Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Doğan Özlem’den “Persona” Türkiye’de ve Türkçede felsefi kişilikler Doğan Özlem’in “Persona” kitabında bizden on bir kişi, yabancı filozoflardan da altı kişi olmak üzere, on yedi filozofunfelsefecinin portresi yer alıyor. r Mustafa GÜNAY itapta ele alınan kişiler Macit Gökberk, Takiyettin Mengüşoğlu, İsmail Tunalı, Arda Denkel, Vehbi Hacıkadiroğlu, Uluğ Nutku, Niyazi Berkes, Mehmet Küçük, Selahattin Hilav, Bedia Akarsu ve Arslan Kaynardağ. Yabancı filozoflar arasında ise şu isimler yer alıyor: Giovanni Gentile, Jürgen Habermas, Karl Manheim, L. T. Hobhouse, T. H. Green, G. B. Vico. Daha önce çeşitli dergilerde okumuş olduğum yazıları bu kitapta birlikte okuyunca daha farklı anlamlar ve düşünceler edindim. Kitabın büyük bölümü bizim filozoflarımızı inceleyen yazılardan oluşuyor. Bu kişilere baktığımızda Türkiye’de ve Türkçede felsefi düşüncenin gelişiminde önemli rol oynayan felsefeciler olduğunu söyleyebiliriz. Doğan Özlem kimisi hocası, kimisi hem hocası, dostu ve öğrencisi olan bu kişileri ele alan yazılarında, Cumhuriyet döneminde ülkemizde felsefenin kurumlaşma tarihine ilişkin önemli kesitleri ve evreleri dile getiriyor. Onun bu noktada vurguladığı “tarihsizlik sendromu”nu anlayabilmek ve aşabilmek için Türkiye’de ve Türkçede üretilen felsefenin incelenmesi ve değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Zaman zaman çeşitli vesilelerle bizde felsefe olmadığına, dilsel ya da başka nedenlerden dolayı felsefe yapma olanağından yoksun olduğumuza ilişkin iddiaların ne kadar boş ve temelsiz olduğu gösteren bu kitabıyla, Doğan Hoca, bir bakıma ülkemizde felsefi söyleme kendi düşünce çizgileriyle ve aydın olma duruşlarıyla özgün katkılarda bulunmuş kişilere hak ettiği değeri verir. Ancak bunu yaparken felsefi eleştirinin süzgecinden geçirdiği personaların okunması ve yorumlanması yönünde örnek olarak görülebilecek bir tavırla hareket eder. Kitapta ele alınan kişilerin felsefeye yaptıkları katkıların yanı sıra, felsefi etkinliklerine bağlı olarak bu kişilerin kültür insanı, kültürün özneleri olma yönleri de vurgulanır. Bu noktada ülkemizde felsefi söylemin gelişimindeki katkıları incelenen kişilerin algılanma ve anlaşılma biçimleri de Doğan Hoca’nın üzerinde durduğu önemli bir husus. Örneğin genç yaşta bir trafik kazasında kaybettiğimiz Mehmet Küçük’ün “öfke”sinin yalnızca psikolojik ve kişisel husus değil belli bir kültürel duruma ve düşünce düzeyine ve genelde Doğan Özlem K aydın geçinenlerin duruşuna yönelik olduğunun altını çizen Özlem, filozoflarla diğerleri arasındaki, felsefeyle düşünce ve kültür tarihi arasındaki sorunlu ilişkilere ve etkileşime de işaret eder. Kitapta ele alınan Arslan Kaynardağ, Vehbi Hacıkadiroğlu ve Selahattin Hilav, Özlem’in de haklı olarak belirttiği gibi felsefeye değerli katkılar getirmiş kişiler. Ancak bu noktada akademinin pencerelerinin böyle kişileri ve eserlerini incelemeye, değerlendirmeye doğru pek açık olmadığını görebiliriz. Bu nedenle Doğan Hoca’nın felsefecilerimizde önemli bir sorun olarak gördüğü “tarihsizlik sendromu” eleştirisine bağlı olarak, akademik kimliği olmayan ama filozof kimliği güçlü ve önemli kişilere yer vermesini takdir etmek gerekir. Elbette akademik felsefenin dışında yer alan ve bazen bunu özgürce seçen başka kişilerin ve felsefi söylemlerin bulunduğu da unutulmamalı. Filozoflarımızın ve felsefecilerimizin incelenmesi, Doğan Hoca’nın da sıkça vurguladığı ve bu kitabında da gösterdiği gibi düşünce ve kültür insanlarımıza düşen bir ödev. Böyle bir eleştirel okuma ve değerlendirmeler yapılmadıkça Türkiye’de ve Türkçede üretilen felsefi söylemin niteliğini anlamak, nereden gelip nereye gittiğimizi görmek ve dünya felsefesiyle kendi düşünce dünyamız arasındaki etkileşimi sağlamak pek mümkün görünmüyor. Etkileşim dedim çünkü Türkçede felsefenin başka dillerde ve kültürlerde üretilen felsefi söylemin yalnızca edilgen bir alıcısı, tekrarlayıcısı olmanın ötesine yönelerek başka dillere ve kültürlere de yönelen bir düşünce birikimi ortaya koyabilmesi, ister akademide ister akademi dışında bulunsun, düşünce ve kültür öznelerinin kavrayışına ve yaratıcılığına bağlı. Felsefecilerimizin eserleri incelendikçe belki hepsinde değilse de en azından bazılarında özgün düşünceler, kavramlar ve sorular bulunabilir. Bu anlamda Persona’nın, kendi kültür toprağımızda ve dilimizde felsefenin varlığı ve gelişimi konusundaki önyargıların ve ufkumuzu karartan anlayışların ve uygulamaların gözden geçirilmesi ve yeniden tartışılmasına vesile olacağını umarım. n Persona/ Doğan Özlem/ Notos Kitap/ 200 s. K İ T A P S A Y I 1314 www.ithaki.com.tr facebook.com/ithakiyayin twitter.com/ithakiyayinlari S A Y F A 2 0 n 2 3 N İ S A N 2 0 1 5 C U M H U R İ Y E T