08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

dseiyÖyaalürhılnaeatr Hamdi Koç, “Yalnız Kaldınız Peyami Bey”de yanına cumhuriyet tarihinin ilk yazarlarından Peyami Safa’yı alarak konuyu edebiyat tarihimiz boyunca süren bir yalnızlığın hikâyesi yapıyor. Yazarın sarkastik dili ve her romanında gördüğümüz kendiyle alay edebilme yeteneği, bu son romanında ölüm bağlantılarıyla katlanarak daha fazla zevk veriyor. İ nsan bilmediği bir yere giderken yanında bir rehber olsun ister. Bu yüzden Dante, Cehennem, Araf ve Cennet yolculuğunda yanında bir rehber olsun istemişti; bu görev için Cehennem ve Araf’ta, kendisine İlkçağ’ın büyük şairi Vergilius’tan daha iyi bir rehber bulamazdı. Vergilius, çağdaşı şairlerden farklı olarak ruhun ölümsüzlüğüne inanıyordu çünkü. Yeraltına, ölüler diyarına onun yardımı ile indi. Hamdi Koç da okurunu bugüne kadar yazdığı romanlarından çok farklı bir yere götürürken Yalnızız romanının yazarı Peyami Safa ona rehber oluyor. Yalnız Kaldınız Peyami Bey, yaşam ile ölüm arasında kalmış bir kahramanı anlatıyor. Adının harflerini bilip adının kendisini bilmediğimiz başkahraman bir gece meyhaneden çıktığında, karanlık ve dar bir sokakta yardım isteyen, saldırıya uğramış bir kadının çığlığını duyuyor ve ona yardım etmek için sokağa giriyor. Ama bu belki bir tuzaktır çünkü orada yardım isteyen kadın yerine, onu köşeye sıkıştıran ve öldüresiye döven iki adamla karşılaşıyor. Ölümle yaşam arasında sıkıştığı noktada ona yardım elini uzatan Peyami Bey oluyor. SİMERANYA Peyami Safa, Yalnızız romanında güzelliğin ve doğruluğun egemen olduğu, ütopik bir ülke hayal eder. Buranın adı Simeranya’dır. Hamdi Koç’un kahramanı da buraya, Simeranya’ya düşer. Bilmiyorum, Yalnızız romanını daha önce eleştirenler Simeranya’yı tersten okuyarak Ayna ve Remiz sözcüklerinden, “simgesel bir ayna” olduğunu düşünmüş müydü; bir çeşit gerçekleri tersinden gösteren, kendi içinde bir yansıma yaratan bir ütopya olarak. Hamdi Koç’un alegorik romanına böyle bir fikir çok da aykırı olmazdı diye düşünmeden edemedim. Safa’nın romanında doğruluk ve güzellik hasreti çeken insanın hayalidir Simeranya. Maddi dünyanın tersine manevi bir varlığa sahiptir. Simeranya “bugünkü insanın bütün müesseseleriyle değer sistemine kadar baştan başa inkılâba muhtaç yüz elli yıl sonraki tekâmül imkânlarını düşünerek tasarladığı muhayyel bir ülkedeki hayat…” şeklinde açıklanır Safa’nın romanında. Yalana yer yoktur, tüm hastalıkların sebebi ruhsal olduğu için de hastalıklardan uzaktır burada insan. Koç’un kahramanı Simeranya’yı “O yasak, o unutulmuş bağ, yaşayanlarla ölüler arasındaki” diye betimler. İki dünya arasında, madde ile ruhun arasındaki alandır. Buranın kendine özgü kuralları ve doğa yasaları vardır. Zaman akar fakat kendine has bir akış içinde olduğu için, farklı temposuyla dünyadakinden çok daha yavaş geçer. Geri sarılabilir ve hatalar düzeltilebilir. Burada eşya da özgür iradesini kazan Hamdi Koç’tan alışık olmadığımız türde bir alegorik roman Yalnız Kaldınız Peyami Bey ve bence bugün yazılabilecek en güzel roman örneği. mıştır. Örneğin yere düşen bir battaniye, kendi kendine katlanıp yatağın ayakucuna yerleşebilir. Başka bir zaman ünitesinde, başka bir gerçeklikle var olunur burada. Ölümlülerin dünyasıyla benzerliği ise “onlar” burada da vardır. Dünyada silahla, çekiçle öldüren “onlar” burada da boşluğu kullanır. Yazmanın cezasız kalmadığı ülkemizdeki gibi cezalar Simeranya’da da hüküm sürer. “Sezdiler. Benim sezdiğim de onların korkusu oldu. Onlar hayatta en çok kelimeden korkar. Kelime korkusu büyüklerimizin en eski korkusudur. Bütün korkuların en hızlı yayılanı ve en bize has olanıdır.” “Onlar”ın kim olduğu sorusu hiç yanıtlanmaz ama kötülük buraya da sızmıştır. Ölümde bile “onlar”dan kurtulmak zordur. Simeranya’da varlık maddeden değil ruhtan oluşur. Bu sayede arkası dönük birinin yüzünü görebilir, aklından geçenleri anlayabilir, duygularını paylaşabilirler. Varlık, Tanrı gibi her an, her yerdedir. Simeranya, Peyami Safa’nın romanında arzu edilen bir yerken burada mecbur kalınan bir yere dönüşür. Arada sıkışanların yeri gibi anlatılır. Örneğin kocası öldürülmüş bir kadın, kocasının mezarını bulmadan ölmek istemediği için buraya kısılmıştır. Maddeden kurtulmak ya da başka deyişle ölümün kendisi, bir kurtuluş olarak görünmez. Nasıl çıkılır bu durumdan sorusunun yanıtı kolay değil ama uyku, aşk ve hikâye öneriyor roman kahramanı. Hamdi Koç, Melekler Erkek Olur romanında evlilik rutini içinde uyuşmuş erkeğin bedeninin bir kadının dokunuşu ile uyanışını anlatmıştı; bu romanında da ölü bir bedeni bir kadın dokunuşu ile diriltiyor: “… sonra elini elimde hissettiğimi, dirildiğimi, vücut olmaya başladığımı gördüğümü, bazı çok ağır kabuslardan uyanmaya çalışırken verdiğimiz mücadele gibi çıldırtıcı bir uyanma mücadelesi verdiğimi, nihayet kabusun kabus değil gerçek olduğuna inandığım ve kendimi göz göre göre dehşete bıraktığım anda da kadının eline tutunup karanlıktan sıyrılarak gözlerimi açtığımı, nefes aldığımı…” ÖLÜM Hamdi Koç, hayatla bağını koparmış bir kahraman yaratıyor. Sanatına, yaratıcılığına, insanlığa karşı umudunu yitirmiş görünüyor, bir tek yumuşak noktasının kızı olduğunu anlıyoruz. Kendini öldürmek isteyenlerin kızına zarar verebilecek olması, onu hemen ölmekten alıkoyuyor. Bir de neden kendisinin seçildiğini anlamak istiyor. Kendi değerlendirmesine göre, ne siyasi ne de sanatsal bir önemi var. Yine de peşinde olanlar onun değerli bir şeyine el koymayı istiyor. Öldürdüklerini sandıkları cesedin üzerinden anahtarlarını çalıp evine gidip arama yapacak kadar ne yaptıklarını biliyorlar. Son dönemlerde her okur gibi ben de bu kan kusan dünyada edebiyatın yeni yerini düşünmeye başladım. Colin Crouch gibi bazı siyaset bilimcileri bugünü postdemokrasi çağı olarak adlandırıyor: Toplumların ortak amaçlarının olmadığı ve sağlam görünen demokrasi kurumlarının içlerinin boşaltıldığı bir çağı bu deyimle tanımlıyorlar. Yalnız Kaldınız Peyami Bey, (Can Yayınları, 260 s.), yeni tanımlanan bu çağı benzersiz bir şekilde anlamamızı sağlıyor. Peyami Safa’nın çoğul olarak dile getirdiği yalnızlık, Koç’ta tekile dönüşüyor. Artık ortak bir yalnızlığımız bile yok, bunu bile paylaşmıyoruz. Hamdi Koç’tan alışık olmadığımız türde bir alegorik roman Yalnız Kaldınız Peyami Bey ve bence bugün yazılabilecek en güzel roman örneği. Koç, yanına cumhuriyet tarihinin ilk yazarlarından Peyami Safa’yı alarak konuyu edebiyat tarihimiz boyunca süren bir yalnızlığın hikâyesi yapıyor. Yazarın sarkastik dili ve her romanında gördüğümüz kendiyle alay edebilme yeteneği, bu son romanında ölüm bağlantılarıyla katlanarak daha fazla zevk veriyor. n 6 2 Şubat 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle