08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KEMAL ATEŞ’TEN “SAKLI SÖZLÜK” Saklı Sözlük’ün zenginliği... Kemal Ateş, “Saklı Sözlük” ile dilimizin gizli kalmış binlerce sözcüğünü derleyerek Türkçeye katkıda bulunuyor. hasan akarsu K emal Ateş, Saklı Sözlük için yazdığı sunu yazısında, bu sözlüğü niçin hazırladığını uzun uzun anlatırken Türkçenin, dünyanın en talihli dili olmasını yüz altmış türetme eki olmasına bağlıyor. Bu ek zenginliğinin hiçbir dilde olmadığını özellikle vurguluyor. Bir ek için üç yüzyıl gerektiğini anımsatması da boşuna değil. Saklı Sözlük’te bu ek zenginliğinin nasıl işlediğine tanık oluyoruz. Türkçenin bir de talihsiz yönü olduğunu belirten yazar, Osmanlı aydınının Arapça ve Farsça özentisi yüzünden Türkçenin edebiyat ve bilim dışına itildiğini, bu yanlış gidişin dilimizin gelişmesini engellediğini söylüyor. Âşık Paşa (12721333), “Türk diline kimseler bakmaz idi” diye boşuna yakınmamıştır o yıllarda. Tarihimizin “Ölü sözcükler mezarlığına” dönüştüğü yıllardan Nurullah Ataç’ın da “Kaybolan bir dil” diye söz etmesi boşuna değil. Atatürk’ün dil ve tarih sevgisinin sonucu olarak kurduğu TDK ve TTK (1932), uzun yıllar kendi alanlarında büyük hizmetler verdi. Ancak 12 Eylül 1980 sonrası bu kurumların Atatürk’ün vasiyetinin çiğnenerek kapatılması, dilimizin ve tarihimizin aydınlatılmasına da bir darbeydi. Bu hamle dilimizdeki tarama ve derleme çalışmaları aksattı. İşte Saklı Sözlük, her şeye karşın dilimizin zenginleştirilmesinin aksamayacağının kanıtı. Kullanım dışı bırakılmış ancak halkı Kemal Ateş mızın kırsal kesimde kullandığı o denli çok sözcük var ki bunları Saklı Sözlük’te buluyoruz. Sözgelimi; 13. yüzyılda kullanılan “yabaneri”, “yabanoğlanı” yerine bugün “maganda” sözcüğünün kullanılması doğru mu? Dilimizde böylesine güzel sözcükler varken “kent terbiyesi almamış” kişilere niçin “yabaneri” değil de “maganda” diyelim? Kemal Ateş, buna benzer çok örnek veriyor bize ve “halk diline kulak veren” yazarların yapıtlarını tarayıp dilimizin güzelliklerini gözler önüne seriyor. Saklı Sözlük’teki sözcüklerin taranması için 1969’da Kırşehir köylerinde dolaşıp işittiği her sözcüğü not alırken “dil dışına itilmiş bir dil olduğunu” da ayırt ediyor: “(...) Saklı Sözlük, yüzyılların ihmali, ilgisizliği ve bilinçsizliği yüzünden dil dışı bırakılmış bir dilin sözlüğü. Yazarların ilgisini kaybolmuş ya da kaybolacak sözcüklerimize çekmek için hazırladım bu sözlüğü. Ben romanlarımda, öykülerimde yararlanıyorum, başkaları da yararlansın istedim.” BİRKAÇ ÖRNEK... Kemal Ateş’in onlarca yazarın, kendi yapıtlarında kullandığı, çoğunluğun bilmediği sözcük ve deyimleri derleyip bir sözlükte toplaması sevindirici. A’dan Z’ye derlenen binlerce sözcük ve deyimin ilgi çekici olduğunu gözlüyoruz Saklı Sözcük’te. Birkaç örnek vermekte yarar var diye düşünüyorum: Abayı atmak: bir yere yerleşmek, abidik: dalavere, açkı: anahtar, bacılık: ahret kardeşi, badı: kaz, camlık: vitrin, çağa: bebek, dalan: şekil, biçim, demece: atasözü, ecevit: çevik, hamsalak: çok saf, horanta: aile, çocuklar, ongun: sağlam, sağlığı yerinde, papaz uçurtmak: içmek, vurucu: azrail, yazaç: kalem... Kemal Ateş, Saklı Sözlük’te, dilimizin gizli kalmış binlerce sözcüğünü derleyerek Türkçeye katkıda bulunuyor. “Dil dışı bırakılmış bir dilin sözlüğünü”, “yerel” diye dışlanmış söz zenginliğimizi, herkesin kullanması gerektiğini belirtmeliyiz. n Saklı Sözlük / Kemal Ateş / Destek Yayınları / 240 s. İDİL HAZAN KOHEN’DEN “İYİLİK” ‘İyilik’ ama nasıl? İdil Hazan Kohen, “İyilik”te insanların iç dünyasına ve değişken karakterine ayna tutarken kimliklerden arındırarak üzerine yapıştırılmış etiketleri okura göstermekten çekinmiyor. ece çavuşoğlu Ö zellikle büyük şehirlerde yaşayanlar, günlük hayatın temposundan, insanların kocaman binaların arasında birbirine kötü davranmasından dert yanıyor. Herkes, artık nezaket kurallarına uymadığımızdan, dolmuşa binenlerin günaydın dememesinden ya da aynı apartmanda oturan komşuların birbirini tanımamasından şikayetçi. Madem herkes bu modern kabalaşmadan rahatsız, neden bu şekilde davranmaya devam ediyoruz? Çünkü ikiyüzlüyüz, hem çevremize hem kendimize! Her fırsatta şikâyet ettiğimiz samimiyetsizliğin, kabalığın ve görgüsüzlüğün en âlâsını yapan biziz. Pahalı bir restoranda yemek yediysek tabağın fotoğrafını çekerek “Chekin” yapmayı ihmal etmiyor, Avrupa seyahatimizde muhtelif turistik yerlerdeki kareleri boy boy sosyal medyadan paylaşmazsak huzura eremiyoruz. Bu huzursuzluk bizde doğuştan gelen bir şey değil, zamanla öğreniyoruz. Çocukluğumuzda parkta salıncak sıramızı kaptırmamak için mücadele verirken şimdi hak ettiğimiz terfiyi alabilmek için çabalıyoruz. Hayat acımasız ve eğer salıncakta sallanmak istiyorsak başka birinin önümüze geçmesine engel olmayı öğrenmeliyiz! Yoksa kendimizi mutsuz bir şekilde parktaki banklara oturmuş kaydıraktan kayan, salıncakta sallanan çocukları izlerken buluruz. Hayatta kalmak için her gün oyuna yeniden başlıyoruz. Herkesin tek bir canı var, hata yapıp yanarsan kaldığın yerden devam etmiyor hayat. Bölüm içerisindeki küçük engelleri aşabilirsek hayatın bir sonraki bölümüne geçiyoruz... Yirmi yıl boyunca aynı saatte uyanıp, dokuzda mesaiye başlayıp, akşam dizi izlerken uyuyakalırsanız emekli olmayı hak etti niz demektir! Durum böyle olunca mesai bitiminde ise metrobüste yer bulabilmek, trafik engelini aşıp eve ulaşabilmeyi başarabilmek tek amacımız oluyor. Bölümleri geçebilmek için başvurduğumuz yöntemler de yüzümüzü kızartıyor çünkü az önce metrobüste oturarak gidebilmek için omuz omuza mücadeleye girdiğiniz teyzeyle sohbet edebilmeniz imkânsız. Zihnimizde resmettiğimiz “İdeal Kariyer”, “İdeal Erkek”, “İdeal Kadın” ve “İdeal Yaşam” için birbirimizi ezercesine mücadele ediyoruz. Önce üç yanlışın bir doğruyu götürdüğü sınavlara hazırlanıyoruz, sonra da parlak özgeçmişler hazırlayıp saygılarımızla birlikte iletiyoruz birilerine. Gözümüzü karartıp hedefe doğru tam gaz ilerlediğimiz sırada bizleri kendimize getiren bir olayla karşılaştığımızda ise Nirvana’ya ulaştığımızı, hayatın sırrını çözdüğümüzü zannediyoruz. Oyunu kuralına göre oynadık ve sonunda sistem içindeki hayatı keşfettik... Buna gerçekten kendinizi inandırabildiğiniz sürece sıkıntı yok. Tıpkı vahşi yaşamın dengesini koruyan orman kanunlarına sahip olduğu gibi türlü tehlikelerle dolu şehir yaşamının da kendine has kuralları var ve hayatta kalmak isteyen herkes bu kurallara uymak zorunda. Sabah işe giderken gördüğün dilenciyi es geçmek, artık online okuduğun gazetedeki iç acıtan haberleri hızlıca kapatmak ve yalnızca hayatın toz pembe yanına odaklanan reality şovlar izlemek yapman gereken tek şey! Başka şeylerin dikkatini dağıtmasına izin vermemelisin. Çünkü tüm bu karmaşa içerisinde bizden yardım bekleyen biriyle karşılaştığında bocalayacaksın, oyun içerisinde daha önce keşfetmediğin yeni bölümler açılacak, bölümü tamamlamaya çalışırken başarısız olup tek şansını da harcayacaksın. Başlangıçta hissettiğin karşı konulmaz yardım etme, iyilik yapma ve macera isteği yerini kısa sürede bencil düşüncelere ve acımasızlığa bırakacak... Yıllardır oynamayı sürdürdüğünüz oyundan sıkıldınız ve hayatınızı değiştirecek büyük bir mucize bekliyorsunuz... Peki, sonuçlarına katlanabilecek misiniz? Aynaya bakıp gerçek kendinizle yüzleşmek ister misiniz? Hayattaki tercihlerinizi tüm çıplaklığıyla görmek ve yaşamınızın bir parçası olan diğer karakterlere nasıl davrandığınızı açık bir şekilde görmek isterseniz İdil Hazan Kohen’in cümlelerine bakmanız yeterli. “Müdür Yardımcısı”, “Küçük Kız”, “Hademe”, “Komiser”, “Delikanlı” ve “Dilenci” ve diğerleri... Bu sıfatlar sayesinde yalnızca küçük bir kasabaya bakarak büyük resmi, yani insanın şehirdeki doğasını gözlemleyebiliyoruz. İdil Hazan Kohen, İyilik’te insanların iç dünyasına ve değişken karakterine ayna tutarken kimliklerden arındırarak üzerine yapıştırılmış etiketleri okura göstermekten çekinmiyor. n İyilik / İdil Hazan Kohen / DEX Yayınları / 332 s. KItap 2 Şubat 2017 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle