07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SİNA AKYOL’DAN “SÜTÜN HUYU” ‘Acemi olmadan iyi şiir yazılmaz’ Sina Akyol elli yıldır şiir yazıyor. Akyol ile yarım asırdır eksilterek ve yalın bir biçimde yazdığı dizelerinin yanı sıra yeni kitabı “Sütün Huyu” üzerine konuştuk. duygu kankaytsın Tabii ki önemlidir. Ama bir o kadar da önemli değildir. Ne de olsa arka nızda pek çok şiir ve kitap bırakmış bir kişisinizdir ve zaman ilerledikçe yaşınız da ilerleyecek, böylece ellinci Ş iir yolunda ellinci yılınızı kutluyorsunuz. Bu kutlama Sütün Huyu’yla taçlandı. Octavio Paz, “Şiir eyleminin bütünlüğü ancak ve ancak şiir yılınıza da gelmiş olacaksınızdır. Bu ellinci yıl meselesine “sıradan” bir mesele olarak bakmak ve onu normal karşılamak gerekir. “SAMİH RİFAT’I ANMAK İSTEDİM” şairin kendisiyle kurulabi n Sütün Huyu, “Samih Rifat’ın kıy lecek aracısız ilişkiyle kavranabilir” metli anısına” ithaf edilmiş. Şiir okur diyor. Sütün Huyu’na böyle böyle mi ları ve ilgililerinin hemen dikkatini vardınız? çekecektir; sizin için sebebi özel ya da n Ellinci şiir yılına birinden bi değil ama bir algı yaratıyor. Nasıl bir ri elbet denk gelecekti ama Sütün yönsemesi var bu ithafın bu kitap için? Huyu’nun denk gelmesi özellikle se n Her kitabımı ne yazık ki artık vindirdi beni, öncelikle bu! Her “yeni”, hayatta olmayan kıymetlilere “ithaf et bir sonraki “yeni”nin hazırlayıcısı. Bu mek” bir huy, bir alışkanlık oldu bende. anlamda her “yeni”, bir öncekinin geti “Mükemmel” diye bir şeyin olmadığı; rebildiklerinin üstüne oturur. İstisna olamayacağı çünkü mükemmelin, sız herkeste işlemiş olduğu gibi, bende amaçlanan bir nokta, asla ulaşılamayan de böyle işlemiştir süreç ve derken ve ulaşılamayacak bir doruk olduğu Sütün Huyu’na varıldı. bilinir. Buna rağmen, “mükemmel”dir n Peki, yeniyi arama minvalinde Samih Rifat. Kendisinden okudu şiirinizdeki ellinci yılınızı ve Berger’ın ğum ilk çeviri şiir kitabının adı Gece sizdeki izlerini konuşalım mı? Yazı’ydı. Bir başka kıymetli Oktay n Sanatta “hep yeniyi aramak” Rifat’la birlikte çevirmişti o kitaptaki bahsinde şunu söyleyebilirim: şiirleri. Bir diğer şiir çevirisi kitabıysa Beethoven’ın cenaze töre ninde, soyadı Grillparzer olan ve bugün esamisi okunmayan bir şair (o dö nemin Orta Avrupası’nın ünlü bir şairiymiş), tören konuşması yapmış. Mealen söylüyorum, “Beethoven öl dü, bu demektir ki Sonat da öldü” buyurmuş Grillparzer Efendi. Beethoven sonrasın daki besteciler sonat yazma ya elbette devam etti ama “Beethoven sonatları”ndan farklıydı. Demek oluyor ki “yeniyi aramak” hem işin doğası gereği hem de kaçı nılmaz bir şey. Berger’a de geleyim: Bir şiirinde, “Ölü mün yanına çömelmiş/ ya zan bizler/ kayıt tutucuları yız” diyor. Şairler, yazarlar ve sanatçılar olarak bugün yaptığımız ayrıca tabii ki yarınlarda da yapacağımız o “kayıt tutuculuğundan” söz açıyor Berger. Kendimi epey beslediğim bu kıymetli “varlık”ın bendeki kıymetli izini bu kadarla anlatmış olayım mı? “Şiirdeki ellin Sina Akyol ci yıl” konusuna gelince: Paul Claudel’den, tümüyle kendisinin çevirdiği, Japon Yelpazeleri İçin Yüz Tümce’ydi. Samih Rifat’ın bu çeviri şiir kitaplarını ilk okuduğumda, belki de özgün dillerindekilerden iyi şiirlerle karşılaştığımı fark etmiş, tıpkı geçmişte Cevat Çapan kıymetlimiz için düşündüğüm gibi düşünmüş, “Bu adam mutlaka şiir de yazıyordur, günün birinde mutlaka yayımlayacaktır o şiirleri” demiştim. Bunlar elbette anlamlı ve önemli ama asıl anlamlı ve önemli olan, Çocuğu Anlat Bana adlı şiir kitabı. 2010’da yayımlanan bu çok önemli şiir kitabından çoğu okur, hatta çoğu şiir okuru ve “şair kısmısı”, ne kadar yazık ki hâlâ olunması gerektiği kadar haberdar değil! Uzun sözün kısası, tümüyle “güme gitmiş” bir “yazıklar kitabı”dır. Evet, bu çok kıymetli “varlığımı”, Samih Rifatımı anmak istemiştim, Sütün Huyu’nda. n Kitabın ilk şiiri on beş bölümden oluşuyor. Her bölümde kısa şiirler var. Kısa şiirler, içinde yer aldığı “esas” şiirin uzamasını mı sağlıyor? Niye kısa şiirlerden oluşan uzun şiir? n Evet tıpkı söylediğin gibi. Kısa şiirler müthiş bir işlerlik kazandırıyor bana. Malum, anlatılmak istenler “kısa şiir”le ne kadar “tecrübeli” olunursa olunsun kolay kolay anlatılmaz ya da anlatılamaz. Ne bileyim, belki de ben anlatamıyorumdur, belki de sahiden öyledir. Her neyse, anlatmak istediklerimi illâ “kısa şiir”le yeterince anlatamamışsam izleyen bölümlerde onlar kendilerini anlatmaya başlıyor. Bu bir yandan böyle sürüp gidiyor, bir yandan da uzadıkça uzuyor şiir. Olsun varsın, uzayacağı kadar uzasın. Kısa şiirden vazgeçmeden, öyle değil mi, biraz da “uzun şiir” yazalım yani. “OKUMAZ OKURLAR” İÇİN… n Sütün Huyu, adınızla çok hemhâl oluyor. Kitabın bazı sayfalarında “Sina” adı geçiyor. Yoksa bir “narsist” misiniz siz? Niye sıklıkla “Sina” deyip duruyorsunuz? n Geleneğin ve geleneği dönüştürmenin önemli olduğunu düşünenlerdenim. Günümüzdeki dünya ve hayat, sözgelimi “halk şiiri”nden tabii ki uzaklaştırdı biz; anlaşılabilir bir durum aslında bu. Ek olarak şu: Yunus, Karac’oğlan ve diğer halk ozanlarımız olsun son dörtlüklerinde illâki adlarını geçirmez miydi? Bir “halk ozanı” olmayan bendeniz, adımı son dörtlükte değil de şiirin herhangi bir yerinde geçiriyorsam ki bazen geçiriyorum sebebi budur, bundandır. Narsist miyim? Bilmem. Öyle olduğumu bugüne kadar tabii ki yüzüme karşı söyleyen olmadı hiç. n Sütün Huyu’nun son bölümü, “19962000 Şiirleri İçin Dipnot” başlığını taşıyor. 2016’da yayımlanan bir kitapta, 19962000 şiirlerine dönmenin nedenini veya nedenlerini nasıl açıklarsınız? n Beni okuyanlar bilir; 1996 ile 2000 arasında pek çok “hırka şiiri” vb. yazdım. Çoktan bitirmiştim onları, böyle sanıyordum. Kazın ayağı öyle değilmiş meğer; sözünü ettiğin şiirlerin tümü 2016’da yazıldı; öyleyse 19962000 döneminde yazılanlardan bir farkı olsa gerekti. İşte bu farkı göstermek istedim, öncelikle kendime, sonrasındaysa başkalarına; “okumaz okur”a yani. n Hem hayatın hem de şiirin acemisiyken şiirinizdeki ustalık dönemini bize nasıl tercüme edersiniz? n En “usta” şairin dahi “acemi” olmadan iyi, usta işi şiir yazamayacağını düşünenlerdenim. Bir başka kıymetlimizin, Orhan Alkaya’nın belki de mealen söylüyorumdur şu sözünün büyük, çok derin ve olağanüstü önemini sakın unutmayalım: “İnsan önce usta, sonra sonra çırak olur.” Sorunda geçen “ustalık” konusuna da dokunayım: Evet, “usta” diyenler de var benim için; bense “Tövbe” demeden, sadece “Estağfurullah” demekle yetinmeyi tercih edenlerdenim ve bu tercihim, eminim hep sürecek. n Sütün Huyu / Sina Akyol / Mayıs Yayınları / 112 s. 14 2 Şubat 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle