Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O kuduğum Kitaplar METİN CELÂL Sarı Kahkaha deneyimlerinin öyküsünü okuyoruz örneğin. “Çocukluğunun gürültüsüyle uyandın. / Ağzında iki heceli berbat bir leke: ba! / ba!” diye başlıyor ‘Yasak Bölge’ öyküsü. Birçok öyküde de baba ile oğul arasında yaşananlar var. Babalar hep zalim, oğullar ne kadar hırslansa da affedici (mi?). ‘Yasak Bölge’ şöyle bitiyor; “Canına okur gibi okudun, canın ağzında, / ağzında: Cânım Babam.” Kitaba adını veren kahkahanın acı öyküsü ise bambaşka, iç yakıyor. Murat Özyaşar’ın “Sarı Kahkaha”sı iyi bir öykü kitabı. İşlediği konular, anlatımı ve dili ile farklılaşan, yazarına has öyküler. İyi öykü okumak isteyenlere tavsiye ediyorum. Fotoğraf: MEHMET TÜTÜNCÜ Murat Özyaşar’ın “Sarı Kahkaha”sı iyi bir öykü kitabı. İşlediği konular, anlatımı ve dili ile farklılaşan, yazarına has öyküler. Uğur Mıstaçoğlu’nun “Noğmal”i sıradan görünen yaşamların aslında ne kadar anormal olduğunu ve içinde nasıl bir şiddet barındırdığını rahat, mizah yüklü bir biçimde anlatıyor. urat Özyaşar daha ilk kitabıyla ilgi gören, olumlu eleştiriler alan ve kitabını iki ödülle taçlandıran nadir öykücülerden. Özyaşar’ın ilk kitabı “Ayna Çarpması” (Doğan Kitap) 2008 Haldun Taner ve 2009 Yunus Nadi öykü ödüllerini almıştı. Bu durum yazarın onurlandırıp gururlandırsa da omuzlarına ağır bir sorumluluk da yükler. Daha ilk kitabında çıtayı o kadar yükseğe koymuştur ki ikinci kitabı yazıp yayımlamak kolay değildir. Araya giren yedi yılda bu durum da etken olmuş olabilir. Belki de gecikmenin sebebi sadece yaşam gailesidir. Ama neredeyse her yıl bir kitap yayımlatmanın normal karşılandığı bir ortamda ilk kitapla ikincisinin arasına yedi yıl girmesi hemen herkesi şaşırtıyor, nedense. Murat Özyaşar’ın ikinci öykü kitabı “Sarı Kahkaha”da (Şubat 2015, Doğan Kitap) on öykü yer alıyor. Eray Ak’ın K24’deki yazısında belirttiğine göre bunlardan ‘Kalan’ ve ‘Altıotuzbeş’ adını taşıyan iki öyküyü, daha önce “Murathan Mungan’ın Seçtikleriyle” dizisinden yayımlanan “Bir Dersim Hikâyesi” ve “Merhaba Asker” adlı kitaplardan biliyoruz. Bu duruma dikkati çekme nedeni Murat Özyaşar’ın az ve öz yazıyor olması. Az ve öz yazmak tek başına bir neden değil. Ne yazdığınız ve nasıl yazdığınız bence daha önemli. Murat Özyaşar Diyarbakırlı bir yazar. “Sarı Kahkaha”nın S A Y F A 1 2 n 2 M ilk öyküsü ‘Kepenk’te iki arkadaş günü öldürmek için can sıkıntısıyla bir baştan NOĞMAL bir başa caddeyi adımlarken Diyarbakır’ın Bülent Ortaçgil’in “Normal” adlı bir “Mecburiyet Caddesi” hangisidir diye şarkısı vardır. “Biralar soğuk mu dedim düşünmeden edemiyor insan. Oysa her / Dedi ki normal / Peki ya havalar? / Anadolu şehrinde bir mecburiyet caddesi Valla gayet normal / İşler dedim gidişler vardır. Ama kepenk kapatma eylemine her dedim? / Hepsi normal / Peki ya sen, şehirde rastlanmaz. Bizim bir haber olarak ben? Normal / Peki biz, ikimiz? Normal okuduğumuzu Murat Özyaşar’ın kahra/ Halimiz dedim? / Ne dese beğenirsiniz, manları gündelik hayatlarında yaşıyor. normal! // Uf biri anlatsın hemen nedir bu Murat Özyaşar, Diyarbakır öyküleri normal / Canım sıkıldı yoksa ben miyim anlatıyor ama öyküleri “yerel” değil. Saanormal” diye gider ve hayatta dece Anadolu’nun herhangi her şeyi normal karşılamamızın bir yerinde değil Dünya’da da sıkı bir eleştirisini yapar. Uğur benzer caddeler olduğunu, Mıstaçoğlu’nun “Noğmal”ini (2015, aynı şekilde sıkıntılarını birlikte İletişim Yay.) okurken hep bu şarkı tüketmeye çalışan arkadaşlar kafamda çaldı durdu. olduğunu biliyoruz. Bu evrenUğur Mıstaçoğlu “Noğmal”de selleşmemeyi de yazarın anlason derece sıradan ve bir o kadar tımı sağlıyor. Murat Özyaşar’ın da “normal” görünen bir ailenin anlatımı öyküden şiire doğru sonu ne kadar facia olsa da “norevriliyor. Her cümlesinin üzerinde düşündüğü duygusu doğuruyor. Öykünün ana yapısını, akışını bozmadan sanki kendiliğinden söylenmiş gibi şiirsel cümleler yazıyor, söyletiyor kahramanlarına. ‘Kepenk’e bağlanan ikinci öykü “Yan”da üç gün sürecek kepenk kapatma eyleminin nedenini şöyle anlatıyor; “Şehre karakış gibi bastırdı devlet, yola devrilmiş ağaçlar gibi indi kar. Günlerce ama günlerce yağdı; kurşun ve kar, kurşun ve kar.” Murat Özyaşar’ın anlatımındaki can alıcı nokta şiirsel cümlelerin ana yapıya ağır basmaması, öykü niteliğini bozmaması. Oldukça akıcı bir anlatımı var ve de yaşamın içinden, herkesin yaşayabileceği ama çoğunlukla öykülerde anlatılmayan çarpıcı olaylar hikâye ediyor. ‘Felç’te kendisi gibi belden aşağısı tutmayan bir engellinin bile “Ben o sakatla mı evleneceğim” diye “Noğmal” Uğur Mıstaçoğlu’nun ikinci kitabı. Daha önce “Rahat Batınca” adlı bir öykü kitabı yayımlandı. reddettiği Ekber’in ilk cinsel NİS AN 2 0 1 5 mal” karşılanacak öyküsünü anlatıyor. İlhan Baba işiyle evi arasında günlerini geçiren bir esnaf. Emlakçilik yapıyor. İşleri kesat gitse de şükrediyor ve bir şekilde evini geçindirmeyi başarıyor. Anne Sabia da “normal” bir ev kadını, günlerini ev işleri ve konu komşuya günlere giderek geçiriyor. Duygu gençlik yaşlarının sonuna gelmiş, yüreği aşklara açık, evleneceği erkeği arayan bir genç kadın. Yıllardır çalışmasına rağmen ancak kendini geçindirebilen bir reklamcı. Babası ve annesinin denetiminden kaçabildiği ölçüde kendi hayatını yaşıyor. Romanın ana kahramanı, evin küçük oğlu Bahadır ise yaşamında hep başarısız olmuş, okulu doğru dürüst bitirememiş, iş bulamamış evde boş boş oturan, içine kapalı ve de oldukça yalnız bir genç. “Annesi Sabia’ya göre efendi, babası İlhan’a göre salak, ablası Duygu’ya göre saf”. Evde babanın mutlak hakimiyeti var. Hiçbir şeyi beğenmiyor, her şeyi eleştiriyor ve özellikle oğluna karşı şiddet yanlısı ve acımasız. Bahadır’ın en küçük kusurunda gürlüyor, basıyor tokadı. Çekirdek aile tüm iç içeliğine rağmen tam bir iletişimsizlik örneği. Genel olarak baktığımızda “normal” olan bu ailenin vidalarının gevşeyip yörüngesinden çıkması içinse bir dizi küçük ve önemsiz olay yetiyor. Önce Sabia Hanım nedensiz bir şekilde kocasının kendisini aldattığını düşünmeye başlıyor ve İlhan Baba’yı izlemeye başlıyor. Bu kuşku kadının tüm yaşam düzenini bozuyor. Bu arada Duygu çapkınlığı ile meşhur genç patronu ile ilişkiye giriyor. Bahadır da tüm miskinliğine rağmen ofis boyluk da olsa bir iş bulmayı ve ilk kez o işte kalıcı olmayı başarıyor. Sabia Hanım’a kocasının ikinci kez kafa atıp kadının aklını başından tamamen alması ve ardından İlhan Baba’nın felç geçirmesi romanın dönüm noktası oluyor. O zamana kadar “normal” seyreden aile yaşamı “noğmal”leşiyor. İçe dönük Bahadır karakter değiştirip konuşkan ve de girişken biri halini alıyor. “Kanka” diyebileceği bir erkek arkadaşı oluyor. Platonik aşkına reddedileceğini bile bile gözünü kırpmadan evlenme teklif ediyor. Esas önemlisi o zamana kadar kendisini ezip sinikleştiren babasına elinden gelen her türlü kötülüğü yapıyor. Bu arada Duygu da yılların çapkını genç patronu ile evlenmekle kalmamış, bir de çocuk bekliyor. Romanın finali ise gazetelerin üçüncü sayfalarında görüp “normal” (!) saydığımız nitelikte bir facia. “Noğmal” Uğur Mıstaçoğlu’nun ikinci kitabı. Daha önce “Rahat Batınca” (2014, Sokak Kitapları) adlı bir öykü kitabı yayımlanmış. Anlatmayı, anlattığını ballandırmayı seviyor. Okuru kendine bağlamayı, yazdığını okutmayı başarıyor. Annenin kafa yiyip aklını yitirdiği, babanın felç geçirdiği bölüme kadar anlatımın bu nedenle zaman zaman sarktığını, ne zaman konuya girecek diye meraklandığımı ifade etmeliyim. İkinci bölümde ise sanki olaylar biraz hızlı anlatılmış gibi geldi. Ama bu sorunlar aşılmayacak gibi değil. Uğur Mıstaçoğlu’nun “Noğmal”i sıradan görünen yaşamların aslında ne kadar anormal olduğunu ve içinde nasıl bir şiddet barındırdığını rahat, mizah yüklü bir biçimde anlatıyor. n K İ T A P S A Y I 1311 C U M H U R İ Y E T