”nde bu hayata yoğunlaşmış. sevgİ Özdemir E rkek egemen dünyada, feminizmin ve kadınların duygularının sohbetlerin mezesi yapıldığı, özellikle Türkiye’de kadının alay konusu edildiği göz önüne alındığında Özlem Alkan K.’nin Ağır Bir Şeyin Fazla Gürültü Çıkarmadan Devrilişi isimli romanının benzer bir akıbete uğrama ihtimali var. Fakat bunu bir kenara bırakmalıyız çünkü yazarın romanda tartıştığı konuların şakası yok. Şunu söylemek istiyorum: Kadın olmak, Türkiye’de zaten en önemli zorluklardan. Pek çok olanağa sahipken, bambaşka coğrafyalarda huzur ve refah içinde yaşayabilecekken Türkiye’de hayatını devam ettiren Mine’nin etrafında dönen anlatımıyla kitap, sabun köpüğü romanlardan farklılaşıyor. Tekrarların, beyni uyuşturmak için izlenen dizilerin ve hayatı zora sokan kötü anıların üstesinden gelmeye çalışan kadın imajı, yazarın konuyu serilmemek için başvurduğu gerçekler. Başka bir gerçek ise sorulardan doğan ikilemler. Yazar aşkın gerçekliğini, ilişkilerini, kendisini, arzularını sorgulayan Mine’nin üzerinden, hepimizin düştüğü gayya kuyusunu gündeme getirmiş. Üstelik oradaki “mükemmel” veya “eksiksiz hayat” örtüsünün bedenimize sürekli dolandığını unutmadan yapmış bunu. Gerçek duyguların bastırılıp sahte gülüşler ile güven gösterilerinin kimliğe ve kişiliğe büründüğü bir yaşamda Mine de ayakta kalmaya uğraşıyor. Bütün bu gelgitlerin orta yerinde, Türkiye’ye dair kimi gerçekler romanın bir anlamda taşıyıcısı. Biraz önce bahsettiğim Türkiye’de kadın olmanın güçlüğü, Mine’nin sorguladığı ve ayağına takılan her sahteliğe eşlik ediyor. SORULAR VE YANITLAR Günlük hayatta her an karşımıza çıkan kendini savunma ihtiyacı Mine’nin de gözüne çarpıyor. Ancak o, kabullenmek şöyle dursun, bunları hiç yılmadan eleştiriyor. Özlem Alkan K.’nin, Mine üzerinden Türkiye’deki kadınlara dair absürt açmazları, biraz da kendi yaşamından parçaları işin içine katarak yermesi, yüzeyselliği samimiyetle aşmak amacıyla atılan bir adım diye yorumlanabilir. Bazı satırlarda gözünü budaktan sakınmadan kadına çarpık bakışın üstüne giden yazar, korku ve kabulleniş duvarlarını elinden geldiğince yıkmaya yönelmiş. Özlem Alkan K., kadının kendi duygularını, kimliği ve kişiliğini ayağa kaldırması gerektiğini söylüyor âdeta. Kadına, erkeklerin penceresinden bakmadığı gibi günümüzde sık karşılaştığımız örneklerden hareketle eleştirilere girişiyor. Kadınlara “kendiniz gibi” değil, doğrudan ve koşulsuz “kendiniz olun” diyor. Mine, bu anlamda sıradan olduğu kadar sıra dışı bir karakter. Bazı kadınların kapıları kapatıp her şeyi sineye çekerek yaşamaya devam edebileceği durumlar karşısında çuvaldızı kendisine batırıyor. Peki, bu hâli onun sarsılmaz yıkılmaz derecede güçlü olduğunun göstergesi mi? Elbette hayır. Çünkü Mine de bizim gibi. Özlem Alkan K., tam da bunu anlatmaya çalışmış aslında: Duygularınızı yaşayın; güçlü numarası yapmadan ve kendinizi sorgulayıp teşhisi doğru koyarak hayatınızı sürdürün. Gerekirse rutinleşen yaşamınızı değiştirin. Daha doğrusu, hayatınızı körelten her şeyden kurtulun. Tabii bunları satır aralarından yakalıyorsunuz... Kurumsal, sanal, yüzeysel ve yalanlarla örülü olan dışında bir hayat daha var. Orada, özellikle Türkiye’deki çoğu kadının ısrarla ötelediği soru ve yanıtlar bulunuyor. Özlem Alkan K. de buraya yoğunlaşmış. Şehrin gürültüsü, yetiştirilmesi gereken ve hatta akla getirilmek istenmeyenleri maskeleyen işler, Mine gibi pek çok kadının içinde tortulaşan sıkıntıları, soruları ve ne kadar acı da olsa onların cevaplarını öteliyor. Yazar, romanda bunların günbegün listesini çıkarıyor. Sonuçta Ağır Bir Şeyin Gürültü Çıkarmadan Devrilişi, dillere pelesenk olan “kadın muhabbeti” deyişinin ötesine geçiyor. n Ağır Bir Şeyin Gürültü Çıkarmadan Devrilişi / Özlem Alkan K. / Doğan Kitap / 310 s. KItap 178 Haziran 2017