Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
>> tup yazmayı yeğlerdi. 19291989 arası yazdığı mektuplardan 15 bin tanesi bulundu, 2 bin 500’ü dört cilt halinde Cambridge U.P. tarafından yayımlanırken 5 bininden de alıntılar yapıldı. Son mektubu ölümünden bir ay öncesine aittir. Son mektupları sanki internet mesaj diliyle kotarılmıştır; kısa, veciz ve aceleci… “Sevgili Michael Kaball, 8 Kasım tarihli mektubuna teşekkürler. Hastayım ve yardımcı olamam. Affet. Bensiz devam edin. Hepinize en iyi dileklerle. Sam Beckett” 4116 “Kendimi kaşırsam zamanın geçtiğini, uçtuğunu hissederim. Hakkını vererek kaşınmanın mastürbasyondan daha doyurucu olduğu görüşündeyim. Yetmişine hatta daha sonrasına dek mastürbasyon yapabilirsin ama sonunda o, bir huya dönüşür…” “The EndSamuel Beckett, 1954” 4117 Otomatik: Otom…atik. 4118 Bazen bir tanıdık karşıma çıkar, yüzündeki İnek Şaban ifadesiyle ve gururla kitabını okumaya çalıştım ama onuncu sayfada bıraktım der. İçimi bir sevinç kaplar, “Hay Allah razı olsun” derim. Şaşırır, “Hö” der. 4119 Ayşe Kulin 08.12.2016 günkü Cumhuriyet Kitap’ta Reyyan Bayar’ın kendisiyle yaptığı söyleşide, “Aklını da ahlakıyla yitirmiş gibi duran ilkel bir topluma dönüşüyoruz” demiş. (Saptamasına katılıyorum: Welcome to SIĞLIKİSTAN!) 4120 Kitap önerileri: Lümpen Roman – Roberto Bolaño (Çev. Seda Ersavcı), CAN / Bütün Yazıları – Tomris Uyar, YKY / Finnegan Uyanması – James Joyce (Çev. Fuat Sevimay), SEL / Turgut Uyar ve Başka Şeyler – Orhan Koçak; Yücel Göktürk, Metis / Ağaçtaki Kız – Şebnem İşigüzel, CAN / Kabuk – Zeynep Kaçar, SEL… 4121 “Galata, Pera, Beyoğlu: Bir Biyografi”denBrendan ve John Freely: “…Bir sonraki bloğun tümünde tartışmalara yol açan Demirören Alışveriş Merkezi yer almaktadır. Bir zamanlar burada Osmanlı Bankası Umum Müdürü Mösyö Emile Devaux’ya ait büyük bir bahçeyle çevrelenmiş konak vardı. 19. yüzyılın sonlarında bunun yerini Grand Hotel de Luxemburg aldı; bu otel Pera Palas’ın açılışına kadar Şark Ekspresi ya da gemi ile Avrupa’dan gelen gezginlerin tercihiydi. Çaykovski şehri ziyarete geldiğinde burada kalmıştı ve ‘Gayet hoş döşenmiş’ demişti. 1897’de otel kapandı…” (Demirören Alışveriş Merkezi, işletmecilik açısından başarılı bir ticaret merkezi olamadı. Sanki aynı kader, restorasyonu henüz biten Emek Binası’nı da [Cercle d’Orient] beklemektedir. Bu iki anıt bina, İstanbulseverlerin az ahını almamıştı.) 4122 Yaşar Kemal’in ilk çevirmeni, Sefarad ve İstanbul kökenli Edouard Roditi (19101992) önemli yazar, çevirmen, eleştirmen ve bir estetti. Sekiz dilde çeviri yapabildiği söylenir. Bibliyoman ve dostum Michael Neal’i (doğ.1953) manevi yeğeni bellemişti. Michael’dan duyduğum Roditi anekdotlarını yeri geldiğinde yazılarımda kullanmıştım. İşte yine bir tanesi: 1950’lerde Paris’teyken bir Alman yayınevi Roditi’den, Fernando Pessoa’yı Almancaya çevirmesini ister. O sıralarda Roditi ABD’nin kadrolu çevirmenidir ve bir yardımcıya gereksinim duyar. Dostu ve şair Paul Celan’la (19201970) birlikte çalışacaktır. Genellikle akşamları telefonda Fransızca, Almanca ve Portekizce konuşarak ilerlerler. Roditi’nin SaintGermain’deki evi herkese açıktır. Yazar, şair ve sanatçıların yanı sıra Kuzey Afrikalı göçmenler de onu sık sık ziyaret etmektedir. Hatta birkaç kez bu yüzden polis tarafından soruşturulur. Bir akşam eve döndüğünde polis onu yine karakola davet eder. Yalnız bu kez, onun bir polyglot olduğunu bilen polis, karışık bir teyp kaydını deşifre etmesini ister. Teybi dinlemeye geçen Roditi şoke olur; Celan ile kendisinin çevirilerinin, telefon kaydını dinlemektedir… (Devamı gelecek sayıda) 4123 (Şaka yaptım, anekdotu bu maddede tamamlıyorum) …Roditi kendini toparladıktan sonra çok yorgun olduğunu, teybi alabilirse ertesi sabah kalkıp öğlene kadar onu deşifre edebileceğini belirtir. Bilahare, derhal eski nişanlısı Helene Bokanowski’yi arar, onun kocası Maurice Bokanowski o sırada Ulaştırma Bakanıdır. Durumu ona izah edince günahsız vatandaşların telefonlarının yasa dışı yollarla dinlenmesine sinirlenen Bakan sorumlular hakkında gerekeni yapar. Buna rağmen Roditi’nin ABD kadrosunda bulunması ve bohem yaşam tarzından tedirgin olunması nedeniyle birkaç ay sonra sınır dışı edilir. Helene’yle nişanı neden bozduğunu merak ediyorsanız, Roditi eşcinseldi ve durumunu bilmeyen ailesinin zoruyla nişanlanmıştı. 4124 Yaşayan gözde yedi romancımdan birer ürün önermem gerekirse: Barış Bıçakçı – Bizim Büyük Çaresizliğimiz Şule Gürbüz – Coşkuyla Ölmek Hamdi Koç – Çiçeklerin Tanrısı Mahir Öztaş – Koparıldığımız Topraklar Orhan Pamuk – Masumiyet Müzesi Ayfer Tunç – Dünya Ağrısı İbrahim Yıldırım – Madam Samatya 4125 20.12.2016! Açık Radyo’yu takdir ederim, başarıya ulaşmış bir “çağdaşlık” projesidir. Vesileyle tüm sponsorlarını tebrik ederim. “Kamusla Güreş” programını hazırlayıp sunan Didem Gürzap, Evrim Demirören ve Kerem Doğan; Selçuk Altun ve KİTAP İÇİN okurlarıymış (Tüm okurlarım birikimli ve zarif oldukları için bu özelliklerini yinelememeliyim). Doyurucu programlarına okur kimliğimle katıldım. Yayın sıramızı beklerken karşıdaki semt lahmacuncusu dikkatimi çekti, programdan sonra orada karnımızı doyurmaya karar verdik. Heyhat, bir heves kapısına vardığımızda paydos etmişti. Yolun karşı tarafındaki “Köşebaşı” nam kebapçıya koşturup lahmacun, Adana kebap ve şalgam suyuna yumulduk… Bu kenti terk etmeme nedenlerim arasında kebap yok değildir! n KItap 2 Şubat 2017 9