29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KItap VİTRİNDEKİLER Canım TavşancığımAyşe Bener’e Mektuplar (Ankara 19691987) / Vüs’at O. Bener / Yapı Kredi Yayınları / 252 s. Canım Tavşancığım, Vüs’at O. Bener’in, eşi Ayşe Ilıcalı Bener’e 19691987 arasında yazdığı mektuplardan oluşuyor. Kitapta üç bölüm var: “Ankara’dan İstanbul’a (19691971)”, “Ankara’dan Canterbury’ye (19791980)”, “Ankara’dan Lancaster’a (1987)”. İlk bölümdeki elli altı mektup, Bener’in Ayşe Ilıcalı’yla tanışmalarından sonraki yılların (19691971) tutkuları ve sancılarıyla yüklü. Toplumsal dikkatler ve bireysel uyarılarla dolu yirmi dokuz mektup 19791980’in siyasi ve ekonomik krizlerini yansıtıyor. Son iki mektuptaysa 1987 kışındaki sıkıntılar öne çıkıyor. Günün O Belirsiz Vaktinde / Emir Çubukçu / Can Yayınları / 136 s. “Canavarlar çıkıp gitti parmaklarımın ucundan. Anıları kaldı yalnızca. Benim yazamamam, anlatacak bir şey bulamamam kaldı. Yaşamımın son demi dediğim şu anlamsız zamanı anlamlandıramamam kaldı. Yıllar önce bittiğini fark etmeden bitirdiğim bir hikâyenin, son olduğunu bilmeden koyduğum o noktanın titreyen ışığı kaldı sonra içimde.” Günün O Belirsiz Vaktinde, genç öykücü Emir Çubukçu’nun ilk kitabı. Anlatımındaki açıklığı, toplumsal sorunlara yönelik dikkatli ve eleştirel tutumu dikkat çekiyor. Çubukçu’nun öyküleri, özellikle güncel sorunların önümüzdeki dönemde öyküye nasıl yansıyacağı konusunda fikir veriyor. Kediler / Zahrad / Çeviren: Ohannes Şaşkal / Aras Yayıncılık / 96 s. Mizah yüklü anlatımıyla ve engin hayal gücüyle Ermenice şiire yeni bir soluk getiren Zahrad’ın kedili şiirleri, şaire ait kedi çizimleriyle birlikte TürkçeErmenice olarak yayımlandı. Kitapta, şairin pek bilinmeyen çizer yönüne de tanıklık ediyoruz. Çizimlerinde ağırlıklı olarak benimsediği kübik tarz, Zahrad’ın dönemin gözde akımlarını yakından takip eden hünerli bir “amatör” olduğunu gösteri yor. Hayatı boyunca kedilerle haşır neşir olmuş, kedileri olmazsa olmazı bellemiş bir ozanın estetik ve bir o kadar samimi dizeleri, renkli portrelerle bir araya geliyor. Zahrad’ın şiirleri bize “kedi”lerden öğreneceğimiz daha çok şey olduğunu anlatıyor. Son Kanıt / Robert Dugoni / Çeviren: Süleyman Genç / Altın Kitaplar / 408 s. Kız kardeşinin katilinin yeniden yargılanmasının yarattığı büyük yankılar bittikten sonra, Tracy Crosswhite cinayet masasındaki görevine yeniden döner. Fakat yaşadığı acı olayların yaraları kapanmadan, bu kez hem mesleğini hem de yaşamını tehlikeye atacak bir soruşturmanın içinde bulur kendini. Bir seri katil, Kuzey Seattle’ın ucuz motellerinde dansçı genç kızları öldürür ve geride hiçbir ipucu bırakmaz. Tracy, onu katile ulaştıracak anahtarın eski bir soruşturma dosyasında olduğunu fark ettiğinde işi daha da zorlaşır çünkü bu soruşturmayı yürütüp sonuçlandıranlar, aslında birçok kanıtı da hasıraltı etmiştir. Cinayetler sürerken Tracy de tehdit altındadır. Katili yakalayabilecek kanıtın peşinde, şüpheler, çelişkiler, çıkmazlarla dolu bir av sahasında her şey pamuk ipliğine bağlıdır. Biz Hep Şatoda Yaşadık / Shirley Jackson / Çeviren: Berrak Göçer / Siren Yayınları / 184 s. Shirley Jackson, Biz Hep Şatoda Yaşadık’ta ters köşelerle örülü bir öykü anlatıyor, okura tuzaklar ve yanılsamalarla dolu bir zemin sunuyor. Roman, inişleri ve çıkışları, anlatımdaki sıçrayışlarıyla Jackson’ın kaleminin gücünü ortaya koyuyor; üstelik karşılaşacağınız en tuhaf kahramanlardan Merricat ile tanışmanızı sağlıyor. Merricat, onu mahvedecek hakikatlerin karşısında hayalleri sayesinde dimdik duruyor, ne var ki bazı hayaller, kâbuslarla koyun koyuna uyuyor. Jackson, Amerikan Gotiği’nin klasiklerinden sayılan Biz Hep Şatoda Yaşadık ile kız kardeşliğe dair unutulmayacak bir metne imza atıyor. Amerikan Tanrıları / Neil Gaiman / Çeviren: Niran Elçi / İthaki Yayınları / 712 s. Gölge, son üç yılını hapishanede geçirmiştir ve tahliyesine iki gün kala karısının ölüm haberini alır. Cenazeye katılmak için uçağa biner. Yanına en masum ta nımla “esrarengiz” denilebilecek Bay Çarşamba oturur. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. “Artık Gölge on yaş daha yaşlı. Amerika da öyle ve Tanrılar beklemede.” Amerikan Tanrıları, bu kez yazarın tercih ettiği metinle okurların karşısında. Kitabın onuncu yılı için hazırlanan bu özel çalışma, sadece yeni önsöz ve sonsözlerle değil, metne yapılan eklemelerle de genişletildi ve Neil Gaiman’ın hayal gücünü gözler önüne seren bu başyapıtın benzersiz bir edisyonu ortaya çıktı. İstanbul 2023 / Sinan Logie, Yoann Morvan / İletişim Yayınları / 190 s. “İstanbul 2023” projesinin adımlarını yerinde, İstanbul’un git gide genişleyen çeperlerinde gözlemleyen Sinan Logie ve Yoann Morvan, bu yayılmanın ve değişimin etkilerini aktarıyor. Yürüyerek yaptıkları bu gezide, Gebze’nin “cehenneme benzeyen” sanayi bölgelerinden Aydos Tepesi’ne, şehrin neredeyse artık her yerinde boy gösteren kapalı sitelerden kentsel dönüşümle bambaşka bir kimliğe büründürülen gecekondu semtlerine uzanan ve Osmangazi Köprüsü, üçüncü havalimanı, üçüncü köprü ve Kanal İstanbul gibi “çılgın projeler”in de içinde bulunduğu bir güzergâhı ele alıyor. İkili sadece şehrin değişimini değil, bu değişimle birlikte toplumun yok olan eski alışkanlıklarının ve edindikleri yeni eğlence anlayışlarının yanı sıra bu büyümenin kontrolsüz şekilde devam etmesi hâlinde oluşabilecek tehlikeleri de gözler önüne seriyor. Şimdi Moda Pastel / Meredith Schorr / Çeviren: Çiçek Ağgez / hep kitap / 272 s. Kimberley Long, bir avukatlık bürosunda sekreter ve popüler bir kitap bloğunun kurucusu. Chicklit hayranı. Kitaplar sayesinde işinin kötü taraflarını görmezden gelmeyi başarıyor. Tabii bir de ofisteki yakışıklı avukat Nicholas sayesinde ve bir gün lisedeki ezeli düşmanı Hannah Marshak’ın tam da onun sevdiği türden bir kitap yazdığını öğreniyor. Bu da yetmezmiş gibi kitabın eleştirisini yazması isteniyor. Hannah’nın samimiyetsiz ısrarları da cabası! Kimberley yazarına duyduğu nefreti görmezden gelerek objektif bir eleştiri yazabilecek mi? Peki ya hayallerinin erkeği Nicholas’ın dikkati çekmeyi başaracak mı? Meredith Schorr, Şimdi Moda Pastel’de karakterlerin karmaşık ve eğlenceli ilişkileriyle okura sesleniyor. Gezmek Yaşamaktır / Faruk Pekin / Hil Yayınları / 326 s. Ülke dışında “ucuz turist cenneti” olarak tanıtılan Türkiye’de “kültür turizmi”nin hak ettiği yeri kazanması için yoğun çaba harcayan gezi tasarımcısı Faruk Pekin, “Önemli olan görmek değil, algılamaktır” şiarıyla sorumlu ve sürdürülebilir turizm anlayışına uygun olarak hazırladığı yüzlerce gezi programıyla yıllardır gezginlerin ufkunu açıyor. Bu yeni gezi kültürünün en tecrübeli ismi Pekin’in, daha önce yayımlanmış yazıları ve ilk kez okura sunulan metinlerin bir araya getirildiği Gezmek Yaşamaktır’da, kâh Hindistan’da milyonlarca insanla birlikte Kumbh Mela festivaline kâh bir kutup gecesi yıldızların altında sıcak şaraplı bir kokteyle davet ediliyor okur. 15 Temmuz Anayasası / İbrahim Ö. Kaboğlu / Tekin Yayınevi / 232 s. Neden “15 Temmuz Anayasası?” çünkü 16 Nisan’da oylanan “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, 15 Temmuz darbe girişimi ve ardından yürürlüğe konulan olağanüstü hal rejiminin ürünü. İbrahim Kaboğlu, olağanüstü hal ile kanun hükmünde kararnamelere dayanan bir yönetim altında yapılan anayasa değişikliği referandumu ve tartışmalı sonucuyla karşı karşıya kalan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının önümüzdeki süreçte neler yapabileceğini, yılların kazanımlarını nasıl muhafaza edebileceğini hukuk, demokrasi ve insan hakları bağlamında 15 Temmuz Anayasası adlı kitabında inceliyor. Türkiye ÜzerineŞark Meselesi / Karl Marx / Çeviren: Selahattin Hilav, Atilla Tokatlı / Sümer Yayıncılık / 142 s. Marx’ın Türkiye Üzerine kitabı, bundan 164 yıl önce New York Tribune gazetesine yazdığı makalelerden oluşurken dönemin Osmanlı, Rusya ve Avrupa (Avrupa dediğimiz özellikle İngiltere) ilişkileri üzerinde toplumsal yapı, siyasal yaklaşımlar, çıkarlar ve bunun üzerine şekillenen diplomasiyi irdeleyerek günümüze dek uzanan ilişki yumağını sorguluyor. Kitap, devletlerarası sorunları oluşturan çelişkiler ortadan kalkmadığı için zamansal değişimin geride bıraktığı mekânsal sorunların aşılamayacağını çok çarpıcı bir biçimde ortaya koyarken Osmanlı İmparatorluğu’nun on dokuzuncu yüzyılındaki sorunlarına, “hasta adam” tanımıyla ortaya çıkan ilişkilere ve günümüzün Türkiye devlet yapısının yaşadığı sorunlara mercek tutuyor. n 24 8 Haziran 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle