Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O Filiz Özdem “Aşk Meçhule Yürür”de “Hatırladıkların kadar mısın, unutmadıkların kadar mı?” sorusuna cevap veriyor. “Bir Avuç Toz”, ismine uygun olarak bir ailenin dağılıp bir avuç toz halini almasını anlatıyor. kuduğum Kitaplar METİN CELÂL Aşk Meçhule Yürür dan sayılan bu kitabı ancak 21. yüzyılda 2015’te okuyoruz. Yani yayımlanışından seksen bir yıl sonra. Evelyn Waugh’ın Türkçede ilk yayımlanış tarihi ise 1985. Can Yayınları’ndan Filiz Ofluoğlu çevirisi ile çıkan Brideshead’e Son Gidiş de yazarın önemli eserlerinden sayılıyor. Ama anlaşılan Türk okura hitap etmemiş ki başFiliz Özdem ka eseri Türkçeye çevrilmemiş. Bakalım bu ikinci buluşma Evelyn diye merak ediyorsunuz. İçinde Waugh’ın diğer eserlerini okumabiriktirerek mi yoksa bu kitapta mıza vesile olacak mı? olduğu gibi anlatarak mı? Her Bir Avuç Toz (Nisan 2015, Çev. iki halde de pek mümkün göRoza Hakmen, Everest Yay.), rünmüyor bu kadar çok acıya ismine uygun olarak bir ailenin dayanmak. dağılıp bir avuç toz halini alma“Son Dördün” adlı ikinci bösını anlatıyor. İlk önce bu ailenin lüm “Doğru değil. Aslında tam dağılmasına vesile olacak olan olarak bunlar olmadı” cümleleri John Beaver’la tanışıyoruz. John ile başlıyor. “Deniz çekildiği zaman, nasıl Beaver anne parasıyla yaşayan, günleki kumsalda görmediğimiz bir sürü şey rini davetlerde ve partilerde geçiren bir açığa çıkarsa, hayat çekildiği zaman da genç. Aslında pek de sevilmeyen, sıkıcı hayat başka türlü görünebilir insana” bulunan biri. Davetlere ve yemeklere de diye devam ediyor ve Mercan yeni başgenellikle son dakikada kavalyesiz kalan tan anlatmaya karar veriyor. İlk bölümde bir kadına eşlik etmesi ya da masada 90 sayfada anlattıklarını 30 sayfada bir boş kalan sandalyeyi doldurması için başka açıdan anlatıyor ya da açıklıyor. çağrılıyor. John Beaver’ı Evelyn Waugh’ın diyaBununla birlikte ilk bölümde anlatılanların loglarla gelişen, kısa cümlelerden oluşan karanlıkta kalmış, es geçilmiş yerleri göz öz ama o denli açık sözlü anlatımı ile önüne serilirken Mercan’ın öyküsü de tanıyoruz. Birkaç sayfada John Beaver’ın farklı bir anlam kazanıyor. Mercan’ın bu ne mal olduğunu apaçık anlaşıölümlere nasıl dayandığı da anlıyor. Ne mal olduğu herkesçe laşılıyor. İlk bölüme tekrar bakma bilinen John Beaver Lady Brengereği duyuyorsunuz. da Last için bir can simidi oluyor. Gerçeğin göreceliliği, bakış Yedi yıldır Londra’ya uzak bir açısına, konuma ve zamana göre yerde kocası Tony Last’e ailesindeğişkenliği gibi tartışmalara den kalmış bir malikânede küçük girmek mümkün. Filiz Özdem de oğulları ile birlikte yaşıyorlar ve açık, içten anlatımını şiirsel bir Lady Brenda Last iyice bunalmış. dille dengelerken aslında yaşamı Bir Avuç Toz, eleştirmenlerce sorgulayan felsefi bir tartışmaya da giriyor ama bu tartışma olaylarla, öykülerle, anlarla, anılarla yapıldığı için göze ve dile batmıyor, rahatsız etmiyor. Aksine entelektüel bir kadının kendisi ve geçmişiyle hesaplaşmasında bu yaklaşımı doğal buluyorsunuz., Filiz Özdem’in Aşk Meçhule Yürür’ü (Mayıs 2015, Yapı Kredi Yay.), girişgelişmesonuç düzeninde kronolojik anlatımlarla gelişen romanlar bolluğunda tavrından taviz vermeden, kendine has dil ve anlatımla, az ve öz sözle ve tabii az sayfada edebi tadı vererek çok şey anlatılabileceğini örnekleyen bir anlatı. BİR AVUÇ TOZ Evelyn Waugh’ın Bir Avuç Toz’u geçen yüzyılın en önemli romanları arasında gösterilen bir kitap. Time dergisinin “Yüzyılın İngilizcedeki En İyi Yüz Romanı” listesinde de yer almış. Yayın tarihi 1934. 20. yüzyılın en önemli romanlarınT E M M U Z 2 0 1 5 şk Meçhule Yürür’ün kahramanı Mercan’ın ağzından anların, anımsamaların, anı parçalarının bileşiminden oluşan bir anlatı okuyoruz. Kitabın başındaki içindekiler bölümüne baktığınızda bir öykü kitabı okuyacağınızı düşünüyorsunuz. Birle beş sayfa arasında değişen her birinin birer başlığı olan parçalar. Tam da Mercan’ın anlatımına denk düşen bir yapı. Uzun bir gecede dertleşir gibi anlatıyor. O parçalı hal, ileri ve geri gidişler, yanlış anlamalar, anlatmalar, bilahare düzeltmeler ya da (belki) tekrar çarpıtmalar bu tür anlatıma çok uygun. “Süssüz, pırıltısız, dümdüz, doğrudan, gündelik kelimelerle art arda diziyor” yaşadıklarını. “Mürekkep Ölümler” adlı ilk bölümde Mercan öyküsünü anlatıyor. Müthiş bir acılar silsilesi. Ölümler ölümlere ekleniyor. Art arda en yakındakiler ölüyor, öldürülüyor ya da ölümü seçiyor, ölüme atlıyor. Faili meçhuller, kayıplar, ölümler, ayrılıklar, kötülükler birbirine ekleniyor. Oysa bir de öncesi varmış. Mercan’ın kendi yaşamında şahit olmak durumunda kaldıkları yanında bir de öğrenmesi, sindirmesi ve mutlaka yüzleşmesi gereken bir geçmişi var. Annesi, teyzesi saklamış, anlatmamış, belki o da kendisine değişik gelen isimli teyzesinin izini sürmese bu gizlenen geçmişi öğrenemeyecek. TDK Sözlüğü “mühtedi”nin karşılığı olarak “dönme” sıfatını uygun görmüş. Başka da bir şey eklememiş. Daha nazik sözlük yazarları mühtediyi “başka bir dinden İslâmiyet’e geçen” olarak tanımlıyor. Ermeni Tehciri sırasında birçok Ermeni kadın sürülmekten, öldürülmekten mühtedi olarak Müslümanlarla evlendirilerek ya da Müslüman ailelerce evlat edinilerek kurtulmuş. Seta Teyze, Mercan’ın anneannesinin bu Müslümanlaştırılmış kadınlardan olduğunu söylemekle kalmıyor tehcirin kırıma dönüşmesinde yaşananlardan acı öyküler de anlatıyor. Ailenin o güne dek sır olarak kalmış acıları Mercan’ın bizzat yaşadığı, şahit olduğu acılara ekleniyor. Bir süre sonra bu kadın bu kadar acıya nasıl dayanmış S A Y F A 1 2 n 2 A Evelyn Waugh “bir taşlama başyapıtı” olarak tanımlanmış ve “komik” bulunmuş. İngilizlerin komik anlayışı kuşkusuz bizimkinden farklıdır ve iyice bunalmış Lady Brenda’nın ilk gördüğü gençle birlikte kocasını terk etmesini komik bulmuş olabilirler ama bana anlatılanlar komikten çok “acı” geldi. Evelyn Waugh, Lady Brenda’nın şehirden uzak izole edilmiş bu yaşamdan nasıl bunalmış olduğunu bize sadece diyaloglarla ve gündelik hayatlarından söz ederek o kadar net olarak anlatıyor ki kocası Tony’nin hiçbir şeyin farkında olmamasını anlayamıyorsunuz. Son derece duyarsız bir adam. İnsan tüm başına gelenleri hak ediyor, edecek diye düşünmeden edemiyor. Evine kendi davet ettiği John Beaver’ı bu adam canımı sıkar diye Brenda ile başbaşa bırakıyor, gözünün önünde flört etmelerine aldırmıyor, hatta karısının can sıkıntısını dağıtır diye umuyor. Brenda da John Beaver’ın işsiz güçsüz, can sıkıcı bir genç olduğunu bilmesine rağmen onunla ilişkiye giriyor ve nihayetinde pek de inandırıcı olmayan bahanelerle evi terk edip Londra’ya yerleşiyor. Tony Last tüm bu gelişmeleri tam bir duyarsızlıkla izlemekle kalmıyor, karısının ilişkisinin dillere düştüğünün de farkına varmıyor. Karısının kendisini aldattığını fark etmesi için çok can yakıcı bir gelişme yaşanması gerekiyor. Brenda’dan boşanmaya da karşı değil. İstenen nafakayı kabul ediyor. Boşanma için gerekli şimdi bize komik gelecek, bir kadınla yakalanıp bunun belgelenmesi gibi düzenlemeleri de yapıyor. Sabrının taştığı nokta Brenda’nın ağabeyinin işe karışıp nafaka tutarını yükseltmeye çalışması. Tony bu nafakayı ödeyebilmek için ailesinden kalan malikâneyi satmak zorunda kalacağını anlayınca değişim geçiriyor. Boşanmaktan vazgeçiyor, karısını beş parasız ortada bırakıp uzun bir geziye çıkıyor. Evelyn Waugh’ın anlatımı bir taşlamacı için tezat oluşturacak şekilde nazik. Dışarıdan bir gözlemci ve oldukça tarafsız bir hali var. Araya sıkıştırılmış bir gözlem ya da yargı cümlesiyle o incelik sert bir darbe halini alıveriyor. Ama Tony’nin kendini Güney Amerika’nın ıssız ormanlarına atacak kadar sarsılmasını, tepki vermesini anlamak kolay değil. O nedenle olsa gerek Evelyn Waugh kitabın 227. sayfasına bir önsöz koymuş ve Güney Amerika sayfalarının otobiyografik olduğunu belirtmiş. Bir Amerikan dergisi romanı tefrika etmeye karar verip bu otobiyografik bölümü çıkartmasını şart koşunca da yeni bir son yazmış ki bence bu son Tony’ye de romana da daha uygun olmuş. Bir Avuç Toz, 20. yüzyılın en iyi 100 romanından biri sayılabilir mi, kuşkuluyum ama iki dünya savaşı arasında değerlerini yitirmiş, topluma yabancılaşmış insanların öyküsünü bir evliliğin dağılışı ve o dağılmanın sonuçlarını da ele alarak gerçekçi bir dille, nazik bir üsluba gizli sert bir eleştirel yaklaşımla anlatan iyi bir roman. n K İ T A P S A Y I 1324 C U M H U R İ Y E T