Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Pelin Özer’den “Latife Tekin Kitabı” Edebiyatın sokak çocuğu Son dönemde okurların yazarları daha yakından tanımasını sağlayan kitapların sayısı arttı. “Latife Tekin Kitabı”, bu tür çalışmaların en özgün örneklerinden. Soruyanıt yok, nehir söyleşi ya da sohbet havasında falan da değil. Pelin Özer sorularla araya girmiyor, yazarın sözünü kesmiyor, yorum yapmıyor. r Türey KÖSE elin Özer “(...) Ona ancak kendiliğinden oluşmuş gibi duran bir kitabın sadeliğini yakıştırabildim” diyor. Latife Tekin Kitabı “Olabildiğince kendini yazdıran bir kitap” olmuş; sade, yalın, su gibi akan. Kelimelerin büyücüsü, yoksulların bilge kardeşi, edebiyatın “sokak çocuğu” Latife Tekin’e yaraşan. Tekin’in kitaplarının otobiyografik yanı, yazılış süreci, yarattığı tartışmalar hakkında okuru bilgilendiriyor. Yazarın bakış açısı ve “dertleri”nin daha iyi kavranmasına yardımcı oluyor. Latife Tekin Kitabı, Latif Tekin kitaplarına götürdü beni yeniden. 1983’te ilk yayımlandığında okuduğum Sevgili Arsız Ölüm’le başladım. 32 yıl sonra da saflığıyla, masumiyetiyle bir kez daha büyüledi. Latife Tekin ve bu ilk kitabı, edebiyatın mucizelerinden. 22 yaşında bir genç kızın yazdığı bu kitapla biz okurlar büyülenirken edebiyat dünyası da sert tartışmalara girmişti. Bir yandan Marquez benzetmeleri, büyülü gerçekçilik yakıştırmaları; öte yandan bu söz büyücüsü genç kızın başarısını “Tek kitaplık kalır, kendi hikâyesini yazdı bitti” diye küçümsemeye kalkışanlar! O yıllarda genç bir okur olarak Carson McCullers’in Yalnız Bir Avcıdır Yürek kitabını 23 yaşındayken yazdığını söyler, tek kitapla edebiyat tarihine adını yazdırmış yazarları sayardım. Latife Tekin, sadece Sevgili Arsız Ölüm’ü yazmış olsaydı bile, yeterdi. O gencecik S A Y F A 6 n 2 lamasıyla taltif etmişti kendisini! Sevgili Arsız Ölüm’ün 123 sayfasını okuyabilmiş. Gece Dersleri’ni “sure kalıbı” ile yazılmış “her yönüyle İslamik bir yazı!” olarak nitelendiriyordu. (İlk bölümü doğru olabilir! Latife Tekin, “Kitaptaki ses babamın Kuran okuma sesi. Kendi uydurduğu bir melodiyle evde yüksek sesle Kuran okurdu babam” diyor.) Yalçın Küçük, kod adı “Sekreter Rüzgâr” olan genç militanın sol örgüt eleştirisini de kolayından “dönekliğine” bağlayıveriyordu. Latife Tekin’in yazarlığıyla ilgili olarak “Köylü kurnazı olarak kariyerine başladı. Uzun sürmeyeceğini düşünüyorum” görüşündeydi. Uzun sürdü!.. Latife Tekin “Beni gerçekten yazar yapan kitap Gece Dersleri’dir”diyor. O günlerde “derin bir yalnızlık hissettiğini” anlatıyor. Selam sabahı kesmeler, nefret dolu mektuplar, ders vermeye kalkışmalar, azarlar. “BULDUĞUN ŞEYİN RANTINI YEMEMEK GEREK!” Sonra giderek doğaya, içe dönüyor Latife Tekin. Sayıklamalar, iniltiler, inlemeler, fısıltılar, mırıltılar, sızılarla yazılan romanlaranlatılar geliyor. Okurunu ormanlarda, unutma bahçelerinde dolaştırıyor, dille hesaplaşıyor. “Bir tane daha Berci Kristin Çöp Masalları ya da Sevgili Arsız Ölüm fazla olurdu aynı telden çalıp söylemek gibi olurdu. (...) İyi bir yazar olacaksam bulduğum şeyin rantını yememek gerekiyordu” görüşünde. “Romancı” sıfatını da kabul etmiyor, kendini şiire daha yakın hissediyor. Nitekim geçtiğimiz yıllarda bir söyleşide “Ben sokak çocuğuyum. Romancı değilim. Roman yazmıyorum ve edebiyat yapmıyorum” demişti. Edebiyatta, sanatta egemen olan “sınıfsallığa” vurgu yaparak... Latife Tekin yarım kalmış hikâyeler, parçalanmış hayatlar, tüketat zamanlarında başı sonu belli hikâyeler yazılamayacağını düşünüyor. “Artık, bizim için bugün yaşanan dünyada sonuna erişebileceğimiz hikâyeler yok. (...) Hikâyelerin hepsi yarım. Bir hikâye başlıyor, kendinizi ona kaptırmışken yeni bir hikâye patlıyor, öncekini unutuyoruz ya da yeni başlayan hikâyeyle eskisi bize unutturulmak isteniyor. Eskisinin de yenisinin sonu yok, yarım hikâyelerin üstü yarım hikâyelerle örtülüyor” diyor. “Artık, dünyada hayat böyle yaşanıyorsa neden bu edebiyata da yansımıyor” diye soruyor. Özellikle son dönem yapıtları bu soruya onun yanıtları. İlk kitaplarındaki gibi hikâyeler anlatmıyor artık. Latife Tekin, Sevgili Arsız Ölüm’de Dirmit kızın yazma tutkusunu şiirsel bir dille anlatıyordu: “Dirmit o günden sonra hep sözcüklerden bir yorgana sarındı. Sözcüklerden bir yatağın üstünde uyudu. Sözcüklerden yapılma bir sandalyenin üstünde oturdu.” Şiirin büyüsüne kapılan Dirmit kız gibi, Latife Tekin de 30 yılı aşkın süredir bazen çok uzun aralarla da olsa yazıyor. Kelimelerin büyücüsü, yoksulların kızkardeşinden ağaçların, ormanların, kuşların diline aşina bilge kadına doğru yol alarak... İlk kitapları taze, taptaze bir dille gençlik rüzgârları çarpıyor yüzünüze, sonraki kitapları “yaşlı” bilge kadınların soluğunu, mırıltılarını getiriyor. n tureykose@cumhuriyet.com.tr Latife Tekin Kitabı/ Pelin Özer/ İletişim Yayınları/ 202 s. K İ T A P S A Y I 1324 P kadın, “ödünç” bir daktiloyla yazdığı ilk kitabıyla yoksulların “dili” oldu, üstelik yepyeni bir dil yarattı. Yetmez mi? Latife Tekin, ilk kitabının yayımlandığı günlerde kendisine yönelik küçümseyici tavırları “sınıfsal bir kıskançlığa” bağlıyor. Peki, bu mucize nasıl gerçekleşti, gencecik bir kadın o kitapları nasıl yazdı? “Gövdemden bir ateş geçti ve ben bu kitapları yazdım” diyor. Sezgisel bir kararla “evinin diliyle” yazdığını anlatıyor ilk kitabını. “Kalbim yoksullardan yana olduğuna göre sonuçta onların kazanmasını sağlayacak bir dil kurmalıydım” diye de eklemeden geçmiyor. Yoksulluğu salt bir mağduriyet, yoksunluklar hikâyesi gibi anlatmıyor; yüceltiyor, şenlendiriyor, ışıklandırıyor o insanları. Kelimeleriyle bir gökkuşağı konduruyor hayatlarının üstüne. O hayatlarda sadece yoksullukyoksunluk yok; neşe var, mizah var, büyülümasallı şen şakrak hikâyeler de var... Latife Tekin yoksulların, kente göçen köylülerin, gecekondunun efsunlu sesi. İlk kitaplarında otobiyografik özellikler baskın. Sevgili Arsız Ölüm’le edebiyat dünyasına sarsıcı bir giriş yapan Latife Tekin, bir yıl sonra yayımlanan Berci Kristin Çöp Masalları’yla bu kez gecekondunun sesi olmuş, gecekonduyu başkahraman yapmıştı. Pelin Özer’in kitabından öğreniyoruz ki bu kitabın yazılış süreci de çok zorlu. Latife Tekin aranıyor, örgütünden bazı arkadaşları kendisine yardımcı oluyor, ilk gecekonduları kuran, ilk fabrika direnişlerini yapan insanlarla konuşuyor. O insanlara ve onların “ev duası gibi” “muska ev” T E M M U Z 2 0 1 5 gecekondularına herkeslerden farklı bakıyor. Gecekonduların sağlıksız, toplu konutların “sağlıklı!” olduğunun genel kabul gördüğü günlerde gecekondulara sahip çıkan yazar bugün de aynı görüşleri koruyor: “Ne yazık ki Türk aydınları, mimarları çoğu gecekondulara beğenmezlikle saldırdı. Bence olup biten şey o insanlara yapılmış kötülüğün, şiddetin göstergesidir. Onlara uygulanan şiddete verilmiş cevaptır bugünkü çirkinlik (...) Gecekonduların olduğu gibi korunarak iyileştirilmesi, savunulabilecek en doğru şey gibi geliyor bana.” “GECE DERSLERİ BENİ YAZAR YAPTI” Latife Tekin sonraki kitaplarıyla da edebiyatta kalıcı olduğu kanıtladı ve tartışılan bir yazar olmayı sürdürdü. Özellikle de “genç bir militanın solgun anıları ve nefes kesen itirafları”nın kitabı Gece Dersleri’yle. Yazar, Gece Dersleri’nin Sevgili Arsız Ölüm’ün “arka yüzü gibi” olduğunu söylüyor. “Sevgili Arsız Ölüm’ü yazdığı sıralarda Gece Dersleri’nde anlattığı ruh hali içinde olduğunu ve bunu yazacağına dair kendine söz verdiğini anlatıyor. İllegalite, işkence, aranma, cezaevi, kod adları yıllarından sözeden ve “devrim tanrıları”ndan da lafını esirgemeyen bu kitap bir genç yazarın kahramanlığı. Edebiyata “toplumcu gerçekçi” şablonlarla yaklaşmayan bir genç kadının meydan okuması o dönemin politikkültürel iklimi anımsanırsa büyük bir yüreklilik işi. Yalçın Küçük o dönemde Küfür Romanları adlı bir kitapla ve “Eylülist” suç C U M H U R İ Y E T