15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Jonathan Franzen’dan “Uzaktaki” Sadece Harold Bloom bunun tam anlamıyla bilincinde olabilir.” DAVID FOSTER WALLACE’IN ARKADAŞI FRANZEN Kitapla ilgili şüphesiz en çok söz David Foster Wallace hakkında söylenmeli, Franzen’ın yaptığı gibi. Kitaba adını da veren “Uzaktaki” adlı bölüm, üzerinde bir avuç balıkçı hariç kimsenin yaşamadığı, on kilometre uzunluğunda, altı buçuk kilometre genişliğindeki, korkutucu bir volkanik adaya dair. Yerli halk tarafından “Uzaktaki” (Masafuera) olarak adlandırılan ada, Franzen’ın uzaklara gitme ihtiyacının sonunda vardığı yer. Adaya gitmeden önce Franzen, David Foster Wallace’ın dul eşini ziyaret eder. Aslında Franzen’ın kendinden kaçışının sebebi de yıllardır dostu olan Wallace’ın intiharı. Bu ziyareti daha anlamlı kılan ise Franzen’ın Wallace’ın küllerini adaya götürmek üzerine Karen’dan alması. Franzen, David Foster Wallace’tan değil, tanıdığı bildiği arkadaşı Dave’ten bahseder kitap boyunca. Medya tarafından Dave’in ardından söylenen “Bu dünya senin kadar güzel birine asla uygun değildi” sözlerine meydan okur ve ortada yekpare, güzel, üstün yetenekli bir David Foster Wallace olmadığını bizlere anlatmaya çalışır. Bunu öyle güzel ve içten yapar ki yılların dostluğundan sonra yapamaması şaşırtırdı ama konu Franzen olunca nedense insanın içinde bir tereddüt oluyor Franzen’ın arkadaşı Dave, karşımızda canlanmaya başlar: Sevilmeyi sahiden hak etmediğini ilk ve son kez kanıtlamak için onu en çok sevenlere mümkün olan en korkunç şekilde ihanet eden biridir Dave; bunu kendini evde öldürerek, en sevenlerini bu edime ilk elden tanık ederek yapar. Bunu kendisine sorma imkânı olsa önce bilinçli olarak inkâr edecektir muhtemelen fakat sonra, gülüp yüzünü buruşturarak belki diyecektir. Dave, yekpare güzel, üstün yetenekli, sevgi dolu biri değil. Dave, insandır. Adaya yaptığı yolculukta yazara eşlik eden arkadaşı Dave’in külleri; Dave’dir. “Uzaktaki” adlı bölümde sadece Dave’den değil, Robinson Crusoe’dan, ailesinden, Don Quijote’den de bahseder. Bu noktanın önemli olduğunu düşünüyorum: Kitap aslında, Franzen’ın aklındakilerin hepsini süzgeçten geçirerek yazdığı bir içdökümü olarak nitelendirilebilir. Robinson Crusoe’nun, Don Quijote’nin, Franzen’ın süzgecinden geçip önümüze sunulması denebilir bir bakıma. Bu süzgecin içinde David Foster Wallace ve kuşlar mevcut; bu yüzden herkesten uzaklaşmak için gittiği, orta Şili’nin sekiz yüz kilometre açığındaki Uzaktaki adlı adada doğa ile boğuşurken ona eşlik eden Dave ve kuşlar. Jonathan Franzen, okurla arasında Uzaktaki’yle bir köprü kuruyor. Franzen karşımızda, canlı bir şekilde oturuyor hem de yalnız değil, yanında en yakın arkadaşı David Foster Wallace var ve tabii ki kuşlar. Franzen’ın Düzeltmeler ve Özgürlük kitaplarını okuyup arada kalmış, Franzen’a bir şans daha vermek isteyen ya da akıllarında soru işareti bulunan okurlar, bu kitaptan sonra Franzen’ın kurduğu o köprüden geçmek için daha hevesli olacak sanıyorum. Yeni kitabı Purity’nin 1 Eylül 2015’te ABD’de satışa çıkacağı düşünülürse bunun için fazla beklemeyecekler. n Uzaktaki/ Jonathan Franzen/ Çeviren: Zarife Biliz/ Sel Yayıncılık/ 288 s. K İ T A P S A Y I 1325 ‘Dave’, kuşlar ve Franzen onathan Franzen, son zamanların en çok tartışılan Amerikan yazarı. Yazdığı Özgürlük adlı kitabıyla Stephen King’ten on yıl sonra Time’ın kapağına taşınan ilk yazar. Bu kez, Franzen’ın kurgusuyla değil, yazdığı denemelerle, kitap eleştirileriyle, mezuniyet konuşmaları ve çok sevdiği dostu, yazar David Foster Wallace’ın ölümünün ardından yaşadıklarıyla buluşuyoruz. Kitap “Acı İnsanı Öldürmez” adlı, Franzen’ın Kenyon College mezuniyet töreninde yaptığı Mayıs 2011 tarihli konuşmayla açılıyor ve daha ilk dakikada bizi korkutuyor. Bir mezuniyet töreni konuşması. Yine. Hem de Franzen’dan. Hem de David Foster Wallace’ın daha sonra kitap haline de getirilen meşhur konuşması “Bu Su”yu yaptığı yerde, Kenyon College’da. Wallace’ın konuşmasının üstüne çıkmak halihazırda zor olduğu için “Ne gerek vardı?” diye sorsak da kendimize, kitabın tamamının böyle olmadığını görmek insanı rahatlatıyor. Yazarın ağzından anlatılan, çokça mezuniyet konuşması ve hayata dair öğüt içeren kibirli bir metin okuyacağımızı düşünüyoruz “Mezuniyet Töreninde Yaptığı Konuşma” alt başlığını görür görmez. Fakat Franzen bizi yanılKitap, Franzen’ın aklındakilerin hepsini süzgeçten geçitıyor. Hem ilk denemede rerek yazdığı bir içdökümü olarak nitelendirilebilir. S A Y F A 8 n 9 T E M M U Z 2 0 1 5 “Uzaktaki”, Jonathan Franzen’ın Türkçedeki üçüncü kitabı ve ilk iki Franzen kitabı gibi kurgu değil, deneme ve eleştirilerden oluşuyor. Kitapta yazarın görmediğimiz birçok yönüne tanıklık ediyoruz. r Cem TUNÇER J hem de kitap boyunca, bizlerle arasındaki perdeyi kaldırıyor. Üstten konuşma, tepeden öğüt verme çok az bu kitapta. Düzeltmeler’le sevdiğim, Özgürlük’le uzaklaştığım yazar, karşımda oturuyor ve bana en yakın arkadaşının ölümünün ardından yaşadıklarını anlatıyor; hayata dair bir öğüt verme, nasıl yaşanması gerektiğine dair nutuklar atma telaşında olmadan hem de. KUŞ GÖZLEMCİSİ FRANZEN Uzaktaki’nde kitap eleştirisinden Jonathan Franzen’ın kuş gözlemciliği yapma merakı uğruna gittiği Kıbrıs ve Çin’e kadar her şey mevcut. Franzen’ın sıkı bir kuş gözlemcisi olduğunu anlıyoruz. Kuş katliamlarıyla ilgili yer verdiği, gidip yerinde gözlemlediği bölümler, Jonathan Safran Foer’in Hayvan Yemek kitabını hatırlatıyor. Foer’in dolaştığı hayvan çiftlikleri, yerini kuşların kaçak avcılar tarafından hunharca öldürüldüğü coğrafyalara bırakmış. Franzen bu bölümlerde, kuş gözlemcileri ve doğa savunucularıyla konuşmalarını aktarıyor, kuşların nasıl katledildiğine dair çokça somut örnek sunuyor, sorunu gidip yerinde gözlemliyor, hatta kitabın bir yerinde bu kuşların servis edildiği bir restorana gidip yiyemediği kuşu önce bir peçeteye, sonra toprağa nasıl koyduğunu aktarıyor. Franzen’ın ortaya çıkan yönü sadece kuş gözlemciliği değil. Kitabın kimi yerlerinde, öyle nüktedan, öyle esprili ki insanı şaşkınlığa sürüklüyor. “İnce göndermelerle dolu, Franzen’ın iğnelerini acımasızca batırdığı kaç yer mevcutki kitapta?” deyip şaşırıyorsunuz. Otobiyografik kurmaca üzerine verdiği bir konferansta, Harold Bloom’a aşağıdaki sözlerle dokunduruyor örneğin: “Pek zekice edebi etkilenme kuramı sayesinde ‘zayıf’ yazarları ‘güçlü’ yazarlardan ayırt ederek kariyer yapan Sayın Harold Bloom’a göre, hâlâ ne derecede E. M. Forster’ın gölgesinde çabaladığımın bilincinde olmam bile kesinlikle mümkün değil. C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle