22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Doğan Satmış’tan “Bir İşsizin Günlüğü” ‘Kimse vazgeçilmez değil, bunu yaşadım!’ Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı ve Genel Yayın Danışmanı Doğan Satmış, Habertürk gazetesinde Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı’yken kendini işsizler ordusunun arasında bulmuş otuz dört yıllık bir gazeteci. Satmış, “Bir İşsizin GünlüğüVe İş Arayanlara Bir Rehber”de bir “işsiz” olarak hayata kaldığı yerden nasıl devam ettiğini, yeni başlangıçlar yapma çabasını, mesleğin işsizlerini esprili bir dille anlatıyor. Bunu yaparken işsiz, dilsiz, habersiz gazeteci ordusunun hüznüne de tanık ediyor okuru. Satmış’la kitabını konuştuk. r Gamze AKDEMİR 9892006 arası on yedi yıl çalıştığın, yazı işleri müdürlüğü ve okur temsilciliği yaptığın Hürriyet’ten kendin ayrıldın. Evet, Sabah’a transfer olduğum için ayrıldım. Zor oldu mu? Zordu. Hürriyet, çalışanlarına sıcak bir ortam sağlıyordu. Aidiyet duygusu yüksek bir yerdi. Ayrılan herkesin gözü orada kalırdı. Benim de kaldı ama gittim. İlk ne zaman işsiz kaldın? Çünkü Sabah’tan da kendin ayrılmıştın. Evet, oradan da transfer olarak ayrıldım. İlk kez Habertürk’te işten çıkarıldım. Kurucuları arasındaydın üstelik. Tabii. Nasıl bir süreçti? Çok ciddiye almadım doğrusu. Fakat insan ciddiye almamak istese bile toplum baskısı aldırtıyor. Hiçbir şey olmasa ailen daha sık arayıp soruyor iş var mı yok mu diye. Unutturmuyorlar yani. Şöyle söyleyeyim psikiyatra gitmedim ama psikiyatr abimin yakın markajındaydım. Bir de tam tatil planlarımın olduğu bir döneme denk geldi, arada kaynar gibi oldu yani. Ama tatil dönüşü sonrası biraz sıkıntılı bir dönem oldu. Öğreniyoruz ki seni en sık arayanların başında Tahir Özyurtseven geliyor. Tabii, Tahir benim okuldan da arkadaşım. Tahir, Milliyet’te devam etti, hiç ayrılmadı, ben ise farklı gazetelerde çalıştım. Ama hep görüşür, haberleşirdik. Hiç aynı gazetede çalışmamıştık. Şimdi Cumhuriyet’te ise birlikte çalışıyoruz. Kaderimiz çakıştı. Kitapta, “Çalışırken babamın malı gibi çalıştım “ ve “Her çalışan işşiz kalacaktır” gibi ifadelerin var. Şöyle, kitabımı okuyan bir gazeteci arkadaşım “Geleceğimi okuyorum” dedi. Sonuçta bir insan başka birinin yanında çalışıyorsa kurumda ne kadar önemli olursa olsun ve ne kadar üst düzeyde çalışırsa çalışsın vazgeçilemez falan olmuyor, bunu yaşadım! Hele ki o kuruma çok bağlı hissediyorsa kendini özdeşleştirmişse hayal kırıkS A Y F A 1 8 n 9 Fotoğraflar: Vedat ARIK değil, yapılabilecek dünya kadar iş var! Denenebilecek onlarca alan var yeter ki insanın niyeti olsun. Umutsuzluğa kapılmanın anlamı yok. Bunun bir sonu yok çünkü. Mesela ben iş bulamasaydım aklımda şöyle bir şey de olabilirdi: Türkiye’de iki milyon civarında Suriyeli var, çok ağır koşullarda yaşıyorlar ve yardıma ihtiyaçları var. Onlara yardım edip şimdiye kadar yaptıklarından çok daha fazla haz duyman mümkün. Böyle bir şey aklımdan geçmedi değil, yapabilirdim. Üstüne alınacak para da üç aşağı beş yukarı aynı. “MESLEK BİTTİ, KİMSEYE GAZETECİ OL DEMEM” Ya başka önerilerin? Gençler için özellikle... Baştan bilsinler dediğin... Kitabın önemsediğim yönü de bu. Meslekteki ilk yılımda Çetin Altan’a kitap imzalatmıştım. “Üstad, gazeteciliğe başladım” diye söze başlamıştım ki bana bir küfredip kovmadığı kaldı. “Manyak mısın sen. Ben kırk senedir bu işi yapıyorum, ne kazandıysam geldiği gibi gitti. Bakırcı olsaydım bugün Türkiye’nin en ünlü bakırcısıydım. Git başka iş yap” dedi. Belki onun dediğini o gün yapsaydım çok daha farklı noktalara gelme şansım olurdu. Kaldı ki biz bunu Çetin Altan’la konuşurken gazetecilik bugünkü gibi değildi, çok daha zirvede bir meslekti. Ama aradan geçen zaman içinde gazetecilik tabanını kaybetti, gittikçe eridi, deformasyona uğradı. Onun için karşılaştığım hiçbir gence gazeteci ol demem. Peki, böyle bakarsak kim yapacak gazeteciliği? Şimdi zaten herkes gazeteci! Elinde telefonu olan herkes fotoğraf çekiyor. Ya da eskiden bir gazetede yazmak öyle kolay değilken şimdi Facebook’ta veya bir blogda yazan biraz da yetenek varsa ve ilgi çekebilirse çok daha fazla sayıda insana ulaşır yani. Twitter’ın ilk zamanlarında bazı kullanıcılar ünlü gazetelere köşe yazarı bile oldu. Sonuçta elden ne gelir? Mesleğiniz bitmiş, bitirilmiş vs. Yazıklanmak yerine önünüze bakacaksınız. Dijital önde koşuyor. Kaçınılmazlıklar var, iyi tahlil etmeli. 1 lığı, üzüntü travmaya dönüşüyor. Bununla herkes öyle sağduyulu başa çıkamıyor. Bunu küçümsemiyorum ama hayatımı teslim de etmiyorum, kimse de etmesin diyorum. “İŞSİZLİĞE ÇOK TAKILMAMAYA ÇALIŞTIM” Evet, sıklıkla vurguluyorsun bunu: “Bir işe sahip olmaya, ‘bir yerlerde çalışma’ya, ‘aidiyet duygusu’na, ‘bir yerlere ait olma gayretleri’ne çok fazla takılmayın. Rahat olun.” Aynen. Sen rahat olabildin mi? Olmaya çalıştım en azından. Çok takılmamaya çalıştım. İki yıldır işsiz olan bir meslektaşım “Kitabın bana moral verdi” dedi mesela. Kitapta hissettirmeye çalıştığım da o. Çok takılmayın, hayatı kendinize zehir etmeyin. İnsanlar kovulunca acaba “ben gereksiz hale mi geldim, işimde kötü müyüm” falan diye düşünmeye başlıyor. Oysa böyle bir şey yok. Benimkinin de böyle bir kovulma olmadığını biliyordum belki o rahatlattı beni. Bir de insanlar nobranca kovuluyor mesleğimizde. Süreç iyi yönetilmiyor. Bu da gazeteciyi yıkan bir şey. Sonrasında aranıp sorulmamalar, ister istemez uzaklaşmalar, soğumalar olabiliyor, olur bunlar. Buna elden geldiğince hazırlıklı olsunlar, kitap onlara rehber gibi olsun istedim. Kolay mı bu? Kesinlikle kolay. Görmezden gelirseniz çıldırırlar. Ben onları görmezden gelmeye çalışıyorum. Bu tür birkaç olayla karşılaştım da. Çünkü yapılan şeyin utancı onları yeterince etkiliyor. Bir de pes etmem ve çok çalışırım. Gardımı, moralimi düşürmem. “KOVULMAK DÜNYANIN SONU DEĞİL, DÜNYA KADAR İŞ VAR!” Sen söylemiyorsun ama ben kitaptan alıntılayacağım; Hürriyet’ten ayrılıp Sabah’a geçtiğinde arkandan baklava dağıtan da olmuş, tweet atıp ruhuna Fatiha okuyan da. İşin içine gazeteciliği farklı amaçlarla kullanan bazı insanlar girince bunlar yaşanabiliyor. Bir iktidar ve tekel kuruyorlar kendilerine. Kitapta yazdığım kişi bir sağlık muhabiriydi. Gazete içinde kendisi dışında hiç kimsenin sağlık haberi yapmasını istemiyordu ve bunu da sağlamıştı. Bu tekeli kırınca anında tepki gösterdi ve acayip noktalara götürdü işi. Sonuçta prensip olarak bu nedenle kimsenin işten atılmasını kabul etmediğim için toplantılara girmesini yasakladım. Yoksa normalde onun işine anında son verilmesi gerekirdi. Dolayısıyla önce mücadele edebildiğin yere kadar mücadele etmek ve onun ötesinde de katlanmaktan başka çare yok. Kitabında işsiz kalan gazetecilere mevcut alternatif olanaklardan da bahsediyorsun sık sık. Evet, turizmden internete pek çok alanda iş yapılabilir. Kovulmak dünyanın sonu “YÖNETİRKEN STATÜ FARKINI DEVREYE SOKMAM” Uzun süredir sahada değilsin, yöneticilik görevlerindesin. Nasıl yönetirsin? Muhabirle iletişimi sıkı tutarım. Emeğe saygı duyarım. Statü farkını devreye sokmam. İnsanlara hükmetmek gibi bir yaklaşım hiçbir zaman benimsemedim. Cumhuriyet gazetesinin kariyerindeki yerini nasıl değerlendiriyorsun? Dünyanın her yerinde gazeteler de gazeteciler de aynı bir defa. Biz bir türüz yani. Bir gazetecinin herhangi bir başka gazetede çalışmasının zorluğu iki üç gün. Ya siyasi bakış, misyon anlamında. Doğrular da bir mesleğin düzgün yapılması da. Belli ilkeleri olan, taviz vermeyen, habere ilkeli yaklaşan gazetelerde çalıştığınız sürece sorun yaşamazsınız. Bir Hürriyet’ten Cumhuriyet’e gelmek ya da Cumhuriyet’ten Hürriyet’e gitmek büyük bir sorun, zorluk yaratmaz. İlkesel olarak temel bir çatışma yok, dolayısıyla sudan çıkmış balığa dönmek için bir sebep de yok. Ama tabii aynısını bir Yeni Akit’e veya Vakit’e gitmek için söyleyemeyiz. Onlar habere ilke açısından değil kendi kalıplarından bakıyor. O kalıpların dışında haberin doğruluğunu kabul etmezler. Onlarla uyuşmanız elbette söz konusu olamaz. n gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Bir İşsizin GünlüğüVe İş Arayanlara Bir Rehber/ Doğan Satmış/ Doğan Kitap/ 254 s. K İ T A P S A Y I 1 3 2 5 “İNTİKAM ALMAK İÇİN YAZMADIM!” Bu, bir intikam alma kitabı değil. İntikam almak için yazmadım, hayır. Bu tür kitaplar genelde geride kalanları, beni kovanları döveyim duygusuyla yazılıyor, onlar batsın ben çıkayım falan. Ben öyle düşünmüyorum. Mutlaka kızgın veya kırgın oldukların vardır. Elbette. Sonuçta gazetecilikte de diğer mesleklerdeki gibi haksızlıklar, mesleki çekememezlikler fazlasıyla yaşanabiliyor. Bu tür olaylarla ve insanlarla başa çıkmanın en iyi yolu onları görmezden gelmek. Onlara bundan büyük ceza olmaz. T E M M U Z 2 0 1 5 Doğan Satmış ve Gamze Akdemir, kitap üzerine söyleşti.. C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle