07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Taki Akkuş'un yayına hazırladığı kitap Eleştirmen Mehmet Yaşar Bilen’in mektupları, onun kimlerle ilişki kurduğunu gösteriyor. Mektupların bir özelliği de bireysellikten toplumsalcılığa, oradan da gerçekçiliğe uzanması. Samimi ve edebi bir yön taşıyan bu mektuplardan, aydın sanatçılarımızın hüzün, sevinç ve kederleri, geleceğe yönelik kaygı ve umutları yansıyor. r İbrahim TIĞ ürk edebiyatının önemli bir türü mektup. Bunun ilk örneği Fuzuli’nin Şikâyetname’si kabul edilir. Namık Kemal’in Recaizade Mahmut Ekrem, Babası Mustafa Asım Bey ve Abdülhak Hamit’e, Tevfik Fikret’in Mehmet Emin Yurdakul ve Süleyman Nazif’e, Halit Ziya Uşaklıgil’in Tevfik Fikret’e, Abdülhak Hâmit Tarhan’ın Recaizade Mahmut Ekrem’e, Şemsettin Sami’nin Mehmet Emin Yurdakul’a yazdığı özel mektupların yanı sıra; Ahmet Rasim’in “Şehir Mektupları”, Nâzım Hikmet’in “Kemal Tahir’e Mapushaneden Mektup”, Cahit Sıtkı Tarancı’nın, “Ziya’ya Mektuplar”, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Mektuplar” ve “Ahmed Arif’ten Leyla Erbil’e Mektuplar” önemli bir yer tutar edebiyatımızda. Bazı yazarlar ise mektuplardan oluşan roman, hikâye, anı, gezi yazıları kaleme aldı. Halide Edip’in Handan; Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Mutallaka, Sevda Peşinde; Reşat Nuri Güntekin’in Bir Kadın Düşmanı adlı romanları bunlar arasında. Ömer Seyfettin bazı hikâyelerini mektup biçiminde yazarken Cenap Şahabettin’in Hac Yolunda, Avrupa Mektupları; Ahmet Rasim’in Romanya Mektupları da gezi türünde. Nurullah Ataç’ın “Okura Mektuplar” isimli eseri mektuplardan oluşan bir deneme kitabı. Nâzım’ın, 1933’ten 1950’ye kadar, on yedi yıl boyunca, çeşitli cezaevlerinden eşi Piraye’ye yazdığı Piraye’ye Mektuplar’ını okuduğumda kitap çok etkilemişti beni. O ne sıcaklık, samimiyet ve içtenlik... Orhan Veli’nin de Yalnız Seni ArıyorumNahit Hanım’a Mektuplar kitabından âşık olduğu kadına, her şeyiyle içini döktüğünü öğreniyoruz. Şair Rüştü Onur’un eşi Mediha’ya yazdığı mektupları 73 yıl sonra ortaya çıkarmanın mutluluğunu yaşamıştım iki M. Yaşar Bilen’e Mektuplar I nümüze ulaştıran Mehmet Yaşar Bilen aynı zamanda edebiyatımıza birer belge kazandırıyor. 19702000 arasında kendisine yazılanlardan, 1980 darbesinin bu ülke insanına, yazarına, şairine, gazetecisine, romancısına kısacası aydınına uyguladığı baskıyı, zulmü mektuplarla okuyucuya aktarırken önemli bilgiler de sunuyor. Bilen bu görüşümüzü kitabın önsözünde şöyle doğruluyor: “O dönemin baskılarını sezdirmek, sanatın, edebiyatın, şiirin nasıl bir ortamda boy verdiğini ortaya koymak gerekiyordu. Birçok şairin, yazarın mektubunda bu olguya rastlayacaksınız...” GÖNLÜM IŞIKLANIYOR Kitap Devrek eksenli. Çünkü Bilen bu mektuplar yazıldığında Devrek Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yapıyordu. Benim de öğretmenimdi Mehmet Yaşar Bilen. Onun kimlerle sanatsal ilişki kurduğunu, dostluklara ne denli önem verdiğini çok iyi bilen birisiyim. Dostluğuna güvenilen birisi olduğu, ne yazdığını, nasıl yazdığını bilen bir sanatçı olduğu da belleğimde yerini hâlâ korur. Mektupların bir özelliği de bireysellikten toplumsalcılığa, oradan da gerçekçiliğe uzanması. Samimi ve edebi bir yön taşıyan bu mektuplardan, aydın sanatçılarımızın hüzün, sevinç ve kederleri, geleceğe yönelik kaygı ve umutları yansıyor. Ne var ki edebi bir değer taşıyan bu mektuplar, onun ne kadar özenli, tutarlı ve değerbilir bir insan olduğunun da kanıtı. Bilen’in saygın kişilerle kurduğu dostluk ilişkileri bu mektuplarda, eleştirmen yönünden çok zengin bir aydınlığın göstergesi olarak da karşımıza çıkar. Mektuplar, içtenliğinin yanında onun beğeni, tartışma, özveri ve eleştirel bakışını da içerir. Kimlerin mektubu yok ki bu kitapta? Aziz Nesin, Fakir Baykurt, Asım Bezirci, Ali İhsan Mıhçı, Alpay Kabacalı, Burhan Günel, Arif Damar, Enver Naci Gökşen, Feyza Hepçilingirler, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Lütfiye Aydın, Ahmet Özer, Enver Ercan, Hüseyin Haydar, Adalet Ağaoğlu, İbrahim Oluklu, Memet Fuat, Oktay Akbal, Necati Cumalı, Remzi İnanç, Ruşen Hakkı, Salah Birsel, Sennur Sezer, Öner Yağcı, Vecihi Timuroğlu, Yekta Güngör Özden ve Zihni T. Anadol o güzel insanlardan bazıları... Bu mektuplarda, kendimle ilgili bir paragraf bulmanın da sevincini yaşadım. Değerli insan, güzel dost, ağabey Cengiz Gündoğdu, 22 Eylül 1986 günü Mehmet Yaşar Bilen öğretmenime yazdığı mektubunda şöyle diyor: “Şunu bilmeni isterim. Devrek’te bir Mehmet Yaşar Bilen var... Bir de İbrahim Tığ var. Arada sırada, yolda giderken ya da bir yerde otururken sizleri düşünüyorum. Orada, Devrek’te dostlarım var diyorum. İ.Tığ’ı iyi ki yetiştirdin. İyi insanlar var diyorum. Gönlü yüce insanlar var diyorum. Gönlüm ışıklanıyor. Gönlümde esenlik rüzgârı esiyor.” Sonuç olarak Mehmet Yaşar Bilen’in bu güzel mektup koleksiyonunu gün yüzüne çıkarması edebiyatımız adına büyük bir olay. Kendisine teşekkür ediyorum. n Mehmet Yaşar Bilen’e Mektuplar I/ Yayına Hazırlayan: Taki Akkuş/ Sarissa Yayınları/ 498 s. K İ T A P S A Y I 1314 T İzmir, 2013. Mehmet Yaşar Bilen, İbrahim Tığ, Ümit Yaşar Işıkhan, S.Salih Gör. Altta ise Devrek, 1983 Mithat Yaban, Müfide Güzin Anadol, Mehmet Yaşar Bilen, Turan Özdilek. yıl önce. Rüştü Onur, “Mektubun Avcumda” diyordu eşi Mediha’ya yazdığı bir mektubunda. Bence iki kişi arasında geçen her şey özel. Ama bu iki kişi halka mâl olmuşsa durum değişir. Mektup gönderene aittir çünkü duygu ve düşünceler yani asıl iletilmek istenenler gönderendedir, alanın bunu ne derece de algılayabildiği belli olamayacağı için gönderende biter mektup. Ama gönderene kadar geçen zamanda yazana, gönderdikten sonraki zamanda ise alıcıya aittir. N İ S A N 2 0 1 5 “KİMSE MEKTUP YAZMIYOR ARTIK!” Tarık Dursun K., 30 Mart 2012 günü Aydınlık gazetesinde yazdığı bir yazıda, günümüzde artık kimsenin mektup yazmadığından yakınıyor ve şöyle diyordu: “Şimdi... Kimse mektup yazmıyor. Tembelliğimizden de olabilir bu, çağdaş haberleşme araçlarının olağanüstü bir hızda gelişmeleri sonucunda da. Bir aralar sevdiklerine plak ya da kaset doldurma, böylece alana gönderenin sesini duyuran bir çeşit sesli mektuplar da moda olmuştu, hatırladınız mı? Sonra telefon çıktı. En uzak köylerimize kadar yayıldı. İktidarların ille de toplumumuz çağdaş olsun, çağdaş olmanın ‘nimet’lerinden yararlansınlar diye değil. Batılı sayılmamız, kimi Batı kulüplerine üye alınmamız için sayısal verilere dayandırılan kitle haberleşme araçlarının çoğalması gerekiyordu da ondan. Yoksa falanca (ve haritada bile yeri olmayan kırk bin) köyü telefona kavuşturup çağdaşlaştırma amacından değil ve faks da mektubu yaşamımızdan dışlayan bir başka öğe oldu. Haberleşme gereğini yerine getirmek isteyenler artık mektup yazmıyor, telefon ediyor ya da faks çekiyordu birbirlerine. Mektup ölmüş, biliyor musunuz?” İşte tam bu noktada eleştirmenyazar Mehmet Yaşar Bilen on sekiz yıl aradan sonra mektuplarıyla çıkıyor karşımıza. Sarissa Yayınları tarafından yayımlanan, Eleştirmen Mehmet Yaşar Bilen’e Mektuplar adlı eser, Bilen’e edebiyat ve sanat çevrelerinin yazdığı mektuplar toplamı. Kendisine yazılan bu mektupları özenle saklayarak gü S A Y F A 8 n 2 3 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle