23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Mahir Ünsal Eriş’ten bir roman: “Dünya Bu Kadar” Hikâye tesadüfleri sever Sait Faik Hikâye Armağanı sahibi Mahir Ünsal Eriş’in öyküleri; içlerinde anımsıacımsı tatlar barındıran, yüzümüzü çok yakından bildiğimiz bir geçmişe baktırıp “güzel şeyler” anımsatan, bazen de eğlendiren öykülerdi. Eriş şimdi ilk romanıyla karşımızda: “Dünya Bu Kadar”. Eriş’in, öykülerinde soluduğumuz hava, romanına da sinmiş ve ortaya hisleri samimiyetten, kendisi tesadüflerden, ruhunu da yaşamın kendisinden alan bir roman çıkmış. r Eray AK lişeler, aşırı maruz kalma durumunda can sıkıcı hale dönüşse bile yine de kullanmaktan geri duramayız çünkü çoğu zaman işe yararlar. Ayrıca bazen keyifli de olur klişe kullanmak çünkü anlatılmak isteneni tam olarak dile getirebilmesinin yanında, herkesin kafasında aynı imgeyi oluşturacağını bilmenin rahatlığını hissettirirler kullanana. Sözün özü; zaman zaman “yine mi” dedirtseler de klişeler kurtarıcı olabilir. Her meselenin olduğu gibi kitap değerlendirmelerinin de klişeleri var elbette. Bunlardan biri de belki en ünlüsü aynı zamanda şüphesiz “ilmek ilmek dokunmuş” romanlar, hikâyeler, öyküler, şiirler... Bu kullanımı okuduğumuzda anlarız ki karşımızda ince işçilikten doğmuş, ele aldığı konunun hakkını vermiş, dili ve duruşuyla ortaya bir karakter koymuş bir metinle karşı karşıyayız. Böyle durumlarda zaman zaman kelimelerden ve zekânın kıvrımlı yollarından yararlanarak varılmak istenen yolun etrafından dolaşılır, klişeden uzak durmak için türlü yollar aranır, farklı şeyler söylenmeye çalışılır ancak sonuçta varılan nokta aynı olur. O, metin illa ki “ilmek ilmek” dokunur. Ve söylenmek istenen de söylenir... Çünkü gerçekten öyledir; ilmek ilmek dokunmuştur ve kullandığımız bu söz dizisi birçok kelimenin ağırMahir Ünsal Eriş’in anlattığı hiçbir öykü yok yere değil ve dünya büyük, hem de çok büyük bir aile onun kaleminde... lığınca yükü de sırtlamış olur. An geldiğinde üzerine düşündüğüm faydada yararlanıp, romanın en son saybu konu, Mahir Ünsal Eriş’in ilk rofasına kadar merak uçlarını metnin içimanı Dünya Bu Kadar’ı okurken yine ne sala sala, bitirişte de “Hangi öyküyü aklıma takıldı. Çünkü farklı kelimelerle neden anlattığımı şimdi anladınız mı?” ne kadar anlatılmaya çalışılsa da sözün diye sorar gibi hepsini tek bir noktada dönüp dolaşıp takılacağı nokta “ilbirleştirmiş. mek ilmek dokunmuş” klişesi olacaktı Mahir Ünsal Eriş’in anlattığı hiçbir kitap için söylenenlerde. Az önce de öykü yok yere değil ve dünya büyük, söylediğim gibi ele aldıklarının hakkını hem de çok büyük bir aile sadece onun verenler için söylenebilir bu söz dizisi, kaleminde. Yoksa dünyanın kendisi küancak Eriş’in romanı bu klişe tabirin çük. Romanın adından da anlaşılacağı de tam anlamıyla hakkını veriyor, içini gibi “bu kadar” işte... Ama esas önemli dolduruyordu. olan olan yaşamlarımız, bedenlerimiz olmasa bile hikâyelerimiz bir yerde ÖYKÜ ÖYKÜ AKAN HİKÂYE birbirimizi mutlaka bulur. Dünya Bu Bunun birkaç nedeni var. Kadar’ın esas var oluş fikri de işte tam Öncelikli ve önemli nedeni ise Mahir olarak bu ve Mahir Ünsal Eriş, bu fikrin Ünsal Eriş’in Dünya Bu Kadar’da kuriçini tesadüflerin doğal seyriyle gelişen duğu evrenin, onun öykü dünyasıyla bir hikâyeyle doldurmuş. sıkı sıkıya bağlantılı olması. Öykü uçlaHaliyle böylesi bir iç içelik “ilmek rının hiç de umulmayan yerlerden birilmek işlenmiş” sözünden başkasını gebirlerine teyellenerek uzayıp gidip kotirmiyor akla. caman bir dünya yaratıyor bu ilk romaBir diğer önemli nedeni de yine yazanında Mahir Ünsal Eriş. Bilindiği gibi rın öykü dünyasıyla ilintili olmakla birEriş, Sait Faik Hikâye Armağanı sahibi likte farklı bir noktaya götürüyor bizi. Bangır Bangır Ferdi Çalıyordu Evde ve Şöyle: Mahir Ünsal Eriş’in öykülerinde Olduğu Kadar Güzeldik adlı iki öykü okurları ilk çeken bir anı örüntüsünün kitabının da sahibi aynı zamanda. İlk altından baş veren hikâye ve bunun, romanında da başarılı öykücülüğünün yazarın işçiliğiyle öyküye evrilme süregetirilerini çok iyi ve dikkatle kullanıp, ciydi. Bunun yanına her cümlesinden bunları roman evreninin içinde farklı salkım salkım topladığımız samimiyeti bir biçimde tekrar var edebilde eklemek gerek tabii ki. Ancak her ne miş. Adeta öykü öykü olursa hikâyesi olan metinlerdi Eriş’in akan hikâyede yazar; kaleminden çıkanlar ve öykülerin dili bu öykülerin hiçbirini de anlatılanlara paralel, bir hikâyecinin boşa harcamayıp, diliydi. Anımsıacımsı tatlar barındıran, dünyasına aldığı her yüzümüzü çok yakından bildiğimiz bir karakterden yüksek geçmişe baktırıp “güzel şeyler” anımN İ S A N 2 0 1 5 satan, bazen de eğlendiren öykülerdi bunlar ve Mahir Ünsal Eriş, öykücü kimliğinden öte, kendi kimliğini de açmış gibiydi aynı zamanda. Eriş’in, öykülerinde soluduğumuz bu hava, Dünya Bu Kadar’ın ruhuna da sinmiş ve ortaya hisleri samimiyetten, kendisi tesadüflerden, ruhunu da yaşamın kendisinden alan bir roman çıkmış. “BİR İKİNDİ KAHVALTISI YAPACAKTIK” Dünya Bu Kadar’da, yukarıda da bahsedilen tüm iç içelik aslında tek bir cümleyle başlayıp bitiyor: “Bir ikindi kahvaltısı yapacaktık.” Bu cümleyle başlayıp bitmesinin yanında romanın iç içeliğini de tam olarak bu sağlıyor aslında. Mahir Ünsal Eriş, bir ânın, dar bir zamanın romanını yazmak istemiş Dünya Bu Kadar’da ve buradan yola çıkarak bu ikindi kahvaltısına gelmeyen romanın önemli karakteri Güneş’in ailesinin hikâyesini anlatarak işe başlamış. Anlatıcımız da o ikindi kahvaltısı sofrasında Güneş’i bekleyen arkadaşlarından biri adeta. Olayları ondan dinliyoruz ve o da her şeyin bitişinde işlerin, gidişlerin sırrına vakıf olmuş biri gibi. Bir yandan gelmiş ve geçmişe de hakim. Aslında bizim gibi anlatıcımız da. Ancak bizden bir adım önde sadece. Dünya Bu Kadar’da geri dönüş ve sıçramalarla ânı genişleterek ilerleyen kurgusu Güneş’in anne babası Turan Bey ve Mükerrem Hanım’dan Kore Savaşı yıllarına, Hasan Fehmi Bey’e; bir devrin meşhur furyası evlere ansiklopedi satan Korhan’la Fevziye’den bu ansiklopedileri basan Nuri’ye; Kaymakam Bey’in kızı Yeliz’den Şelhum Asteğmen’e, Figen’e, İhsan’a, Sadun Bey’e ve onlar paralelinde hikâyenin gidişatına dahil olan daha pek çok kahramana sahne açıyor. Romanın ilk bölümünü okuyanlar, çekici bir karmaşanın içinde bulacaklar kendilerini. Şimdiden söylemekte yarar var. Karakterden karaktere geçen anlatım, yazarın ne yapmaya çalıştığına dair zihin yorma, yıllara yayılan geri dönüşler, bambaşka yerlerden bambaşka karakterler... Yazar bunları nasıl bir araya getirecek de bir roman bütünlüğü oluşturacak diye sorulmuyor da değil aslına bakılırsa. Ama telaşa mahal yok. Mahir Ünsal Eriş, düğümleri çöze çöze, mesafeleri ala ala ilk bölümde bir hikâyeler yığını gibi görünen bu kalabalığı, roman çatısı altında birleştirip sona erdiriyor. Hemen tüm hikâyelerin kesiştiği noktalar ise büyük Yalova depremi ve küçük bir hazine haritası... Eriş, romanın merkezine hikâyesi kendinden menkul bu ana izlekleri yerleştirerek etrafını bir öyküler duvarıyla sarıyor. Bunların hepsi metinle okur arasında çok da tarif edilemeyecek bir ilişkinin doğmasına da neden oluyor aynı zamanda. Biraz çekişmeli, çokça da eğlenceli bir süreç bu ve hepsinden önemlisi, böyle bir romanın, öykü yazabilmenin verdiği yetkiye dayanarak yazılabileceğini kanıtlıyor bize. n erayak@cumhuriyet.com.tr Dünya Bu Kadar/ Mahir Ünsal Eriş/ İletişim Yayınları/ 196 s. K İ T A P S A Y I 1 3 1 4 K S A Y F A 1 4 n Fotoğraf: Dilan BOZYEL 2 3 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle