Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
K “Yaşar Kemal’in aziz anısına ve Semiha Baban için” Türk(iye) dostu, şair, çevirmen ve akademisyen Sidney Wade’in yolladığı edebiyat dergisi “Subtronics”de onun adını görünce heyecanlandım. Gözde öykü yazarım Amy Hempel (doğ. 1951) Florida Üniversitesi edebiyat master programında Sidney ile birlikte ders veriyordu. Biri imzalı olmak üzere tüm kitaplarına sahip olsam da daha iyisini yapabilirdim. Sidney’den, Amy Hempel’e adıma bir kitabını imzalatmasını rica ettim. İki hafta sonra postadan bir büyük zarf geldi, “Toplu Öyküleri”ni (The Collected Stories) bana kendisi yollarken, imzanın dışında kitaba kısa bir not iliştirmişti: “Size, geçen yıl okuma seanslarımda kullandığım kopyayı yolluyorum.” Birden içim ısındı. Kutsal emaneti sevgiyle okşadım, ciltletilecek özel kitaplar listeme kaydını yaptım. Amy Hempel ve Sidney Wade’e teşekkür epostaları yolladım… 3552 Amy Hempel pek acelesi olmayan bir ustadır. Son kitabı, “The Collected Stories” 2006’da çıkmış, başta “The New York Times Book Review” olmak üzere saygın gazete ve dergiler tarafından yılın en iyi kitapları arasında gösterilmişti. O minimalist bir yazar sayılır, ona “sözcüklerin virtüözü” derler. Türkçeye çevrildiğini anımsamıyorum. “The Collected Stories”in açılış öyküsünün (In A Tub) ilk paragrafını ben şöyle çevirdim: “Kalbim – durdu sandım. Otomobilime bindim ve Tanrı’ya doğru yola çıktım. Geçtiğim iki kilisenin önünde park etmiş araçlar vardı. Üçüncüsünde durdum, çünkü orada benden önce kimse durmamıştı…” 3553 Sahafbaşı Nedret İşli, Cumhuriyet Kitap’ta “Kirli Çıkı” başlığıyla ayda bir yazmaya başlayınca aklıma geldi; Cumhuriyet kitap ekinin yayın yönetmeni Turhan Günay’ın da önemli bir kütüphanesi vardır ve Türk müziğiyle ilgili kitaplar toplar. Gizli bir bibliyofildir. (Kirli çıkı deyince aklıma gelen bir dipnot.) 3554 “Gerçek müzikseverin (t)arifi: Banyodan bir kadın sesi duyduğunda, anahtar deliğine gözü yerine kulağını yapıştıran.” Aktör ve komedyen Morey Amsterdam 3555 Barok müzikseverlere üç has kompozitör tüyosu: Giovanni Battista Ferrandini (17101791), Niccolo Jommelli (17141774), Federico Maria Sardelli (doğ.1963). (Kaynak: Tuğrul Tanyol) 3556 Usta şair Tuğrul Tanyol “Gelecek Günlerin Şarabı”ndaki nice güzel şiirini geS A Y F A 8 n 2 itap İçin...144 SELÇUK ALTUN Ölüm döşeğindeki İspanyol: Benim düşmanım yoktur, hepsini öldürmüştüm. 3560 (Y)ALAKA. 3561 Küresel kültürazzi: Voltaire ve Mark Twain yatakta yazarlardı, uykusuzluk dönemlerinde Ernest Hemingway de yatakta çalışırdı. / Ernest Hemingway gibi babası ve oğlu da intihar ettiler. Ernest Hemingway ile doktor olan babasının aynı tabancayla intihar ettiğini bir Roger Grenier (doğ.1919) denemesinden henüz okudum. / Mark Twain (18351910) konukları geldiğinde onları pijamasıyla karşılarmış. / Aynı zamanda boksördüler: Arthur Conan Doyle, Samuel Johnson, Ezra Pound, Ernest Hemingway, George Bernard Shaw. / Londra’da Westminster Kilisesi’ne giderseniz, Charles Dickens, Thomas Hardy, Samuel Johnson, Rudyard Kipling, Geoffrey Chaucer, Robert Browning ve Lord Alfred Tennyson’un mezarları da oradadır. / Robert Louis Stevenson’un (18501994) mezarı Okyanusya’daki Samoa adasında, Vaea Dağı’nın zirvesindedir. / Catarina, Edgar Allan Poe’nun “maskot” kedisiydi. Evden uzaktaysa ona mektup yazardı; hanımefendi, efendisi yazıyorsa omzuna kurulurdu. / Aldous Huxley, Marcel Proust, Sigmund Freud ve James Joyce kabızlıktan da muzdariptiler. / Öncü şair e. e. Cummings (18941962), “No Thanks” adlı şiir kitabını onu basmayı reddeden 14 yayıncı ve onu parasıyla bastıran annesine ithaf etmişti. / John Berryman, Virginia Woolf ve Hart Crane boğularak intihar ettiler; Çinli şair Li Po (701762) ise, bir gece teknede gezerken, ayın suya yansıyan suretini öpmek isterken düşerek, boğuldu… 3562 Anımsıyorum… Çocukluğumun bir bölümü ıssız ve yoksul Anadolu bozkırlarında geçti. Geceleri ninni yerine kurt ulumaları dinler, tavanda dolaşan kertenkele ağzımdan içeri girerse diye tasalanırken uyurdum. Okumak, okumak ve okumaktan başka şansım yoktu. Mutfaktaki tek gözdem minik tost makinesiydi. Kapanabilsin diye bir yerinden sicimle desteklenmişti. Oralarda değil sucuk, kaşar peyniri de bulunmazdı. İki dilim ekmeğin arasına beyaz peynir yerleştirir, sonra tost makinesine abanırdım. Ekmekler kızarmaya başlayınca üstüne bol Sana sürer daha kuvvetli abanırdım. Bir süre sonra, ekmeklerin arasından fışkıran peynirin cızırtısı ve kokusuyla iyice acıkırdım. Tost incecik olana kadar tost makinesiyle adeta bilek güreşi yapardım. Alt ve üst yüzleri nar gibi kızarınca onu törenle çıkarır kıtır kıtır ve yavaş yavaş yerdim. Daha lezzetlisini yediğimi anımsamıyorum. 3563 Kırk yaşını aşmış okurlara bir soru: Başbakan Ahmet Davutoğlu gülerken sizce hangi sanatçıyı anımsatıyor? Altan Erbulak (?) 3564 “Maddecilik ve Ülkücülük”ten – Melih Cevdet Anday, Sander, 1977: Şiirde Geçmiş “DOĞRUSU aranırsa, Yahya Kemal de, Nâzım Hikmet de iyi bir şiir eleştirmesinden geçmemişlerdir, bu ozanların şiirimizde yaptıkları gereğince anlaşılmamıştır; sadece birer bayrak gibi sağcıların solcuların ellerinde dalgalanmalara bırakılmışlardır ikisi de.” (100. doğum yılında andığımız şair Melih C. Anday (19152002) önemli bir köşe yazarıydı. O bir bilgeydi, yerinin doldurulamadığını düşünürüm.) K İ T A P S A Y I 1311 Yaşar Kemal de gitti... 3551 Semiha Baban, Selçuk Altun, Yaşar Kemal ve Prof. Oya Başak (Mart, 2014). çen yaz Londra’da yazdı. (O süreçte birlikteydik.) Kitabın final şiiri “Irmağın Adı”ndan tadımlık: II şuraya hemen uzanmak istediğim günler oluyor “ört üzerimi” demek yakın birine zaman suyun ışığı bir gömlek gibi sıyırıp attığı yerden sesleniyor: “bekle vakit var daha” akan zamana sarılıp uyumak akmak onunla birlikte artık orada olmayan bir zamana kim hatırlar bizi zaten gözlerimizdeki ırmağa yansıyan hayatımızdan başka 3557 “Tarih Terimleri Sözlüğü’nden” – TDK Yay., 1974: Fütüvvet: Anadolu’da 13.Yüzyıldan bu yana görülen örgütlenmiş zanaatçılar ve esnaf birlikleri. Göçürücü: Seferde, padişah tuğlarının ikisini bir konak ilerde taşıyan dört kişiden ikisine verilen san. İzbandut: Osmanlılarca Rum korsanlarına verilen ad. Kayacı: Sarp kayalıklara çıkıp, Osmanlı sarayı için şahin ve atmaca yavrularını yuvalarından toplayan kimse. 3558 Yazar, çevirmen, radyo programcısı, dramaturg ve eleştirmen, Sevin Okyay (doğ. 1942) için “entegreyetenek” demekten başka aklıma bir sıfat gelmiyor. 1996 ürünü “İlk Romanım”ı Mürşit Balabanlılar’a, “Yaş izafi bir şeydir. Ben bile aslında kim olduğumu bilemiyorum” diyerek imzalamış. Kısa romanın anlatıcısı 10 yaşındaki bir kız çocuğu (Sevin) ve oradan hüzünlü bir pasaj: “Küçüksu vapuru Beşiktaş’tan kalkardı. Yarım saatte falan gidilirdi. Vapurda bazen kör bir adam olurdu. Keman çalıp şarkı söylerdi. Küçüksu’da gördüm seni söylerdi. Gözlerinden bildim seni, inkâr etmem sevdim seni, ne kadar cefa edersen, gönül ayrılmıyor senden. En çok gözlü şarkılar söylerdi, belki de kendi gözleri görmediği için. Gözlerin hayran bakarmış görmeyip ısrarımı, bilmiyor avare gönlün öldüren kalp ağrımı. Bir de, gözlerinden içti gönlüm neşeyi. Bir keresinde, biz daha Beşiktaş’tan vapura biner binmez biletçi kör adamcağızı zorla vapurdan indirdi. Çok üzüldüm. Annem belki usulleri böyledir diye müdahale edemedi. O da üzüldü. Benim kadar değil ama. Günlerce kör şarkıcıyı düşündüm, ne kibar kibar itiraz etmişti. Akşamları birazcık ağladım bile. Elimden bir şey gelmiyordu. Çok zengin olunca ona özel bir vapur almaya karar verdim.” 3559 “A Certain World”tan – W. H. Auden Rahip: Düşmanlarını affediyor musun? Amy Hempel N İ S A N 2 0 1 5 C U M H U R İ Y E T