08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OSMAN ULAGAY’DAN “DÜNYA TRUMP’A MI KALACAK?” ‘Trump, örnek bir lider!’ Osman Ulagay, on iki bölümden oluşan “Dünya Trump’a mı Kalacak‘Tek Adam’ Çıkmazı” adlı yeni çalışmasında, özellikle son yirmi beş yılda yaşanan büyük küresel dönüşümü yorumluyor. İnsanların birikmiş özlem ve öfkeleriyle bu dönüşümden nasıl etkilendiğini, bunu okuyarak kurtarıcı rolüne soyunan Putin, Erdoğan ve işe yeni başlayan Trump’ın nasıl iktidara geldiğini yazıyor. Ulagay “tek adam” rejimlerini incelerken insanlığın karşı karşıya kaldığı diğer tehditleri de değerlendiriyor. Ulagay’la kitabını konuştuk. gamze akdemİr [email protected] Ç alışmanızda dünyanın ve Türkiye’nin bugün geldiği ve buradan gidebileceği noktayı tartışırken son yirmi beşotuz yılda yaşanan büyük küresel dönüşümü hangi bileşenlerle ele aldınız? n Soğuk Savaş’ın sona erip Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından yaşanan büyük küresel dönüşümün üç temel bileşeni var: Birincisi; kapitalizmin küreselleşmesinin dünya ekonomisinin yapısını ve dengelerini değiştirmesi. İkincisi; bilim ve teknolojideki gelişmelerin insan yaşamını uzatması ve dijital devrime yol açması. Üçüncüsü; bu gelişmelerin dünyanın dört bir yanındaki insanları küresel yaşamın içine çekip farklı kişiler hâline getirmesi. Bunun sonucunda bütün kurumların, dengelerin, kuralların, ilişkilerin, hiyerarşinin ve düzen kavramının değişime zorlandığı farklı bir dünyada yaşamaya başladık. Bu büyük dönüşümün ilginç çelişkilere yol açması kaçınılmazdı. n Neydi bu çelişkiler? n Bir kere küreselleşme süreci ve dijital devrim, gelir ve servet eşitsizliğini inanılmaz boyutlara tırmandırdı. Kapitalizmin küreselleşmesi ülkeler arasındaki gelir farklılıklarını azalttı ama kapitalist gelişmenin kaçınılmaz sonucu olarak sermaye birikimi hızlandı ve eşitsizlik hemen her ülkede hızla arttı. Dijital teknolojide yeni buluşlara imza atan girişimciler ise çok kısa sürede büyük paralar kazandı, dünyanın en zengin sekiz kişisinin servetinin dünya nüfusunun yüzde 50’sinin, yani 3.6 milyar kişinin servetini aştığı noktaya gelindi. Daha şaşırtıcı olan ise şimdi küreselleşmeye ve doğurduğu sonuçlara karşı en güçlü tepkinin Batı’nın zengin toplarından gelmesi. İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkma noktasına gelmesi, Trump gibi birinin ABD Başkanı olması bu tepkinin sonucu. “KÜRESEL FİNANS İFLASIN EŞİĞİNDE” n İnsanları yönetmek artık çok daha zor... n Dünya çok daha karmaşık hâle geldi çünkü. Bakın, küresel ekonomide yaşanan büyük dönüşüm yaklaşık iki milyar insanı küresel oyunun içine çekti, büyük bölümü kırsal yaşamdan koparak sanayi işçisi hâline geldi. İletişim devrimi de bu insanları cep telefonuyla ve internetle buluşturdu, özgüvenini, başkalarıyla iletişim kurma olanağını artırdı. Bugün dünyadaki Facebook abonelerinin sayısı iki milyara yaklaşıyor. Çok farklı talepleri var bu insanların, karınlarının doyması yeterli değil. Söz hakkı da, kendilerini dışlamayan bir yönetim de istiyorlar. n Siyaset bu talepleri karşılayamaz duruma mı düştü? n Evet, öyle. Ekonomide, teknolojide ve insanların yaşam koşullarında büyük bir dönüşüm yaşanırken siyasetin temel yapısı hemen hiç değişmedi. Siyaset eski ulusal devletulusal meşruiyet modeline çakılı kaldı. Giderek daha karmaşık hâle gelen bir dünyada kendilerini tehdit altında hisseden insanlar da sığınacak bir otorite aramaya başladı. “Tek adam” rejimleri ve popülizmin yükselişi işte bu ortamda gelişti. nABD’de Trump’ın başkanlık seçimini kazanması ve 2008 krizinin ardından birçok Avrupa ülkesinde küreselleşme karşıtı aşırı sağ partilerin güçlenmesi başka nelerin sonucu ve göstergesi? n 2008 krizi, Batı’nın zengingelişmiş ülkelerinde gerçek bir şoka yol açtı, bir kırılma etkisi yarattı. ABD’nin, hatta dünyanın en parlak elemanlarını istihdam eden küresel finans sisteminin iflasın eşiğine gelmesi tüm sisteme karşı bir güvensizlik yarattı. Finansal kriz ekonomik krize dönüşüp işsizlik yıllardır görülmemiş boyutlara tırmanınca, üstelik bu kötü tablo 2016’ya kadar sürünce zaten zorlanan sabırlar taştı, Avrupa’ya göçmen akımı hız lanınca tepki de patladı. Batı ülkelerinde bu süreçten mağdur olduğunu düşünenler isyan bayrağını çekti ve bugünkü noktaya gelindi. Küreselleşmenin ve finansallaşmanın savunucusu olarak görülen partilerin gözden düştüğü ortamda popülist bir söylemle küreselleşmeye karşı çıkan ve göçmenleri, yabancıları kovmak isteyen liderlerin ve partilerin yıldızı parladı. “TRUMP’IN BAŞARI ŞANSI PEK YOK” n Bu liderler arasında Trump’ın yerini ve misyonunu ayırıyorsunuz. Sizce ne bakımdan farklı Trump’ın durumu? n Bugüne kadarki tutumuyla; içgüdüleriyle davranan bir adam izlenimi veriyor. Ama asıl, radikal popülist bir programı uygulamaya kararlı göründüğü için önemli Trump. Yeni Başkan’ın küreselleşmeye set çekerek millî ekonomiye dönme ve ABD’de imalat sanayiini canlandırma projeleri, büyük altyapı projeleri gerçekten başarılı olursa o zaman onu ciddiye almak gerekecek. Başarılı olamazsa palavracı olduğu anlaşılacak. Başarılı olma şansının pek fazla olmadığına inanıyorum ve yaratacağı düş kırıklığının diğer popülist liderlere örnek olabileceğini düşünüyorum. n Kitabınızda “bu böyle gitmeyecek, insanlığın geleceğini Trump, Putin, Erdoğan gibi liderler belirlemeyecek” diyorsunuz. Putin ve Erdoğan yıllardır iktidarda, Trump da daha yeni seçildi... n Şimdi bir kere, her üçünün de dünyadaki ve ülkelerindeki koşulları doğru okuyarak ve değerlendirerek bugünkü konumlarına geldiğini kabul et mek gerekiyor. Hızlı dönüşüm geçiren bir dünyada, uyum sorunları yaşayan ve değişimi değil düzeni özleyen, riski değil istikrarı arayan ve hayat standardının gerilediğini hisseden insanların ihtiyacını doğru okudular. Bu liderlerin en önemli özelliği ise isimleri etrafında bir efsane yaratmayı başarması. Toplumun geniş bir kesiminin gözünde bir tür “üstün insan” konumundalar. Çok büyük yanlışlar da yapsalar, ülkelerini gereksiz savaşlara da soksalar ya da ekonomiyi resesyona da sürükleseler kendilerine destek veren kesimi elde tutmak için attıkları adımlar başarılı olabiliyor. Fakat parlak geçmişe dönüş vaatleri ve tarihe mal olmuş kahramanlık hikâyeleriyle kurtarıcı arayışına giren ve insanları avutan liderlerin kalıcı bir başarı elde etmesi olanaksız. Trump örneği bu nedenle önemli görünüyor bana. n Böyle bir dünyada Türkiye’nin bugününü ve yarınını nasıl görüyorsunuz? n Son yıllarda Türkiye’ye yön veren anlayışın, geleceğin dünyasına ayak uydurmayı öncelikli hedef olmaktan çıkardığını görüyoruz. Batı’ya karşı cephe almayı ve dünyadaki gelişmelerden kendini soyutlamayı marifet sanan bir anlayışın etkisi altında. Türkiye ancak bilime, teknolojiye, yaratıcılığa öncelik veren bir eğitim sistemine, nitelikli insanların yeni buluşlara, yeni atılımlara öncülük edeceği bir özgürlük ortamına kavuşabilirse bugün içine sürüklendiği kısır döngüyü kırabilir. n Dünya Trump‘a mı Kalacak?Tek Adam Çıkmazı / Osman Ulagay / Doğan Kitap / 160 s. 12 13 Nisan 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle